Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Kış Seyri..

  • *
  • İleti: 3573
Kış Seyri..
OP: 21 Aralık 2016, 20:54:03
KIŞ SEYRİ..

Antik Yunan 'da doğa olaylarını kişileştirmesi ve tanrılaştırması, onları anlayabilmek için miydi acaba?

 Poseidon 'dan önce deniz tanrısı olarak anılan , Homeros'un  "deniz ihtiyarı " diye adlandırdığı Proteus, , şekilden şekle girebilmesi ile, denizin her an değişebilen yanını, kestirilemez tabiatını temsil edermiş.

Denizin altında , Ege denizinde Euboea (Eğriboz ) adasın açıklarında yaşadığına inanılan Poseidon, Deniz atlarının çektiği bir savaş arabasını sürüyormuş  , ve O'nun geçeceği denizler önceden çarşaf gibi dümdüz ve kıpırtısız oluyormuş.


İşte bugün, binlerce yıllık geçmişi olan ancak o geçmişten eser kalmamış , Küçükyalı, Kalamış arasındaki deniz kıyısından Poseidon 'un  uğramayacağı bugün çok açıktı. Tam tersine bugün buralarda " kancık " Proteus dolanıp durmaktaydı.

En son, Mustafa abi, Ahmet ve ben , sert hava seyri yaptığımızda , Mustafa abinin dümende Tayo Mar 'ı nasıl da kendi haline bırakıp , seyir yaptığını hayranlıkla ve dikkatlice izlemiştim.
Tayo Mar , o seyirde Kalamış'a doğru orsa seyri ile yol alırken , O'nu tamamen özgür bırakmıştı. Tekne , belli bir süre rüzgar üstüne dönüp, dengeye ulaşmış ve neredeyse hiç bir müdahaleye gerek duymaksızın yürümeye devam etmişti. Bu kadar sert havada neredeyse hiç dümen tutmadan ya da dümene yük bindirmeden seyir yapmıştık.

Ve işte gün bu gündü , Bu seyirden daha sert bir havada ben de teknemi böyle kullanabilecek miydim? sağanaklarda 30 knot esen bir havada ,nereden biliyorsun diyeceksiniz... sende rüzgar ölçer yok ki.. 30 knot ve üstünde çan kendi kendine çalmaya başlıyor, oradan biliyorum.

Sadece ana yelken , ikinci camadan da ve trinket açık halde seyir başladı. Önceleri kendim dümen tutmaktaydım ve Tayo Mar 15 derece yatmış, Dar apaz seyir halinde idi.

Sağanaklarda biraz daha yatıyor , sonra tekrar düzeliyor yani 15 dereceye geri geliyordu.
Dümende neredeyse hiç yük yoktu ve ben , artık kendini hissettiren Kış ile ara ara yüzünü gösterip "daha bitmedi" diyen sonbahar güneşinin iliklerimi ısıttığı bir tuhaf ruh hali ile seyir yapmaya devam ettim. Bir ara durum öyle bir hal aldı ki , böyle bir havada kontrolü bırakıp, kendime kahve yapıp, geri geldim ve havuzluğa uzandım. Kalamış a yaklaştığımızda , her zaman olduğu gibi rüzgar daha kuzeye döndü ve neredeyse tam kafadan esmeye başladı. Bunu bilen ve bu işlere ilk başladığımda bir türlü yelken ile marinaya dönemeyen ben, artık bir miktar tecrübelendiğimden, Küçükyalı koyunun içinde doğru girmiş idim.

Kafayı açıp, Tayo Mar 'ı öreke taşının tam üzerine gelecek şekilde döndürdüm. Orsa gidebilmek için ise artık floğu açmak gerekiyordu. İşte sınama anı gelip çatmıştı. Mustafa abi ve Ahmet ile seyir yaparken benzer durumda floğu açmış ve seyre istediğimiz hızda devam etmiştik. İlaveten beş derecelik bir yatma meydana gelmişti. Oysa şimdi hava daha sertti ve ben tek başımaydım.

Böyle arar verme anlarında neden se hep rüzgarın hızı artıyor ya da bana öyle geliyor. Kayak yapanlar bilir, hani bir tepenin başına gelir, eğimi tartarsınız ya. Hani gözünüze çok dik geldiği olur. Kaysam mı ,kaymasam mı diye düşünürsünüz. Sonra  bir anda fırlarsınız ve adrenalin tavan yapar ya.. Buda öyle bir durum işte. açsam mı , açmasam mı..? Ya daha çok bayılırsa ? ya kontrol edemez isem.. ?Çünkü artık dalga da var.. Manyak mısın Ersin ne acelen var ..? gidiyorsun ya böyle mis gibi..

Ve , serbest kalan furling tamburu hızla döner , floktan "paaat " diye ses gelir. Trinket, floku görmemi engellediğinden bu paaat sesi çok önemlidir benim için , flokun trimi tamam yani.. içi rüzgarla doldu demek.. Bu paat sesi ile birlikte gözüm biraz kısılır, dişlerimi sıkarım. Aynı zamanda bir alarmdır çünkü.. Tayo Mar , iyice bayılır , küpeşte suya iyice yaklaşır ve denizlerin küpeştenin hemen kenarından nasıl aktığını görürüm.
.
Şimdi Tayo MAr , hızla kıyıdan uzaklaşıp yol almaya başladı.. Rüzgar bindirdikçe bindiriyor. Ama olsun bu sefer daha stabil.. Öreke kayasının açığın kadar böyle yol alıyoruz. Vee Moda koyundan kopup gelen rüzgar küpeşteyi suya öptürüyor. Atık böyle devam etmek mümkün değil. Yelken küçültme vakti. Çan deli gibi çalıyor..

Böyle durumlarda ben rüzgar üstüne dönmek yerine , rüzgar altına Pupa seyrine geçiyorum. Bu şekilde Tayo Mar da flok ve trinketi toplamak daha kolay oluyor. Ana yelken gölgesinde kalan her iki yelken de resmen balon gibi sönüyor çünkü. Yaptığım makara sistemi ile her ikisini de rahatlıkla havuzluktan toplayıveriyorum. Tek başına kalan ana yelken , Tayo MAr 'ı hızla rüzgar üstüne çevirecek ..

Bir iki saniye bekliyorum. Yelkenin bumbası havuzluğa doğru dönmeye  başlarken salıveriyorum sereni .. Hooop, o da anında aşağıda..

 Seren , özellikle böyle sert havalarda yelken toplarken çok rahat ettiriyor adamı. ağırlığı ile düşüveriyor aşağı yelken ile birlikte. Yelkeni hemen iki yanından bağlıyorum. Torbalanıp, şişmesin diye. Şimdi artık 14 beygir makine devrede.. Doğru mazot iskelesine..
Kalamış marinada kuytudaki mazot iskelesi bile esiyor. Eskiden olduğu gibi pompacıya bir ıslık.. Telsizin çalışmadığı zamanlarda palamar isterken de kulenin yanından geçerken ıslık çalardım. Palamarlar alışmıştı artık.. Hey gidi günler.. O dönem eşşek kadar yere palamar sız yanaşamıyormuşum demek.

Pompacı önce kıç halatı veriyor. Ayıp ama.. İnsan biraz denizcilik öğrenir. Kızıyorum. Rüzgar kafadan esiyor baş halatı ver önce diye söyleniyorum. Oysa aynı ben birazdan bahçe hortumundan bana su versin diye nasıl da kibar olacağım. Demek diyorum kendi kendime, istersen kibar olabiliyorsun.

Mazot 125 TL . Depo hayli boşalmış.. Biraz soluklanıyorum. Bu arada Zello da en nihayet Orhan abi ile temas sağlandı. Orhan abi olabilecek en kötü havada yukarı tırmanıyor. İyi seyirler diyoruz hep beraber. Can hocanın çok yakınında Tirilya. Ancak Orhan abi girmiyor Sığacığa yola devam ediyor. Sanırım o an Orhan abiyi en iyi ben anladım. Denizde bir ben varmışım hissine kapılıyorum.

Çıkışta bakıyorum hava 30 'u geçmiş. Kuru direk 5 derece yatıyor Tayo Mar. Karşıda bir yarış teknesi antrenman yapıyor belli. Neredeyse salması gözükecek. O kadar yatmış. Bakıyorum yelken küçültüyor. O da.. Karşıdan bir tekne daha geliyor.. Sadece cenovası açık.. Off Allahım.. neden açmazlar şu ana yelkeni..

Yarış teknesi , yelkenleri küçültünce doğrulup, yol almaya başlıyor.  Karşımdaki de biraz önce benim yediğim tokadı Moda koyuna girişte yiyiverince , O da cenovayı küçültmeye balışıyor. Rüzgar üstüne dönüp, cenovasını küçültüyor. Sonrasında bakıyor olacak gibi değil tamamen kapatıyor.

Ben avantajlıyım. Ben de yelkenler küçük. Bunlar yelken küçültürken ben trinketi tamamen basıveriyorum. Şu havuzluktan trinketi açma kapama işi çok iyi oldu valla. Aklımı seveyim.  Modern yelkenliler yelken küçültürken /kapatırken yelken basıyor olmak hoş bir duygu. Ee.. her havada basacak bir yelken var bizde..

Moda koyundan çıkınca , hav kalıyor biraz. Çan ara ara çalıyor ama hala.. Gevşeme diyor.. Hava hala sert .. Tayo Mar, sadece trinket ile 2,5 3knot hız ile Küçükyalı'ya doğru yol alıyor.
Aslında şimdi bocurum zamanı. Onun da düzeneğini yeni kurdum malum. Hemen açıveririm aslında.. Üstelik sivriden dönerken denedim , gayet başarılı. Ama bir güne bu kadar adrenalin yeter. Aslında açacaktım da telefondan Hakan'ın sesi geliyor .

"Ersin , ben arabaya giderken üşüdüm ,ne işin var denizde.. ? "

Görse, hepten üşüyecek. Üzerimde  yağmurluk, altımda mayo, ayaklar çıplak.
Vazgeçiyorum.. Yoruldum.. Bir kahve daha.. Kamaraya iniyorum, ohh kamara sıcak geliyor bir anda.. Üşümüş müyüm ne.. ?

Sallana sallana devam ediyorum yola. Karşımda iki sörfçü bu havada sörf yapıyorlar. Tek manyak ben değilim demek ki. Bir ara birisi düşüyor. Baya bir suda kalıyor. Telaşlanıyorum. Sonra bakıyorum , borda tırmanıyor. Bordun üzerinde bir süre yatıyor. Soluklanıyor anlaşılan. Bilirim bu durumu. O tahta yataktan yumuşak gelir adama. Bir hey gidi günler de sörfçüye.. Sonra alıp yelkenini çıkıyor menzilden.

acaba diyorum, emekli sörfçü olduğumdan mıdır nedir. Yalnız seyir korkutmuyor beni.. Ya da başkalarına göre daha az korkutuyor.

Küçük Yalı önlerinde rüzgar yine sertledi. Çan yine çalıyor. ancak deminki gibi şiddetli değil.. Küçük Yalı ya doğru 10 derece dönüyorum. Tam barınağın girişine. Tayo Mar biraz daha hızlanıyor. Hızlanıyor derken yarım milcik daha. Olsun.. yarım mil yarım mildir. Hoşuma gidiyor.
Barınağa giriyorum. Mahir Abi hala yok.. Ohh rahat rahat baştan kara yapıp, bağlanıyorum. Tümay çok iyi yere tonoz atmış.. Tonozu voltalıyorum.

Havuzluk savaş alnı gibi olmuş bu arda.. Her yer her yerde.. Şu denizcilik terimleri de komik aslında.. “ Havuzluğu neta et..” dedin mi tek kelime ile yapılacak kaç iş var. Balançinayı kas, pupa çarmıhlarını ger.. fazlasını voltala, ana yelken ıskotasını roda et. Serenin makarasını çöz. Daha neler neler.. Öööff .. kim uğraşacak şimdi.. Seriliyorum havuzluğa.

Yemek sonrası annem yorgun olduğunda sofrayı kaldırıp, bulaşıkları yıkamak çok zor gelirdi kadıncağıza.. “ yoknaazz gel şu sofrayı kaldır bulaşıkları yıka “ diye seslenirdi öyle..
Zihnimden “ Yoknaaaz , gel şu havuzluğu neta et “ diye bağırıyorum. Yoknaz yıllardır olduğu gibi yok işte yine. Annem de ..


Güneş yine bulutların arkasında. Kış geldi. Tayo Mar, sezonu açılmıştır efendim.  Buradayız bekleriz..

Böke.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Kış Seyri..
#1: 25 Aralık 2016, 22:07:45


Kaç gündür kasvetli ve yağışlı havadan değil aslında , işten güçten pek seyir yapma şansı bulamamıştım. Bu fotoğrafı bugün Hakan Erim barınaktan çekmiş.  Gün ortasında kasvetli bulutlar dağılınca , birden neredeyse iki haftadır görmediğimiz güneş, bulutların ardından parlayıverdi.

Yelken yaparken bu kış güneşi çok hoşuma gidiyor. Soğuğu saymaz isek tam da yelkeni sevdirecek hava vardı bugün misafirlere. Sonuçta en fazla 10 knot esen bir rüzgar vardı ancak soğuk havanın 10 knotu bile yazın 20 knot havadan çok daha iyi. Havanın soğuk ve dolayısı ile daha yoğun olması sayesinde çok keyifli yelken yapılıyor.

Birkaç başka yelkenli daha vardı uzaklarda. Tayo Mar, tüm yelkenleri açık şekilde seyir yaptı bu gün. Havuzluktan ana yelkeni basma , indirme işi için geliştirdiğim taktikleri denedim gün boyu. Sert havalarda ve tek başına seyirlerde direk dibine gitmek her zaman mümkün olmuyor. Bu durumda havuzluktan da mandarları kontrol etmek çok önemli. sancak çarmıhların altına koyduğum çift dilli makara işi çözüverdi üstelik. Top sail in mandarı ise yelkeni toplarken , sereni direk dibine gitmeden aşağı basmamı sağlıyor.

Muhtemelen şu son paragraf çok anlamlı gelmedi sanırım. Ama günün birinde birisi randa arma kullanmak istediğinde bu yazıları okursa beni minnet ile anacak eminim.

Yeni yaptığım merdiveni de seyir sırasında iskele çarmıhlarına asıyorum. Hiç çapariz vermiyor. Barınaktayken de ters çevirip bumba  taşıyıcısı olarak kullanmaya başladım. Böylece bumba ve serenin ağırlığı direkteki  yüzüklerin aşağı kaymamasını sağlıyor.

Rüzgar , kuzeybatı , kuzey yönünden esiyordu. Akşama doğru daha bir kuzeye döndü. Yarınki yağışın habercisi gibi idi. ancak yukarılarda bulutlar Güneyden kuzeye doğru uçuşuyor gibiydiler. Sanırım iki üç saatlik havanın açması da bu yüzden. Gerçi Ahmet 'e sormak lazım..  :)

Bir anlık havanın açması bana acayip keyif veriyor.. Eh bi puro yakmanın zamanı..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5813
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Kış Seyri..
#2: 25 Aralık 2016, 23:23:39
Tabi buldun kış güneşini keyfini çıkartmışsın, Selametle...
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

C

Cengo

Ynt: Kış Seyri..
#3: 26 Aralık 2016, 14:01:06
"Iste bunlar luks kotralarinda puro viski icerler"

aklimda kalmis biri soylemisti 🤐
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5813
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Kış Seyri..
#4: 26 Aralık 2016, 14:06:34
"Iste bunlar luks kotralarinda puro viski icerler"

aklimda kalmis biri soylemisti 🤐

Lüks kotra derken?
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

C

Cengo

Ynt: Kış Seyri..
#5: 26 Aralık 2016, 14:36:27
Ben soylemedim unlu bir siyasetci amca soylemisti
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Kış Seyri..
#6: 26 Aralık 2016, 17:43:57
Tabi lüksten ne anladığımız ile ilgili bir durum. :) Sert havalarda dahi , yelken yapabiliyor olmak, omurga salma, randa arma bana göre lüks..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Kış Seyri..
#7: 26 Aralık 2016, 17:54:52
"Muhtemelen şu son paragraf çok anlamlı gelmedi sanırım. Ama günün birinde birisi randa arma kullanmak istediğinde bu yazıları okursa beni minnet ile anacak eminim."

Sadece son paragraf olduğunu sanmıyorum. Randa armaya, vinçsiz donanıma aşina olmayan "kahîr ekseriyet" şimdilerde senin zamanında da benim yazdıklarımı anlamlandıramıyor.

Çözüm? Var tabii. Daha çok, daha çok, daha çok geleneksel armalı tekneler ve onlara davet edilecek meraklılar. Veya daha toptancı bir çözüm önerisi: 12-14 metron boyunda geleneksel bir tekne edinip onu sadece "geleneksel yelken eğitimi" için kullanmak.
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Kış Seyri..
#8: 27 Aralık 2016, 06:39:55
Efendim Cem Gür , FB da BT den (amma da şifreli oldu ha ) bir alıntı yapmış John Leather tarafından tasarlanmış olan bir teknenin görselleri var . Muhtemelen gördünüz.

" Soruyordun Tayo Mar 'ın büyüğü nasıl olur diye "  şeklinde de yorum yapmış.

Elbette ki çok hoş bir tekne , ancak bende artık bir yol (yawl ) takıntısı oluştu.

Malumunuz yawl , teknelerde dümenin arkasında kalacak şekilde küçük bir mizana direği var. Tamamen teknenin dışında klan alanda çalışan bocurum adı verilen yelkeni taşımakta bu mizana direği.

4 numara bir sörf yelkeni büyüklüğündeki bu yelken, Tekne ağırlık merkezine göre , öndeki , trinket ve floğa göre daha uzak olduğundan , yani moment kolu daha uzun olduğundan öndeki bu iki yelkeni rahatlıkla dengeleyebiliyor.

Hatta hava çok daha serleşirse, floğu kapatıp, Trinket ve bocurum ile en sert havalarda dahi konforlu seyirler yapmak mümkün olabiliyor.

Tek sorun, mizana direği çarmıhları pupa seyrinde sert havalarda yetersiz kalıyor. Bir keresinde az kaldı direği kırıyordum neredeyse.

Bu nedenle , mizana direğinin üstünde bulunan ancak sıklıkla kullanılmayan valena yelken mandarını , bumkin in en ucuna  (kıç civadra diyelim ) üzerine çaktığım babalara geriyorum ve bu mandar bir çarmıh görevi görüyor. Tek zorluğu pupa seyrinde kontra değiştirdikçe , bu mandarı da aksi yönde voltalamak oluyor.

Nitekim, Jashua slocum da gendi tabiri ile Sloop olarak başladığı seyrine yawl olarak devam edip, bitiriyor. Yani meşhur Spray , yawl oluyor.

Bence ve okuduğum kadarı ile yol teknenin en büyük faydası benim gibi çoğunlukla tek başına seyir yapan yelkencilerin işini çok kolaylaştırıyor olması. 

Madem konuya bu kadar girdik, önce ilk Blue Moon 'un Golden Gqte köprüsü önünde çekilmiş bir fotoğrafı ile başlayalım o zaman.
(bu fotoğraf Cem Gür'ün projeye ne kadar sadık kaldığının da bir göstergesi aslında. Renklendirsek herkes Tayo Mar sanır. )



Arkasından Tayo Mar'ın yelken planını verelim..



Ki hangi yelkenlerden bahsettiğimiz bilinsin. Efendim pupadan pruvaya sayarsak,

Mizana direğine basılan , bocurum, valena, ana yelken , karanfil, trinket, flok ve kontra flok. Toplam 7 parça yelken .. Bende 5 'i mevcut.

Şimdi bunlardan her ne kadar en işe yarayan yelken olarak bocurumu sayıyorsam da öncesinde bocurumu basmak çok zordu. Çok dar bir alanda , teknenin kıçında, küpeşte üstünde yelken basmaya çalışıyorsunuz. Görüleceği üzere, Direklerdeki tüm yelkenler serenli. Bocurumun da sereni var. Randa arma sayılır yani. (ingilizcesi Lug sail) her ne kadar aşırmalı yelken sereni kendileri.

Şİmdi efendim, ben bu sereni , baba fingo gibi sabitledim. Sabitledim derken yanlış anlaşılmasın. Mandarına asılıp en yukarıya kadar bastım yelkensiz olarak. Şöyle yani..



Sonra, bumbayı da aynı mantıkla sabitledim. Yani yelkensiz olarak kurdum. Şöyle yani;



Hem serenin, hem de bumbanın en ucuna birar halka ve bunların içerisinden halatlar geçirip, mizana direğine voltaladım. BU halatları , bocurumun mandarları olarak düşündüm. Ve Bumba ve seren üzerine bu mandarları kullanarak yelkeni bastım.

Şöyle yani;



Böylece bocurumu basmanın ne zorluğu kadı ne de tehlikesi. (bu yelkeni bir kere uçurmuşluğum bir kere de bumbasını kırmışlığım vardır çünkü.

Yine görüleceği üzere , çok elzem durumlarda kullanılmak üzere paserlla yı da bumkin üzerine halatlar ile sabitleyrek, daha az tehlikeli olacak şekilde bumbanın ucuna müdahale edecek duruma geldim. en azından pasarella da ortalıktan kalkmış oldu.

Şimdi efendim yelken planına bakacak olur isek, Şekil olarak benzemese de karanfil yelken ve kontra flok yelkeninin alanlarının neredeyse aynı olduğunu görebilirsiniz.

Şimdi bu karanfil yelken, özellikle apaz ve dar apaz seyirlerinde , pupa seyirlerinde çok etkili. Direğin en tepesinde olduğundan üst rüzgarları yakalamakta bire bir. Bazen fazla yakaladığı da olmuyor değil yani. Sanakları ile ünlü Marmara da suya yapıştırıveriyor sizi. Bir hafif hava yelkeni bu karanfil yelken (top sail) Orsa seyrinde ise hiç çalışmıyor .

Ben de hafif havalarda orsa seyrine katkısı olsun diye alıp, bu karanfili ters çevirip, kontra flok diye basıyorum.




Burada da bocurum ve kontra flok beraberce görüntüleniyor.



Şimdi düşünüyorum da bu karanfili, valena yelken yerine bile kullanmak mümkün kimi durumlarda. Neden olmasın. Dur ben bunu bir deneyeyim reisler:)

İşte böyle, her hava şartına göre bir yelken ve yelken konbinasyonu mevcut Tayo Mar da..





 










  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: Kış Seyri..
#9: 27 Aralık 2016, 11:18:57
Denize çok yakışıyorlar yahu.

Şu klasiklerden çoook daha fazla olmalı.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 248
  • Arayanlar bulamaz , bulanlar arayanlardır
Ynt: Kış Seyri..
#10: 27 Aralık 2016, 11:21:33
Aşkınız hiç bitmesin.
  • IP logged
I need your clothes your boots and your motocycle

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Kış Seyri..
#11: 27 Aralık 2016, 13:50:22
".......ancak bende artık bir yol (yawl ) takıntısı oluştu. "

Peki şimdi soruyorum: Bu takıntının nedeni

a- olabildiğince çok adet yelkenin seyir alternatiflerini arttırdığından mıdır?

b- Şimdiye kadar pek de sözünü etmediğin ama ana işlevlerinden birinin de bocurum yelkeni rüzgar dümeni olarak da kullanabilme olanağından mıdır?

Yawl olmasa da ketch armalı bir tekne olsa seni Tayo-Mar kadar memnun etmez mi?

  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: Kış Seyri..
#12: 27 Aralık 2016, 14:14:31
Bu soruların cevaplarını ben de merak ediyorum.

Doğrusu şu an bu tarz bir tekneye sahip olacak olsam, Yawl yerine ketch'i tercih ederim çünkü,
Yawl'ın dümene etkisini daha fazla olmasına rağmen Ketch'in gerek itici gücü gerek kullanım kolaylığı yüzünden sanırım.
Belki de yawl kullanmadığım için böyle düşünüyorumdur.

Aslında sizler, hazır konusu açılmışken kullananlar olarak ikisinin artı ve eksilerini bir karşılaştırırsanız çok faydalı olur kanaatindeyim.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Kış Seyri..
#13: 27 Aralık 2016, 15:41:33


Randa arma ve kullanımları uygulamaları kolaylıkları konusunda  2 önemli "amentü" kitabı.




  • IP logged
« Son Düzenleme: 27 Aralık 2016, 15:44:18 Gönderen: Cem Gür »
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Kış Seyri..
#14: 27 Aralık 2016, 20:31:18
".......ancak bende artık bir yol (yawl ) takıntısı oluştu. "

Peki şimdi soruyorum: Bu takıntının nedeni

a- olabildiğince çok adet yelkenin seyir alternatiflerini arttırdığından mıdır?

b- Şimdiye kadar pek de sözünü etmediğin ama ana işlevlerinden birinin de bocurum yelkeni rüzgar dümeni olarak da kullanabilme olanağından mıdır?

Yawl olmasa da ketch armalı bir tekne olsa seni Tayo-Mar kadar memnun etmez mi?




Cem Gür çok adisin.. :) Son numaramı ifşa ettin.. Yawl armanın nasıl da otomatik bir rüzgar dümeni olduğunu ve bunun düzeneğini yazmayı ve görüntülerini paylaşacaktım ki sen önceden ifşa ettin. Son bölüm şöyle olacaktı. Yawl armanın yeke bağlantısını seyir sırasında resimleyecek ve burada paylaşacaktım.. Olmadı ama.. :)

Üstelik bunu sadece iki küçük makara ile yapmak mümkün .. Bocurumun bumbasını geren mandarı, direk dibine voltalamak yerine sancak kıç omuzlukta ve iskele kıç omuzlukta bulunan mizana çarmıhlarına bağlanmış olan makaradan geçirip, yekeye volta ediyorsun.  Rüzfar basıp, bocurum bumbası örnek olarak iskeleye doğru döndüğünde , yani tekneyi rüzgarüstüne döndürmeye çalıştığında sancak kıç omuzlukta bulunan makaradan geçen bocurum mandarı geriliyor ve yekeyi bocurumun çevirmeye çalıştığı istikametin aksi yönünde döndürüyor.

Tek sorun, kontra değiştirdiğinde , bocurum iskotasını da bu sefer iskele kıç omuzluktan geçirip, yekeye bağlamak gerekiyor. Ben de tam bunu sonsuz halat ile yapabilirmiyim diye düşünürken sen konuyu açıverdin.  :)


  • IP logged

 
Yukarı git