Eyüp Reisime ve tüm reislere teşekkürler.
Antik çağda Dünyanın yuvarlak olduğunu düşünen Eratosthenes’e , sonrasında gezegenleri ve güneş sistemini açıklayan Copernig’e ve Dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyen Galilei’ye selam ediyorum. Tarih boyunca bilim insanları, her yeni fikirde kendi meslektaşlarından, merkezi otoriteye kadar bir sürü engelle karşılaşmışlar. Biz artık Dünya’nın yuvarlak olduğunu biliyoruz ama bilmediğimiz veya emin olamadığımız bir sürü konu var. Aklıma meslektaşlarının muhalefetine ve saldırılarına rağmen inandığı fikirlerden vazgeçmeyen. Elli yıllık hayatını gezegenimizin gizemlerini araştırmaya adayan sonunda sahada donarak (ya da kalp krizi) geçirerek ölen bir bilim insanı geldi.
Şimdiki Konuğumuz Alfred Wagener ve Pangea (Birleşik Kıta) Teorisi
1880 doğumlu Alman bilim insanı Wagener, astronomi, meteoroloji ve doğa bilimleri konusunda yüksek öğrenim görür ve sonraında akademisyen olur. 1906 yılında Grönland’a bilimsel araştırmalar için giden Wagener, Kutup bölgesinde uçurtma ve balonlarla araştırma yapan ilk kişi olur. Almanya’ya döndükten sonra akademik çalışmalara devam eder. 1912 ‘de tekrar Grönland’a gidip döner ve aynı yıl yayınladığı “Kıta ve Okyanusların Kökeni” isimli eserinde Dünyamızın 200 milyon yıl öncesine tek bir kara parçasından oluştuğunu, daha sonra tek parçanın ayrılarak kıtaları oluşturduğunu iddia eder. Teoriye Pan-Gea (yunanca tek – Dünya) ismini verir. Bu fikri desteklemek için güney Amerika ve Afrika kıyılarındaki kaya oluşumlarının aynı olduğunu dağ sıralarının aynı hizada devam ettiğini ve her iki kıyıdaki fosil örneklerinin bir biriyle örtüştüğünü gösterir. Kitap 1922 yılında İngilizceye çevrilir ve başta kendi meslektaşları tarafından linçe uğrar.
"Şerefsiz, çürümüş !" Dönemin en prestijli kurumlarından birisi olan Amerikan Felsefe Derneği başkanının tepkisidir.
Başka bir Amerikalı bilim insanı, "Eğer bu hipoteze inanacaksak, son 70 yılda öğrendiklerimizi unutmalıyız ve baştan başlamalıyız" der
Bir İngiliz jeoloğu, "bilimsel düşünceye saygısı olan hiç kimsenin böyle bir teoriyi desteklemeye asla cesaret edemeyeceğini söyler.
Wagener, kıtaların su içinde buzdağları gibi yüzdüğünü öne sürdüğü derin deniz tabanını oluşturan volkanik bazalttan farklı, daha az yoğun bir kayadan (granit) yapıldığına dikkat çeker. Dağ sıraları için daha makul bir açıklama yapar. Kıtaların yatay ve düşey hareketi nedeniyle kıvrımlı yüzeylerin sıkışması sonucu dağların oluştuğunu ve genellikle bir kıtalardan denize doğru dik geldiğini söyler.
Ayrıca, Afrika ve Güney Amerika'yı birbirine bağladığınızda, dağ sıralarının (ve kömür yataklarının) her iki kıtada kesintisiz olarak çalıştığını da belirtir.“ Bir gazetenin yırtılmış parçalarını kenarları ile eşleştirerek yeniden birleştirdiğinizde baskı çizgilerinin düzgün bir şekilde akıp gitmediğini kontrol edin. “ demiştir.
Uluslar arası jeolojik topluluğun Wegener'ın teorisine verdiği tepki, militanca ve düşmanca idi. Amerikalı jeolog Frank Taylor, 1910'da benzer bir teori yayınlamıştı, ancak meslektaşlarının çoğu bunu görmezden gelmişti. Bilim çevrelerinden gelen baskı nedeniyle Wagener alman üniversitelerindeki işini kaybeder ve Avusturya’da Grazz üniversitesinde Jeofizik ve Meteoroloji Profesörü olur.
Kıtalara göre fosil dağılım haritası
Fosiller ve jeolojik kanıtlar, kıtaların çoğunun günümüzde olduğundan çok farklı iklimlere sahip olduklarını göstermekteydi. Wegener, kıtasal sürüklenmenin bu iklimsel bulmacaların anahtarı olduğunu düşünür, kendisine inana bilim insanlarından birisi olan Vladimir Koppen ve Wegener paleo-coğrafik haritalarda eski çölleri, ormanları ve buz tabakalarını çizerler. Bir yap bozun parçaları gibi , geçmiş iklimlerin basit, makul resimlerini üreterek bütünü tamamlanmaya çalışılıyordu Ne yazık ki, Wegener'in Permo-Carboniferous buzul çağı hakkındaki açıklamaları eleştirmenlerini bile etkilemiş olsa da, destekleyici kanıtların geri kalanının büyük bir kısmı o zamana kadar geniş çapta tanınmadı. Sonuç olarak, jeologların büyük çoğunluğu Pangea teorisini kabul etmez ve “Panpoetry” diye dalga geçerler.
Genel redde rağmen, Wegener'in teorisine inanan ve bu konuda çalışan bilim insanları da olur. 1950'lerin ortasından başlayarak, paleo-manyetizma ve oşinografide bir dizi onaylayıcı keşif, sonunda bilim adamlarının çoğu kıtaların gerçekten hareket ettiğine ikna oldular. Dahası, Wegener'in öngördüğü gibi, bu hareketin, Dünya'nın coğrafyasını yeniden düzenlerken, dağların oluşumu, depremler, volkanik patlamalar, deniz seviyesindeki dalgalanmaların büyük ölçekli bir sürecin parçası olduğunu buldular.
Jeologlar, gezegenin dış kabuğunu oluşturan büyük hareketli plakalara "plaka tektoniği" adını verdiler. Bu levhalar hem kıtaları hem de deniz tabanını taşıyorlar, ancak deniz tabanından farklı olarak, daha az yoğun olan yüzer kıtalar, Dünyanın mantosuna girmeye karşı direniyor. Böylelikle, önemli detay farklılıklarına rağmen, Alfred Wegener ana kavramlarının çoğunda haklıydı. Levha tektoniği, birçok paleo-coğrafik rekonstrüksiyonunun doğruluğunu da doğrular.
Levha tektoniğinin bulunması ile, Wagener'in teorisi, bilimsel fikir birliği bulunmamasına rağmen neredeyse evrensel olarak kabul görmüştür. Üst mantonun erimiş magmalarındaki konveksiyon akımlarını Wegener kitabının 1929'daki baskısında tartıştır. Adamımız, ölümünden on yıllar sonra hak ettiği itibarını geri kazanır.
Wagener yıllar boyunca dalga geçilmesine ve sert eleştirilmesine rağmen Dünya’yı araştırmaktan vazgeçmez. 1930 yılında son defa Grönland’a gider. Çalışmalarına devam ederken, kendisinden haber alınamaz. 1931 yılının 12 Mayıs günü cesedine ulaşılır. Bundan tam 87 yıl önce hayatını adadığı bu coğrafyada defnedilerek doğa ananın koynuna emanet edilir.
Kaynak: "Büyük Çekişmeler" Tübitak yayınları, Wikipedi ve bir kaç farklı yayın.