Evet devam ediyoruz,
O hafta içinde o hırt abinin güvercin kafesini açık bıraktım.
Kafes çatıdaydı ve bizim sokaktaki çatılar hep bir birine birleşik şekilde devam ediyordu.
O hafta sonunu kiremitler ve tarasa dediğimiz yapılarda geçirdi güvercinlerini toplayabilmek için.
Yıllar sonra anlattığımda kahkayı basmıştı.
Neyse biz Port İasos seyrimize dönelim.
Marinadan çıktıktan sonra, can yeleğini giymesi konusunda defalarca uyarmama rağmen Hüsnü'ye bir türlü giydiremedim.
Nihayetinde tekne donatanı ve kaptanı olduğu için denize de atamadım.
Ada topuğunu geçip Akkum plajına gelmeden yelkenleri açtık, tam arma yol almaya başladık.
15-20 arasında değişen sancak kıç omuzluktan gelen rüzgarla, temiz tekne altının da etkisiyle 8,7 konot gibi oldukça iyi bir
hızda ilerlemeye başladık.
Ekmeksiz plajı önüne gelmeden;
Hüsnü Doğanbey'de atışlar vardı. Dün biz Tireden gelirken Orhanlı üzerinden dolandık.
Sahil güvenliği arayıp atışların devam edip etmediğini soralım desem de
-Yok yav açıktayız nolcak ki diye geçiştirdi.
İkinci seferde;
-Bak camiada telsiz dinlemeden seyir yapmakla övünen, ama deniz kurdu tatbikatının ortasına girmiş denizciler var
onlara benzemeyelim desem de yine,
-Yok be yav rahat ol sen bira istermisin diye soruyu geçiştirdi.
-Ben seyir süresince içmem gel sen beni dinle arayalım soralım durumu dediğimde de
-Yahu kasma bir şey olmaz zaten dümdüz samosa rota tutuyoruz, bak ne güzel gidiyoruz keyfini çıkar dedi.
Bütün bunlardan sonra daha fazla da bir şey diyemedim,
-Eh sen bilirsin ben uyardım dediğimde de gevrek gevrek güldü.