Oktaycım,
ben gurcatamda bir bayrak veya flama taşımaktan hoşlanmıyorum. Belki huysuzluk eseridir, ne bileyim, özür dilerim.
Tek istisnası görevde olduğum dönemde bir Yelken kulübünün flamasını basmaktı, o da insanlar belki sorarlar da kulübün reklamını yapar, üye kazandırırım diye...
( Ha, teknemdeki dolapta sanırım 17-18 senelik DSTI flamasından başlayarak bu güne kadar flaması olmuş tüm oluşumların bayraklarından tertemiz birer tane var ; mesele sürüm olsun diyorsan, seve seve sipariş veriririm )
Ahmet beyin söyledikleri üzerinde düşünmekteyim.
Ancak ben zaten yapısı gereği deplasman teknesi olan bir gezi yelkenlisinde başın sudan yüksek durmasının, dolayısıyla tekne hızlandıkça kafasını kaldırmasının bir anlamı olmayacağını düşünüyorum. Bu kayıci veya yarı kayıcı teknelere, motoryatlara lazım olan bir avantaj. Hizlandıkça kafayı kaldırıp islak yüzeyi azaltacak ki, daha kolay kayıp hızlansın.
Senin benim tekneler yarı kayıcıların 13- 15 knotluk hızlarını hayallerinde bile göremeyeceklerine göre buna gerek yok.
Aksine bizim tekneler su hattı boyuyla sınırlanmış bir hız kapasitesine mahkum olduklarından ( baltabaş tekneler hariç ) kafayı suya soktukça su hattı boyları uzar ve hızlanırlar ( Ha, ne kadar ? Onda bir knot bile olacağını sanmam
).