Konu başlığını geç fark etmişim.Batı kaçağından çok çekmiş ve maddi kayıplar almış biri olarak yazmak gerektiğini hissettim.
Çocukluğumda ve gençliğimde yaz aylarının büyük bir bölümü Gemlik körfesinin güney kıyılarında(Mudanya-Güzelyalı-Kurşunlu) geçtiğinden dolayı Poyraz-yıldız-Karayel(Biz imbat derdik) iyi tanırdıkta batı kaçağıyla tanışmak 12 yaşında kısmet oldu.sanırım 71 yılının mayıs sonu yada haziran başı okullar kapanmak üzere ,orta 1 öğrencisiyim.Okulun son günlerinde bizim okul çok faal sürekli günü birlik gezi düzenliyor.Otobüslerle Gemliğe gidiyoruz.Pırıl pırıl rüzgarsız güneşli,sıcak bir hava,deniz dümdüz tam karıncalar su içiyor modunda.Öğleden sonra akşamüzeri en geç 17.00 gibi limanda olun deniyor,liseliler serbest,biz çaylakların başında birkaç idareci ve öğretmen var.Ne yapacaksınız diye bize soruyorlar.Biri çıkıp kayık kiralayalım deyince herkesin hoşuna gidiyor.katılmak isteyenler bir gurup öğrenci ve birkaç hocayla balıkçıların bulunduğu yere gidiyoruz.1 saat gezdirecekler bizi,ama motor çalıştırmak yasak.Motor olursa uzağa gidermişiz,tabi balıkçılarda gelecek bizle.tekneler küçük sayılmaz 7 mt. civarı ,düz tekneler,kamara falan yok.Hemen bakkallardan içecek,kraker falan alıp doluşuyoruz kayıklara,ya 2 ya 3 tekneyiz.Ayrılınca her tekne farklı yöne kürek çekiyor,bizim balıkçı önce ortadan gemlik arkada kalacak şekilde direk batıya veriyor,sonra kuzeye dönüp kıyıya yakın Gemlik’e döneceğiz diyor.Deniz parpa liman ,ahşap tekneler bu havalarda belli sürate ulaşınca kürek çekmeside kolaylaşıyor,belli bir ritimle gidiyoruz.sanırım 20-25 dakika kadar gittik,kuzeye dönmeye başlıyoruz.kayıkçı batıya sırtı dönük olduğu için bir şey göremiyor,bir ara dikkatli bakınca kara kara bulutları tam körfezin bitiminde görüyorum,tam ufukta da simsiyah bir çizgi.
Balıkçıya soruyorum amca bu ne diye,umursamaz bir biçimde arkasını dönüp batıya bakınca bet beniz atıyor.Bir şey demeden kürekleri toplayıp motoru çalıştırıyor.Onu görünce bizde panikliyoruz bu haline.Hava geliyor diyor,herkesi kayığın alçak kısmına oturtuyor.Tam gaz kıyıya geldiğimiz yöne doğru kaçıyoruz.Pancar motorun o gürültülü sesini asla unutmam.Arada arkaya dönüp bakıyorum kara bulutlar iyice yaklaşmış,ufuktaki o kara çizgi daha da heybetli,birkaç dakika sonra rüzgar ve yağmur bindiriyor.Korkudan kimsenin sesi çıkmıyor,dalga boyu çok yükselmese de ,rüzgarda yağmurda felaket.Deniz dere gibi batıdan doğuya akıyor sanki.Balıkçı yekeye öyle bir yapışmışki tek vücut olmuş gibiler.Karaya yaklaşınca fark ediyorum,sahil bizi bekleyenlerle dolu,ortalık toz duman,sandalyeler,plajdaki şemsiyeler uçuşuyor.Hiç gaz kesmeden kıyıya yükleniyor balıkçı,arkadaşları hazırlık yapmış,felekler konmuş direk üzerine çıkıyor,durduğu gibi atlıyoruz tekneden,öğretmenler bizlere sarılıyor,hepsinin beti benzi atmış vaziyette..Bizler inince kayıkları da ırgatla daha kumsala çekiyorlar.Islaklık üşüme ,,titreme,ağlıyanlar ne istersen var.Bizleri hemen otobüslere alıp yaz havasına rağmen arabanın kaloriferlerini çalıştırıyorlar.Biraz toparlanıp arabadan indiğimizde ,havada denizde sakin hiçbir şey olmamış gibi.Soruyoruz neydi bu diye
Cevap BATI KAÇAĞI.
Yıl 1988 .Yazlık Mudanya Güzelyalıda .balığa çıkmayı çok sevdiğim için o sene 3,75 bir sandal aldım,ilk sandalım.Daha doğrusu aqua scoter diye bir alet gördüm fuarda ,2 beygir bir benzinli motoru var,tek silindir,2 elinle tutunca seni denizde dolaştırıyor,bırakırsan,rölantide 8 mt. çapında bir daire etrafında dönüyor,uzatma borusu ilede 1,5 mt su altındada gidiyor.Bizim Türk kafası buna profilden bir de yeke yapmış küçük sandalıda çok rahat götürüyor.Eh balık işi içinde çok rahat.Bütün yaz onu kullandım,kışında evin hemen önüne yol kenarına ters kapakladım,deniz seviyesinden 3 mt. yukarıda.Ertesi ilkbahar sonu bir telefon geliyor iş yerime,Güzelyalıdan bir komşu.Abi dün akşamüstü bir batı patladı senin sandal ortada yok diyor.
Ya nasıl olur,deniz 3 mt. yükseldide yolamı çıktı ?
-Yok abi burada birileri senin sandalı almış kullanmış,kıyıdada bırakmışlar,batıda almış götürmüş.hemen atladım gittim,kıyıda duran her şeyi süpürmüş batı.Kıyıda o kadar çok enkaz varki,parçaları elime alıp inceliyorum,belki renginden işaretinden tanırım diye.250 mt. doğusunda bir anda yolun altındaki bir çekekte buluyorum sandalı ,nasıl sürüklendiyse artık.Yarı yarıya kadar kuma gömülmüş,bir insan oğlu bulmuş çekmiş içeri diyorum.Yakındaki inşaattan hemen 2 işçi bulup başlıyoruz kumları atmaya,sonuç ortaya çıkıyor boydan boya yarık var.yarıkta öyle böyle değil baya arası açık,diğer taraftada çıkıyor aynı yarık.Yinede belki kurtarırız diye bir skodaya yükleyip arkadaşım olan aldığım yerliyurt firmasına götürüyorum.Durumu anlatıyorum batıda 250 mt. sürüklenmiş diye.Bakıyor vay be diyor bizim kayıklar yinede sağlammış,baksana tam parçalanmamış
Yahu diyorum olurmu bunun tamiri .
Yok diyor bundan olsa olsa senin çiftliğe tavuk kümesi olur,yapsak bile sağlam olmaz,zaten çokda maliyetli olur,yenisini al daha iyi olur diyor.
Napalım yazlık yerde sandalsız da olmuyor,alacaz artık yenisini.
Bu bana batı kaçağının verdiği ilk zarar.
Nerden bilim 2.sinin daha büyük zarar vereceğini.
Tabi aynı kayıktan bir tane daha aldım.Oda kesmedi haliyle ,denizcilik bulaşınca 1 sene sonra 7.20 yelkenli almaya gittiğim fuardan,5 mt. 40 hp.lik Mursan yapımı bir sürat teknesi alıp döndüm.İlk yıllar gemlik körfezi civarı,sonradan kayığı Yalova ya validenin yazlığına götürdüm.Yalovanın bitiminde deki kum iskelesinde biriyle ile anlaştım,bütün yaz tekne orada onun hem evi hem çekek yerinde.Sanırım 1993 ya da 94 yılıydı.Cumartesi sabah gidip tekneyi alıyorum ,araba orada kalıyor akşamüstüde tersi.Bazen hava iyi olacaksa tekneyi çapada yada boşta varsa tonozda bırakıyorum.Çok da önemsemiyorum,hakim rüzgar poyraz,karayel demirde tarasa,halatta kopsa sahil tamamiyle kumluk.Yine böyle bir günde kayığı geri götürmeye üşeniyorum,site iskelesinin biraz batısına demir atıp yeni aldığım halatı bağlıyorum,bayada uzun kaloma veriyorum iskeleye çok yakın uzun yüzmeden çıkıyorum iskeleye.hava çok hafif esiyor,gündüz de baya sıcak.Sitede yemek faslı ,keyif derken gece 11 e doğru inanaılmaz durgun çok da sıcak,acaba batı patlarmı diyorum.Böyle durgun ve sıcak havalarda aklıma gelir hep deprem olurmu,batı patlarmı diye.Aslında demir attığım yerde dipte bir tonoz var kuzenimin eşinin,yeğende demişti ya dayı babamın tonozuma bağlasaydın ya diye.Şamandıra yok gerçi.Tembellik işte 2 metreye dalıp halkaya bağlıyabilirdimde.
Gece 2 gibi yatıyorum,malum yaz gecesi camlar açık,bir gürütü bir rüzgar,yağmurda rüzgarla diagonel yağıyor,camın yanından damlalar yüzümde.Hafta sonu diye de yüklenmişiz likite.
Fırlıyorum yataktan sersem ,salak bir vaziyette,teknenin anahtarı bir elde fener öbür elde.Koşa koşa iskeleye geliyorum.Aklıma bıçak geliyor,teknede bir tane var ama koltuklarun altında .İskeleye geldiğimde birkaç kişide yanımda bitiyor hemen,Çapa çok sağlam aslında taradımı bilemiyorum ama yeni takdığım halat esnek halatmış sonradan fark ediyorum,teknenin kıçı iskelenin altına girmeye başladı ,tekneye atlayıp çalıştırıp tam gaz çıkmam lazım ama millet beni bırakmıyor ,ölmekmi istiyorsun diyorlar.Dalga yüksekliğ en fazla yarım mt. kadar ama girdi artık altıma ,her yükselişte bizim demir kazıklarla çakılı iskele hopluyor,kıç girdikten sonra ilk motor kapağı başlıyor çatırdamaya ,arkasından arka koltuklar kısalığından kurtardı ama ön koltukları kafalıkları gümbür gümbür vuruyor.Yinde koltuklar sağlammış,yere monte edilen civataları kırılıyor .Koltuklar içerde devriliyor.Finalde de U şeklinde olan arası alüminyum çerçeveli pleksi glas cam yüzlerce parçaya bölünüyor.Orayıda geçince burun vurmaya başlıyor,kayık nerdeyse öbür taraftan çıktı.Birisinin getirdiği büyük ekmek bıçağı ile iskele üzerine yatarak halata uzanıyorum,çelik tel gibi olmuş tansiyondan.2 darbede kesiyorum halatı,çapaya doğru bir esneyişi var,Allahtan bir yerime denk gelmedi yoksa orayıda kesip götürürdü..Bir kaç vuruştan sonra iskelenin altından da kurtuluyor tekne.sahile paralel gidiyor,resmen koşturuyorum.Yakalayamazsam Gölcük’e falan gidecek,sahile gelmeye niyeti yok.Hızını hesaplayıp teknenin bir hayli önünden giriyorum denize üstümdekilerle,zaten yağmurdan her tarafımdan sular akıyor.Zor bela yakalıyorum ama benide sürüklüyor,Su göğsüm hizasında.Neyseki birileri halatta alıp gelmiş ucunu aceleyle bağlayıp çekiyoruz kıyıya.tekne dolu haliyle 500 kg. geçiyor,hadi bir takviye kuvvet daha gelince 8-10 kişi kumsala biraz içeriye çekiyoruz zor bela.Dikkatli bakınca anlıyorum,bizim sitenin sahili bitmiş yan sitenin sahilindeyiz.Fenerle kontrol edince içi savaş alanı gibi motor bloğu ortaya çıkmışbir iki kabloda kopmuş.Gece karanlığında çokda inceleyemiyorum.Yardıma gelen herkese teşekkür edip brandasını kapatıp üzgün bir halde dönüyorum eve.Sabah erkenden hava aydınlanırken tekne başındayım,hasar kontrolü.Gerçekten berbat remot kontrolde yerde,direksiyon milide kasıyor,dönmüyor.İçerde yüzlerce kırık pleksiglas,boşaltırken elim dahi kesiliyor.Koltuklar yer yer yırtılmış.Jelkotta çizikler.Sabah enişteler,yeğenler le teknede ne varsa taşıyoruz.Yamaha servisine telefon ediyorum ,öğleden sonra gelip motoru söküp Bursa'ya götürüyorlar.Yeğenler dalıp çapayı ve halatı buluyorlar,halat esnemekten baya bir boy atıp enden kaybetmiş.Yalovaya gidip arabayı ve teknenin römorkunu alıp sahildekilerin yardımıyla tekneyide yüklüyoruz.Ertesi gün Bursaya Mursana da tekneyi bırakıyorum.Bizim yamaha servis Ali den haber geliyor,motor iyi birkaç kablo buji değiştirdik,ama orijinal kapak merkezde bile yok Japonyadan gelecek fiyatıda 850 $ diyor.En az 3 ay sürermiş gelmesi.İstersen bir kalıpçıda fiberden döktürelim ama orjinali gibi olmaz diyor.Mursanda yapılacaklar için sağlam bir fatura çıkarıyor.Ehh bu seneyi kapattık,kaldık yine bizim 3.75 sandala.Ne diyelim cana gelmedi ya.
3 ayda gelir dedikleri kapak tamı tamına 8 ayda geliyor.
Kısacası Batı bana fena battı.
Bunların haricinde 2 kerede denizde Mudanya-İstanbul arası çalışan gemilerde yakalandım batıya.Yıllarca herhafta en az 1 kere İstanbul’ a iş için gidince denk gelmemek imkansız zaten.
Bir tanesi baya korkunçdu.80 li yılların sonu meşhur Ankara feribotu(Eskiden 70-80 lerde Akdeniz turu yapılırdı.Şu an Hindistan ana karasıyla adaları arasında çalışıyormuş) koca bir gemi,o güne kadar Mudanya –ist. Hattında çalışan en büyük gemi.Her hafta gidince mürettebatta aynı,arkadaş oluyorsun.genelde hep bar kısmında yukarda otururduk gidiş ve dönüşte.Sabah 7.30 da Mudanyadan kalkardı hep.Yine bir yaz günü hava sakin,Bozburun bile sakin,Esenköy açıklarında yine karabulutlarla yağmurla bindirdi.Bu sefer dalga yüksekliğide vardı,buna rağmen kaptan dalgaları tam iskeleden bordadan almaya devam ediyor.Yalpaya düşmeye başladık,barda çalışan görevli eski.Ya bunlarda bir şeymi ,akdenizde ne havalar gördük ne koltuk kaldı yuvarlanmayan nede bardaki şişeler bardaklar dedikten 3-4 dakika sonra öyle bir yalpaya düştük ki bütün bar yere indi.daha fazla gidemeyeceğini anlayan kaptan sonunda rotayı değiştirdi.Gecikmeyle İstanbul saray burnuna indiğimizde herkes perişandı.Akşamına da sert poyrazlar başlayınca tüm seferler iptal.Arada yaptığımız gibi akşamına mecburiyetten karadan dönüş .
Yazarken bile gerildim,o günlere geri döndüm.İşte dostlar Batı kaçağının bana ettikleri.
Sizin başınıza gelmemesi dileği ile.