Erman reis ve Aali ile Cem abinin örneklerini okuyunca, atlamamamız gereken bir nokta olduğunu düşünüyorum.
Birlikte hareket etmekle, ekip olarak hareket etmek farklıdır.
Şöyle ki ;
Ekip olarak hareket ediyorsanız, bir liderden başlamak üzere her senaryo için takımlar ve görevleri belirlenir. Herkesin yapacağı iş belirlenmiştir. Bir sakatlık/arıza durumunda bilgi/teknik yeterlilik sahipleri, her daim en kolay ulaşılabilecekleri noktalarda olur. Öncelik yardım edecek/kurtaracak ekibin güvenliği olmak üzere, çok extrem bir durum olmadığı sürece gerekli müdahaleleri yapar, kimse mağdur olmaz. En baştan belirlenmiş ve kabul edilmiş görevler, sorgusuz sualsiz yerine getirilir. (Erman'ın örneğinden yola çıkarak, denizden çok dağda olmuş birisi olarak bildiklerim bu yöndedir)
Birlikte hareket edilen aktivitelerde ise, en basit söylemiyle, size yardıma koşmaya niyetli birisi yoksa, kendi başınızın çaresine bakarsınız.
Bu yüzden, "dağcı" da olsanız, "denizci" de olsanız, aktiviteden önce ne tür bir "hareket içinde" olacağınız iyi belirlemeniz gerekir.
Şayet, lider/komodor sadece söylemde varsa ve sadece "abilik" yapmak için oradaysa, bu ekip işi değil, birlikte hareket etmek oluyor ki, başınızın çaresine bakacağınız kabul etmiş oluyorsunuz.
Bunlardan bağımsız, konunun temeline bakınca, yine kişilerin "ne" oldukları değil, "ne kadar" insan oldukları önem kazanıyor.
Elbette bu tecrübeyle sabittir ki, ne kadar "insan" bile olsa, Mevlanın dediği gibi, "bakma insan oğlunun uyruğuna, tanıyamazsın basmadıkça kuyruğuna"