FB'den tanışım, yüzyüze hiç karşılaşmadığım ama yazıp, paylaştıklarına değer verdiğim bir "sanal arkadaşım şöyle yazmış :
"Yelkenciliğin ve onun beraberindeki denizcilik kültürünün gerçekte aynı teknoloji gibi medeni toplumların bir çıktısı olmasıdır,Yelkencilik konumu gereği farkındalığı yüksek,hissiyat sahibi, kültürlü, yardımsever, hoş görülü, dışa açık, Dünyadaki gelişmeleri takip eden, becerikli ve çözüm odaklı kişilerin buluştuğu bir uğraştır, hobi değildir,yaşam tarzıdır."
Bir de hemen herkesin orada, burada anlamlı, anlamsız paylaştığı Bekir Coşkun'un "Denizciler" makalesi var . Girişinde ve sonucunda- ortası çok önemli olsa da şu anda konumuz değil - şöyle diyor kısaca :
"Hoşgörüsü, suyun kaldırma gücü kadardır.
Asla fazlasını kabul etmez.
Denizin ‘‘keşke’’si, ‘‘belki’’si, ‘‘bakalım’’ı, ‘‘inşallah’’ı, ‘‘ama’’sı yoktur.
Köpüklerden beyaz sakallı, lacivert cüppeli filozof, gözüktüğünün tam tersine katıdır.
Sert ve ilkeli.
İnsanoğlu ona asla şekil veremez.
Bu yüzden o filozofun yetiştirdiği çocukları denizciler tıpatıp ona benzerler.
Denizciler; mert olur.
Korkusuz, yiğit, yardımsever, yürekli, düzgün, dürüst insanlardır denizciler.
./....
Denizcinin ruhunda yalakalık yoktur.
Denizci mert ve yiğittir.
Düzgün insandır denizci.
İlkeli ve dürüsttür.
O beyaz sakallı, lacivert cüppeli filozofun çocukları kişiliklidir.
Utanırlar...
Yaşam yolunun kabaca 6/9'u geride kaldı. Haliyle zaman içinde Dünya'ya bakışlar, kavrama ve analizler değişiyor.
Anlamaya çabalıyorum; bir kasap, manav, kondüktör, sokak çöpçüsü, gündelik temizlik elemanı, tornacı, benzin pompacısı, doktor, uzay mühendisi, pilota da bu sıfatlar yakıştırılamaz mı? Sadece denizcileri bu sıfatları hak eder?
Ve tabii asıl önemlisi, bu iki alıntıda vurgulanan sosyal yapı ve nitelikler gerçekten denizcilerin kâhir ekseriyetini kapsar mı? Yoksa gerçekte olmayıp da, sadece olması gerekenin hayali terennümü müdür?
Acaba yaşadığımız günlerde bile Klaus Hympendahl'ın anlattığı "Denizde Günah" mı bizi tam olarak anlatıyor?
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.