Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Sarıyaz’dan, Sariyaz’a. 3 tekne hikayesi

  • *
  • İleti: 171
Cok keyifli.Hikayeyi okumak teknede yasanmisliklari takip etmek cok guzel. Bizde ailece kendi hatiralarimizi ayni teknede biriktiriyoruz.

ASUS_X00DD cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged

  • *
  • İleti: 1049
Tekneyi aldık, sırada tadilat var.
Biraz ahşap tamiratı ve boya işleri.
Setur Ayvalık Marina’da o zaman bu işleri yapan bir taşeron var: Bahadır.
Oturduk, konuştuk, anlaştık. Şubat başında başlayacak, Mart sonuna bitirecek.
Dedim ki: “Nisan da senin olsun ama daha gecikme; güneş açınca tekne sahipleri gelir, talepler artar, geciktirirsin beni”.
“Tamam abi, sorun olmaz” dedi; sözleşmeyi imzaladık. Gecikmede ceza bile var.
Yapılacak iş kabaca şöyle:
- dış yüzey ahşap tamiri
- tüm gövde ve güverte boyası (onun için güverte üzeri tamamen soyulacak)
- baş kamara ambar gibi kullanılmış, oraya bir yatak yapılacak

Ben de Istanbul’dan neredeyse her haftasonu gidiyorum. Bir şeyi yanlış yaparsa geri çevirmek zor diye. İşler iyi kötü ilerliyor ama Mart sonuna bitecek gibi değil.

Nisan’da haftaiçi bir gün iş için İzmir’e gitmiştim. Kayınpederde kalıyorum. Akşam 6 gibi işim bitti, kayınpedere dedim kli: “baba arabayı versene bir Ayvalık’a gidip tekneye bakayım”. “Beraber gidelim” dedi ve haftaiçi habersiz gittik tekneye.
Teknenin tüm güverte üstü çıplak, her şey sökülmüş ve macunlu.
Aradım Bahadır’ı.
“Bahadır ne durumda tekne, ben haftasonu gelirsem ne göreceğim?”
“Abi, güverte boyası tamam, vinçlerle, push ve pull pitleri de taktık.”
“Bahadır, ben teknenin üstündeyim, ve gördüğüm bu değil”
“Abi sen Ayvalık’ta mısın?”
“Evet”
“......”
“Abi dur bi geleyim, izah edeyim”
“Gelme tatsızlık çıkmasın, süratle dediğin hale getir tekneyi bozuşmayalım”

Böyle sahtekar bir adamdan tekneyi Haziran sonunda, işler tam bitmeden, arkadaşlarla haftasonu gezeceğiz diyerek, Aali, ben ve Hasan Ali Bey ile beraber kaçırdık.
Hasan Ali Bey, Umur Teoman’ın da arkadaşı, bu teknede yarışmış, dünya iyisi bir kişi. Bir yarışta kafasını vinçe vurup yarmış. Bu vinçle kötü anılarım var diye gülümsetirdi bizi.

Bu arada teknenin durumu şu: yelkenler Allah’lık, donanımdan emin değiliz, güverte bildiğiniz yağlı boya. Islandığında muazzam kayıyor.

Biz bir şekilde çıktık yola. İlk gün Ayvalık - Babakale. Kuytudan güzel bir motor - ön yelken seyri ile vardık.
Yattık gece, sabah erken kalktık. Çok esiyor. Dedik, yatalım bir gece daha. Yattık. 9 gibi uyandık, ayaklarımızı yataktan indirdik ki, çoff diye bir ses. Teknede bilek boyu su.
Hasan Ali Bey, tecrübeli adammış, Ayvalık’tan çıkmadan, “kovasız çıkmam, muhakkak kova alın” demişti. Biz de Aali ile çarşıdan almıştık.

Suyu boşalttık; nedenine baktık. Salmastra: eski tip ipli. O kadar zaman sonra çalışınca, su sızdırmaya başlamış. Babakale’de sağolsun bir balıkçı geldi, yağladı, sıktı. Bize de öğretti. Bir de bazen marş basmıyor. Onun da kısa devresini öğretti.

Ertesi sabah hava yine sert ama orada kalmanın alemi yok dedik çıktık yola. Bir-iki saat gittik ki, hararet alarmı verdi. Devir düşürdük. Zaten baş kıç dalgadan hızımız 2 mil. Yakında Gürpınar barınağı var. Oraya girdik, nefeslendik, motoru kontrol ettik. Bir sorun yok. Devam. Yolda Geyikli’ye varmadan bir sığlıklar varmış. Aali dümeni aldıktan 5 dakika sonra onlara oturttu tekneyi. Ama Allah’tan ucunda değdik ve kum olduğu için sıkıntı olmadı. Zıplaya zıplaya açığa kaçtık.

Geyikli’ye girdik nefeslenmeye, biraz alışveriş yapıp yola devam ettik. Çanakkale Çimento limanında da biraz nefeslendik. Haliyle bizi göndermek istediler ancak, biraz kalmamıza müsade ettiler. Sonunda Çanakkale Boğazı’na girişine yakın, Yeniköy Barınağına girdik.

Bu arada rüzgar sürekli ve sert. Rüzagarı kafadan alacak şekilde demiri attık, kıçtan kara olduk ama oradaki işgüzarlar “şuradan açmaz, alın, burası yamuk” diye tekneyi çekiştire çekiştire demiri sıyırttılar tekne iskeleye aborda oldu. Rüzgar ve liman içindeki çırpıntı sebebi ile ufak ufak ama sürekli sallanıyoruz. Dizdik usturmaçaları, havanın düşmesini bekliyoruz ama pek öyle gözükmüyor.

Pazar günü çıkmıştık yola, Çarşamba Aali ve Hasan Ali Bey’in dönmeleri lazım. Ben kalıyorum yanlız. Bir ara bir balıkçı kayığı ile kendimi karşı rıhtıma çektiriyorum. Böylece hem rüzgar arkada geliyor, hem de sallanmıyorum. Ama tek başıma bu manevra sırasında, o yağlı boya güvertede kayıp yekenin üzerine bir düştüm ki, morluğu bir ay geçmedi. O Bahadır’ı çok andım.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 21 Şubat 2018, 14:04:02 Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu »
SARIYAZ  Turgut / Marmaris

  • *
  • İleti: 1049
Ayvalık’ta bakım öncesi:



Ayvalık’ta suda: seyire bir kaç gün kala


Aali ocağın çalışmadığını keşfettiğinde:


Havanın düşmeyeceği haberini aldığımızda:



Yeniköy aborda:















  • IP logged
SARIYAZ  Turgut / Marmaris

  • *
  • İleti: 1049
Bu transfer hikayesini Aali Yelken Dünyası’na yazmıştı.
Hem yazıyı hem de duygularını eklerse tadından yenmez.

Yukarıdaki hikayeye Kaan Erdem de dahil oluyor. Onun da yorumlarını renk katacaktır.
Uyansınlar da bir, yazıversinler iki satır.
  • IP logged
SARIYAZ  Turgut / Marmaris

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4257
Aali abinin suratından haberin içeriği belli oluyor zaten
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 629
Arşivci olanımız sevgili Kaan ; ben değilim ki ?
Hiç bi yazımı saklamadım bugüne kadar, dolayısıyla da galiba başlığı " 10 günde bir tekneyi Ayvaliktan Istanbula nasıl getiremedik...? " olan o yazı da bende yok.

Ama beynimdeki organik arşiv yerli yerinde...
Konu sahibi bu yazı dizisinde dikkatli olsun ; fazla sallarsa hakikatleri açıklamaktan çekinmem !  8-)

Gelelim uydurduğu ilk suçlamaya...

Geyikli önlerindeki salmayı sürtme hadisesine. Dümeni teslim edip uyumaya gittim. Uyandım, Matay efendi yine dümenciligi bana satacak, " Nerdeyiz ? " dedim. Geyikli önleri dediler. Mehmet yine gayet  soğukkanlı , duruma her an hakim tekne reisi edasıyla , elindeki haritayı da göstererek : " Sahil sığlık ama  yarım mil kadar, biz daha açıktayız ! " diye rapor verdi. Baktım, hakikaten daha açıktayiz. Havuzluğa çıktım, dümeni aldım, popomu yerleştiriyorum ki ( Matay da uyumak üzere kaporta kapagından ıçeri dalmak üzereyken...) , zabamm ! dedi salma bir taşa deyip sekti. Apar topar iyice batiya dönüp kurtulduk.

Yani bizim taşa vurma hadisemiz onun uydurduğu gibi ben dümene geçtikten 5 dakika sonra değil ancak 5 saniye sonra...Daha popomu oturağa koyamamışım doğru dürüst.

Biraz da teknenin ( o zamanki ) süper kondisyonundan bahsedeyim sizlere :
Teknede pırıl pırıl 3 silindir bir Lombardini var ; o tarihlerde bu motorun teknik olarak Yanmar'dan bile daha iyi olduğunu okuduğumu hatırlıyorum. Ama bu motor kontak anahtarıyla değil, marş t..., pardon, tamirci ağızıyla değil, resmi adıyla marş otomatiği bir iri tornavidayla kısa devre yapılınca çalışıyor. Rüzgar üstüne, dalgaya karşı da 20 dakika gittikten sonra ışıklı ve sesli hararet alarmı başliyor. Haydi, Aali efendi elinde ( ocak iptal olduğu için zaten başka işe yaramayacak ) çaydanlık motor bölmesinde iki büklüm suyunu tamamlıyor. Bu belki 20 kez yinelenmiştir.

Matay'in ( tabii tekne denize açıldıktan sonra ) bozuk olduğunu beyan ettiği ocak ise meğer çalışırmış...Beyim ya gaz vanasını açmamış ya da benzeri bir halt yemiş. Yani 3- 5 gün boyunca gırtlağımızdan ne bir sıcak içecek ne de yiyecek geçebildi.

Diğer bir sıkıntı değerli reisimizin ( tabii yine yola çıktiktan sonra...) " tuvaleti kullanmayalım mümkünse..." beyanı oldu. Bir zamanların en pahalı markasi, mekanizması bizim alışık olduğumuz tuvaletlerden çok pirinç koca bir emme basma tulumbaya benzer tuvalet boya yapılırken yerinden sökülmüş, sonra bağlanmamış, hortumlarının ucunda " elastik bağlı " teknenin her yalpasında yerinde hoplayıp zıplıyor.

Sabah uyandığımızda farş tahtalarını yüzer bulma hikayesini de tam anlatmamış Matay reisim. Salonda karşılıklı yatıyoruz. Ayni anda uyandık, ben doğrulup ayaklarımı sallandırınca buz gibi su çığlığı bastırttı tabii bana...Beyzadem hala kalkmamış, yataktan bana bakıp gülüyor...Şöyle bir bakındım : " çok eğleniyorsun ama senin yeni laptop da suda yüzüyor ! " dediğımde yüzündeki ifadeyi görecektiniz. Gece yatarken laptopa bakmış, sonra yatagın yanına, farş tahtalarının üzerine bırakıvermiş bizimki. Laptop sizlere ömür tabii.

Mecburen bu su nereden geliyor araştırmasına giriştik. Sintine pompaları da basıyor, basıyor teknede su azalmıyor. Araya araya problemi bulduk. Teknedeki giderler ve sintine pompa çıkışları mutfak eviyesi altındaki bir silindirik depocuğa toplanmış. Tüm hortumlar buraya geliyor. Mehmetin canavar bakım ustaları bu toplama kabının borda çıkışına olan hortum bağlantisini sökmüsler, takmamışlar. Sintinedeki tüm suyu pompalar bu " merkezi toplama deposuna " gönderiyorlar, depo da tüm suyu dibindeki çıkıştan yine sintineye iade ediyor...

Bu tuhaf seferde deniz ve tekneyle ilgili olmayan anılar da biriktirdik. Bir tanesi de aramızdaki " Bu kuzey Egeliler acaba saymayi 50'ye kadar mı biliyorlar..? " tartışmasıydı. O dönem acayip bir uskumru akını olmuş. Biz yıllardır uskumrunun tadını birakın neredeyse adını unutmuş gariban Istanbullular her öğle ve akşam yemeğinde uskumru yiyoruz. Üç uskumru, bir duble salata ortaya, kabak veya patlıcan kızartması ; öğleyin 3 bira , akşamları bir şişe şarap veya ufak rakı...Nerede yesek, salaş veya "butik otel" restoranı, hesap hep 42 lira, 43 lira, 45 lira, 46 lira...En sonunda karar verdik ki : kuzey Egeliler 50'den büyük sayı tanımıyor ! Ne mübarek günlermiş ?




  • IP logged
« Son Düzenleme: 21 Şubat 2018, 19:18:15 Gönderen: Ali San »

Hastalık gibi oldu,sürekli foruma girip çıkıyorum bir umut öykünün devamını okuyabilmek için,ağzınıza sağlık.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5823
    • Son Denk Kayıkçısı
Elinize sağlık.Bende imrenerek okuyorum, belki onbeş sene sonra bizde yazarız böyle şeyler diye hayal kuruverdim hemen. Bir gün Böke'nin o acayip kayığını Malta'dan geri getirirken, bir balina kuyruk vurdu bizi donumuza kadar ıslattı falan diye devam edip giden bir dizi hatıra, oluverir belki. ;D ;D ;D
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 493
Matayım yazacağım, az izin şu an konsantrasyonum başka bir konuda ama yazacağım.Nasıl Çanakkaleyi çıkarken rezil olduğumuzu alçak motor yüzünden ve sonrasında kıyı emniyetinin matraklığını morto koyunda geçirilen bir kaç günü ve bir gece yarısı operasyonu ile yedekte boğaz geçerek yanınıza gelişimi.
Hele şu öncelikli iş bitsin.
Geliyor geliyor, yazıyor yazıyoooorrr.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 21 Şubat 2018, 21:58:46 Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu »
Saygı, Sevgi ve Selametle. Netsel Marina - Marmaris Dimple Y/Y

  • *
  • İleti: 629
Kontak bozuk ya, daha doğrusu teknede bizim sarsılmaz moral ve iyimserliğimiz haricinde her şey bozuk Babakaleye giriyoruz, nereye bağlanacağımızı bilemiyoruz tabii, bizim niyetlendiğimiz yerin iskelesinde yarı yıkık bir taş iskele, bi yanında da 10 m cıvarı bir tekne bağlı. Oradan iki kişi durmadan el ediyorlar bize, gelin buraya bağlanın diye...Galiba irgat da çalışmadı mi ne, neyse herşeye rağmen oraya bağlandık. Perişanız, yorgunuz, açız...

Bize el edenlerden gözlüklü, tıknaz kişinin orda bağlı teknenin sahibi olduğu ortaya çıktı. Sahilde de harika bir taş evi var. Yanındaki de köyün yerlisi, elinden her iş gelen bir balıkçı. Teknesine göz kulak olurmuş.

Bağlandık, saçımız, sakalımız, hepsini geçtim ; kaşlarımız kirpiklerimiz dahi kurumuş tuz kristalleri dolmuş, temizlenmeye uğraşıyoruz, yolda da malum ocak çalışmıyor, ekmek arası salam, ekmek arası peynir, ekmek arası domates salatalık içimiz kurumuş, aklım fikrim karada doğru dürüst bir yemek yiyebilmekte...Nerde ne yiyebiliriz diye biz komşu teknedeki amcaya sorarken beriki bir an teknesinin içinde kayboldu, iki dakika sonra 3 kadeh viskiyle döndü. Viskileri de çektik, rahatladık. Marş için ne yapabiliriz diye düşünüyoruz, balıkçı ordan atladı, ben yaparım hem kayığımı hem traktörümü öyle çalıştırıyorum zaten...diye, bize marş otomatigine tornavidayla kumanda etmeyi öğretti. Galiba  salmastra sorunumuzu da halletti, işi bitti makina bölmesinden kafasını çikardı, Matayla ben adama verecek para arıyoruz, galiba bi 20 papel bulduk zar zor verdik. Adamcağız teşekkür edip gitti...Bizim yan komşuda surat bir karış, viskisinden bi fırt daha çekti : " Ya kardeşim büyük şehirden geliyorsunuz yerlileri böyle bozuyorsunuz ? " dedi. Hayirdir abi, ne yaptık ? dedik..." Yahu bu bütün kış benim burdaki evime bakar ( ev dediğinizi ben önce güzel bir küçük taş otel binası sanmıştım ), teknenin işlerini görür, alış verişimizi yapar : ben de buraya uğradıkça buna telefon kontörü, sigara filan alırim, herife niye para verip şımartıyorsunuz ? Tepemize çıkartacaksınız adamı..." dedi   :-[

O amcanın bu akılla nasil bi 54 feet HR veya 60 feet Amel sahibi olmayıp da hala 9 kusür metre yerli tekneyle iktifa ettiğine şaşmıştım. Belki yatırımlarını başka alanlara yapıyordur ?


  • IP logged
« Son Düzenleme: 21 Şubat 2018, 22:01:48 Gönderen: Ali San »

  • *
  • İleti: 1049
Adamın teknesinin ismi efsaneydi ama:

ST DENK
  • IP logged
SARIYAZ  Turgut / Marmaris

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4257
:)
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

   O mu değilmi bilmiyorum ama tekne boyu (karia 31),tekne adı yaşadığı yer uyuyor.16-17  yıl kadar önceydi sanırım, ilk yaptığım ÇANGA teknesinin kalıbıyla uğraşırken Atilla Algon bahsetmişti.Yaptığım teknelere istenen en ilginç isim ST DENK demişti.Sahibi  varlıklıymış, kimseye yedirmicem paramı deyip böyle bir isim istemiş Atilla abiden.
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1178
Kaleminize sağlık çok ama çok keyif alarak okuyorum .

teşekkürler.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Serkan sen de hep okuyorsun.. :) Biraz da yazsan ya.. Üstelik yazınca ne güzel yazıyorsun.. Şu yaptığın ahşap işlerinden bahsetsen ya biraz.. Yeni sloganım bu..

Okuyorsan borçlusun.. sen de yaz.. !
  • IP logged

 
Yukarı git