Tekneyi aldık, sırada tadilat var.
Biraz ahşap tamiratı ve boya işleri.
Setur Ayvalık Marina’da o zaman bu işleri yapan bir taşeron var: Bahadır.
Oturduk, konuştuk, anlaştık. Şubat başında başlayacak, Mart sonuna bitirecek.
Dedim ki: “Nisan da senin olsun ama daha gecikme; güneş açınca tekne sahipleri gelir, talepler artar, geciktirirsin beni”.
“Tamam abi, sorun olmaz” dedi; sözleşmeyi imzaladık. Gecikmede ceza bile var.
Yapılacak iş kabaca şöyle:
- dış yüzey ahşap tamiri
- tüm gövde ve güverte boyası (onun için güverte üzeri tamamen soyulacak)
- baş kamara ambar gibi kullanılmış, oraya bir yatak yapılacak
Ben de Istanbul’dan neredeyse her haftasonu gidiyorum. Bir şeyi yanlış yaparsa geri çevirmek zor diye. İşler iyi kötü ilerliyor ama Mart sonuna bitecek gibi değil.
Nisan’da haftaiçi bir gün iş için İzmir’e gitmiştim. Kayınpederde kalıyorum. Akşam 6 gibi işim bitti, kayınpedere dedim kli: “baba arabayı versene bir Ayvalık’a gidip tekneye bakayım”. “Beraber gidelim” dedi ve haftaiçi habersiz gittik tekneye.
Teknenin tüm güverte üstü çıplak, her şey sökülmüş ve macunlu.
Aradım Bahadır’ı.
“Bahadır ne durumda tekne, ben haftasonu gelirsem ne göreceğim?”
“Abi, güverte boyası tamam, vinçlerle, push ve pull pitleri de taktık.”
“Bahadır, ben teknenin üstündeyim, ve gördüğüm bu değil”
“Abi sen Ayvalık’ta mısın?”
“Evet”
“......”
“Abi dur bi geleyim, izah edeyim”
“Gelme tatsızlık çıkmasın, süratle dediğin hale getir tekneyi bozuşmayalım”
Böyle sahtekar bir adamdan tekneyi Haziran sonunda, işler tam bitmeden, arkadaşlarla haftasonu gezeceğiz diyerek, Aali, ben ve Hasan Ali Bey ile beraber kaçırdık.
Hasan Ali Bey, Umur Teoman’ın da arkadaşı, bu teknede yarışmış, dünya iyisi bir kişi. Bir yarışta kafasını vinçe vurup yarmış. Bu vinçle kötü anılarım var diye gülümsetirdi bizi.
Bu arada teknenin durumu şu: yelkenler Allah’lık, donanımdan emin değiliz, güverte bildiğiniz yağlı boya. Islandığında muazzam kayıyor.
Biz bir şekilde çıktık yola. İlk gün Ayvalık - Babakale. Kuytudan güzel bir motor - ön yelken seyri ile vardık.
Yattık gece, sabah erken kalktık. Çok esiyor. Dedik, yatalım bir gece daha. Yattık. 9 gibi uyandık, ayaklarımızı yataktan indirdik ki, çoff diye bir ses. Teknede bilek boyu su.
Hasan Ali Bey, tecrübeli adammış, Ayvalık’tan çıkmadan, “kovasız çıkmam, muhakkak kova alın” demişti. Biz de Aali ile çarşıdan almıştık.
Suyu boşalttık; nedenine baktık. Salmastra: eski tip ipli. O kadar zaman sonra çalışınca, su sızdırmaya başlamış. Babakale’de sağolsun bir balıkçı geldi, yağladı, sıktı. Bize de öğretti. Bir de bazen marş basmıyor. Onun da kısa devresini öğretti.
Ertesi sabah hava yine sert ama orada kalmanın alemi yok dedik çıktık yola. Bir-iki saat gittik ki, hararet alarmı verdi. Devir düşürdük. Zaten baş kıç dalgadan hızımız 2 mil. Yakında Gürpınar barınağı var. Oraya girdik, nefeslendik, motoru kontrol ettik. Bir sorun yok. Devam. Yolda Geyikli’ye varmadan bir sığlıklar varmış. Aali dümeni aldıktan 5 dakika sonra onlara oturttu tekneyi. Ama Allah’tan ucunda değdik ve kum olduğu için sıkıntı olmadı. Zıplaya zıplaya açığa kaçtık.
Geyikli’ye girdik nefeslenmeye, biraz alışveriş yapıp yola devam ettik. Çanakkale Çimento limanında da biraz nefeslendik. Haliyle bizi göndermek istediler ancak, biraz kalmamıza müsade ettiler. Sonunda Çanakkale Boğazı’na girişine yakın, Yeniköy Barınağına girdik.
Bu arada rüzgar sürekli ve sert. Rüzagarı kafadan alacak şekilde demiri attık, kıçtan kara olduk ama oradaki işgüzarlar “şuradan açmaz, alın, burası yamuk” diye tekneyi çekiştire çekiştire demiri sıyırttılar tekne iskeleye aborda oldu. Rüzgar ve liman içindeki çırpıntı sebebi ile ufak ufak ama sürekli sallanıyoruz. Dizdik usturmaçaları, havanın düşmesini bekliyoruz ama pek öyle gözükmüyor.
Pazar günü çıkmıştık yola, Çarşamba Aali ve Hasan Ali Bey’in dönmeleri lazım. Ben kalıyorum yanlız. Bir ara bir balıkçı kayığı ile kendimi karşı rıhtıma çektiriyorum. Böylece hem rüzgar arkada geliyor, hem de sallanmıyorum. Ama tek başıma bu manevra sırasında, o yağlı boya güvertede kayıp yekenin üzerine bir düştüm ki, morluğu bir ay geçmedi. O Bahadır’ı çok andım.