Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne

  • *
  • İleti: 76
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#60: 11 Ocak 2023, 00:27:55
😃 Wow çok güzel olmuşlar! Ne de güzel oturtmuşsun ve ayna gibi de parlatmışsın! Ellerine bin sağlık. Mark da çok beğendi, acayip 'posh' olmuşlar diyor. Hikayeyi de bekliyoruz  :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#61: 11 Ocak 2023, 22:58:53
😃 Wow çok güzel olmuşlar! Ne de güzel oturtmuşsun ve ayna gibi de parlatmışsın! Ellerine bin sağlık. Mark da çok beğendi, acayip 'posh' olmuşlar diyor. Hikayeyi de bekliyoruz  :)

Çok ama çok uğraştırdı ama değdi gibi. Sağolun, varolun.
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne -XVI-
#62: 11 Ocak 2023, 23:09:44
Kasım ayı ile birlikte beklenen oldu ve bir kez daha Yengeç'i taşımam için baskılar başladı. Trajikomik bir durum bu. Detaylarına giresim yok artık, öyle bezdim ki... Telefonlar, yüz yüze görüşmeler, üstü kapalı tehditler derken kayığı bulunduğu yerde beş metre kadar geri kaydırmak üzere bağladık mevzuyu.

Öyle de bir zamana denk geldi ki kaydırma mevzuu, tam moda girmişim, toparlamaya başlamışım ufaktan ıvır zıvır işleri. İç duvarlar bitti, boyasını attık, dümen palasını kaldırıp astık yerine ki bu bile başlı başına bir kabustu. İğnecikler oturmadı, orta iğnecik kastı. Defalarca kaldır, indir, ayarlamaya çalış... Derken gün geldi çattı, dediler bir kaç güne tekneyi kaydırman lazım. Demesi kolay. Çatı sökülecek, iskeleler sökülecek, çatının altına istiflenmiş boy boy, bilmem kaç yüz parça malzeme taşınacak ve dahası tekrar istiflenecek. Hele ki bir kısım malzeme var ki, daha yeni korunaklı yer yapmıştım iskelenin altına, yeni istiflemiştim. Hele ki bumbayı yeni boyamışım, pırıl pırıl parlıyor astığım yerde.

Taşıdık nihayetinde. Ama yaklaşık on günüm söküm ve taşımayla geçti. Taşıma işi bittiğinde bir hafta hiç uğramamaya karar verdim. Biraz mesafe koymak, nefes almak istedim. Tabi ki olmadı. Tekneler konmaya başladıkça ortalık şenlendi. Tekneler kelimenin tam anlamıyla balık istifi. Bazı yerlerde neredeyse araya el girmeyecek.

Havalar olağanüstü iyi gidiyordu bir iki gün öncesine kadar. Fırsattan istifade artık yılan hikayesine dönen lumbozların montajına odaklandım tamamen. Sadece bu süreçten bile bir sitkom, bir belgesel çıkar.

Malum, Yengeç'in eski karavan tipi Alüminyum çerçeveleri ile yolları ayırmış ve sevgili Nur ve Mark'ın adeta hediye ettiği fırtına kapaklı, cillop gibi Krom lumbozu günü geldiğinde monte etmek üzere bir kenarda bekletiyordum. O gün geldi çattı ve beyin fırtınası başladı. İlk sorun yaklaşık 25 cm derinliğindeki çerçeveleri Yengeç'in 6 cm duvar kalınlığına göre düzgünce kesebilmekti. Tornacı bir arkadaşımı çağırdım. Ölçtük, biçtik, yaradan sığınıp "Kes!" dedim. İki gün sonra montaj için vida delikleri de açılmış halde geldiler. İş bitmişçesine sevindim. Oysa her zaman ki gibi çok erken sevinmişim.

Çerçeveleri yerlerine oturtmaya başlayınca yepyeni bir maceraya yelken açtığımı farkettim. Açtığımız yuvaların güverte kısımlarının bir kısmı gönyesinde değildi. Ve tabi ki bu durumun bir çözümü söz konusu değil, artık boyandı, bitti. İç duvarlarda da açılan delikler çok baştan sağma görünüyordu. İki ayaklı bir çözüm öngördüm. Önce dışarıdan olabildiğince gönyeye getirerek sadece oturttum her birini. Bu kısım iki günümü aldı. Ardından iç duvarlardaki yuvaların düzgün olması için çerçevelerin dibine epoksi mikrofiber uyguladım. Bu aşamada sağolsun bizim ekipteki usta arkadaşlara danıştım, epoksinin çerçeveye yapışmaması için gres önerdiler. Aklıma yatmadı dersem yalan olur. Mis gibi çektim epoksi mikrofiberi. Bir kaç gün Antalya'ya gittim. Döner dönmez çerçevelerin geçici montaj vidalarını çıkartıp sökmek istediğimde acı gerçekle yüzleşmem gerekti. Öküz gibi sağlam tutmuş epoksi. İttir, kaktır, tokmakla... bana mısın demedi. Kafamdaki süreç çerçeveleri söküp sikayla tekrar basmaktı oysa ki. Fakat öyle bir monte etmişim ki hiç mastik kullanmasam bile su girecek yer neredeyse yoktu. Sonuç olarak mastiği daha sonra üzerinden uygulamaya karar verip, oldukları yerde bıraktım hepsini.

Asıl sorun tam da bu aşamadan sonra başladı. Kesilmeden önce çerçevelere cuk diye oturan lumbozlar kesildikten sonra çerçevelere girmiyordu. Elimde kesilmemiş üç çerçeve daha var, onları denedim, cuk diye oturuyor ama gel gör kesilmiş olanlara milimetrik bir farkla oturmuyor. Bir kaç günüm ne halt edeceğimi düşünerek ya da abuk subuk şeyler deneyerek geçti. Ardından bir bir tornacıları gezip, durumu anlattım. Ancak çerçevelere kesik atabileceklerini, böylelikle gerekli esneme payını yaratabileceklerini söylediler. "Hadi len, bok gibi görünür!" diye inatla karşı çıktım. Marangoz arkadaşımı çağırdım. O işkenceyle, yavaş yavaş oturtmayı önerdi. Bu aklıma daha çok yattı açıkçası. Gel gör, yaklaşık bir ay geçti, herif bir türlü gelemedi.

Geçtiğimiz hafta bir gün Fethiye'den dönüyorduk Nükhetle. Durup dururken, "Hassiktir, malım lan ben!" diye böğürmüşüm. Nükhet tuhaf tuhaf bakarken açıklamam gerekti. Fethiye Göcek arasında araba kullanırken nasıl bir zihinsel sürecin sonunda oldu bilmiyorum ama aydınlandım ve aslında dış çerçevenin dışarıdan bakınca görünmediğimi, içeriden de lumbozun altında kaldığını farkettim. Allahıma lazım ben! Bunu Nükhet'e anlattığımda alışmış olsa gerek, nereden geldi şimdi aklına diye sormadı bile.

Hemen ertesi sabah vardım kayığa. Şöyle hızlıca bir tur attım, dedim olur bu iş. Jetle keseceğim ama gel gör duvarlar yeni boyandı, batırmama lazım. Neyse ki kazma ustanın kestiği şablonlar geldi aklıma. Bastım jeti, ilk çerçeveye sekiz kesik attım hızlıca. Hemen aldım bir lumbozu, ittir, kaktır, ı ıhh, yine olmadı. Ayarlı penseyle minik minik dokunuşlarla ağızlayacak kadar bir müdahaleden sonra cuk diye oturdu. Bir kez daha Darius'u alt eden İskender'dim. En azından kısa bir süreliğine...

İkinci gün tüm çerçeveleri kestim ve her birine birer lumboz oturttum ve evin yolunu tuttum. Bir sonraki günün programı lumbozlar tek tek söküp temizlemek, gerekenleri tamir etmek ve parlatıp yerlerine mastik ile basmak. Bu kısım iki gün sürdü. Ama asıl bomba geçici diye taktığım bir kaç tanesini sökene kadar akla karayı seçmem, hatta inatçı bir tanesini hafif yamuk takmış olmama rağmen yerinde bırakmış olmam oldu.

Montajın ilk gününde Vural yardıma geldi. En azından bir ucundan tutuyordu. Hatta tuttuğu halde oturmamış bir lumboz yerinden çıkıp direkt burnumun üzerine oturdu. Artık yalama olmuşum, güldük geçtik. Ertesi gün Vural'ın yokluğunda aynı olay bir kez daha tekrarlandı ama bu kez bayağı bir iz bıraktı suratımda. Sondan bir önceki lumbozdu, bastım küfürü, eve gittim. Artık millet öyle alıştı ki iki de bir de burnumu kırmama, çatlatmama, tepki bile vermiyorlar desem yeridir. Doğrusu, daha bir ay kadar önce gece karanlığında teknenin altında malzeme taşırken hain bir kalasa çarpıp bir kez daha çatlamıştım. Bir çeşit rutinim oldu bu durum.

Pazartesi günü öğle saatlerinden itibaren hummalı bir şekilde başladık çalışmaya. Nükhet de yardıma geldi. Lumbozların son montajları yapılacak, dış çerçevelerin mastikleri çekilecek ve havuzluğun üzeri kapanacak. Salı günü fırtına ve yağmur başlamadan tekne hazır hale gelecek. Acılı bir gün oldu ama gün sonunda Yengeç artık yağmurla ilk sınavına hazırdı. Potansiyel iki kaynaktan biri camlar, diğeri de önceki gün fitil çektiğimiz havuzluk arkasındaki kapaktı.

Salı sabaha karşı hava patladı. Tufan tadında yağdı, 30-35 civarı esti. Öğleye doğru anca uyanıp tekneye gittim. Sayısız ihtimal dönüyordu zihnimde. Kafadan biri tuttu, havuzluğun üstündeki iki brandadan biri açılmıştı. Neyse ki geçtiğimiz haftalarda havuzluğun Kromlarını monte edip eski biminiyi kapatmıştım üzerine. Direkt makine dairesine indim önce. Fitiller işe yaramış ve kapak damla su geçirmemişti. Ardından elime bir fener alıp tek tek camları gezmeye başladım. Bir kaç camda çok ince sızıntı gördüğümde önce biraz demoralize olduysam da her birini yokladığımda düzgün kapatmadığımı, fitillerin tam öpüşmediğini farkettim. En fazla küçük bir ayarla çözülebilecek bir sorun. İnsanlık için ne kadar küçük olsa da benim için o denli devasa bir adımdı bu. Üç yıl sonra artık Yengeç kendi imkanlarıyla kuru kalabilecek, her hafta branda çekip, branda toplamakla uğraşmayacaktım. Tekneden çıkarken rahmetli Cem geldi aklıma. En son o kalmıştı Yengeç'te ve dünkü gibi bir havada sabaha kadar ıslanmıştı...

Kafadan 10 gün hava tatsız olacak gibi görünüyor. Önümüzdeki günler onbeş lumbozun, tanesi 3 liraya malolan altışar vidasını atarak, içeriyi temizleyerek ve daha da önemlisi artık tavanlarla ilgili "challange" için çalışmaya başlayarak geçecek. İç mekanda daha çok iş var. Yeni bir iş planı yaptım. İlk hafta dört günlük bir sapmam var. Umut verici :)

 
  • IP logged
« Son Düzenleme: 11 Ocak 2023, 23:19:24 Gönderen: Hakan Tiryaki »
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 1240
  • Selamlar
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#63: 12 Ocak 2023, 10:40:24
Harika görülüyor
Çok geçmiş olsun


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 663
    • S/Y DUA-1 SEYİR DEFTERİ
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#64: 12 Ocak 2023, 11:13:07
Bu sadece lumbozların hikayesi, daha bunun gibi kaç hikaye vardır kimbilir. Eline sağlık ve geçmiş olsun Tiryaki Reis. Yengeç tez zamanda sulara kavuşsun İnşallah.
  • IP logged
S/Y DUA-1 Hayatta olabileceğiniz en güzel yer, bir DUA'nın içinde yer almaktır. Şems-i Tebrizi

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#65: 12 Ocak 2023, 20:59:33
Sağolasınız reisler. Gerçekten öyle çok hikaye var ki, her bir kalem kendi içinde bir hikaye, bir "challange". Şu milletin youtube videolarını gördükçe gülüyorum. Len başından bir kamera koysaydım şu sürece tüm dünya denizcilik aleminin gelişimine değilse de küfür dağarcığına müthiş bir katkım olurdu 8) :)
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 5813
    • Son Denk Kayıkçısı
Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne -XVI-
#66: 12 Ocak 2023, 21:03:19
Üç yıl sonra artık Yengeç kendi imkanlarıyla kuru kalabilecek, her hafta branda çekip, branda toplamakla uğraşmayacaktım. Tekneden çıkarken rahmetli Cem geldi aklıma. En son o kalmıştı Yengeç'te ve dünkü gibi bir havada sabaha kadar ıslanmıştı...

Hiç unutmuyorum, rahmetli kuru kalabilmek için ne mücadele etmişmiş.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#67: 19 Ocak 2023, 03:04:22
Serbest Düşme

Hasss… sonunu bile getiremedim. Üst güverteden doğru düşüyorum. Küpeşteye çarptığımda bittiğini sanacak kadar bile vaktim olmadan bedenimin çoğunun teknenin dışında  olduğunu farkettim. Daha doğrusu teknenin güvertesine düşebilmek için umutsuzca kıvranırken Vural bir yerlerimden yakalamaya çalıştı. Hasss… yine sonunu getiremedim. Vural'ın ellerinden kayıp son bir refleksle küpeşteyi yakaladım. Daha doğrusu yakaladığımı sanmışım. Dışarı doğru ivme ve pırıl pırıl akrilik boya ikilisi ve bir de üzerine yerçekimi ivmesi eklenince sonrasında hasss… bile diyemedim. Çuval gibi düşerken pek bir şey hissetmedim ama kafamı çarptığımda çıkan ses cidden ürkütücüydü. Düştüğüm yerde boylu boyunca bumba uzanıyordu. Ya bumba ya da kafam; ikisinden birinden geldi o çatırtı ama henüz hangisi bilemiyorum. -Sonradan kontrol ettiğimde üzerindeki Alüminyum raya çarpmış olduğumu gördüm.-

Kısa bir süre öylece kaldım. İlk hisettiğim kafamdan doğru bir ıslaklık olunca hızlıca kendime gelip her zaman ki salak soğukkanlılığımla durum değerlendirmesi yapmaya çalıştım. Kafam acıyor, bilincim yerinde, parmaklarımı oynatacağım oynatmaya da bir bacağım üç ayaklı dayağın arasına sıkışmış. Sol kolum biraz absürt bir pozisyonda ama sorun görünmüyor. Herhangi bir kırık emaresi ya da acısı -en azından şimdilik- hissetmiyorum. Önce sol kolumu kurtarıp kafamı yokladım, bayağı kanıyor. Sonra yavaşça kalkmaya çalıştım ama bacağımı kurtarmam bayağı zor oldu. Şimdi sıra yavaşça doğrulmaya geldiğinde sağımda solumda ağrı hissediyordum ama eşiğimin altındaydı, önemsemedim. O sırada Vural'ı farkettim ki henüz şokta. Refleks olarak yürümeye başladım. Vural nereye gidiyorsun diye seslendiğinde önce mantıklı bir yanıt veremedim. Hemen ardından sol kulağımda uğultu ve işitme kaybı, sol gözümde bir fluluk farkettim ve hemen teknenin altında yola doğru uzanan emektar direğin üzerine çöktüm.

Kafamdan akan kanı farkeden yan teknede çalışan genç arkadaş çalıştığı teknenin üzerinden doğru seslendi. Sadece tekneden düştüm diyebildim. Ambulans çağırmasını ve tampon olarak kullanabileceğim bez vs bir şey getirmesini istedim. Uçarcasına bir rulo tuvalet kağıdı ile geldi. Kalın bir top yapıp bastım kanayan bölgeye. Bu arada Vural da ilk şoku atlatıp gelmiş. Üç dört kez kağıt vermesini istedim. Ya ben anlatamyordum ya da o anlamıyordu. Kulağım ve gözüm yüzünden biraz tırsmış haldeydim. Sonunda bir parça tuvalet kağıdıyla gözümü ve kulağımı temizlediğimde kaybın nedeninin kan olduğunu anladım, biraz olsun rahatladım. Fakat ilk andaki şoku atlattıkça canımın bayağı yandığını farkettim ve tekrar ayaklandım.

Hemen teknenin arka tarafında benim eski atölye dahil dükkanlar var. Onlara doğru yöneldim refleks olarak. Aslında o an tek isteğim rahat bir pozisyonda biraz uzanmaktı. Tabi dışarıdan halimi göremediğimden yarattığım şoku ön görememişim. Bir anda ortalık ayağa kalktı. Sağolsunlar hemen oturtup bir yandan tamponu yenileyip, bir yandan da her yerime bulaşmış kanı temizlemişler. Temizlemişler diyorum, çünkü o aşamda kısa bir sürede olsa şoka girmiş olmalıyım ki biraz kendimden geçmişim.

Paramedikler geldiğinde tansiyon 5-7 anca varmış. Ama gözüm açılmış ve gayet kendimdeydim. Hatta ufaktan daha kapsamlı bir hasar tespitine de başlamıştım. Karın bölgemde bayağı kallavi bir ezilme, sağ dizimin arkasında ve sol dirseğimde bayağı bir acı vardı. Ama mucizevi bir şekilde kırık, çatlak vs belirtisi yoktu. Genel olarak söylediğim 'kamyon takozu gibiyim' önermesinde bir kez daha haklı çıkmış gibiydim.

Paramedikler müdahale ederken büyük ölçüde kendime gelmiştim aslında ama yine de kafamdaki yarık pek hafife alınacak gibi değildi. Ambulansın  yarım açık kapısından görebildiğim herkese 'lumbozları kapatın, davlumbazı örtün' gibi talimatlar yağdırdıktan sonra düştük Fethiye yoluna.

Tomografi vs derken 2-3 saat sonra kafamda 8 dikişle çıktım hastaneden. Gerçekten çok ama çok ucuz atlatmıştım. Gerçi vücut soğudukça alakasız yerlerimde ağrı sızı hissetmeye başlamıştım ama çok da umurumda değildi. Asıl derdim bizim elemanlara emanet ettiğim kayığı kontrol etmekti bir an evvel. Nükhet anamları aramakla tehdit edince üzerine çıkamadan, ancak dışarıdan bakabildim ki sağolsunlar, yağmur gelmeden kapatmışlardı orasını burasını.

Bugün ikinci gün de geride kaldı. Kayığıma gidemiyorum. Dahası hala yeni yeni ezikler, çürükler çıkıyor oramda, buramda. Ama azimliyim, yarın bir yolunu bulup gideceğim artık.

Peki nasıl oldu bu lanet kaza? Ambulansın arkasında yol boyunca zihnimde canlandırdım. Davlumbazın çerçevesinde kalan incecik açıklığa, aslında hiç de lazım olmamasına karşın pür dikkat sika çekiyordum. Nasıl bir kaptırmışsam kendimi yürüdüğüm güverte bitmiş ve sağ ayağımı boşluğa attığım gibi aşağı doğru devrildim. Hemen yanı başımda Vural bana yardım ediyordu. Ayağımı boşa attığımda istem dışı sırt üstü bir şekilde küpeşte üzerine düşerken bedenimin fazlası teknenin dışında kalmış, garbim Vural tutacak bir yerimi bulana kadar ellerinden kayıp gitmiştim. En azından hızımı kesip, biraz olsun vücut pozisyonumu toparlamam yardım etmişti ki sayesinde en azından kafa üstü falan düşmemiştim. Vural yakalamaya çalışırken kısa bir an küpeşteyi yakaladığımı sanmıştım ama ardında bok çuvalı gibi inivermiştim.

Şans insana böyle zamanlarda lazım. Teknenin altında bin çeşit ıvır zıvır var ki bir tarafıma da girebilir, üç metreyi aşan yüksekliğin etkisiyle ciddi bir yaralanmaya da yol açabilirdi. Tabi bumba da olmasa ya da en azından bumbanın üzerindeki o lanet raya da çarpmayadım daha da iyi olurdu ama her durumda bundan daha ucuz atlatamazdım herhalde.

İki gündür en çok duyduğum uyarı 'aman, dikkat et!'. İster istemez düşünüyorum ama aklıma böyle bir kazaya engel olabilecek gerçekçi bir önlem gelmiyor. Bundan sonrasında da daha dikkatli olmak dışında yapabileceğim bir şey gelmiyor aklına.

Bu arada atladığım bir şey var ki, şu evrene gönderilen ve evrenin kaale aldığı mesajlar üzerine bayağı sövmeme sebep oldu. Olaydan sadece 15 dakika önce güvertede hafiften dengemi kaybettiğimde Vural'a 'La nassı oldu da hala buradan aşağıya düşmedim, hayret ediyorum.' demiş olmam ve kodumun evreninin duya duya bu mesajımı duyması…

Tek tesellim, arkadaşların söylediğine göre lumbozlar testi geçmiş, teknede yağmur kaynaklı sorun yokmuş. Kulakların çınlaya Cem Gür, Yengeç artık kuru.

SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 194
  • Kon Tiki
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#68: 19 Ocak 2023, 08:42:58
Geçmiş olsun, büyük kaza atlatmışsın. Umarım en kısa sürede toparlarsın. Bu arada Yengeç'in artık kuru olmasına çok sevindim.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1049
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#69: 19 Ocak 2023, 10:13:56
Hakan,

Çok geçmiş olsun; çok çilesini çektin, dilerim sefasını uzun ve bol sürersin.
  • IP logged
SARIYAZ  Turgut / Marmaris

  • *
  • İleti: 1240
  • Selamlar
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#70: 19 Ocak 2023, 10:55:30
Çok geçmiş olsun


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 271
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#71: 19 Ocak 2023, 11:22:53
Hakan çığım çok büyük geçmiş olsun, umarım tez zamanda toparlar, kazasız belasız ciddi emek harcadığın güzelim Yengeç’ini suya kavuşturup, sefasını sürersin.
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1178
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#72: 19 Ocak 2023, 13:52:04
Uçuz atlatmışsın abi, geçmiş olsun
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1165
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#73: 19 Ocak 2023, 18:09:15
Geçmiş olsun. Büyük bir badire atlatmışsın. Aslında evrene mesaj vermemişsin vücudun sana mesaj vermiş sanırım. Belki kan şekeri, belki tansiyon, belki anlık nörolojik bir sıkıntı zaten  sana ilk denge kaybında sinyal göndermiş görünüyor. Ece'ye okudum O da çok üzüldü. En kısa zamanda iyileşmeni diliyoruz. 

Bu arada Cem Abiyle aynı  yağmurlu akşam biz de Yengeçte misafirdik. Yanımızda bir kovayla birlikte uyumuştuk. Ece kova burcudur.  Ben iki kovanın ortasında dilek tutmuştum. Şimdi dileğimi açıklıyorum. Lumbozların yenilenmesini dilemiştim:)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ölçüsüz Emek: Ahşap Tekne
#74: 19 Ocak 2023, 21:09:44
Hepinize teşekkürler. Çok şükür canavar gibiyim. Tek derdim tekne yasağı, onun dışında her şey yolunda. En geç Pazartesi kaldığım yerden devam...

Mücahitçiğim, öncelikle denge kaybı değil de anlık dikkatsizlik; basacak yer bitmiş :) Ama dileğin konusunda için rahat olsun, bugün bir ara kaçıp gittim, lumbozlar taş gibi. Damla su yok :)xx
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

 
Yukarı git