Bu yarışlşardan birine ben de katıldım. Gezi yelkenciliği ile hiç bir ilişkisi yok, tamamen yarış.
Bir gezgin rotasını belirler, yelkenlerini trim eder, varsa otopilotunu bağlar, teknede birşeylerle uğraşır, çay, yapar, yemek yapar, bira içer vs. Bir yarışta ise genova veya balon iskotasını elinizden bırakmazsınız, bir kişi de ana yelken iskotasındadır, en küçük rüzgar hareketinde bile anlık trim yapılır. Dümenci de sürekli dümen başındadır. İşi olmayanlar da rüzgar üstüne tekneden ayaklarını sarkıtıp safralık yaparlar. Bu ikisi arasındaki temel fark bir kaç dakikadır, ama yarışlar da saniyelerle en fazla dakikalarla kazanılır. Gezgin zamana fazla bağlı olmadan, rüzgar kesilmişse motor çalıştırır, ara hedefine ulaştığı zaman konaklar. Yarışçı ise rüzgar kesildiği için etabı zamanında bitiremez, öğle saatlerinde Bozcaada'ya ulaştığında bir sonraki startın 1/2 saat sonra olduğunu öğrenir ve starta kadar açıkta oyalanır. Nasıl olsa 24 saat diye ekip uyumadan ulaştığı için bir sonraki etapta yorgun olmayan yelkenci kalmaz. Hava sert, hırpalanmayalım diye Midilli sancakta dönebilirsiniz ama yarışçıya verilen rota Midilli iskelede'dir. Yarış olduğu için ustalar sert havada balon basar, biraz acemiler onlar basarsa biz de basarız der, Midilli günebatısını geçerken en iyi şartlarda broş yerler daha da kötüsü balon patlatırlar. Biraz işi bilenler, becerip toparlanır, varsa ikinci balonla yoksa genova ile devam ederler. Öğlen start alındığı için hava ne kadar sert olursa olsun, gece yarısı Çeşme ağzında finiş alırsınız. Ertesi gün yine güneye doğru etap vardır veya bu yarış bitmiştir ama inmek için başka yarış başlar yani o gece de doğru dürüst uyuyamazsınız. Bu benim gezgin anlayışıma pek uymuyor.