Çok geçmiş olsun.
Öyle yada böyle herkes tekneden düşer. Güzel tarafı hep liman/koy içinde düşülmesidir.
Seyir halinde düşenler de oluyorda, hikayeleri dinleyemediğimiz için ayrıntıları bilmiyoruz
Şimdi bir tanesi varki, anlatmamam lazım aslında. Eskaza burayı okur falan, benim de canıma okur. Çok yıllar önce değerli bir büyüğüm.Bir Eylül ayı, yağmurlu ve ay karanlığı olan bir gecede seyirde ana tekneden peş botuna atlarken araya düşer. Bota da halata da tutunamaz o sırada kayık Balık sürüsünün üzerine manevra yapar. Çalkantılı havada kimse denizdekini farketmez. Sonra balık kaybeder ve ana kayık tam yol balığı aramaya devam eder. Sudaki artık farkedilmeyeceğini anlar. Bildiği küfürleri sıralayarak kayığın sesinin giderek uzaklaşmasını söverek dinler. Sonra dalgaların yönünden kıyıyı kerteriz eder başlar yüzmeye. Eh epeyce yüzdükten sonra kıyıya varır fakat kıyı uçurum kıyıya çıkamaz. Bu sefer kıyıya yüzdüğü kadar kıyıya paralel yüzer ve çıkacak bir kumsal bulur. Sabaha kadar kıyıda oturur. Sabahleyin uçurumun kenarından yukarıya sahil yoluna tırmanır ve sabah geçen Cide- İnebolu posta minibüsüne biner .İnebolu'ya varır. Teknedekiler mi ne yapar. Takribi olarak vatandaş denize düştükten bayağı bir sonra bir koyda demirleyip çay molası verirler. O sırada peş botundaki botçuyu çağırırlar. Kimse yoktur. Ambara yatıp uyuduğunu zannederler. Botu çekip ışıkla bakarlar fakat kimse yoktur. Ondan sonra kıyamet kopar, sabah olmak bilmez ama vatandaşı bulamazlar. Kayıklarda vhf yoktur. Halk bandı arkadaş aranılan telsizlerden vardır herkes haberdar edilir ama nafile.
Bu yüzden denize düşmemek lazım gibi.