“Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” bir deyim. Umursanmayan kişileri, ilişkileri, sorumlulukları, bazen borçları, görevleri tanımadığımız, üstlenmediğimiz, üzerimize alınmadığımız, duyarsız insan yaklaşımını özetliyor bir anlamıyla. “İnsan işte!”, “bencil, acımasız, kötü,” diye tanımladığımız, çağlar boyunca canlıların en tehlikelisi olmuş tür.
Yusuf Ziya Ortaç bu kısa denemelerden oluşmuş kitabını okurken, insanın bunca zamandır hiç değişmeyen -çoğunlukla zararlı ve kötü- yanı üzerinde düşündüm. “Yarımlar Saltanatı” adlı bu 139 kelimelik yakınma, bunu en başarılı bir şekilde tanımlıyor.
Ne dersiniz, eskiden "yarım" olan insan çeyreğe indi mi?
"İnsan mı? Nerede?" diyenleri de duyar gibiyim.
Neden böyleyiz?
“YARIMLAR SALTANATI
Kulaklarımıza yirmi milyon ağızın uğultusile çarpan bütün şikâyetlere tek suçlu bulabiliriz: Yarım adam!
Saray saltanatını, softa saltanatını, zorba saltanatını yıkarken Cumhuriyet, yirmi dört yılda yalnız bu saltanatı yıkamadı: Yarımlar saltanatı!
İlimde yarım adam + sanatta yarım adam + fende yarım adam + idarede yarım adam = Çektiklerimiz!
Eğer, güzel türkçemiz «K» ların ve «G» lerin hücumile kargalar diline döndüyse...
Eğer, çocuğumuzun elinde, bilgimizi, duygumuzu isyan ettiren bir cahil kitap varsa...
Eğer, medenî kanun imam nikâhını hâlâ kaldıramadıysa...
Eğer, Türkiyenin Nil vadisi Adanayı kâh güneş çarpıyor, kâh sel boğuyorsa...
Eğer, eğer, eğer... Hepsinin başında ve sonunda bir yarım adam arayınız!
Bütün adam, kendi kendisine güvenmenin asîl emniyeti içindedir. Ayakta durabilmek için dayanak aramaz.
Yarım adamlar ise, yüz yarım adamın bir bütün adam edemiyeceğini bildikleri için, menfaatin gizli bağlariyle, birbirlerine sımsıkı sarılmışlardır.
Yeni bir inkılâp ile yarımlar saltanatını devirmedikçe hiç bir işimizin bütün olmıyacağma inanmalıyız!”
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
Akbaba Mizah Yayınları · 1956
Yusuf Ziya Ortaç