Ben Olsam Öyle Yapmazdım
Bu ülkede yaşarken en sık duyduğumuz sözlerden birisi “Ben olsam öyle yapmazdım”. Sanki denizcilik camiasında bir nebze daha fazla söyleniyor. Tekneye yeni bir şey yaptırırsın en sevdiğin komşularından birisi gelip ben olsam öyle yapmazdım der, bir yere seyir yaparsın rotanı söyleyince ben olsam öyle yapmazdım. Tekneyi bakıma alırsın ben olsam onu sürdürmezdim ben olsam bu pervaneyi takmazdım falan filan. Bir iş yapılıp bittikten sonra o işin doğrusunu bilen can ciğer dostumuz çoktur.
Fatih Aksu’dan ilk defa bu forumda Zafer Dedeoğlu Reisimizin bilgilendirmesi ile haberdar olmuş kendisine selamet dilemiştim. Ara sıra burada yazılanlar dışında takip etme şansım olmamıştı. Hem işlerimin yoğunluğu hem de Youtube alışkanlığım olmadığı için videolarını izlememiştim. Camiada da videolarından bahsedildiğini pek duymamıştım.
Son zamanlarımızı meşgul eden malum gündem nedeniyle işler hafifleyip evlerde kalmaya başlayınca bir sabah Fatih Aksu aklıma geldi. Kahvaltı yaparken izleriz diye ilk videosunu açtık. Açış o açış… Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Birlikte Egeyi, Akdenizi bitirip, Atlantik yolculuğu yaptık. Bu sırada da sağda solda Fatih Aksu sohbeti açtığımda öğrendim ki meğer herkes videolarını ilgiyle takip ediyormuş ama bu takip edenlerin bazıları “Ben olsam öyle yapmazdım”cılardanmış.
O tekneyle çıkmazdım, o rotada gitmezdim, şuraya mutlaka giderdim, Şurada şu kadar kalmazdım (Seyretmeyenler varsa ipucu vermeyeyim), rüzgar dümenim olurdu, fırtına flokum olurdu, sadece GPS’e güvenmezdim, tek çıkmazdım, iyi bir mikrofon kullanırdım, şöyle bir kamera alırdım, daha çok çerez alırdım (Bunu ben uydurdum yok yok bir bölümde kendisi söylemişti), şunu yapardım, bunu yapmazdım, falan filan…
Aslında baktığım zaman bütün bu serzenişler kendi başlarına haksız değil. Bunu söyleyenler belli ki Fatih Reis’i sevmişler ve benimsemişler ki adamın iyiliğini düşünüyorlar. Özellikle güvenlikle ilgili eleştiriler çok çok haklı. Ama adam yolu yarılamışken kendi aramızda bu kadar endişelenmeye, negatif algı yaratmaya gerek var mı? Ben normalde bu tarz duyumlardan kolayca etkilenen bir insanımdır. İlk başlarda “Vah vah, tüh tüh” diye evhamlamsam da sonradan videoların büyüsüne kendimi bırakıp keyifle seyretmeye devam ettim.
“Kimse Kaptanın dalgalarla nasıl boğuştuğunu merak etmez, gemiyi limana sağ salim getirip getirmediğine bakar” sözüne inat Fatih Reisin denizle, tekneyle, havayla mücadelesini giderek artan bir merakla izledik. O da sağolsun yolculuğunu bizimle objektif bir gözle paylaşmaya çalıştı. Daha yolun başında Eski Bodrum’a benzettiği Limnos Adasında, Halikarnas Balıkçısının Mavi Sürgününü andı, Sonra sonsuz suların ortasında Sait Faik’in bir hikayesinden gerçekliğe döndüğü anın şaşkınlığını “Benim burada ne işim var?” duygusunu o kadar iyi aktardı ki, sanki ben de Blue Horizon’da onunla birlikte aynı hisleri yaşamış kadar oldum.
Fatih Aksu’yu şahsen tanımıyorum. Öğrendiğim kadarıyla uzun zaman sanayi dalgıçlığı yapmış, denizin hep içinde olan, su altının ve su üstünün en zor şartlarına yıllarca katlanmış yine de deniz aşkı artmaya devam etmiş birisi. Aynı yaşlarda olduğumuz için bana sanki çok eskiden beri tanıdığım fırlama bir arkadaşımmış gibi sevimli görünmeye başladı. Bu yolculuğa karar verip hazırlanmaya başladıktan sonra muhtemelen o da bizim forumları okumuş pek çok bilgi almış olabilir. Kimbilir bizleri tanıyor da olabilir. Zaman içinde videolarında Zafer Dedeoğlu, Eyüp Oğan ve Hulusi Gülen Reislerimizi andığını görmek çok hoşuma gitti. Yıllarca profesyonel çalıştığı denizde şimdi amatör denizci moduna alışabilmesi bile çok zor olmalı. Eklediği bir videoda yıllar önce Libyadan gemiyle kaçışını da izleyince denizciliğinin ve maceracı yönünün sadece bu seyahatle sınırlı olmadığını gördüm.
Şimdiye kadar bizden Dünyayı gezenlerin büyük çoğunluğunun ekonomik seviyelerinin belli bir düzeyin üzerinde olduğunu, tam donanımlı tekneleriyle yola çıktıklarını görmüştük. Benim de eş durumundan dahil olduğum okyanus ötesi yolculuk hayali için daha çok çalışmamız gerektiğine inanmıştık. Fatih Aksu bizim bu düşüncemizin aksine fazla bir birikimi olmadan vira Bismillah dedi ve amacına ulaşmak için yola çıktı. Biz eksikleri için ne kadar endişelensek de başka birisinin hayatını riske atmadan kendisinin ve teknesinin sorumluluğunu üstlenerek tüm zorlukları göze alarak yelkenlerini açtı.
Amacına ulaşmak için daha çok yolu var. Bir sürü de badire atlattı. Buraya kadar gelebilmesi; kendisine ve biz takipçilerine hedefine ulaşması için hiç bir engel olmadığını ispatladı. Bundan sonrasını da başaracağına dair hepimize bir güven verdi, inancımızı kuvvetlendirdi. Birlikte 47 bölümde çok zevkli seyirler yaptık. Hepimiz aynı gemideyiz misali beraber rüzgara meydan okuduk. En güzel gün doğumlarını, batımlarını gördük. Patatesli omletten, sahanda yumurtaya kadar yumurtanın elli tonunu yemiş kadar olduk. Balık tutmanın sevincini yaşadık. Küçük balıkları öpüp denize geri verdik. Yunuslarla yarıştık. Romantik anlar yaşadık birlikte güldük birlikte ağladık. Issız sularda bize pikabını açıp içli müzikler bile dinletti.
Fatih Aksu’nu teknik bilgi ve donanımı tartışılabilir ama psikolojisi yani ruh hali tartışılmaz. Morali her zaman yüksek. Kendisiyle barışık. Uzun süren yalnızlık hezeyanlarını nasıl alt edebileceğini biliyor. Sabrı ile bize örnek oluyor. Karadenizli genleri mizah yeteneği de getirmiş. Adam 1061 mil mesafeyi Trabzonspor formasıyla kutlayacak ve bize her yer Trabzon esprisini yapacak kadar muzip...
Birgün bir video izledik ve hayatımız değişti. Hiç tanımıdığımız birisi bize umut verdi, gurur verdi. Fatih Aksu sayesinde amatör denizci olarak gurur duyacağımız bir dostumuz daha oldu. Atlantiği solo geçen sınırlı sayıda Türk’ten birisi olmayı başardı. Sadun Boro’nun ”Bir daha dünyaya gelirsem Polinezya Adalarına bekar bir erkek olarak gelmek isterdim” dileği vardı. Fatih Reis de biraz daha devam ederse bu dileği gerçekleştirebilir.
Yolun açık olsun benim fırlama arkadaşım. Selametle git. Yalnız, ben olsam daha çok şarkı söylerdim.