İki gündür deli gibi yelken yapıyorum. Marinada yeni arkadaş olduğum Murat Abinin yeni satın aldığı teknesi ile çıkıyoruz. Bugün Yalova'dan Tuzla'ya poyraza karşı tremolalarla tırmana tırmana geldik. Tekne 2015 model Jeanneau 349 SO. Murat Abi yelkeni öğrenip antrenman yapmış oluyor ben de biraz deniz yelken özlemimi gideriyorum. Mutualist bir ilişki kurduk...
Gerçi özlem derken Marmara denizinin durumu içler acısı, görmez olaydım dediğim de oldu yani. Bir pislik ve çamur deryası... Yer yer müsilajın içine girdiğinizde resmen fren yapıyor tekne. Böyle birşey görmedim daha önce denizde.
Neyse efendim, gelelim yazının konusuna. Yelken yaptığımız Jeanneau 349 SO tertemiz bakımlı bir tekne. Çift dümen palası ve artık görmeye hasret kaldığımız klasik ana yelkeni ile gel benimle yelken yap diye çağırıyor insanı uzaktan. Hal böyle olunca iliklerine kadar zorlayıp denedim tabii her şartta
Teknede benim için yeni olan en önemli özellik ön yelkendeki self tacking denilen kendinden tremolalı sistem. İlk gördüğümde vay ne güzel ya dedim her yeniliği gördüğümde verdiğim standart tepki olarak.
Ama cenovayı açınca... "Aa bu cenova değil ki... hmm" oldum.
Sonra tabii sistemi yakından inceleyince gördüm ki direğin önünden sancak iskele yapan bir ray üzerinde gidip gelmek zorunda olan ıskota köşesi elbette direği geçen bir cenovaya izin vermiyor. Teoride bile mümkün değil yani. Dolayısı ile teknede bir flok var.
Nazlı Bahar'ımın devasa cenovasının gücünü bilen biri olarak haliyle "ee gidecek mi bu şimdi" diye bir tereddüt ettim başta. Ama tekne gidiyor. Evet bir Nazlı Bahar değil ama hangimiz ilk aşkın tadını aldık ki sonrakilerden...
Bu subjektif değerlendirme bana kalsın... Ama sonuçta cruiserların üstünde bir performansı var. Hepsini tokatladı yolda her gördüğünde.
Ön yelken alanı açığını ana yelken dizaynı ile kapatmışlar biraz. Ana yelkenin hem ön yakasına hem güngörmez yakasına tüy var mesela, oradan belli bu titiz yaklaşım. (Ana yelkenin ön yakasına tüy takan pek görmezsiniz, işin özel meraklıları haricinde... Murat Erciyes Reis'imize saygı ve selam ile...)
Ben teknenin yelken performansını tatmin edici buldum. Yüksek küpeştesini suya değdirdim orsada 10-13 knot havada. Cruiserlara ne yapsanız o kadar yatıramıyorsunuz mesela. Dediğim gibi self tacking'in sizi kısıtladığı yelken alanını ana yelken ve dümen sistemi ile telafi etmişler.
Değerli kaptanlar şimdi yazacağım şey bu modele mi özgü yoksa çift dümen palasına mi özgü bilemiyorum ama söylemeden geçemem çünkü en çok bundan etkilendim: bu tekne inanılmaz iyi dümen dinliyor ve daha önemlisi TUTUYOR. Ne orsacı ne de bocacı. (Nazlı Bahar deli gibi orsacıydı mesela) Bu ise çok dengeli bir tekne... Dolayısı ile dümen direnci de düşük o da katkı veriyor performansa. (Altı da tertemizdi o da değerlendirilmesi gerekli bir husus bu yazımda.)
Gelelim kendinden tremolalı sistemin avantaj ve dezavantajlarına:
Avantajları, elbette ki tremola büyük kolaylık. Sadece dönüyorsunuz o kadar. (Teknik olarak düşmem gereken bir not var bu noktada... sıkı orsa gidiyorsanız tremola sırasında ray ortada takılı kalabiliyor, bu durumda zımba gibi ölçülü yarışçı tremolası yerine biraz fazla rüzgar altına kafayı açıp sonra tekrar orsalamak gerekebilir yelken yandan dolup rayı bassın ve geçirsin diye. Ben hasta bir adam olduğumdan Murat Abi'yi başa yolladım...
Sonra fark etttim abi kusura bakma...)
Bir diğer avantaj daha az çapariz. Yelken flok olduğu için direğe ve gurcatalara çarpmıyor tremola esnasında (veya olur da yapraklarsa.) Dolayısı ile daha az yıpranıyor. Havuzluk daha derli toplu daha az halat var. Tremola çocuk oyuncağı; bir aksiyon atraksiyon yaşanmıyor havuzlukta sen oraya otur buraya gel diye... Aile için bire bir. Sadece iki halat var flok ile ilgili. Iskota + furling. Aynı anayelken gibi tek ıskota ile idare ediyorsunuz floku.
(Alakasız ama aklıma geldi (çok da alakasız değil !) bu model teknede yine ilginç bir özellik olarak ana yelken ıskotası bir taraftaki vinçten çıkıp ana yelkendeki sistemden geçip diğer taraftaki vince geliyor iki taraftan da kontrol edilebiliyor. Ergonomik yani. Flok mandarı ise direk dibi koçboynuzuna rodalı bırakılmış, havuzluğa gelmiyor, bu ise hoşuma gitmedi...)
ÖNEMLİ BİR UYARI: tremola çocuk oyuncağı dedik ama aynı kolaylık kavançada SADECE FLOK İÇİN GEÇERLİ. Her yelkencinin sahip olması gereken ana yelken ve bumba farkındalığı kavançada hala gerekli eğer bu konuda özel bir donanım kullanmıyorsanız. (Kullanıyorsanız zaten farkındalığınız var demek gerçi...
)
Gelelim dezavantajlarına: internette bakarsanız insanlar hafif hava performansını eleştirmiş. Bence fena değildi ama bu eleştirinin haklı bir noktası var ki o da benim şimdi yapacağım eleştirim ile aynı kapıya çıkıyor: Kısıtlı Trim Kabiliyeti.
Cenova arabası diye birşey yok. Cenova yok zaten unuttuk onu ama floku da sabit bir köşeden idare etmek zorundasınız. Beni en zorlayıcı ve tadımı kaçıran husus sıkı orsa giderken ön yelkenin güngörmez yakası üzerinde neredeyse hiç kontrolüm olmaması idi. İlla jilet gibi bir yelken istersem orsa açımdan feragat etmem gerekti. Murat abi kusura bakmasın biraz pırpırlattık güngörmezini... Bu ana yelken üzerine düşen havayı da etkiliyor elbette. Dolayısı ile teoride daha iyi bile olabilecek bir dizayn harikası bu model sırf bu sistem yüzünden performanstan ödün vermek zorunda kalmış.
Yine bir dezavantaj, faça flok yapmak mümkün değil. Eğlendirmek isterseniz ana yelken ile orsa alabanda yapmak zorundasınız (bu forumdaki yazımı arayabilirsiniz bu konuda) işin kötüsü bu da floğu sarmanızı gerektirebilir. (Gerektirmeyebilir de ama ıskota köşesinin rüzgar altına düşmesini engellemenin bir yolunu bulmak zorundasınız o zaman da...)
Sonuç olarak bir yelken ve trim fanatiği olarak dudak büktüğüm noktalar olmakla beraber özellikle bu modeldeki uygulamasını ve teknenin dizaynı çok beğendim. Sevgili Murat Abiye çok teşekkür ediyorum beraber yaptığımız seyirler için...
Basit bir iki şey yazayım diye başladım bayağı bir inceleme yazısı çıktı ortaya.