Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Elektromanyetik dalgaların sağlık etkileri

  • *
  • İleti: 938
Elektromanyetik dalgaların sağlık etkileri
OP: 20 Mayıs 2020, 12:08:59
Murat Kaptanın konusunu dağıtmayalım diye buraya böldüm konuyu...

-------------------------------------------------------

Dünya sağlık örgütünün 2011 yılında radyo dalgaların "muhtemel" kanserojenlerin arasına soktuğu bir basın bildirisi var. Daha ilk kısımda özellikle de beyin kanseri vurgusu var telefon kullanımına bağlı olarak.

https://www.iarc.fr/wp-content/uploads/2018/07/pr208_E.pdf

İyi araştırmak lazım. Sağlık mevzuları kişiden kişiye göre çok değişiklik gösterir elbette. Ben mesela çok uzun süredir (yıllardır) cep telefonunu kulağıma koyarak konuşmuyorum. Defalarca baş ağrısı tetiklediğine bizzat şahit oldum. Bir kenara çekilip hoparlör açıyorum kulaklığım yoksa... Çok çok sıkışık bir durumda isem kulağıma koyuyorum ancak, onda da tedirgin oluyorum. Wi-Fi açık sürekli elimizde iken diyebilirsiniz, o ayrı. Wi-Fi daha düşük frekans. Görüşmeyi yaptığınız bant ise mikrodalgalar mertebesinde ve bu aynı bir mikrodalga fırına kafanızı sokmuşsuuz gibi doğrudan su moleküllerinin titreşim bandına tekabül ediyor. İnsan da ciddi oranda sudan oluştuğu için bu radyasyonu soğuruyor.

Bildiride radara da temas var.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 21 Mayıs 2020, 21:15:28 Gönderen: Doğan Erbahar »
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Cep telefonlarında kullanılan frekanslar ile mikrodalga fırınların frekansları yakın gibi görünse de radyo dalgaları açısında aslında hayli uzaktırlar.
İzmit'te yaşayan kayınvalidemin haberlerde Antalya körfezinde fırtına haberini duyup o sırada Fethiye'de güneşten yanan bizi arayıp aman yavrum fırtına varmış sizin oralarda demesi kadar uzak!.. :)

Fırınlarda kullanılan 2.45Ghz (12.2cm dalga boyundaki) frekanslar su molekülleri ile (aslında tüm simetrik veya polar moleküllerle) rezonansa girip onların dielektrik özelliklerini "kıpraştırıp" hareket ettirip birbirlerine sürtünüp ısınmalarını sağlarlar.. (Bir saniyede 2 milyar 450 milyon kere! Bu hızda ellerinizi birbirine sürttüğünüzü düşünün! Wow!)
Mesela molekülleri farklı olduğundan zeytinyağını (eğer su katılmış tağşiş ürün değil ise!) mikrodalga fırında ısıtamazsınız.

Bu frekanslar isim olarak Mikrodalga bandında (300MHz-300GHz / 1m-1mm dalga boyu) yer alsa da aslında gördüğünüz gibi 12.2cm dalga boyuna sahiptir..


Formülü de yazalım, herkes her frekansın dalga boyunu hesaplayabilsin:
Dalga Boyu [/size]λ[/color][/size] (metre) = 300 / f (MHz) )[/color]



Cep telefonunun kafamızı kulağımızı ısıtması ise bu radyo dalgalarının (yani telefondan çıkan enerjinin) dokularımızda soğurulması (bir kısmının orada kalması, emilmesi, absorbe edilmesi, yutulması gibi) nedeni ile olur. (Fırından çok farklı yani)


Ülkemizde kullanılan cep telefonu frekansları ise 900MHz (33cm), 1800MHz(16,6cm), 2100MHz(14,2cm) 3G ve 2600MHz(11,5cm) 4.5G bantlarında bulunur. Dalga boyları da yine mm seviyesinde değil cm mertebelerindedir. 5G denilen "şeytani"! teknolojinin ise Türkiye'de 24.25 (12mm)– 27.5 GHz(11mm) civarında olması planlanıyor.

Aç parantez, 5G'nin tukaka olması bu frekansların oksijen molekülleri ile bir takım uygunsuz ilişkilere girmesi ile ilgili bir takım araştırmalar olması.. ama tersini söyleyen araştırmalar da var... Bilim böyle işte.. Daha üstüne çoook konuşulur.. :)


En yaygın kullanılan WiFi (802.11b/g/n/ax) ise 2.4Ghz (2401-2495MHz arasında 14 kanal) bandındadır. Aslında mikrodalga fırınlara çoook yakın gibi görünse de yine bi yumurta bile pişirecek güce sahip değildir! :)

Radyo dalgalarının frekansları tamamiyle aynı dahi olsa genlik, modülasyon, ton, güç vb onlarca farklı parametre daha var. Bu yüzden aynı frekans her yerde aynı etkiyi göstermiyor. Örneğin, lisans gerektirmeyen PMR telsizlerle (446MHz-67cm) aynı kanalda (tamamiyle aynı frekansta) farklı ton kullanarak aynı anda birbiri ile karışmayan, birbirini duymayan 38 görüşme yapılabilir.. gibi..


Cep telefonlarının zararları ve kanser ile ilişkilerini gösteren çalışmalar olduğu kadar tersini gösteren çalışmalar da bolca var ama henüz hayatımıza yönelik kesin bir sonuca varılmış değil, bu nedenle zararsızlığı ispatlanana kadar tedbirli davranmamız gereken bir teknoloji daha! :)
Bu yüzden baz istasyonları yaşam alanlarına belirli mesafe kuruluyor, cep telefonlarının SAR limitleri var, kablolu kulaklık daha iyi vb..


Mesela Avustralya'da 29 yıllık araştırma sonucu beyin kanseri ile telefonlar arasında bir bağ bulunamamış;
https://theconversation.com/new-study-no-increase-in-brain-cancer-across-29-years-of-mobile-use-in-australia-58927



Hali hazıra bir radyo dalgasından kaçmaya, sakınmaya çalışmak çok saçma, çünkü bu dünyada (ve hatta samanyolumuzda!) mümkün değil, çünkü radyo dalgaları (ve her türlü ışıma-enerji) kaynağından çıktıktan sonra sonsuza kadar sönümlenerek yayılmaya, yansımaya devam ediyor.. bu sayede bigbang'i duyabildik veya bizim tv yayınlarımızı 1 milyon tilyon yıl sonra başka bir galakside zuzaylılar seyredebilecek! :)

Kendimizi metal bir kafes içine hapsetmediğimiz sürece kaçamayız..
tedbir olarak yapabileceğimiz tek şey kaynağından uzak durmak..


Aşağıdaki linkte Türkiye milli frekans planını göreceksiniz, hangi frekanslar hangi amaçlara tahsis edilmiş..
Minicik karınca yazıları ile yazılmış 121 sayfa! Hangisinden kaçacaksınız! Zaten her yerdeler! :D 
Karamurat benim! Hayır benim! :D
https://www.btk.gov.tr/uploads/undefined/mfp-01-02-2019.pdf
  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 938
Salınan bir sistemin rezonansa girmesi sadece tek bir frekansta olmaz, bir frekans aralığı söz konusudur. O aralığın ne kadar geniş veya dar olduğunun ölçüsü "kalite faktörü" denilen bir büyüklük ile ifade edilir. Kalite faktörü ne kadar düşükse bant o kadar geniş olur. Su molekülü söz konusu olduğunda kalite faktörü bayağı bir düşüktür. Yani çok geniş bir frekans bandına tepki verir. Cep telefonunda kullanılan frekanslar "uzak" filan değil yani.

Aşağıdaki linkte güzel anlatılmış bunlar... Grafiklerdeki aralığın ne kadar geniş olduğuna bakın, 2.45 GHz rakamının hiç de "özel" bir anlamı olmadığını görürsünüz:

http://www1.lsbu.ac.uk/water/microwave_water.html

Yani cep telefonlarının kafayı-kulağı ısıtması tam olarak mikrodalga fırın mantığı ile olur. Ben hayatımda bırakın radyo dalgalarını mikrodalga ile basit soğurma mekanizması ile "ısınan" birşey görmedim, duymadım. (Kainatın ortalama sıcaklığı -270 derece civarında ve mikrodalganın maksimum yaptığı ışımaya karşılık gelir o kadarını söyleyeyim yani... O kadar "soğuktur" mikrodalgalar ve radyo dalgaları)

Uzun lafın kısası buradaki mekanizma termal ışıma-soğurma değil, doğrudan su ile dielektrik etkileşim. Mikrodalga fırın "mantığı" yani...
 :)
  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 938
https://en.wikipedia.org/wiki/Dielectric_heating

"Typical domestic microwave ovens operate at 2.45 GHz, but 915 MHz ovens also exist. This means that the wavelengths employed in microwave heating are 0.1 cm to 10 cm.[7]"
  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Doğan hocam, tamamen fizik bilimi içinde olan radyo dalgaları konusunda elbette sizinle teori konuşabilecek yetide değilim! :)
Benim bilgim pratik tecrübelerim ve merakımdan (bir disipline bağlı olmadan) okuyup öğrendiklerimden ibaret sadece..
Bu yüzden genele hitap edecek (anlaşılacak, tedirginliklerini azaltacak) şekilde yazdığım şeyler bilimsel gözle bakıldığında yanlışlar içeriyor olabilir, kusura bakmayın, düzeltmeniz okuyup öğreneceğim yeni şeyler sağladığı için seviniyorum! :)


Bu "enerji soğurma" işini söylediğiniz gibi bilmiyordum..
Herhangi bir enerji yayılımı başka bir cisme çarptığında veya içinden geçtiğinde enerjisinin bir kısmını kaybeder, bu cisme aktarmış olur, bu cisim de bu enerji miktarı kadar ısınır değil mi?


Diğer yandan max 2W güce sahip (ki konuşurken baz istasyonuna olan mesafenize göre 250-500mW civarındadır. 1W üstü güçlere kulağımıza yapışık konuşma yaparken değil video izlerken, görüntülü görüşme yaparken filan ulaşıyor ancak..) bir cep telefonu ile 1000W civarı güçlerde çalışan fırınları tehlikesi/potansiyeli açısından karşılaştırmak doğru olmaz sanırım.. (teoride aynı şey olsa bile)

Cep telefonunun yumurta pişirmesi, mısır patlatması efsaneleri hakkında yapılan deneylerde 1 saat boyunca birbiri ile görüşen 2 telefonun arasında tutulan bir yumurtada sadece 13 derecelik sıcaklık artışı meydana gelmiş mesela.. Pişmemiş, zarar görmemiş, sadece biraz ısınmış o kadar.. (Sezonda güvertede bir ırgat tamiri yaparken kafam 60 derece filan oluyor sanırım!)

Özetle benim demek istediğim (bildiğim, doğru kabul ettiğim), cep telefonu, radar, vhf telsiz, bebek telsizi, wifi modem gibi radyo dalgaları ile çalışan cihazların antenine çok yakın ve uzun süre maruz kalmıyorsak kayda değer (endişe etmemizi gerektirecek kadar) bir zarar vermediği yönünde.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 21 Mayıs 2020, 17:07:00 Gönderen: Özgür Ökten »
><(((º>

  • *
  • İleti: 938
Ben sağlık etkileri konusunda "iki taraf lehine de kanıt var"ın biraz ötesinde düşünüyorum. İlk mesajımdaki basın bildirisinde bu tip çalışmalar sınıflandırılmış zaten. Terazinin bir tarafa ağır basması durumu var yani biraz.

Yumurtanın 13 derece ısıtılması deneyini bilmiyordum, çok yüksek geldi bana rakam. Yani enine boyuna araştırdığım bir mevzu değil ama mutlak suretle temkin taraftarıyım. Zira bilimsel olmasa da "anektodal" diyebileceğim dünya kadar yaşadığımız işittiğimiz şey var. Konuşurken rahatsızlık duyduğunu ifade eden sayısız duyduğum var. Yakın zamanda doğrudan tanıdığım 3 kişi beyin kanserinden vefat etti. Baz istasyonları meselesi unutturulmaya çalışılsa da önemli bir konu.
  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Konuyu ayırmanız harika olmuş! :)
Buradan devam;


Zaten her türlü yeni teknoloji konusunda "zararsızlığı ispatlanana kadar" şüpheli yaklaşmak en doğrusu değil mi?

Radyo dalgaları ve özelinde cep telefonları insanlık için çok yeni olmasına rağmen günümüzde bu kadar yoğun kullanılan (2020 tahmini 2,87 milyar kişinin akıllı telefon kullanıyor olduğu! Babaanne telefonlarını da katsak muhtemelen 3 milyar!) bir teknolojinin eğer varsa olumsuz sonuçlarının çok daha kolay ve net ortaya çıkmasını beklerim.. Öyle uzun dönemli bilimsel detaylı araştırmalara gerek olmadan, zaten her gün milyarlarca cep telefonu canlı deney olarak insanlar tarafından kullanılıyor. Kayda değer bir zararı olsaydı hastanelerin onkoloji veya cildiye bölümleri kulakları kabarmış, kafa bölgelerinde yumrular oluşmuş, beyin tümörleri pörtlemiş, sebebi-sonucu çok net anlaşılabilen vakalarla dolu olmaz mıydı?

Gerçi bu biraz Fermi Paradoksu (https://tr.wikipedia.org/wiki/Fermi_paradoksu) gibi oldu ama, mantığım bu sonuca varıyor.


Haydi bu yeni teknolojiyi geçelim, insanlık tarihi ile birlikte bizimle birlikte olan radyo dalgaları var çevremizde, bunlardan iyonize etmeyen ışımalardan ultraviolenin maddeleri ısıtması dışında bir etkisini yok sanırım?


Kamuda genel olarak yüksek frekanslardan korkmak, "aaa bak 5G teknolojisi 35Ghzmiş çok zararlı!" gibi hit peşindeki medyanın köpürttüğü saçma düşünceler yaygın sanki, ama kimse koskoca güneş'in bize 10^12Hz ve daha yüksek frekanslarda ışınlar gönderdiğini düşünüp korkmuyor. (Güneş'in 24 saatte tüm dünya yüzeyine gelen ortalama enerji 164Watt/m2 imiş.. Dünya yüzeyi 510Milyon km2 ile çarpın.. İnanılmaz bir güç..)


Diğer yandan hali hazırda çevremizdeki tüm elektrikli gereçlerden, tv-radyo vericilerinden, cami-belediye anons sistemlerinden, geosenkron tv yayını uydularından, alçak yörünge (iridium, cospas-sarsat, globalstar, starlink vb) uydularından, askeri radar ve iletişim sistemlerinden, deniz altıların okyanus içinde ve dünyanın içinden geçebilen LF-VLF haberleşme sistemlerinden ve sayamayacağım (ve bilmediğimiz) kadar çok kaynaktan sürekli radyo dalgaları yayılıyor, kimi çatımızdan giremiyor, kimi bize çarpıyor, kimi içimizden geçip bir kısım enerjisini bize veriyor.. Kaçamayız.

Bu nedenle olası tedbirlerimizin de yeterli olmayacağını, boşuna kendimizi üzmeye gerek olmadığını düşünüyorum.

Tek yapılabilecek şey yüksek gerilim hattı altında ev almayalım, wifi modemin antenini ağzımıza sokmayalım, cep telefonunu yastığın altına koyup uyumayalım ile sınırlı gibi.. :)
  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Doğan hocam,
Şu yazıyıyı okuyordum: http://www.schoolphysics.co.uk/age16-19/Wave%20properties/Wave%20properties/text/Microwave_ovens/index.html

Aklıma geldi, moleküller hareket (titreşim, dönme vb.) ediyorsa neden maddeyi hareketli görmüyoruz/hissetmiyoruz?
Aslında madde de hareket ediyor ama bu hareketin frekansı 2.4GHz olduğu için mi algılamıyoruz? (24Hz'in üstünü görmüyor, 20KHz üstünü duymuyor olmamız sebebiyle)



Bu arada oradan oraya atlayarak bişeyler okurken şu kitaba denk geldim, benim doğduğum yıl yazılmış! :D
https://nvlpubs.nist.gov/nistpubs/Legacy/NSRDS/nbsnsrds39.pdf
  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Şurada 5G ile ilgili tekniği bilmeyenlerin anlayabileceği basitlikte bir yazı yazılmış;

YENİ DECCAL 5G
https://gazete.red/yeni-deccal-5g/

öZgür (mobil)

  • IP logged
><(((º>

 
Yukarı git