JOKER
Sinema sihirli sanat. Yaşam boyu tutkulu izleyicilerinin yanında yılda bir-iki de olsa, o karartılmış salonlara gidiyor, uzun süre gitmediğimizde de o büyülü dünyayı özlüyoruz.
Joker’i izledim geçtiğimiz günlerde. Etkileyici bir film Joker. Renk cümbüşü film kareleri; boğucu bir melankoliye, hüzne, dramların en koyusuna, kaya kadar sert bir karamsarlığa götürebiliyor izleyenleri.
Marwel kahramanları kelimenin tam anlamıyla süper güçleri olan, ufak tefek işlere bakmayan, dünyaları, gezegenleri yerinden oynatan, vurduğu dağları taşları tuzla buz eden, sırtı yere gelmez babayiğitlerdi. Sonra sinemada ve izleyicilerde bir şeyler değişti. Bu kahramanlar insanlara pek inandırıcı gelmemeye başladı sanırım. Dark Knight gibi filmlerle başlayan, kahramanları o süper mertebeden alaşağı ederek, onları daha kafası karışık, daha sıradan insana yakın, yaptıklarının etiğini ara bölgelere taşıma akımı başladı. Spiderman ve diğer Marvel şürekası bu modaya az çok uydu.
Joker, kanımca bu yeni dalgayı en uçlara taşıma çabası içinde olan, bu güne kadar izlediğim en başarılı filmdi.
Marvel filmlerinin olmazsa olmazı, dur durak bilmeyen bir hareket, vurdu kırdı, heyecan yoktu filmde. Bu anlamda klasik izleyiciler daha ilk yarım saatte salonu terk edip gitmekte haklıydı kendilerince.
Arthur’u (Joker) tüm psikolojik takıntıları, sorunları, çıkmazlarıyla resmeden filmde sıradışı, ardında olanın felsefesini düşündüren katmanlı bir anlatı vardı. Buruk bir hüzün, süregiden ana izlekti film boyunca.
_JOKER; Hiç kesilmeyen, her yerde, gerekmeyen, trajik ortamlarda bile koyverilen, sinir bozucu bir kahkaha olarak toplumun alışılagelmiş düzeneğine -Bergson’un Gülme’sine bir hatırlatma yapalım bu vesileyle-, bir karşı durmaydı,
_JOKER; Yüzün boyanarak aldığı anonim, herhangi biri olma, yüzünü silerek kişiliğini, daha ötesinde insana ad koyan sistemi yok saymaydı,
_JOKER; Büründüğü palyaço görünümüyle, kanıksadığımız şarlovari, komik insan koşullanmışlığını, gülen-boyalı bir yüz ardında gözyaşları, derin acılar, öldürücü nefret, kin saklanır karşıtlığını kullanarak yürekleri burkuyor, geri planda bir tabuyu yıkıyordu,
_JOKER’İN; Sistemin dayattıklarına karşı durmanın yolu olarak önerdiği, yüzünden çeşitli nesnelerle sıyrılmak, kimliğini anonimleştirme, herkesin aynı maskeyi takması, herkesin yüzünü palyaço gibi boyamasıydı,
İzleyenler büyük kısmı ya yüceltti ya da yerin dibine batırdı. Entellektüel kesim bar-kafe sohbetlerine, twit, face iletilerine aldı, tartışıldı -yüzeysel olarak da olsa-, kafa yoruldu. Belki de, filmin sonundaki sokak gösterileri sahneleri, düşük dozda “Gezi Heyecanları” havası yaydı kimimize.
İzleyin derim ben. Joaquin Phoenix’in oyunculuğu bile buna değer bence.