Hüseyin kırk yıl düşünse bu yaşında köle pazarına düşeceği aklına gelmezdi. İçinden rüyamı bütün bunlar diye geçirdi. Bu yaşında neredyse çocuk gibi ağlayacaktı. Kendisini zor tuttu.
Bu köle pazarları hani şu kurban bayramlarında kurulan denetimsiz kurban alanlarından çok daha beter bir yerdi. İnsanları neredeyse pazar boyunca hayvan gibi zincire vuruyor, ne yemek veriyor ne de ihtiyaçlarını gidermelerine izin veriyorlardı.
Sonuçta hepsi güçlü kuvvetli bu adamları çözmeye herkes korkuyordu aslında. Bu yüzden köle pazarı , bizler için iğrenç ötesi bir yerdi. Gerçi insanlr bu insan dışkısı ve sidik kokusuna öyle alışıktılar ki bu kötü kokunun çoğu farkında bile değildi.
Rabat köle pazarında her ne kadar yerel giysiler giymiş ise de yöre halkından farklı , uzun boylu beyaz tenli bir adam köleleri dikkat ile inceliyordu.
Tüdcarların kendisine gösterdiği güçlü kuvvetli köleler ile pek ilgilenmediği belliydi. Biraz yürüdükten sonra aradığı köle tüdcarı ile gözgöze gldiler. Soran ifadler ile baktı uzun boylu adam. Arap, hafifçe başını salladı.
Kaptan Thomas Godfrey in kalbi şimdi deli gibi atmaya başlamıştı. Aylardır istediği adam sonunda bulunmuş ve getirilmişti işte.
Aylar önce , bir fahişeden dinlediği hikayenin peşindeydi aslında. Fahişe O'na beraber içerlerken, yıldızlara bakarak yön bulan yaşlı ancak hala güçlü kuvvetli bir kervancıdan bahsetmişti.
Nerden biliyorsun güçlü kuvvetli diye saçma sapan bir soru sordu Godfrey.. Daha sorusu bitmeden fahişenin şuh kahkahası duyuldu handa. Kim sağlam , kim değil en iyi biz bilriz dedi güzel kadın.
Kervancı her yıl her nasılsa iki kere gelirmiş Rabat' a . Başka kervancılar yılda bir kez gelebilrken , bu adamyılda iki kez yıldızlara bakarak geliyormuş. Bir gece yanından hiç bırakmadığı kılıcı ve ahşap kılıcın yanında bir beze sarılı sert bir cisim görmüş kadın,
Kervancı sızınca , içinde altın olduğunu sanan fahişe, heyecan ile bez parçasını açmış. Oysa içinde ne olduğunu anlamadığı ahşap bir alet varmış. Üzeri çentikler ile doluymuş.
Bunun bir tılsım olduğuna ve lanet getireceğine inanan güzel kadın, sanki hiç dokunmamış gibi ahşap aleti paçavraya sarıp geri bırakmış.
Bu hikayeyi gözleri faltaşı gibi açılmış bir şekilde anlatmıştı kadın, o günü hatırlayınca bütün sarhoşluğu geçmiş , korkudan ayılmıştı kadın neredeyse.
Kaptan Godfrey , en son Biristol Channel girişini tutturamamış ve filosundaki bir gemiyi ve onca adamı kaybetmişti. Durumu çok kötüydü. Sigorta firmaları peşindeydi ve İngiltereye para bulmadan dönmesi mümkün değildi.
O kara günlerde bu fahişenin anlattıkları çok ilgisini çekmişti. Gemilere köle bulan tüccar ile görüşüp, istediği adamın tarifini verdi.
Ve işte iki ay sonra , fahişenin anlattığı adam, pislik içinde , zincire vurulmuş şekilde duruyordu. Bu kadar heycanlanmasının nedeni ise adamın entarisinin kenarındaki şişkinlikti.
Fahişenin bahsettiği tılsım da adam ile birllikteydi ki bu artık talihinin döndüğüne işaretti.