Annem, Babam ve Ablamın bana kitap okuma sevgisinden sonra kazandırdıkları en güzel alışkanlıklardan birisi faklı müziklerle tanıştırmaları olmuştur. Klasik batı müziğinden Amerikan country müziğine kadar değişik Dünya müzikleri dinlenirdi evimizde. Türkülerin ise ayrı bir yeri vardı. Kendimi bildim bileli türküler dinlerim. Ufak bir çocukken elime saç fırçasını alıp “Maden Dağı Dumandır” türküsünü çığırmamı hala taklit eder büyüklerim. Ses kayıtlarımız bile duruyor bir yerlerde. Komşumuz resim öğretmeni İbrahim Amca’nın naif bağlamasına az eşlik etmemişizdir. Özellikle Babamın terzihanesinde çalan TRT radyosunda ne çok türkü dinlemişizdir. Babam bu türkülerin çoğunun yöresini hemen söylerdi. Bu kadar türküyü yöreleriyle bilmesine şaşırdım. İşte o zamanlarda Türk Halk müziğinin en büyük kahramanı Sarısözen ismiyle de Babam sayesinde tanışmıştım.
56 yıl önce bugün 4 Ocak 1963 tarihinde kaybettiğimiz, Türk Halk Müziğinin gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden birisi olan Muzaffer Sarısözen’i anmak ve tanıtmak için sizlerden birazcık zamanınızı rica edeceğim.
1899 yılında Sivas’ta doğup öğrenimini burada devam ettiren üstat, 1925’te İstanbul Konservatuarı’nı bitirir. Sonrasında müzik ve Türkçe Öğretmenliği yapar. Kendi memleketinde Milli Eğitim Müdürü olur.
1930’lu yıllarda Macar Kompozitör Bela Bartok’un folklorik araştırmalarına, Ahmet Adnan Saygun’la birlikte büyük destek olurlar. 1931 yılında Sivas’ta başlattıkları halk müziği şenliklerine Aşık Veysel’i davet eder ve o tarihten sonra Veysel’i bütün Türkiye tanır.
1937’de Ankara Devlet Konservatuarında hocalığa başlar. Ahmet Kutsi Tecer’in teşvikiyle Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Necil Kazım Akses ve teknisyen Arif Etikan'dan oluşan grupla ellerinde kayır cihazları Sivas’a gidip derlemeler yaparlar. Ondan sonraki yıllarda Diyarbakır, Tokat, Amasya, Samsun, Ordu, Giresun , Gaziantep, Malatya, Trabzon, Elazığ, Tunceli, Bingöl,Muş, Ankara, Çankırı, Yozgat, Kırşehir, Kastamonu, İçel, Antakya, Antalya, afyon, Çanakkale, Bursa, Tekirdağ, Sinop Zonguldak, Bilecik, Eskişehir, Van, Kars, Çorum, Ağrı, İzmit, İzmir, Siirt, Mardin, Bitlis ve Urfa’da ve daha pek çok yörede, her birinde aylarca kalıp derlemeler yapar. Binlerce türküyü notaya ve güfteye döker, ölümsüzleştirir.
TRT Ankara Radyosu Karşısındaki heykeli
1947’de 3 erkek ve 3 kadından oluşan TRT Yurttan Sesler korosunu kurar. Bildiğimiz pek çok türkücü hep bu koroda abi ve ablalarına sandalye taşıyarak, mikrofon tutarak yetişirler.
Evlenmeye bile çok geç vakit bulur. 51 yaşındayken evlendiği kendisinden çok genç yaşta olan öğrencisi, Neriman Altındağ ile bir çocukları olur ama birkaç yıl sonra ayrılırlar. İşi, aşkının önüne geçer. Neriman Altındağ ( TRT Kadınlar korosunun da kurucusudur) daha sonra yine Muzaffer Hoca’nın bir öğrencisi olan ve Hoca’dan sonra en çok türkü derleyen sanatçılardan birisi olan Nida Tüfekçi ile evlenir. Bu hikaye belki ileride filme bile çekilir.
Cumhuriyet Döneminin idealist bir öğretmeni ve sanatçısı olan Sarısözen, renkli bir kişiliktir. Gittiği yerlerden oğlu Memil’e gazete şeklinde mektuplar yazar.
Muzaffer Sarısözen hayatını Türk folklörüne ve halk edebiyatına adamış birisi. Türküler denizinin en büyük feneri diyebiliriz. Gün yüzüne çıkarıp derlediği o kadar çok meşhur türkü var ki, dinledikçe kendisine minnettarlığımız artıyor. Yetiştirdiği sanatçılar da cabası.
Denizcilik forumunda deniz dışı çok yazdın diyebilirsiniz. Deniz isterseniz onu da siz Sarısözen türkülerinde kendiniz bulun.
Türküleri saymakla bitmez. Aşağıdaki linke baktığınızda “Bunu da mı o derlemiş?” diyeceğiniz onlarca meşhur türküyü bulacaksınız.
http://www.turkuler.com/nota/biyografi.asp?harf=Muzaffer Sarısözen&id=&s=0
4 Bölümlük Sarısözen Belgeseli için Youtube linki de aşağıdadır.
https://www.youtube.com/watch?v=1Owap3tQCO0&list=PLmZQ0jE5Bcf5Jw1-aM1ev9LhXsBGTc35H