Teknede vakit geçirmeyi sevdiğimiz için yemek yapıp yemesini de çok seviyoruz. Son zamanlarda teknenin fırınını da kullanmaya başladık. Çünkü daha önce fırının tepsisi yoktu. Geçenlerde İkedan tam da fırınımıza göre bir fırın tepsisi bulduk. 38x25x5cm bir tepsi. Önce gözümüze küçük gelmişti ama sonra ideal boyut olduğunu gördük. Fırınımız gazlı sistemle ısıtıyor. Tabandaki iki adet brülör, taban sacı vasıtasıyla ısıyı içeri iletiyor. İki hafta önce Ece’yle ikimize yetecek 600 gr bir çupra aldık. Pulları temizletip üstüne çizikler attırdık. Tepsinin dibine patates ve soğanları halka halka kesip yeşil biberlerle birlikte yerleştirdik. Balığın içine defne yaprağı ve çekilmemiş tane karabiberleri dizdik. Sırtındaki çiziklere sürmek için yarım domatesin rendesi ve zeytinyağı karışımı bir sos hazırladık. En üste de ince doğranmış bir kaç dilim limonla birlikte sonunda fırına emanet ettik. Fırını ilk kullanışımız olduğu için gaz ayarını yüzde yüz yerine yaklaşık ¾ seviyesinde açtık. Tam bir saat sonra balık pişmişti. Gazlı fırında içerde nem olduğu için balık görüntüsel olarak pişmiş gibi durmuyordu. Üstünün az da olsa kızarmış gibi görüneceğini tahmin etmiştik. Fakat pişirme harika olmuştu. Özellikle altta kalan patates soğanlar çok lezzetliydi. Balığı tava ya da ızgara sevdiğimiz için evde fırın balık yapma alışkanlığımız yok. Ama deniz ortamında çok lezzetli geldi.
Geçtiğimiz hafta sonu da misafirimiz olacağı için yine fırını kullanalım istedik. Evde sürekli yaptığımız fırın torbasında kuzu tandır yemeğini burada da deneyelim dedik. Kasapta kemiğinden sıyrılmış kuzu kolu 6-7 parçaya böldürdük. Bir kapın içinde yarım çay bardağı zeytinyağı, bir tatlı kaşığı balzamik sirke, karabiber, kekik, kırmız toz biber ve kendini ele vermeyecek kadar biberiyeyi karıştırıp ikiye böldük. Kuzu etlerini hazırladığımız sosa iyice bulayarak fırın torbasına koyduk. Kuzu kolun yağlarını mümkün olduğunca ayıklatmıştık. Bu yağları da lezzet vermesi için fırın torbasına koyduk. Sosumuzun kalanına da çok büyük doğranmış patates ve biberleri buladık. Onları da ayrı bir fırın torbasına koyduk. Her iki torbayı kapatıp bağladık. Torbaları fırın tepsimize yerleştirip içinde çok basınç oluşmasın diye üstlerinden iğne delikleri açtık. Tepsiyi fırına verdik ve bu sefer brülörü tam gaz çalıştırdık. Yetmiş beş dakika sonra fırını açıp torbanın üstünü makasla açıp on beş dakika da bu şekilde pişirdikten sonra. Leziz bulgur pilavı ve çoban salatayla birlikte servis ettik. Etin pişmemesinden korktuğumuz için süreyi uzun tuttuk. Ama lokum gibi yumuşak olduğunu görünce sevindik. Belki 5-10 dakika fazla pişirmiş olabiliriz. Fırında sıcaklık sensörü olmadığı için göz kararı pişirim oldu. Önümüzdeki hafta fırına bir sensör ve gösterge ayarlayacağım. Ama iki deneyim sonrası fırının 160-180C gibi bir maksimum sıcaklık seviyesi olduğunu düşünüyoruz.
Gelecek program pizza denemesi olacak. Onu da burda paylaşırız. Sizden gelecek tarifleri de denemekten memnun oluruz.
Yaşamak için yemektense, yemek için yaşayan herkesi aşımızı paylaşmaya Andromeda’ya bekleriz.