Kendi cinsine bile hıyanet eden, kadın olamayan "bayanlar"
Tan Kaan Reisin bu tespiti belki de dünya tarihinin yazılmasında en önemli etken. Kadınlar arası çekişmeler ülkelerin bile kaderini etkilemiş, değiştirmiş. Beyni erkek beynine göre daha organize çalışabilen kadın, bugün de kadını anlamaya çalışmıyor, dinlemiyor. Kadın, kadına arka çıkmıyor. Belki de içten içe kendi çektiği için diğer kadınların da sıkıntı çekmesini isteyerek, kendi sahip olamadıklarına başka kadınların da sahip olmasını engellemeye çalışıyor. Bu da kadınların kendi kendilerini bir girdabın içine çekmesiyle, kendi kafeslerini örmesiyle sonuçlanırken ataerkil toplum yapısını güçlendirip kadını zayıflatıyor.
Dehşet içinde okuduğumuz, izlediğimiz haberlerde mağdur olan kadını suçlayıcı açıklamalar yapan zihniyetin en yakınındaki annesi, karısı, kızı bu açıklamalara nasıl izin verir, nasıl göz yumar? Yakınındaki kadınlardan ciddi bir tepki alan erkek bu kadar rahat açıklamalar yapabilir mi? Peki bu kadınlar ses çıkarmazsa bu açıklamalardan cesaret alanların suçuna ortak olmaz mı? Kadınların birlikte omuz omuza mücadelesi töre cinayetlerini de çocuk yaşta evliliği de tecavüzleri de engelleyecektir. Kendi ayakları üzerinde duran, üreten, emekçi ve bunların yanında empati kurabilen bir kadın profilinin güçlenmesi; çıkar kavgalarını, savaşları tarihe gömecektir.
New York’ta 1857 yılında hayatını kaybedenlerin 8 Martta anılması, bu acı olayın unutulmaması, bundan dersler çıkartılması çok önemli. Fakat bu günü Kadın günü olarak kutlamak istemiyorum. Kadın olarak haklarımın hatırlatılması, destek verilmesi, biz sizi anlıyoruz nidaları… Buna gerek kalmamalı. Kadın olarak toplumun yüzde ellisi isek diğer yüzde ellisi kadar hakkımız var. Böyle ayrıcalıklı bir kutlama tam tersine acizlik hissi veriyor. Bu yıl da 8 Martta görevimizi yaptık denilmemeli. Eşitsizlik, adaletsizlik karşısında sürekli bir mücadele olmalı.
Kadınların eve kapatılmaya, haklarının hızla ellerinden alınmaya çalışıldığı günümüz Türkiye’sinde en acı olanı da önemli bir kadın nüfusunun bilinçsizce bu amaca destek vermesi.
Bugün bunları yazabiliyorsam elbette Mustafa Kemal Atatürk sayesindedir. Kadına birçok Avrupa ülkesinden bile önce seçme seçilme hakkı veren Atatürk, sağlam bir toplumun temellerinin atılmasında kadının önemini daha o zaman anlamıştı. Gerçekten de bir ülkenin geri kalmasını, üçüncü sınıf ülke durumuna düşmesini sağlamak için sadece kadınlarının çağ dışı kalmasını sağlamak yeterlidir. Gerisi kendiliğinden gelecektir.