“Kuyunun dibindeki kurbağa için gökyüzünün genişliği kuyunun çapından ibarettir”
Anonim.
Bu anımın denizle yeni tanışan tüm amatör denizcilerin okumasının yararlı olacağını düşünüyorum. Teknem, kızımın adını verdiğim S/Y Gurur Deniz’i (1990 Catalina 36) Ekim 2014’te aldım, Mayıs 2015’teki 4 günlük eğitim seyrimize kadar da denize çıkmadım.
Haziran 2015 başında hocam ile yaptığımız 3 günlük seyir sonunda kendimi solo yelken yapmaya hazır hissediyordum*. 16 Haziran 2015 günü Marmaris Yacht Marina’dan 16 yaşındaki kızım ile birlikte nihai hedef Orhaniye olacak şekilde çıktık. 15-20 knot civarında Batı rüzgarı ile full arma Turunç’u geçtikten sonra Kumlubük önünde bir sağanak bizi iyice yatırıp spin attırdı. Hemen telefonla hocamı aradım. “Broş yemişsin ağabey, yelken alanını daralt” dedi*.
%155 Cenoamın sonsuz halatlı förling sistemi olduğu için ona camadan vurmak yerine ana yelkeni kapatmayı tercih ettim. Kızım ona daha önce bu tür teknelerin alabora olmayacağını söylediğim için korkmamıştı, yola devam ettik.Kadırga Burnu’nu geçince rüzgar kafadan gelecekti, bu nedenle rüzgarı 60 derecelik bir açıyla sancaktan alıp o arada yapmam gereken telekonferans bitinceye kadar açılmaya karar verdim. Sancak bordadan aldığımız kaba dalgalar vardı ama yelken sayesinde çok az sallanıyorduk.
Görüşmem bitinceye kadar bir buçuk iki saat kadar açıldık. Artık tramola atma ve Murphy’nin iş başına geçme zamanı gelmişti. Tam tramola için dönerken botumuzun iyi bağlamamış olduğum halatının çözüldüğünü ve tekneden ayrıldığını farkettim*. O rüzgarda anında ıskotaları boşaltarak botu almak için motoru çalıştırdım. İlk anda garip bir ses çıkartan motor çalışmadı. Yelken boşlandığı için, o dalgada tekne, içeride hiçbir şey ayakta kalmayacak* çekilde sallanmaya başladı. Bot gidiyor, yelken boşta, motor çalışmıyordu. Ceviz kabuğu gibi de sallanıyorduk. Hocamı aradım. Aküler sağlamdı. Bana halatları kontrol etmemi söyledi. Evet bir gün önce başka bir amaçla kropi bağını açtığım ama yenilemediğim* iskele cenoa ıskotası suya girip, boşta bırakmadığım* motora dolanmıştı.
Kadırga’nın epey açığında kaba dalgalı ve rüzgarlı suda yelkensiz ve motorsuzduk. Hocam, motora dolanan ıskotayı suya atıp yeni bir taneyi donatmamı ve yelkenle artık iyice uzaklaşmış ama kızımın takibinde olan botu almamı söyledi. Iskota ile uğraşırken yelken hareketi ile halatın gözüme çarpması yüzünden arkasında ipi olmayan* gözlüğüm tekneden sekerek suya düştü.
Bir süre sonra yelkenle botun önünü keserek 3-4 denemede botun halatını kakıçla yakaladım. Şimdi sadece yelken ile sağ salim, karaya yakın bir yere ulaşmaya kalmıştı iş. Tabi Batı rüzgarı devam etse geldiğim gibi geri dönmek, Marmaris’e yakın bir koya demirlemek kolay olacaktı. Fakat rüzgar da Kuzey’e dönmüştü. Sürekli telefon trafiği içerisinde hocam, Marmaris’e geri dönmemi istiyordu, ben ise Çiftlik Koyu’nu düşünüyordum. Hocamın “Ağabey, birazdan rüzgar kesecek ve yol ortasında kalacaksın, Marmaris’e doğru git” lafı rotamızı Marmaris’e çevirmeye yetti. (Daha sonra bunu biz Marmaris’e doğru giderken belki birisinden yardım alabiliriz diye söylediğini öğrendim) Ama gidemiyorduk ki.
Etrafta da hiçbir tekne görünmüyordu. Hava kararmaya başladı, elimdeki cep telefonunda Navionix Kadırga feneri referans, kaç tramola attık bilemiyorum. Hedef artık Kadırga Koyu idi. Tam hedefe doğru gidiyorum zannederken şiddetli rüzgar bizi açığa atıyordu. Bir keresinde tam koyun ağzında rüzgarsız kaldık. Hemen bota motor bağlayıp çalıştırmaya ve tekneyi çekmeye çalıştım ama o motoru da çalıştıramadım. Çünkü ilk seyirlerimde hiç motoru kullanmamıştık ve nasıl çalıştığını bilmiyordum*. Tabi rüzgar bizi yine attı. Bu kez Yıldız adasına doğru iyice yanaşıp, rüzgarı sancak kıç omuzluktan alarak Kadırga Koyu’nun girişindeki kayalıkları navigasyon aletinden çok iyi kontrol edip koya girdim. Gördüğüm iki demir fenerinin arasını nişanlayıp 20 mt’yi gördüğüm anda yelkeni boşladım, ırgata adeta uçtum, kavaletayı boşlayıp ne kadar zincirim varsa (70 mt) saldım. Şükür rüzgar durmamıştı.
Tekne rüzgarla kaydı, döndü ve sabitlendi. Sanırım orada 5 dk kadar öylece kaldım. Sonra havuzluğa döndüm, bir bira açtım, bir puro yaktım ve neler öğrendiğimi gözden geçirdim. Eldiven giymediğim için bütün parmaklarım patlamış, dizimin altında vurmadığım yerim kalmamıştı. Tarih ise 17 Haziran 2015, saat 00:30 olmuştu.Kızım mı? Muhteşem bir şekilde hiçbir korku ve panik hali göstermedi. Ertesi gün, dalış eğitmeni bendeniz, tüpüm boş olduğu* için çok uzun uğraşılar sonucu maske şnorkel ile halatı pervaneden kurtarabildim.
Yüce UYANIK (S/Y Gurur Deniz)
Not: Basit gibi görünüp aslında çok önemli neticeler verebilecek hatalarımı * ile işaretledim.