Sonun başlangıcı, evet iddialı bir söylem ama acaba mı? da dedirtmiyor, değil doğrusu.
Üst üste bir kaç kaynaktan Kuzey kutbunun "ölüyoooruummm" diye bağırdığına dair makaleler ve bilimsel araştırmalar denk geldi, elime geçenleri okudum. Bu tür çalışmalar yeni değil elbet her sene çıkar ama bu sefer ki sonuçlarda hepsinin de ortak noktası bugüne kadar "gelecekte" dediğimiz geleceğin aslında o kadar da uzağı işaret etmediği, bahsedilen "geleceğin" şu anki şartların, bırakın ağırlaşmasını, hiç değişmese dahi dünyamızın tolere edebileceği eşiği çoktan aşmış olduğu ve 2030-2035 yılları arasında bir yaz günü son nefesini vereceği yönünde hem fikirler.
Anladığım kadarı ile buna nasıl karar vermişler, anlatmaya çalışacağım ;
Malumunuz, 23 Eylülden itibaren Kuzey kutbu güneşi "batırdı", 6 aylık kış ve dolayısı ile "gece"si başladı. Bunun anlamı da batmamış gibi yapan güneş ışınlarının hiç bir işe yaramadığı ve kuzey kutbunun yaz aylarında eriyen buzulları tekrar yerine koymaya ve buz miktarının giderek artmaya başlaması, gerekirdi. Gerekirdi diyorum çünkü böyle olmadı. Bilim insanlarının şu an için açıklayamadıkları bir şey oldu, Ekim ayında. Bir anda deniz buzu büyümesi önce hızla yavaşladı ve tamamen durdu. Ne olduğunu anlamaya çalışırlarken zaten yazdan kalan buzullarda erimeye başladılar.
Tahmin üzerine kurulu en iyi projeksiyonlarda, okyanuslardaki ve havadaki hızla artan ısınma , kutup bölgesinde hızlı bir şekilde büyümesi gereken dönemi terse çevirdi ve erimeye başlamasına sebep oldu.
İklimin normalin çok dışında seyrettiği ve beklentilerin boşa çıktığı ve kayıtlarda en sıcak yazların görülmeye başlamasının beklenen senaryoyu hızla sahneye konduğu yönünde.
Bu olayları yakından izleyen Amerikan Ulusal Buz ve Kar Veri Merkezi, 2015 yılında da Ekim ayının sonlarında Eylül ayı sıcaklıklarının görülmesi üzerine, Doğu Amerika büyüklüğünde bir buzul alanının yok olduğunu ve bu olayın kutup bölgesinin 2.23 derece mevsim normallerinin üzerinde ısı artışına sebep olduğunu, bunun da buzulların güneş görmemesine rağmen erimeye devam ettiği anlamına geliyor.
Bilirsiniz ki kutup bölgesi son derece hassas bir dengeye sahip, 2.23 derecelik bir artış o dengeye ciddi hasar vermesine sebep olabiliyor. O bölgede sürekli araştırma yapan üniversitelerin araştırma görevlileri, veri tabanına göre son 68 yıllık istatistikleri altüst etmiş durumda.
Tam bir sirkülasyon içinde giriliyor, sıcak hava sıcak su demek, dünyanın diğer bölgelerinde hava ısınıyor, dolayısı ile sular ısınıyor, akıntılarla kutup bölgesine geliyor, sıcak su buhar oluşturuyor, buzulları bir taraftan eritirken bir taraftan havayı da ısıtıyor, buda süreci hızlandırıyor.
Kuzey kutbunun kendine has özelliklerinden biri buzul tabakasının çok eski olması ama 1980 li yıllardan beri hızla erimeye başlayan veri aynı hızda geçtiğimiz kış dönemlerine donan buzulla genç buzullar oluşmasına sebep oldu ve bu iklim şartlarına eski buzullar kadar dayanamadıkları içinde çok daha hızlı eriyorlar. aynı durum Güney kutbundan da görülmeye başlamış durumda.
Atmosfer bilimcilere göre, tropik iklimlerde görülen hızlı değişikler sonucunda, belli bir dalgalanma oluşuyor. Bu dalgalanma, havanın ekim ayında ısınmasına ve doğu bölgelerden kuzey doğu asya'ya doğru hareket ediyor. Bu sıcak hava dalgası dönerek Bering boğazı aracılığı ile kutuplara vardığını, buna benzer başka bir dalgalanmanın ise kuzey atlantik üzerinden direk kutup bölgesinde etkili olduğu yönünde.
Bu iki dalgalanma ve yukarıda yazdığım gibi erime sonucu oluşan buharlaşma başka bir kısır dögüyü tetikliyor çünkü sera gazı etkisi ile havayı aynı bölgede hapsediyor, bu da tahmin edeceğiniz üzerine daha da hızlanmasına sebep oluyor.
Bu durumların ilginç sonuçları olabileceği de düşünülüyor. Örneğin, eriyen ama yeterince ısınmamış olan yüksek miktarda ki suyun atlantik okyanusuna hızlı bir şekilde karışması, gulf stream akıntılarına etkisi, bölge basıncının hareket ederek kutuptan kuzey yarım küreye hareket ederek, yakın geçmişte görülmeyen kış mevsimlerinin yaşanması, ve yine basınç değişimi ile alışık olunmayan bölgelerde kasırgaların görülmesi, ısınma etkisiyle yanardağların harekete geçmesi gibi daha farklı ama 5 yıl sonraki projeksiyona bırakılan sonuçlarda konuşuluyor.
Elbette önümüzde ki 5 yıl içerisinde ki kuzey kutup davranışı herşeyi çok daha net bir şekilde önümüze koyacak.
İnsanoğlu zaten her şeyi mahvetti, sanırım özel bir cehenneme gitmesine gerek yok zaten kendi cehennemini kendisi yaratıyor. Bunun en güzel örneği yakın zamanda gerçekleşti. Malum Küresel ısınma ile ilgili dünya devletleri bir takım anlaşmalar imzaladılar. Bu iyi bir şeymiş gibi görülse de, son Paris konferansında dünyayı sadece 1 derecenin değiştirebileceği bilinirken alınan karara göre 2 dereceye kadar sera gazı salınımına izin verilmesi yönünde idi. Bugüne kadar bu tür anlaşmalar imza atmayan ama lütfedip anlaşmaya varan Amerika ise Trump ile beraber “iklim saçmalığı” beyanı ve bu anlaşmadan imzasının geri çekeceğini söylemesi olay oldu.
Bu yazıyı hazırlarken dikkatimi çeken iki şey oldu. Birisi gelişmiş dediğimiz ama aslında sadece kendini düşünün ülkelerin her bir şey için, "merkezleri" olduğu ve üniversitelerinin kutup bölgeleri dahil sürekli "araştırma" içinde oldukları. Diğer dikkatimi çeken şey ise, bugüne kadar konuşulan bu tarz senaryolar için hep önümüzde ki 100 yıl, yarım asır sonra, biz görmeyeceğiz ama torunlarımız filan derdik. Artık projeksiyonlar 5-25 yıl aralığına kadar düştü. Yani muhtemelen bizlerde görecek ve yaşayacağız.
Bu arada dünyada gidecek bir yer aranıyor ya hep, son buzul çağında dünyada tek yaşanabilir nokta olarak Bolu dağları kaldığı, yaşamın buradan tekrar filizlendiği söylenir. Aklınızda bulunsun.
Son olarak, Danimarka Meteoroloji Enstitüsünün hazırlamış olduğu kuzey kutbu veri görsellerini de sizlerle paylaşıyorum.
Cehenneme Hoş geldiniz.