Efendim hep seyir yelken filan anlatacak değiliz elbet. Aslında en ilginç yazılacak malzeme biz yelkencilerde var.
Geçen yil planlayıp da pandemiden dolayı gerçekleştiremediğimz Kıbrıs seyri her yönü ile muhteşemdi. Kemer gurubunun rallisine denk gelmek ayrı bir şans oldu benim için. İsimlerini sosyal medyadan bildiğim ancak tanışamadığım denizciler ile tanışma fırsatı yakaladım.
2021 Ekim ayının hemen başında , Cuma günü Les Ambassadors marinaya gece saat 11.30 gibi bağlandım. 14 saatlik Gazipaşa Girne yolculuğu sonrası yorgunum. Tüm gümrük işlemleri merkez limanda hallediliyor ve sonrasında sizi marinaya yolluyorlar. Gerçekten çok sıkıntılı bir dururm. Ancak Marina yetkilisi Karahan bey sayesinde bu bölümü kolaylıkla halledebildik. Üsteilik Karahan bir de beni bot ile denizden de karşıladı. Meğer hemen ileride büyük bir yelkenlide muhabbet ediyorlarmış. Beni de davet etti.
Çok yorgun olduğumu bahane ettiysem de ısrar edince ayıp olacağını düşünüp teklifi kabul ettim. Tekne sahibinin ismini gerçekten hatırlamıyorum. Kemer gurubundan da kimseler var ama ben hiç kimse ile şahsen tanışmamıştım. Tekne sahibi hali vakti yerinde , orta yaşlarda , yakışıklı ve son derece kibar bir adam.
Sanırım teknede 7-8 kişiyiz. rakı içiliyor ancak meze çok az ya da öncesinde bitmiş. Tekne sahibi bana da rakı ikram etti. Ancak sofrada mezelik neredeyse hiç bir şey yok. BUnun üzerine tekne sahibi kendi yaptığı barbunya pilakiyi getirmeye gitti. Bu sırada da yaptığı pilakiyi övüp duruyor. Son derece hizjyen ve sağlıklı koşullarda yapılmış bir plaki. Gel gelelim yenecek gibi değil. Zira hiç tuz yok. Gayri ihtiyari tuz istedim. O da ne!
teknede tuz yokmuş . Neden ? diye sorduğumda aldığım yanıt hayli ilgimçti. " ben tuza karşıyım efendim. Yemeklerimde asla tuz kullanmam"
Eh ne yapalım, misafir umduğunu değil, bulduğunu yer hesabı ben de tuzsuz plaki ile rakı içiyorum. Başka hiç bir şey kalmamış sofrada. Benden önce de hayli içilmiş anlaşılan ki derin mevzukar konuşuluyor.
Tekne sahibi romantik adam. İki kere boşanmış ancak hala hayallerindeki kadını arıyormuş. Bu yüzden deniz kazan dostumuz kepçe geziyormuş aradığı aşkı bulmak için. Dedim ya romantik adam. Ancak umutsuzdu. Şimdiye kadar istediği deniz kızını bulamamış olması onu üzmüş belli. Melankolik bir ortam var.
Konu buradan açılınca diğer yelkenci arkadaşlar da dökülmeye başladılar. Hiçkimse Marmara'nın kaybolan Lüferi hesabı bir türlü aradıkları deniz kızını bulamamışlar. Buldum sanmışlar ama olmamış. Aralarında beşinci kez evlenme hazırlığında olan bile vardı valla. Hani öyle bir ortam varki aralarında iki evlilikle en kıdemsiz ben geliyorum .
Haliyle konu ağırlaştı. eski evlilikler filan derken ben rakı ile birlikte tuzsuz mussuz plakiyi gömmüşüm. Sofrada meze niyetine kuru ekmek dahi yok. Rakı da bitti. Ama dedim ya tekne sahibi kibar adam. Rakı bittikçe dolduruyor. Son sefer baktı ki plaki bitmiş durun dedi size bir sürprizim daha var. Kamaranın içinde kayboldu ve daha ben ulen tuzsuz plakiyi yedik daha ne sürpriz olabilir ki diye düşünürken dostumuz bir tabak turşu ile gelmez mi. Yahu kaptanım sen hani tuza karşıydın? Neyse buna da razıyız artık. Plakiyi kendi yapmış ya . Acaba dedim içimden turşuyu da kendisi mi yaptı. Kaptan duymuş gibi demez mi " anneciğimin turşusu "
Ama bunu öyle bir naif şekilde de söylüyor ki anlatamam. Sesi de inceliyor ama aynı zamanda volümü de artıyor. " Aneciiiimiinnnn turşusu " gibi bir ses çıkıyor dostumuzdan. Bir yandan da ikram sürüyor. Diğer dostlar da rakının yanına meze bulmuş olmanın hevesi ile tadıyorlar. Her seferinde aynı cümle tekrarlanıyor.
"Aneciiimin turşusu buyrun lütfen"
Bu arada turşu gayet güzel ama normal turşu işte. Tuzlu yani. Yahu hani tuza karşıydık biz? Neyse efendim.
Bu ikram kısmı bitince ben ciddi bir ses tonu ile söz istedim. Kafam zaten bi dünya yorgunluktan da bitik vaziyetteyim. Ama bu hal öyle sanıyorum ki bana daha bir ağır abi havası mı veriyor ne ya da ben kendimi öyle hayal ediyorum. Amacım sadece iki evlilik yapmış çömez kıdemsiz yelkenci kimliğimden kurtulmak. Öyle bir konuşacağım ki kıdemli amiraller vay be diyecekler adam rütbesiz filan ama işi biliyor.
Ben öyle ciddi ciddi söz isteyince millet ne diyeceğim diye sessizleşti. " Kaptan" dedim. "Ben senin sorununun kaynağını buldum. Diğerlerini bilemem ama tavsiyemi dinlersen sen paçayı kurtarır istediğin deniz kızına kesin kavuşursun."
Bu sefer kelli felli adamlar da pür dikkat kesildiler. Ben de anın keyfini çıkardım önce. Herkes turşunun salatalık olanının yemiş. Biber kalmış sadece. Olsun ne gam. Biber turşusunu ağzıma attım. Üzerine de kalan tek yudumluk rakıyı bir dikişte içim. İğrenç oldu gerçekten. Ekşimiş suratımla sakallarımı elimin tersi ile silip konuşmaya başladım.
-Kaptan sen istediğin deniz kızını bulduğunu sanıyorsun ama her şey son anda berbat oluyor doğru mu?
-Evet aynen öyle oluyor ! nasıl da bildin?
-tamam boş ver şimdi. Yakışıklı, kibar, hali vakti yerinde adamsın doğru mu?
-eee evet..
- Tamam şimdi kızma ama şöyle yapacaksın. Tanıştığın hatuna aneciiiiinden bahsetmeyeceksin. Hatta O 'nun yaptığı şeylerden asla ikram etmeyeceksin. Yani böyle bu yaşa geldiğin halde anneci bir görüntü vermeyeceksin. Yahu ben bile şimdi aşağıdan annen elinde turşu ile gelecek diye gerildim valla. Kadıncağız burada değil gerçi ama burada gibi sanki.
Bütün tekne kaptan dahil kafalarda iyi hayli gülmüştük bu aneciiiiim konusuna o gece. Yani demem o ki dostlar zaten çoktan aradığınız deniz kızını buldu iseniz ne ala. Yok hala arıyor öyle dörde beşe gidiyorsanız tavsiyem rahmetli de olsa öyle çok aneciiiinizden bahsetmeyiniz derim ben.
via böyle.