Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Gelenekselleşmiş konulara eşitlikçi yaklaşım.

  • *
  • İleti: 3573
Mr. Wather Helm konusunda kasırga isimlerinin kadın olması ya da benzer yaklaşımlar ile ilgili görüşler ortaya konuldu. Bu konuda benim de kızımdan öğrendiğim eşitlikçi yaklaşım akımı var. Odea Bank bu yaklaşımı önemseyip bir proje geliştirmiş.  Kızım da müziğini ve seslendirmesini yapmış. Şöyle ki ;


Masallara ulaşmak için ise link şöyle

https://www.odeabank.com.tr/esit-masallar

Kızımın (Nova Norda ) müziğini hazırladığı ve masalları okuduğunu söylemek istiyorum bu arada. Bir baba olarak gururlanıyor insan açıkçası. Üstelik bunu radyoda müzik dinlerken bir reklam araya giriyor ve birde bakıyorsunuz ki bu ses hiç de yabancı değil. Kızınızın sesi. İnsanın her nasıl oluyorsa arabanın klimasından filan herhalde gözüne toz kaçıveriyor böyle anlarda. Neyse konumuz bu değil elbette.

Masalları değiştirmişler. Rapunzel bir prens beklemiyor. Kırmızı Başlıklı Kız masalındaki kurt artık kötü değil mesela. dinlerseniz beğenirsiniz diye düşünüyorum. Kurt çok acıktığı için böyle davrandığını üzülerek anlatıyor. Kırmızı başlıklı kız "keşke ilk karşılaştığımızda söyleseydin " diye paylaşımcı bir yaklaşım sergiliyor.

Bu yaklaşımın bir önemli özelliği bir kesim, ırk, cins için değil tümüne karşı eşitlikçi bir yaklaşımda ısrar ediyor olması. Bu açıdan bakıldığında sadece kadınların değil erkekler için de benzer yaklaşımların sergilenmemesi gerektiği söylenebilir.

Çocuklara eşitlikçi masallar bu açıdan çok iyi bir uygulama. Her cins için eşitlikçi olmayan Bu yaklaşım aslında çocuklara anlatılan masllardan başladığını çok iyi görmüşler açıkçası. Dediğim gibi sadece kadınlar için değil erkekler, farklı ırklar ve elbette hayvanlar için de eşitlikçi yaklaşıma ihtiyaç var. Birini diğerinin önüne koymadan üstelik. 

Bir detay da şu. Problem söylemde değil eylemde. Hal böyle olunca eylemleri düzeltmek daha bir önemli oluyor. Yine güzel bir örnek olarak vereyim. Kırmızı Başlıklı Kız masalında Kurt büyükanneyi yutmuyor. Kırmızı başlıklı Kız kurdun karnını yarmıyor. Kurt büyük anneyi yutmak yerine odaya saklıyor gibi.

Erkekler ile ilgili bir başka eşitlikçi olmayan örnek ise şu olabilir mesela.

Saçı olmayan erkeklere " kel kafa " denmesi de bence doğru bir yaklaşım değil. Kimi (Özgür ) gibi arkadaşlar bu şeklide eşitlikçi olmayan bir yaklaşıma maruz kalıyorlar açıkçası. :)
 








  • IP logged
« Son Düzenleme: 17 Aralık 2020, 23:03:15 Gönderen: Ersin Böke »

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Harika proje!
Emek verenleri tebrik ediyorum.

Eşitsizlik her yerde.
Erkek kadından, okumuş cahilden, batılı doğuludan, insan hayvandan üstün görüyor kendini.
Kimse benim ne farkım var hor gördüğümden diye yüzleş(e)miyor kendiyle.

Tüm dünyanın derdi, kolay değil eşitlik.

Kel olmak benim için sorun değil ama saçlılar tarafından hor görülmek, espri konusu olarak ötekileştirilmek hoş değil elbet. Basit bir konu olduğu için bunun için ben mücadele etmem, kimseye müdahale etmem ama böyle (eksik, çirkin, farklı) düşünenin içinde kötü veya yanlış bir taraf olduğunu düşünebilirim.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 18 Aralık 2020, 00:29:53 Gönderen: Özgür Ökten »
><(((º>

  • *
  • İleti: 492
Ersin harika bir çalişma,
Kızını tebrik ediyorum Facebook ta paylaştım.
  • IP logged
Saygı, Sevgi ve Selametle. Netsel Marina - Marmaris Dimple Y/Y

  • *
  • İleti: 938
Eşitlik...

Tanımını yapamadığım çerçevesini çizemediğim şeyler üzerine söz söylemeye çalışmak o kadar zor ki benim için. 10 defa cümle yazdım sildim bunu yazmaya çalışırken. Yine de koherant birşey çıkmayacak yani biliyorum. Çünkü insan kültürünün her ögesi gibi "inşa edilmiş" bir kavram bu...

Natüralist tarafındayım bu tartışmanın tamamıyle... Kurt insanı yer. Buldu mu affetmez. Tabiatı odur... Kötülüğünden veya iyiliğinden yapmaz... Kurt budur...

Daha fazla yazsam "muhafazakarlıkla" veya geri kafalılıkla suçlanabileceğim bir tartışma bu, o yüzden derine girmeye gerek görmüyorum. ABD ve Avrupa'daki ülkelerde bile akademisyenlerin üzerine yazıp çizmeye tereddüt ettiği bir konu biyoloji- kültür çatışması...

Steven Pinker'ın Türkçe'ye de çevrilmiş "Boş Sayfa" kitabı ve "Better Angels of our Nature" iki şahane kaynak bu konuda...



  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

B

Burak Doneray

Erkekler doğuştan kazandıklarını sandıkları haklara üstünlüklere bağlandıkça bir kadının bir erkeği ona haksızlık yapmadan hakkederek  geçebileceğine daha başarılı olabileceğine inanmıyorlar .

Eşitlik sadece kadınların mücadele ederek alabilecekleri bir şey değil .Erkeklerin doğuştan sahip olduklarına inandıkları haklardan üstünlüklerden vazgeçmesi ve kadınların hakkederek haksızlık yapmadan kendilerini geçebileceğini daha başarılı olabileceğini kabul etmesi ile ancak bu eşitlik sağlanabilir. Bu tabiki benim savunduğum inandığım düşünce  doğru olmayabilir.

Binlerce satır yazılsa değişen ne olur bilmiyorum insan menfaatçi faydacı bir canlı tersi olsa kadınların yerinde erkekler olsa ne olurdu bize öğretilen ataerkil kurallar  onlara  öğretilseydi Aynı davranışları Kadınlarda erkeklere  yaparlarmıydı acaba ?

Hiç düşündünüzmü kadınlar erkeklere karşı nerdeyse hiç bir spor dalında yarıştırılmıyorlar. Sayfalarca yazılabilir bu konuda Ersin proje güzel duruyor gurur duydum kızınla .Umarım içeriklerde çocuklara bizlere yapıldığı gibi rol biçmiyorlardır.

Size iki örnek

19 Nisan 1967: Kuralları çiğneyen maratoncu, Kathrine Switzer

https://dunyalilar.org/kathrine-switzer-erkek-yarisinda-bir-kadin.html/

11 Ağustos 2019 : Fiona Kolbinger 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-49311062

Daha çok örnek var eşitlik her iki tarafında buna inanmasıyla kabul etmesiyle olur.İnsanlık bunu bir aşsın daha sırada ırkçılık var hiç düşündünüzmü ırkçılığa uğrayan taraf ırkçılık yapan taraftan hep daha yetenekli daha başarılı yada fiziksel olarak Sanatsal olarak daha üstün olan taraf olmuş tarihte .Irkçılık yapan taraf ise sadece gücü elinde bulunduran olmuş. Aborjinler,Amerika yerlileri,Yahudiler,Çingeneler,Afrikalılar.

İçim daraldı Allahtan deniz var yelken var kadın erkek ırk ayrımı yapmadan bizleri güzel güzel pataklıyor .İyi geceler.




  • IP logged
« Son Düzenleme: 18 Aralık 2020, 04:20:08 Gönderen: Burak Doneray »

  • *
  • İleti: 3573
Doğan hocam tam da bu anlatılmak istenmiş aslında. Kurt'un kötü olmadığı ve aç olduğu vurgulanıyor ve çocuklara empati yapmaları öğretiliyor.

Geçenlerde küçük kızım Türk edebiyatından da örnekler okusun diye Ömer Seyfettin 'in hikaye kitabını almıştım. Orada kan kardeşliği ile ilgili bir hikaye var. Çocuklar çakılarıyla kollarını kesip kan kardeşi oluyorlar. Tam bu satırlar geldiğinde kitabı kapattım. O dönem için belkide sıradan durumlar günümüzde artık çok farklı düşünülüyor.

Ben küçük kızımın yanında çakı taşımasını , kendisini çakı ile az da olsa kendini yaralayıp başka bir arkadaşı ile bu yaraları birbirine değdirmelerini istemem açıkçası.

Rapunzel'in bir beyaz atlı prens beklemeden kendi işini kendisinin hallediyor olması da bence çok hoş düşünülmüş.

Kurt elbette kurttur. Doğada bulunduğu vahşi hali ile. Anlatılmak istenen ise kurt doğası gereği vahşi ama biz kurda karşı vahşi olmamalıyız. Bunu çocuklarımıza anlatamadığımız durumlarda hayvan sevgisinden uzak, evcil hayvanlara çekinmeden zarar verebilen kişilikler ortaya çıkabiliyor. 

Bu çalışma tam da doğru bir yerden başlamış. Bir de genelde kurumlar sosyal sorumluluk projeleri yaparken genelde ticari yaklaşımlarından pek vazgeçmezler. Odeabank 'ın bu projesi gerçekten de ticari kuruluşların sosyal sorumluluk projelerine iyi bir örnek olmuş.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1541
  • Bilen bilir
 
   Kızının başarılarının devamını diliyorum. :)xx

   Kız babası olmak bir ayrıcalıktır diyerek pozitif ayrımcılık yapayım ben de. Hele torun sahibi olmak ve onları analarını emerken seyretmek. Gözlerindeki en temiz sevgi ve minnet ifadesini görmek. Bu son yazdığımı erkek babası yapamıyor maalesef. ;)
  • IP logged
DeDe

  • *
  • İleti: 938
Güzel cevaplar geldi o yüzden biraz daha yazayım.  :)

Yakın zamanda öğrendiğim bir kavram üzerinden örnek vereyim:

Dünyanın en yüksek ratingli yüz satranç oyuncusu arasında sadece 1 tane kadın var. Niye? Bu soru bilimsel olarak ilgimi çeken bir soruydu. Yakın zamana kadar da iki tür arasındaki biyolojik farklılıklardan kaynaklandığını düşünüyordum samimi olmak gerekirse. Ama yapılan bir araştırmanın sonuçlarını okudum, fikrim değişti. Aşağıdaki grafik durumu çok güzel özetliyor.



Kadın ve erkek oyuncuların ratinglerinin dağılımını gösteriyor grafik. Yatay eksen rating, dikey eksen o ratingdeki oyuncu sayısı... Hindistan'da yapılmış bir araştırma. Gösteriyor ki ortalamada kadınların erkeklerden daha kötü veya daha iyi oyuncu olduğunu söyleyemeyiz çünkü iki çan eğrisinin de ortalaması aynı konumda. Ee niye o zaman en iyi 100 oyuncu arasında kadınların sayısı daha az? Grafik onu çok güzel gösteriyor sağ tarafındaki taralı kısımda.

Cevap basit: Çünkü çok daha az sayıda kadın oynuyor bu oyunu. Dolayısıyla grafiğin neresinden kesit alırsanız alın, sayıları az görünecektir. Bu kavrama "katılım açığı" (participation gap) deniyor istatistikte.

Ancak olay benim için burada bitmiyor. Bu anlaşıldıktan sonra aklımda şu soru beliriyor: Niye daha az sayıda kadın iştirak ediyor satranca? Bir oyun bu sonuçta ve 2020 yılında yaşıyoruz. Yani sosyo-kültürel etkenler katılım açığını açıklamakta ne kadar etkili. Bunda biyolojik farkların hiç etkin olmadığını düşünmek benim için zor. Manyak gibi adrenalin salgıladığınız, oynarken hırs küpüne dönüştüğünüz bir savaş oyununa kadınların daha az ilgi göstermesinin gayet biyolojik bir açıklaması olabilir.

Bu konuda yapılmış oyun terorisi çalışmaları var. Uzlaşıp ödülü paylaşabileceğiniz veya hepsini almak üzere savaşabileceğiniz türden oyunlar üzerine yapılmış. İki erkek oynadığı zaman genelde ikisi de birbirini tehdit ediyor ve savaş çıkıyor. Bir kadın, bir erkek oynadığı zaman genelde erkek kadını hemcinsini tehdit ettiğinden iki misli daha fazla tehdit ediyor ve yine savaş çıkıyor. İki kadın oynadığı zaman genelde uzlaşma yoluna gidiyorlar.

Hep "genelde" kelimesini kullandığıma dikkat edin. Çünkü iki grubu (kadın-erkek, beyaz-zenci, Asyalı-Afrikalı, vs...) mukayese etmek benim için her zaman iki "çan eğrisini" mukayese etmek anlamına geliyor. Yukarıdaki grafik aşağıdaki gibi de çıkabilirdi mesela.



Hollandalılar ile Türklerin boy dağılımları olsun bu mesela. Ortalama farklı bu durumda gördüğünüz gibi, Hollandalılar ortalamada daha uzun boylu olabilirler ama kırmızı çizginin sağında ve solunda örtüşen çok büyük bir kısım var, Hollandalı'dan uzun boylu Türk de var milyonlarca yani, keza tersi de...

NBA'de oynayan zenci - beyaz oranının sadece "katılım açığı" ile açıklanabileceğini sanmıyorum mesela. Kısa mesafe koşusunda Jamaikalılar'a kafa tutabilecek uzun mesafe koşusunda da Etiyopyalılar'la baş edebilecek bir ırk olduğunu da sanmıyorum istediği kadar iştirak etsin. Olay çok boyutlu yani...

--------------------

Biyoloji - kültür çatışması meselesini biraz açayım... İnsanın kültürel evriminin hızı ile biyolojik evrimin hızı birbirinden çok çok farklı. Biyolojik olarak azıcık farklılık gösterebilmesi için bile binlerce nesil gerekiyor. Kültürel olarak ise 2-3 nesil birbirinden o kadar farklı olabiliyor ki. Biz "anlam dünyamızda" istediğimiz kadar kavram inşa edelim özünde 50 - 100 bin yıl önce ne isek oyuz. Bunu bir durum tesbiti olarak söylüyorum sadece. Bence bunu anlamak önemli, bir şeyin tabiatını, özünü, esansını bilmek önemli çünkü onu sağlıklı değerlendirebilmek için.

Çocuk masalları hususu çok güzel bir örnek kültürel evrime. İlk mesajımda atıf verdiğim "Doğamızın iyilik melekleri - Şiddet neden azaldı" isimli kitapta detaylı tartışılıyor masal konusu mesela. Bir neslin normal saydığı bir olgu diğer nesilde kabul edilemez görülebiliyor.

----------------

Dün gece bir sivrisinek vurdum. (18 Aralık ve hala sivrisinek var Tuzla'da, iklimin ucu kaçtı hakikaten !) Şaka yapmıyorum 6 yaşındaki kızım "hayvan koruma görevlisi" olduğunu söyleyerek ceza kesti bana bir kağıda ve ciddi tavır yaptı. Evladım, yüzünü ısırdı geçen akşam diye anlatıyorum ama nafile...  ;D Sağlıklı birşey mi yapıyoruz çocuklara sorguluyorum bazen...  :)

  • IP logged
« Son Düzenleme: 18 Aralık 2020, 10:57:41 Gönderen: Doğan Erbahar »
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

 
Yukarı git