NASA Araştırması: Çocuklar Büyüdükçe Yaratıcılığını Kaybediyor
Eğitimpedia -17 Ağustos 2019
"Bizim kısaca okul dediğimiz yapı tarih boyunca sıradan insanların değil, yönetimde olan kişilerin çıkarlarına hizmet etmek için oluşturulmuş bir kurumdur.
Sözümona elit kesim, şatafat ve gösteriş içindeki yaşamlarını devam ettirebilmeleri için çocukları aptallaştırıyor, kendi açgözlü düzenlerini, bitmek bilmez sömürülerini ve ardı arkası kesilmeyen savaşları kabul etmeleri için çocukların beyinlerini yıkıyordu,”TEDx konuşmasında, ilk önce NASA için hazırlanan ancak sonradan okul çocukları üzerinde yapılan bir yaratıcılık testinin sonuçlarını paylaşan Dr. George Land, seyircileri şaşkınlık içerisinde bıraktı.
NASA, Dr. George Land ve Beth Jarman ile iletişime geçerek bünyesindeki bilim insanlarının ve mühendislerin yaratıcılık potansiyellerini doğru bir şekilde ölçecek özel bir test hazırlamalarını istedi. Test, NASA’nın oldukça işine yaramakla beraber, bilim insanlarının karşısına birkaç soru çıktı: Yaratıcılık nereden kaynaklanır? Doğuştan mı gelir yoksa öğrenilebilir mi? Yoksa tecrübe ile mi kazanılır?
Daha sonra bu testi 4 ve 5 yaşındaki 1600 çocuğa yaptıran bilim insanları, sonuçlar karşısında büyük bir şaşkınlık yaşadılar.
Bu test, sorunlara yeni, değişik ve yaratıcı fikirler ile yaklaşma becerisini ölçüyor. Hayal gücü açısından “dahi” kategorisine giren çocukların oranı kaçtır dersiniz?
Tam yüzde 98!
Hikayenin tamamı bu değil. Bilim insanları buna o kadar şaşırmışlardı ki, daha kapsamlı bir test hazırlayarak 5 sene sonra yani çocuklar 10 yaşında geldiklerinde onları tekrar teste soktular.
Sonuç mu? Çocuklardan sadece yüzde 30’u dahi kategorisine girebilmişti.
15 yaşına geldiklerinde yapılan testte ise bu oran yüzde 12’ye gerilemişti.
Peki ya biz yetişkinler? Hangimiz yıllar süren eğitimin ardından hala yaratıcı yönümüzü kullanabiliyoruz?
Maalesef yalnızca her yüz kişiden 2’si.
“Bu sonuçların tutarlılığını sorguluyor ya da istisnai durumlar olduğunu düşünüyorsanız, bunlar aslında bir milyondan fazla tekrarlanmış sonuçlardır,” diyor, çalışma hakkında bir makale yazan Gavin Nascimento. Yazısından çok ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor: Eğitim sistemi ve okullarımız, içimizdeki yaratıcı dehayı öldürüyor.
Nascimento, kitabında “Bunun ardında yatan mantığı anlamak çok da zor değil. Bizim kısaca okul dediğimiz yapı tarih boyunca sıradan insanların değil, yönetimde olan kişilerin çıkarlarına hizmet etmek için oluşturulmuş bir kurumdur.”
“Sözümona elit kesim, şatafat ve gösteriş içindeki yaşamlarını devam ettirebilmeleri için çocukları aptallaştırıyor, kendi açgözlü düzenlerini, bitmek bilmez sömürülerini ve ardı arkası kesilmeyen savaşları kabul etmeleri için çocukların beyinlerini yıkıyordu,” diyor.
Peki şimdi ne olacak? Yaratıcılığımızı geri kazanabilir miyiz?
Land, eğer istersek yüzde 98’e ulaşabileceğimiz söylüyor. Çocuklarla olan çalışmalardan ve beyinlerin nasıl işlediğinden anlaşıldığı kadarıyla, beynin iki çeşit düşünme yöntemi bulunuyor. İkisi de beynin farklı kısımlarını kullanıyor ve düşündüğümüz şeyin zihnimizde canlandırma yöntemi açısından birbirinden tamamen farklılar.
Birine ıraksak düşünme denir. Bu sizin hayal gücünüzdür ve yeni olasılıklar üretmek için kullanılır. Diğerine ise yakınsak düşünme denir ve beyniniz bir karar verirken, bir şey sınarken ya da muhakeme veya değerlendirme yaparken bunu kullanır.
https://www.egitimpedia.com/wp-content/uploads/2019/08/26219286_1823193611038920_2048900913140405815_n.jpgIraksak düşünme bir asansör gibi çalışırken yakınsak düşünme de fren pedalı görevi görür.
Land, “Bizler çocukları eğittikçe onlara her iki türde de düşünmeyi öğrettiğimizi fark ettik,” diye konuşuyor.
Yeni bir fikir bulmanız gerektiğinde size okulda öğretilen yöntemi kullanırsanız aklınıza şöyle cümleler gelecektir: “Bunu daha önce de denedik”, “Bu aptalca bir fikir”, “İşe yaramaz”, vs.
İşte tam olarak bunu yapmayı bırakmamız gerekiyor.
Land, “Beynin içine baktığımızda, hayatlarımızda sürekli muhakeme, eleştiri ve sansürleme yaptığımız için nöronların durmadan birbirleriyle savaştığını ve beynin gücünü azalttığını görüyoruz,” diyor.
“Eğer korku içinde hareket edersek beynimizin küçük bir kısmını kullanırız ancak yaratıcı düşünceyi kullandığımızda beyin kendiliğinden ışıldamaya başlar.”
Çözüm ne?
İçimizdeki beş yaşındaki çocuğu yeniden ortaya çıkarmalıyız. Beş yaşındaki halimizin sahip olduğu kabiliyet asla yitip gitmez.
“Aslında bu, rüya görerek her gün yaptığımız bir şey,” diyor Land.
O beş yaşındaki çocuğu nasıl bulacağız?
Land hepimize bir görev veriyor: Yarın, elinize bir çatal alın, içinizdeki çocuğu ortaya çıkarın ve bu çatalı nasıl daha iyi hale getirebileceğiniz ile ilgili 25-30 adet fikir bulun.
Kaynak:
https://ideapod.com/born-creative-geniuses-education-system-dumbs-us-according-nasa-scientists/