Bu gün "Kısmetin dümen suyunda" yı okuyordum. ara sıra tekrar tekrar , bölüm bölüm okurum. Rahmetlinin dili beni acayip dinlendiriyor.
186. sayfada "Beldibi" başlığını okurken dikkatimi çekti. Üstat şöyle bir cümle kurmuş;
"Şansımıza daha yeni ağ çekmişler, bir çevalye pabuç gibi taş barbunu..."
Dikkatimi çekince bende merak ettim, çeşitli yerlerde şuna benzer şekillerde açıklamışlar, buyrunuz efendim.
çavalye, çavelya, çavela da denen, en doğru şekli çevalye olan, kesin etimolojisi pek bilinmeyen, balıkçıların tutulan balıkları satmak maksadıyla sergiledikleri, çapı bir metreden az fazla, beş parmak kadar kalınlığında bir dik kenarı olan, sergilenen balıkların tazeliklerini korumak adına arada bir deniz suyu ile sulanan ve suyun akması için bu dik kenarın bir-bir buçuk karışlık kısmı eksik olan, ahşaptan mamul dairesel tepsiye denen addır ki, çevalyeler hem göze hitap edebilmesi hem de deniz suyunun kolayca akabilmesi ve muhakkak sergilenen alanda yer kazanmak adına da eğimli konulurlar.