[Hakan Tiryaki]

Donald Crowhurst'ün öyküsünü anlatan The Mercy yarın vizyona giriyor...

"Yola çıkışının üçüncü gününde, ocak için yanına aldığı ispirto miktarını yanlış hesapladığını fark etti. Muhtemelen yarışı bitiremeden ocak devreden çıkacaktı.
5 Kasım, salı günü, kızkardeşi Rachel’ın doğum gününde, ikinci ciddi sorun sahne aldı.
Trimaranın iskele gövdesinin pruvasındaki heçte oluşan baloncukları fark etti. Korktuğu şeyi teyit etmek için soluğu heçin yanında aldı. Kötü haber: Heç, teknenin her bayılışında ciddi miktarda su alıyordu. İskele gövdenin
içi yarı yarıya su dolmuştu. Bir kova ile boşaltmaya başladı. 7 bofor havada, 4,5 metrelik dalgaların dövdüğü teknede bu yorucu iş üç saat sürdü.
O yorgunlukla tüm heçleri kontrol edip güven vermeyenleri izole etti.
Kasım’ın 6’sında seyir kayıtları üzerinden aldığı yolu hesaplamaya oturdu. Ayın ikisinden altısına 538 mil, yani günlük ortalama 134 mil yapmıştı. Görünüşe göre Chichester’ın hızını tutturmuştu. Ama sadece görünüşte...
Rüzgâr bu dört gün boyunca sürekli güneyden esmişti ve Crowhurst, 60 ̊’den fazla orsaya giremeyen trimaranı ile attığı tramolalarla amaçladığı rotada, dört gün boyunca, ancak 290 mil yol alabilmişti."

Yazının tamamı için: http://www.navigamagazin.com/yazi/471/okyanuslarin-onurlu-duzenbazi-donald-croWhurst-(1).html

Bu da fragmanı:

[Suat Zeybek]

Takipdeyim bu filmi. Keyifle izleyeceğimden hiç kuikum yok... 

[Erman Yerman]

Dün gece merak edip belgeselini izledim.İnanılmaz bir hikaye..Acayip bir trajedi.
Ama benim favorim Bernard Moitessier. Adam yarışı bitirecekken gazetelerin, ödülün ve rekorun canı cehenneme deyip tam turu tamamlamaya yakınken rota çevirip Tahiti'ye kadar yarım tur daha atmış...


SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

[Hakan Tiryaki]

Moitessier için boşuna demiyorlar denizlerin Shakespear'i diye...

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

[Hakan Tiryaki]

Dün gece merak edip belgeselini izledim.İnanılmaz bir hikaye..Acayip bir trajedi.
Ama benim favorim Bernard Moitessier. Adam yarışı bitirecekken gazetelerin, ödülün ve rekorun canı cehenneme deyip tam turu tamamlamaya yakınken rota çevirip Tahiti'ye kadar yarım tur daha atmış...

Adı geçti ya, en sevdiğim bölümü paylaşayım:

"Kovamda biriken suyla mutfak bezini yıkadım. Aslında yanlış bir iş... Lumbagomla sırt ağrılarım, havanın rutubetini ince değişikliklerinde beni artık rahatsız etmediklerinden beri, Atlantik'teki Pot-au-Noir'dan bu yana yıkanmayan bu mutfak bezi, bana atmosferdeki değişiklikleri haber veriyordu.

Mutfak bezi kaskatı kaldığı zaman havanın kuru ve göreceli olarak güzel olacağı, Lodos'tan gelen rüzgarların sürekli, sirüslerin dışında gökyüzünün masmavi olacağını bekleyebilirdim. Lodos rüzgarları varken bezin sertliğinin daha az olması, hemen hemen her zaman havanın daha kuru ve rüzgarın yakında batıya döneceğinin işaretiydi. Eğer bizim bez, dünyanın tüm günahlarını temizlemişcesine yumuşak ve cıvıksa, rüzgarların Yıldız'dan rutubet taşıyarak geleceğini beklemem gerekirdi.

Ama ziyanı yok; cıvıldayan kuşlu ve ağzından baloncuklar çıkaran balıklı tişörtüm de her ne kadar mutfak bezinin işe yaradığı zamanlardaki kadar olmasa da aşağı yukarı şimdi aynı işi görüyor.

Bez şimdi olabildiğince yüksekte, bocurum çarmıhlarında altı tane çamaşır mandalıyla asılı olarak keyifle çırpınıyor."

[Doğan Erbahar]

Haber ilk geldiğinde sıkı sıkıya takip ediyordum ne zaman çıkacak diye, nasıl olduysa takipten kaçımışım filmi, 1 yıl geçmiş.... bu gece ne izleyelim diye torrent siteleri eşelerken denk geldi, biraz önce seyrettik. Çok güzel çekilmiş...

Öyle acaip bir yarış ki en az tanınan adam birinci gelen belki de, diğerlerinin hepsinin hikayesi ayrı bir derya... Moitessier'in yazdığı Uzun Yol (la longue route) deniz hakkında yazılmış insan elinden çıkmış en muazzam yazın muhtemelen... kutsal kitap gibi muamele ettiğimden fransada orjinalini de arayıp bulup almıştım bit pazarından...

[Mehmet Sürücü]

Filmi izledim az önce.
Sanırım en çok aklımın takıldığı, Donald Crowhurst'un denizde tek başına 7 aydan daha uzun bir süre kalışı oldu. Ne kadar zor bir sınav. Kötü hava koşulları, rüzgar, dalgalar bile sıradan, tekdüze geçen günlerin ötesinde farklı bir beklentidir belki de. Teknede sürekli olarak yapacak bir şey bulamaz ki insan. Nasıl zaman geçirecektir? Gündüz ve gece bir süre sonra sıradan anlamını yitirecektir belki de. Kendine yapacak işler icat etmekte ne kadar yaratıcı olur insan?

Bir karavanla, bisikletle, yürüyerek dünyayı dolaşmaya çıkmaktan çok daha farklı bir şey bu. Dünyada bir başına kalma duygusuyla nasıl başa çıkılır?
Bu işe neden girişir bir insan? Nelerle karşılaşacağı konusunda bildiklerinin azlığından, bir amatör oluşundan mı bu cesaret?
Bir film izledim sorulara boğuldum.

[Bülent Büyükdağ]

Telefonlara bile bakacak zaman bulamadığım günler.
Bütün Pazar uyumuşum neredeyse. Tabii böyle olunca, 02:30 da kalktım. Filmi izledim.

Moitessier ile aynı yarıştalar. Biri yarışı, anlamsızlığı nedeniyle terk ediyor, öteki ahlaksızlığını  bir erdemle örtüyor. Yarışın birincisi, Knox Jhonston, ödülü, 5.000 sterlini, ki anladığımız kadarıyla o zaman için çok büyük para, Crowhorst'un yoksulluğa mahkum kalacak  eşine veriyor.

Üzerine konuşulacak/düşünülecek çok şey var.

Filmin bir yerlerinde dediği gibi, bu tuzlu su insanlara ne yapıyor böyle?

[Doğan Erbahar]

Crowhurst düz bir ahlaksız değil bence. O derece tecrübesizlik ve hiç denenmemiş bir tekne ile giriştiği iş akıl alır gibi değil elbette. Hırsına kurban düşen biri mi? Evet, bir ölçüde. Ama karısının dediği gibi sürüklendiği noktada onu sürükleyenlerin de sorumluluğu olduğu muhakkak. Tetley'in (dolaylı bile olsa) onun yüzünden yarış dışı kalması da zaten hırpalanmış psikolojisini paramparça etmeye yetiyor...

Mehmet Reis'in dediği gibi, yalnızlık duygusu, yalnızlık, son zamanlarında dünya üzerinde ondan daha yalnız bir varlık olduğunu zannetmiyorum... (bu arada filmde geçen diyaloglar gerçekten seyir defterine yazdığı şeyler... "kozmik varlık", "tanrı kavramı", "vicdan" ve son kelimesi "merhamet"... ancak böyle başa çıkabildi adamcağız, o da bir noktaya kadar işte...) Yolculuğun başından beri su yapan o b.ktan teknenin de kaptansız olarak dahi batmamış olması işin tuhaf bir tarafı... Tekneler kolay batmıyor demek ki...

-------------------------------

Öte yandan Moitessier... Hem teknesi hem kişiliği ile Crowhurst'un (eskilerin tabiri ile) "kamil zıddı"...
Toplum baskısı Crowhurst'u niye bu hale getirdi de Moitessier bana mısın demedi, herşeye s... çekip yola devam etti... Anlamlı bir soru değil bence... 5 parmağın 5'i niye bir değil gibi bir soru bu...
Moitessier'in karısı tarif ediyor onu: "Il etait philosophe, it etait poete..." bir filozof, bir şairdi diyor... hakikaten de öyle p.zevenk...

Ancak bu hikayede hepsini birleştiren bir nokta var... Moitessier'in Uzun Yol kitabında yazdıklarına bakınca baştan beri acaba rakiplerim nerede sorusundan ziyade acaba iyiler mi başları dertte mi sorusunu soruyor, yarış dışı kalanlara üzülüyor filan bunu görüyorsunuz. Crowhurst'un Tetley'in yarış dışı kalmasından sonra perişanlığı da aynı bağlama oturuyor bence. Ve tabii ki olayı taçlandıran Knox'un ödülü Crowhurst'un karısına vermesi... Hepsini bağlayan şey bu deniz karşısındaki çaresizliğin verdiği birbirine bağlanma hissi bence...

Son olarak Crowhurst'un çürümeye terk edilmiş abuk teknesi Teignmouth Electron:


Ve dünyanın gördüğü en domuz gibi denizci teknelerden Joshua...

[Bülent Büyükdağ]

Düz ahlaksız olsaydı intihar etmezdi diye düşünüyorum.

[serdar çırak]

Sonunu söylemiyeydiniz iyiydi..