Sarıyaz 4 de aynen benzer şekilde oldu.
İçimizde her zaman büyütmek hevesi var tabii.
Ne de olsa kapitalist tüketim düzeni çarkıyız. Eşşek gibi çalış, aynısının büyüğünü al.
Ki zamanında ekonomi dersinde “marjinal fayda” diye bir konsepti de çalışmışız.
Neyse, burada da bir ara “aman kaçırmayın, çok iyi bakar arkadaşım, satıyor teknesini” dediğim tekne nihayette bize kısmet oldu.
Sahibi üniversiteden sınıf arkadaşım, iş sebebi ile yurtdışına gidiyor o nedenle de teknesini de satılığa çıkarıyor.
Kendisi çok titiz, ama gerçekten çok. Yıkatılan tekneyi kendi de yıkıyor; elde bez, sürekli bir yerler parlıyor. Tekne 5 yaşında ama fuara girsin, yeni geldi diye sergilenir. Tiklerde tek bir leke yok (ben alana kadar diyeyim, çünkü motor yağı damlattım
)
Eşim de derdi ki hep: “alacaksak bir tekne ben Ayhan’ın teknesini alırım”.
Neyse Ayhan tekneyi satılığa çıkarınca, haliyle evde de konus geçti ama ilgilenmedik. Ne de olsa o kadar fark vereceğiz, hem marjinal fayda denilen şeyi biliyoruz. O da 3 kabin bu da, aynı denizlerde gezdiriyor filan diye pek ilgilenmedik.
Ama ben 01 Mayıs tatili sebebi ile kızımla beraber, Hisarönü’ndeyken, Ayhan’dan mesaj geldi: “Mehmet, ben fiyatı indiriyorum, ilgilenen olursa çevrenden bilgin olsun”
Bizim de, teknesi Ella’da bize komşu arkadaşlarla bir whatsapp grubumuz var. Ben de yazdım oraya. Fatoş’tan cevap “biz mi alsak acaba?” Dedim, “bak benim aklıma düşürme” filan diye konuşuyoruz, yazışıyoruz, hesaplar yapıyoruz filan derken ben aradım Ayhan’ı. Anlaştık, bitti. Ertesi sabah iki tekne yanyana eşya tranferi yaptık. Bitti. 24 saatte.
Aslında bu hikaye pek başlığa uymadı galiba. Neyse dursun kenarda.