Genel olarak öğrendiğimiz bir bilgi var.. "Dalga yüksekliği tekne boyunun yarısı kadar olursa ve dalga teknede patlayıp kırılırsa tumba olmak kaçınılmazdır" gibi.. Özellikle sosyal medyada çeşitli kaza görüntülerinin altındakileri okurken bildiklerimden de emin olmamaya başladım.. Daha öteye dalga yüksekliği tanımları bile neredeyse kişiden kişiye değişecek..
Kafama takılan şu, birçok bilgi eski zamandan beri anlatılagelen bilgi, ama arada tekne inşa teknikleri, malzemeleri değişti. O zaman bu bilgi de sorgulanmaya açık hale gelmez mi?
İkincisi farklı denizlerde dalgaların da farklı ritmleri var. Marmara'nın dalgası ile okyanusun dalgası aynı ritmde değil.. Bir diğeri dalgalı havada koylar, kuytular, rüzgara açık alanlar, burunlar, sığlıklar, kaya serpintisi vd noktalar dalganın olağan ritmini de değiştiriyor.
Aynı rüzgarı almasına rağmen bir adanın, yarımadanın rüzgar altında aynı dalga yüksekliği yok.. Ama özellikle sığlıklara yakın yerlerde çok daha fazla dalgaya bağlı devrilemeler oluyor (gibi geliyor bana). Bu yanlış mı? Doğruysa neden?
Kayığım küçük olduğundan 4 havadan bile sakınıyorum. Ama bazen öyle oluyorki, sağanaklar, kara şekillerinden doğan koridorlar veya açık denizden ulaşan dalgalar daha düşük havada bile zorluklar yaşatabiliyor.
Bizim denizleri göz önüne alarak seyir için aklımızda olması gereken ön bilgiler nelerdir? Hava sertlediğinde yelkenli teknede camadan vurmak, cenovayı küçültmek belki kamara kapağını kapatmak dışında seyir anında yapabileceklerimiz ve dikkat etmemiz gereken hareketler, durumlar nelerdir.
Bu tür bir durumda içten takma, dıştan takma motor olmasının katkısı ve handikapı nedir?