Heyamola Hey

Havuzluk => Seyir Anıları => Konuyu başlatan: Mücahit Karabaş - 08 Ocak 2018, 22:45:41

Başlık: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 08 Ocak 2018, 22:45:41
Bölüm 1- Pat Pat Seslerinin Esrarı


Geçtiğimiz Mayıs ayı sonlarına doğru Andromeda 1’i satın almadan önce karaya aldığımızda bakımını da yapalım demiştik. Motor bakımı, zehirli vb. işleri hallettik. Son olarak pervanede ve şaftta ayrı ayrı tutyalar olduğu için suya indirmeden biz de iki ayrı tutya alıp taktık. Suya indirdikten sonra bir iki hafta sonu tekneyle Tuzla civarında kısa seyirler yaptık. Ramazan Bayramında da Tuzla Marinadan 4-5 tekne Marmara Adasına gitmeyi planladık. Arefe günü sabah erkenden yola çıktık ama daha 2 mil yol almadan teknenin altından pat pat sesler geldiğini fark ettik. Ses içimize sinmediği için diğer teknelerin ardından el sallayıp hüzünlü bir şekilde marinaya döndük. Aklımıza ilk gelen pervane veya şafta halat vb. bir şey takıldığı idi. Marinaya dönünce şansımıza Ali Ünalan Reis geldi. Aslında O da Marmara Adası teknelerinden birisi olacaktı ama kısa bayram tatili nedeniyle programını değiştirmişti. Pervaneye halat dolanma ihtimaline karşı kendi geliştirdiği şaft temizleme aparatını da getirmişti. Bir golf sopasına benzeyen paslanmaz çelik aparatın uç tarafı bıçak şeklinde keskinleştirilmişti. Maske şnorkel takıp suya atlıyordunuz. Uzun bir aparat olduğu için teknenin altına girmeye gerek kalmadan şafta dolanan torba veya halat benzeri cisimleri kesebiliyordunuz. Mayomu giydiğim gibi Ali Reis’ten emaneti aldım. Ama o da nesi! Marinanın içinde su çok kirli. Değişik eko sistemler suyun yüzeyinde fink atıyor. Su çok güzel sen de gel diyorlar. Biz Ali Abi'yle konuşurken Mehmet Özen Reis de gelmez mi? Şimdi suya atlamasak rezil olacağız. Kendimi serin sulara bırakıyorum. Bir kaza çıkmasın diye aparatı suya girdikten sonra alıyorum. Sudaki görünen ve görünmeyen canlıları düşünmemeye çalışarak kafamı da suya sokuyorum. Görüş çok kötü. 1 metre ötesini göremiyorum. Şafta bir şey dolanmış mı bilemiyorum. Aparatı uzatıyorum. Şaftın yüzeyini buluyorum ileri geri gezdiriyorum. Ama bir şey dolanmış gibi bir his yok. Aparat gezdiği metal yüzeyde bir pürüz veya engelle karşılaşmıyor. Yine de hayali bir halat varmışçasına birkaç noktada kesermiş gibi hareket ettiriyorum. Bir ara şaftı ve pervaneyi görmeye başlıyorum. Yüzey temiz görünüyorsa da emin olamıyorum. Gerçekten bir cisim dolanmış olsaydı bu alet gerçekten işe yarayacakmış. Çok başarılı bir imalat. Teşekkürler Ali Reis. Sudan çıkıyorum. Ece’yle kısa bir deneme seyri yapıyoruz. Ses kesilmiyor. Sesi şu şekilde tarif edeyim. Rölantideyken ses yok. 1800rpm devire kadar da ses duymuyoruz. 1800 devirden sonra aşağıdan pat pat ses gelmeye başlıyor. Sesle birlikte dümende hafif bir titreme oluyor.  Aynı sabah güneyde Büyükdağ Reis de motor sorunu yaşıyor. Sağ olsun Mustafa Ertör ve Hasan Toparlak Reisler Zello’dan ikimize de yardımcı olmaya çalışıyor. Mustafa Abi Rıza Usta’yı aramamı tavsiye ediyor.  Rıza Usta genelde İstanbul’da olmaz. 2 hafta önce motor bakımını o yapmıştı. Şimdi kim bilir nerelerdedir? Zaten bugün arefe günü. Yine de şansımızı deneyelim. Telefona sarılıp çeviriyorum numarasını ( tuşluyorum da diyebiliriz). Rıza Usta Ümraniye’deki evinde olduğunu, Pendik marinada bir işi olduğunu bize de uğrayabileceğini, hemen yola çıkıp gelebileceğini söylüyor. Şansa bakın. Her şey de ters gidecek değil ya! Sabahtan beri Ece’yle birbirimize moral vermeye çalışıyorduk. Şimdi asıl morali Rıza Usta veriyor. Bir saat sonra Rıza Usta geliyor. Hemen seyre çıkıyoruz. Makinenin yanına iniyor. Sesi dinliyor. Eliyle line kontrolü yapıyor. Görünürde hiçbir şey yok diyor. Motorda ve şaftta problem yok. "Eee ne yapacağız?" Usta gelmeden önce ben marina ofisi aramıştım. Tekneyi kaldırmak gerekir diye müsaitlik durumu sormuştum. O gün arefe günü olduğu için yarım gün çalışacaklarını ve denize inecek üç dört tane motor yat randevuları olduğunu söylediler. Bizi karaya almaları zordu. Hatta Ustanın iş yapması için birkaç saatliğine liftte kalmamız imkansızdı. Usta geldiğinde müsaitlik durumuna bakarız dediler. Biz deneme seyrindeyken marina ofisten Deniz Hanım aradı ve iki randevunun iptal olduğunu ve bize liftte bir saat  zaman verebileceklerini söylediler. Bu güzel haberdi. Hemen kara park sahasına gittik. Bir ay bile geçmeden Andromeda’nın koca kıçı tekrar karayı gördü. Tekneyi kaldırınca şaftta naylon poşet parçaları gördük. Ya parça olarak dolanmışlardı ya da Ali Reisin aparatıyla ben parçalamıştım. Usta, naylon parçalarını temizledi, şaftı, braketi ve pervaneyi kontrol etti. Tamam bence dedi. “Problem görünmüyor indirebiliriz tekneyi dedi”. Tekne liftten denize indi. Biz sevinçle atladık içine. Marinadaki yerimize dönerken devri arttırınca ses yine hortladı. “Pat pat pat!”. Sesin kaynağını bulamadık. Ama Rıza Usta motora da şafta da kefil oldu. Marmara adasına gidebilirsiniz sorun olmaz dedi. Giderken borcumuzu sorunca para istemedi. Bayram öncesi bir siftah olsun diye ne kadar ısrar edip yalvarsam da hak edilmemiş olduğunu düşündü herhalde. “Sorunu bulamadık, sen zaten lifte para vereceksin” dedi ve bayramlaşıp gitti. Ece’yle durumu değerlendirdik. Zaten yeni teknenin acemisiyiz. Kaynağını bulamadığımız bir sorun var en iyisi bayram tatilini buralarda geçirelim dedik. Ben sesleri telefona kaydedip Yanmar servisi Selahattin Ustaya da gönderdim. Durumu anlattım. Görmeden kesin bir şey söylemem yanlış olur. Şaftta tutya varsa o da ses yapıyor olabilir dedi. “ Biz şaft tutyasını hiç kontrol etmemiştik. Uygun çapta olduğunu ve alyan anahtarla sıkıca sabitlediğimizi düşünüyordum. Acaba gevşemiş olabilir miydi. Bu arada pek çok reisimizle görüştüm. Çoğu tutyadan olabileceğini söylediler. Yanlış hatırlamıyorsam Burak Reis tutyayı daha çok brakete yakın bir noktaya takmanın moment nedeniyle doğru  olacağını söylemişti. Bu bana da mantıklı gelmişti. Biz acaba şaftın ortasına mı yoksa brakete yakın mı takmıştık. Bu arada braketten de şüpheleniyordum. Selahattin Usta’dan sonra pek çok reisimizle konuştum. Şüpheler şaft tutyası üzerinde yoğunlaştık. Selahattin Usta’nın Tuzlaya gelmesi zordu. Öncelikle tutyayı sökmem sorun devam ederse kendisinden yardım istemem daha iyi olurdu.

...
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Öcal Turan - 09 Ocak 2018, 22:12:22
Merhaba Mücahit reisim.
Şaft tutyanız kovan çıkışına çok yakın olup değiyor olabilirmi?
Şu an bende de aynı problem var.
Selamlar.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Ilgaz - 10 Ocak 2018, 13:39:27
Bence de tutyadandır. Hele de çok çok iyi sıkılmamışsa...
Malum ya; katil hep uşak çıkar :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 10 Ocak 2018, 17:09:08
Mücahit geçmiş olsun, bende de benzeri problem var.Fakat ben sebebini biliyorum, benim ki tutyadan kaynaklı. Tekneyi karaya aldığımda Tutyanın aynısını bulamamış Wim'de bulunan mağazadan daha büyüğünü almıştım. ve bu da ciddi vibrasyona sebep olmuştu. Daha sonra Göcek'te bulunan malzeme mağazasında orjinalini buldum. Gerçi daha dalıp değiştiremedim. Şu sıralar seyir yapmadığım için çokta önemsemiyorum. Ama tutyanın titreşim yaptırma gibi bir özelliği var haberin olsun. Ama seninkinde pervane pallerinde de belki sorun olabilir. Gerçi öyle bir şey olsaydı Rıza Usta da fark ederdi.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Burak Doneray - 10 Ocak 2018, 19:26:25
Bölüm 1- Pat Pat Seslerinin Esrarı


  Burak Reis tutyayı daha çok brakete yakın bir noktaya takmanın moment nedeniyle doğru  olacağını söylemişti.

...

Mücahit reisim ben anlamam tutyadan şafttan ben değilim söyleyen . Selamlar.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ersin Böke - 10 Ocak 2018, 21:44:50
ses geliyorsa problem vardır. Tutya doğru tahmin ancak karaya çıktığında bakılmadı mı ?
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mustafa Ertör - 11 Ocak 2018, 13:00:06
Cemre'de pervaneye halat dolanıp kurtarınca ses ve titreşim olmuştu.Karaya alındı.Şaft,pervane,kovan söküldü.Şaft ve pervane kontrol edildi şaft değiştirdik.Kovanın yenisi çakıldı.Hepsi tekrar takılıp line alındı ve titreşim az olsa da devam etti. Sonra ya ben aldırmadım(düşük ihtimal).Ya da titreşim kayboldu.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Deniz Akaltan - 11 Ocak 2018, 13:33:42
Benzer ses problemi ile alakalı iki farklı tecrübemi yazayım,

İlki yeni bir olay, marinadaki bir tekne sahibi 2000 devirden sonra ve yalnızca tornistanda şafttan gelen sesten şikayet ediyordu ve sorunun kaynağını bir türlü bulamamıştı. Motor şaft kaplinlerini ve şanzımanı çalışırken kontrol ettik ve görünürde bir sorun yoktu. Teknenin zaten bir kaç ay içerisinde karaya alınması planlanıyordu ve bu nedenle dalgıç ile kontrol yapmadık. Tekne karaya çıktığında ise halat kesicinin şaft braketine bağlı olan sabit parçasının ve yine şaft üzerinde olması gereken ikinci şaft tutyasının yerine olmadığını fark ettik. Şaftta sesi yapan bu iki elemandan biriydi ve tornistanda su pervaneden brakete doğru hareket ettiğinden bu parçalardan biri brakete değiyor ve ses yapıyor, ileri harekette ise ses kesiliyordu.

Diğer tecrübe ise çok çok daha ilginç :) yarış teknelerinden biri boğaz yarışı sonrasında aşağıda bir yerlerden bir tıkırtı geldiğinden ve sesin belli bir devirden sonra başladığından bahseder. Ancak söz konusu tıkırtı yelken seyrınde de devam ettiğinden motorla bir alakası yoktur, katlanır pervane nedeniyle şaft veya pervaneden olmayacağı düşünülür. Uzun lafın kısası tekneyi karaya aldığımızda gördük ki; boğaz yarışı sırasında birinin oltası ucunda 20-30 gramlık kurşunu ile salmaya takılır. Teknenin hızı nedeniyle de tam salma ile gövdenin birleştiği yere misina sıkışmış. Tekne dururken veya 2-3 dm hız ile hareket ederken kurşun hiçbir yere değmese de, tekne hızlandıkça gidip dümen palasına çarpmaya ve çok garip ve ritmik bir ses çıkarmaya başlıyor. Tekneyi karaya almasaydık büyük ihtimalle dalarak dahi o misinayı ve kurşunu fark edemezdik.

Hayat işte, garip. :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mehmet Atay - 11 Ocak 2018, 14:37:39
Bende garip bir ses olayı örneği vereyim.
Tekne yeni denize inmiş, pervane yeni, hava süt liman.
Rota Kuşadası’ndan Marmaris.
Bodrum’daki moladan sonra belli devirde garip ses/vibrasyon yapmaya başladı.
Poşet, olta halat vb şüphelendik.
Knidos molada iskelede, suya girmedik soğuk diye ama kamera daldırdık. İleri geri vitese taktık, gözüken hiçbir şey yok.
Seyir öylece sesli ama sorunsuz bitti.
Sonra yaz geldiğinde, kontrol için daldığım bir sefer, saildrive’ın etrafındaki kauçuk kapağın yarısının olmadığını gördüm.
Meğer kara bakımı sırasında değiştirdiklerinde iyi yapıştırmamışlar ve bir köşesinden açmaya başlamış. Hızlandıkça da, sarkıp pervaneye vuruyormuş. Tekne duruduğunda ise eski formunu aldığından görememiyormuşuz.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 11 Ocak 2018, 22:15:13
Nasıl yaaa.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 11 Ocak 2018, 22:54:25
Tekneyi bir saatliğine karaya aldığımızda şafttaki poşet parçalarını görünce algımız ona odaklandı. Sorunu bulduk diye düşündük. O nedenle tutyayı kontrol etmedik. Bu çok önemli bir hataydı. Tekne tekrar suya inip aynı “pat pat” sesi duyunca Rıza Usta, bayramdan sonra karaya alıp tekrar bakarız demişti.  Camia küçük olduğu için ve Zello’nun da yardımıyla yaşadığımız problem çabuk duyuldu. Sağ olsun pek çok reisimiz arayıp geçmiş olsun diyerek fikir ve önerilerde bulundular. O nedenle kiminle ne konuştuk net hatırlamıyor olabilirim.

Ramazan Bayramını Tuzla civarında geçiriyoruz. Temiz bir yerde maske-şnorkelle dalınca tutyanın brakete yakın sayılabilecek bir yerde monte edildiğini ve sağlam durduğunu görüyoruz. Ama “ Acaba durduğu yerde sağlam tutunuyor gibi görünürken belki de şaftla arasında boşluk mu var?  Harekete başlayıp belli devirden sonra şaft daha hızlı dönmeye başlayınca ses mi yapıyor?” diye de düşünmüyor değiliz.  Dalış ekipmanımız olsa dalıp beş dakikada sökerim de nefesle dalınıp yapılacak bir şey değil. Görüştüğüm birkaç kişi bunu denemişler daha önce ama olmamış. Tutyalar genelde siz deyin allen ben diyeyim alyan isimli anahtarla sıkıca bağlanıyor. Nefesle bu işi yapmaya çalışmak tehlikeli bir durum. Bir ara Ahmet Kabaalioğlu’yla konuşuyoruz. Asterix’in şaft tutyası da bolmuş. “Seninkine Benzer tak tak sesler geliyor” dedi. Karaya çıkınca sökecekmiş. Karadeniz Rallisi nedeniyle İnebolu’ya gidince olabilir dedi. Keşke biz de karaya çıkınca baksaydık diyorum yine. Bir yandan da bizim kayığın altından gelen ses sanki “tak tak” değil de “pat pat diye düşünüyorum. “Haziran bitiyor Temmuz başlıyor. Pazartesi sabahları Selahattin Usta’yla telefonlaşıyoruz. Pazartesi sabahları haftalık program yapıyor ve maalesef Tuzla tarafına işi çıkmıyor. Tek bir tekne için Tuzla’ya gelmesi hem bana tuzlu gelir hem de onun en yoğun zamanı… Birim zamanda daha çok müşteriye yetişmesi gerek. Sağ olsun yine de “Hafta sonları Burgaz’daki evdeyim oraya gel bakarız “ diye yardımcı olmaya çalışıyor. Ben hem Onu hafta sonu rahatsız etmek istemiyorum hem de önce tutyayı sökeyim ki sebep o mu değil mi bileyim diye düşünüyorum. Bu sese tutya neden olmuyorsa daha ciddi bir sorun vardır. O zaman Burgaz’a gideriz. Duruma göre tekrar karaya çıkarırız. Karadaki iş uzun sürecek olursa tekrar zehirli boya yapmak gerekecek. Sorunun tutyadan olmasını umut ediyorum. Tutyayı sökebilmek için öncelikle dalış ekipmanı bulmam gerek. İnternetten kiralık ekipmanlara bakıyorum bir iki yerle görüşüyorum olumsuz cevap alıyorum. O halde niye kiralık ekipman yazıyorsunuz web sayfanıza ? Eskiden dalış okulu olan bir arkadaşım var Onda ekipman vardı ama O da Bodrumda yazlıkta. Dalışlarını Çanakkale’de yapan İstanbul merkezli bir kulübümüz vardı. Onları arıyorum tüm ekipmanları Çanakkale’de... Yine de çok ilgileniyorlar. “Pazartesi günleri İstanbul’a dönerken bir takım getirelim sen işini halledip hafta sonuna kadar bize verirsin” diyorlar. Ama işler çok yoğun hafta içi benim vakit yaratmam çok zor. Bir de başkalarına zahmet vermek istemiyorum. Haftalar geçiyor. Neredeyse Temmuz bitecek. Bayramda ertelediğimiz tatile 8 Ağustos’ta çıkmak istiyoruz. Bir an önce çare bulmam gerek.  Bir gün işten eve dönerken aklıma herkesin iyi tanıdığı bizim camiadan bir profesyonel geliyor. Onu arıyorum. Güneye indiklerini biliyorum ama belki yardımcı olacak bir çalışanı vardır. Tahmin ettiğim gibi yardımcı olup oğluna yönlendiriyor. “Sana tüp regülatör vs. ne istersen versin” diyor. Oğulu arıyorum. “Abi Çarşamba günü bizim oraya gel vereyim” diyor. Çarşamba benim işim çıkıyor Perşembe arıyorum bu sefer O müsait değil. Bir hafta boyunca ya ben müsait olmuyorum ya da O… Sonunda ertesi hafta cumartesi günü için anlaşıyoruz. Temmuzun son haftası. O hafta efsanevi dolu yağışı ve fırtına oluyor. Mandalina büyüklüğündeki dolu taneleri kimisinin camlarını patlatıyor, kimisinin rakısına buz oluyor. İki gün sonrasında cumartesi sabahı ben önce işe gidiyorum. Sonra Oğulu arıyorum. Bana “Kadıköy’de iki tekne battı. Şu an balonun orada bir kurtarma operasyonunun ortasındayım.  Beni bir saat sonra ara” diyor. Bir saat sonra arıyorum. Telefon açılmıyor. Bir iki defa daha arıyorum. Yine aynı. Atlayıp Kadıköy’e gidiyorum. Deniz otobüsleri iskelesinin yanında bizimkiler batmış bir motor yatı çıkarmaya çalışıyorlar. Operasyon yavaş ilerliyor. İDO iskelesi yanındaki kafeye gidiyorum. Ön masamda motor yatın kaptanı var. Fırtınaya Haydarpaşa önlerinde yakalanmışlar. Kayalara çarpmışlar. Batacağını anlayınca hızla İDO’ya doğru sürmüş tekneyi. Biz can derdindeyiz içerdekiler video çekip durdular son ana kadar” diye şikayetini de etti. Neyse bir buçuk saat daha geçti. Tekneyi su üstüne balonlarla çıkardılar. Kalamış’a doğru harekete geçtiler. Ben tekrar Oğulu arıyorum. Açılmıyor. Birkaç defa daha arayıp telefon açılmayınca arabaya dönerek eve gidiyorum. Ece’yi alıyorum ve Tuzla marinaya doğru gidiyoruz. Bütün sabahım boşa geçti. Tam dolu yağacak haftayı bulduk. Ece’yle marinaya giderken telefon çalıyor. Oğul arıyor. “ Abi neredesin sen ya? Kısaca anlatıyorum. “ Bir bir tane daha tekne var. Sen bize yardıma gelsene. Sonra sana ekipmanı veririz. “ Tamam diyorum. “Ece’yi Tuzla Marina’ya bırakıp geleyim diyorum. Ece’yi bırakıyorum. 4,5 numara miyop olduğum için kendi maskemi ve kıyafetleri filan alıp tekrar dönüyorum. Ece’yi marinaya bırakıyorum ve yola çıkıyorum. Tuzla’dan çıkarken telefonla Oğulu arıyorum “Sen Haydarpaşa’ya gel park et. Beni ara” diyor. Haydarpaşa’ya gitmem bir saati buluyor. Gidince arıyorum:

(https://i.hizliresim.com/6J682N.jpg)

- Acente botlarının orada bekle Abi. Sana tekne gönderiyorum.
- Acente botu da ne?
- Turuncu tekneler var. Cami tarafında otoparkın yanındalar.

Acente botlarını buluyorum. Bunlar her zaman denizde gördüğümüz turuncu renkli yaklaşık yirmi metre uzunluğundaki yük tekneleriymiş. Beklerken bu teknelerden birisinde çalışan bir gençle sohbete başlayınca daha çok bilgi sahibi oluyorum. Bu botların İstanbul civarında demirlemiş gemilere ücret karşılığı kumanya ve gereken her türlü siparişlerini taşıdıklarını öğreniyorum. Gemi personeli karaya çıkmadan tüm tedariklerini acentelere bağlı çalışan bu botlarla yapıyorlarmış. Bütün hizmetler belli acenteler tarafından yüksek fiyatlı olduğu için, bu tekne personeli çoğu zaman el altından kaptanlara yardımcı olup karşılığında sigara , viski gibi avantalar alıyorlarmış. Sonra da bunları bir şekilde satıp paraya çeviriyorlarmış. Konuştuğum genç, ayak üstü bana da viski pazarlamaya çalışıyor. Söylediği fiyatlar piyasa fiyatıyla duty free mağazaları arasında. “Duty free fiyatı verirsen alırım” diyorum. Mırın kırın yapınca ben de üstelemiyorum. Bu arada bu konuşmalar neredeyse bir saat sürüyor. Ben kendi kendime diyorum ki; “Bu temmuz sıcağında ne işin va burada? Buraya niye geldin? Ne yapıyorsun? Tutyayı sökeceğim derken viski pazarlığında buldun kendini. “ Neyse  sonunda beklenen tekne karşıda beliriyor. On metre civarında ufak bir motor bot. Bu esnada bir iki tane acente botu gelip gidiyorlar. Doğru düzgün yanaşacak yer yok tekneye... Tekne yaklaşınca içinde ellilerinde bir kaptan, bir de genç miço fark ediyorum. Miço, ön tarafa çıkıyor. Bunlar baştan kara yaklaşıyorlar. Daha yanaşmadan miço elimdeki çantamı atmamı söylüyor. Ben çantayı atıyorum havada yakalıyor. Sonra da “Sen de atla abi çabucak” diyor. Gözümü karartıp atlıyorum. Ben daha adımımı attığımda tekne tornistan yapıyor. “Allahım bilgisayar oyununda gibiyim!”  Hava sıcak, deniz soluganlı, sallantılı bir seyir. Tekne Haydarpaşa mendireğine doğru aheste gidiyor. Ekip ikinci motor yatı da çıkarmış. Kalamış’a dönmüşler. Motor yatın motor kapağı kayıpmış biz de ona bakıyoruz. Gidiyoruz gidiyoruz en sonunda mendireğin sonlarına doğru ahşap kapağı buluyoruz. Kaptan diyor ki “sen yüzerek oraya gidebilirsen kapağı bağlarsın biz de çekeriz.” Tamam diyorum. İşin içinde dalış olmaması iyi. Mayomu giyiyorum. Suya atlıyorum. Bana halat atmalarını bekliyorum. Ata ata yeşil renkli bir çamaşır ipi atıyorlar. “Yahu şaka mı bu? Halat yok mu?” diyorum. Yok diyorlar. Ahşap kapak zaten suyu çekmiş ve ölü gibi ağırdır. Yüzerek kayalara gidiyorum. Acayip dalga var. Keşke dalış elbisesini de giyseydim. Bir yerlerim yaralanıp çizilebilir. Kapak gerçekten çok ağır ve sıkışmış. İpi iki yerden bağlıyorum. Çekmeye başlıyorlar ama sıkıştığı için hareket etmiyor. Dalgadan faydalanarak kapağı hareket ettirebilirsem belki bir şansımız olur. Yaklaşık beş dakika bunu deniyorum. Dalga geldikçe yaylandırıyormuş gibi kapağa yükleniyorum ama nafile. O arada bir anda sürüklenip dizlerimi kayalarda parçalarım diye hep tetikteyim. Sonunda ip kopuyor. Hepimiz rahatlıyoruz. Kaptan beni tekneye çağırıyor. O kayalara zaten zor çıkmışım bir de inmeyi becerebilsem. Bir şekilde sağ salim kayalardan iniyorum. Tekneye yüzüyorum. Çıktıktan sonra biz de Kalamış Marina’ya dönüyoruz.

(https://i.hizliresim.com/XPYJoo.jpg)

Biz gittiğimizde kurtarma ekibi de yeni gitmiş. Motor yatı lifte alıp çekmeleri 1 saati buluyor. İşlemler prosedür derken akşam saat altıya geliyor. Oğul ve adamları geliyorlar. Ben bekliyorum ki ekipmanı alacağım. “Yanımızda ekipman yok. Biz tekneyle barınağa gidelim. Sen arabayla gel “ diyor. Sinirlerim alınmış vaziyetteyim. Sabırla tamam diyorum. Marinadan çıkıp taksiyle Haydarpaşa’ya dönüyorum. Arabayı alıp bunların barınağa gidiyorum. Ben gittikten yarım saat sonra geliyorlar. Bir saat boyunca da kendi malzemelerini boşaltmalarını bekliyorum. Sonunda içinde 50 bar hava olan tüp ve regülatörü alıyorum. Akşam saat sekiz buçuk olmuş. Arabaya bindiğim gibi Ece’ye müjdeyi veriyorum. Saat dokuzda teknedeyim. Açlıktan ölmüşüm. Ece’nin hazırladığı yemeği yorgunluktan zor çiğniyorum. Sonrasında bir duş alıp yatıyorum. Yarın büyük gün. O tutya buraya gelecek!..
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: erdal duran - 12 Ocak 2018, 00:43:43
Öff, ruhum sıkıldı valla, alaca karanlık kuşağı gibi. Sende iyi sabır varmış Mücahit reisim.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 14 Ocak 2018, 20:59:55
30 Temmuz 2017 Pazar günü nihayet tutyayı şafttan söküyorum.

Dünkü yorgunluğun ardından Pazar sabahı erken kalkıyoruz. Heyecanlıyım... Ece önce kahvaltı yapalım dese de ben dalışa hazırlanmışım bile. Saat dokuz civarı. Etrafta kimse yokken işi bitireyim istiyorum. Alyan takımını çıkarıyorum. Yanlış hatırlamıyorsam 4 numara alyandı.  Her zaman bir adım önde olan sevgili eşim “alyanı elinden düşürebilirsin. “Bir tane de yedek 4 numara al mayonun cebine koyarsın” diyor. “Düşürmem merak etme” diyorum ama yine de söz dinlemek lazım cebime ikinci alyanı atıyorum. Ekipmanı kuşanıp tam suya girecekken, ilk göz ağrımız Ekim’in yeni ailesi Sertaç ve Banu Reisler gelmesin mi? Ne güzel sessiz sedasız yapacaktık şu işi. Neyse suya giriyorum. Su yine pis. Görüş çok kötü. Keşke kurşun kemer de alsaydım. Batmam kolay olurdu. Neyse iki yıldız dalıcıyız. O kadar da dalamazsak ayıp. Teknenin altına doğru dalıyorum. Görüş berbat. Alyan anahtarı yerine oturtmak zor. Birinci neden; delikleri göremem, ikincisi elimle delikleri yoklayıp bulmama rağmen yüzey yosunsu bir tabaka ile kaplandığı için 4 numara alyanı yerine oturtamıyorum. İki ay gibi kısa sürede böyle yosunsu yüzey oluşması da kötü. Yüzerliğimi de iyi ayarlamam gerekiyor. Şafta asılarak zarar vermemek lazım. Elimle yosun tabakasını siliyorum. İlk vidayı söküyorum. Bu arada yukarıdakiler merak etmiştir diye yüzeye dönüyorum. İyi haber verip tekrar dalıyorum. Tam ikinci vidayı çıkaracakken Ece’nin dediği gibi anahtar elimden düşüp dibe doğru süzülerek iniyor. Ben yüzeye çıktıktan sonra da alyanları kontrol eder kesin. Siz Onu bilmezsiniz :D Neyse ben sırayla dört vidayı da söküyorum. İşlem gerçekten 5 dakika bile sürmüyor. Tutya kaynadığı için biraz zor ayrılıyor. En zor kısmı iki yarım tutyayı birbirinden ayırmak oluyor. Nihayetinde tutya elimde zafer işareti yaparak çıkıyorum. Yukarıdakiler alkışlıyor. Sertaç’ın gelmesi iyi olmuş. Pontona çıkmama yardımcı oluyor Aslan arkadaşım. Ece de takılıyor. “Marinanın keyfini sen sürüyorsun. Ha bire teknenin altında iş yapacağım bahanesiyle yüzüyorsun.” Peki öyle olsun. Burada kısa bir açıklama yapmam iyi olur. 2 yıldız ya da 3 yıldız bröveli dalışçı olmakla teknenin altına ekipmanla inip ( yarım yamalak ekipman) iş yapmak farklı şeyler. Ben hobi amaçlı scuba dalışlarda ekibe uyum gösteren yüzerliğini iyi ayarlamaya çalışan ve tüpteki havayı gerektiği kadar kullanan ortalama bir dalgıcım. Yine de bu kısa işlem için bile heyecanlandım. Dalmadan önce kafamda birkaç kere plan yaptım. İşe odaklanacağım için dikkatimden kaçacak bir şeyler olabilirdi. Kendimi yaralayacağım bir alet yoktu. Ama ben aşağıdayken punton civarında oluşabilecek bir trafikten dolayı dalga çıkabilir ve tekne tepemde zıplamaya başlayabilirdi. Özellikle palamar botları bazen hızlıca geçiyorlar. O nedenle dış seslere kulak vermem lazımdı. Bir de göstergede yazan 50 Bar hava belki de o kadar değildi. Bu veya başka bir nedenden dolayı aniden havam kesilirse panik yapmadan çıkmam gerekiyordu. Dışarıda birilerinin beklemesi de güvenlik açısından çok önemliydi. Kaza geldiği zaman o kadarcık suda bile insanın ölümüne neden olabilir. Burada Hakan Tiryaki’nin her zaman bahsettiği uyarılar kulaklarımda çınladı. Kendisinin ne kadar haklı olduğunu bir kere daha anladım. Teşekkürler.

Hemen gidip duş alıyorum. Banu ve Sertaç, “Kahvaltıdan sonra iki tekne birlikte çıkalım” deyip ayrılıyorlar. Duş alıp geliyorum. Hızlıca kahvaltı yapıyoruz. Sonra Ekim’le haberleşiyoruz. Onlar daha kumanya alacaklarmış. Biz sabırsızız. Çıkalım siz arkadan gelirsiniz.   Andromeda 1 deneme seyrine hazır. Heyecanla marinadan çıkıyoruz. Usturmaçaları toplarken Ece tekneye yol vermeye başlıyor. Tekne hızlandıkça kalbimizin “güm güm” lerine teknemiz  “pat pat” la karşılık vermez mi? Maalesef veriyor. Aynı ses 1800 devirden sonra başlıyor. İkimizde hayal kırıklığı. Beynimde yazar kasaların meşhur zil sesleri. Arka planda Boyacı İsmail Öztürk ustanın Türk filmlerindeki gibi yankılanan aforizması:

-Mücahit, tekne parada yüzer…zer…zer… !!!

Yapacak bir şey yok. Yarın Selahattin Ustayı arayacağız yine. Bir an önce çözüm bulmalıyız. Kendimizi toparlıyoruz ve tatsız sonuçlanan tutya macerası sonrası  Ekim ve Dorko 15’in de katılması ile 3 tekne Bayramoğlu’nda keyifli saatler geçiriyoruz.

Pazartesi sabahı Selahattin Usta’yı umutsuzca arıyorum. Yine olumsuz cevap alacağım derken Usta demez mi? Tuzlada bir tekne daha çıktı. Karadeniz Rallisinden dönen bir teknede problem varmış. Çarşamba günü geleceğiz. Sabahtan buluşuruz. Oh be nihayet! Artık sorun bir an önce çözülsün ki, biz de tatile gidebilelim.
Çarşamba sabahı erkenden marinaya gidip, marina ofise uğruyorum. Ustanın geleceğini, tekneyi karaya almamız gerekebileceğini söyleyip liftin uygun olup olmadığını soruyorum. Lift uygunmuş. Sinan Bey’le çekme atma ve kara parkı için pazarlık da yapıyorum. Saat on gibi Usta geliyor. Yardımcısı Emin’le tekneye çıkıyorlar. Deneme seyrimiz başlıyor. Marinadan çıkıp yol veriyoruz. Sesler gelmeye başlıyor. Selahattin Usta motor dairesinde, ordan talimatlar veriyor. “Yol ver! , Gaz kes! , Tornistan!”  filan. Beş dakika sonra havuzluğa çıkıyor. Dümene geçiyor. Sonra Emin’e diyor ki dümen palasını kontrol edelim. Sancak havuzluk portucunu çabucak açıyorum. Emin oradan elini uzatıp paladan gelen ve acil durum yekesinin takılacağı mili tutuyor. Sıkı tut diyor Usta . Tamam diyor. Usta şanzıman kolunu ileri doğru itiyor. 1800…2000…2200….2400 devir ses yok. Bırak diyor. Hemen pat pat sesi başlıyor. Tamam diyor bulduk nedenini palada bir gevşeklik var. Pervane hızı arttıkça pala titreşiyor. Bir yandan da dümeni bana bırakıyor. Marinaya dönüp bağlanıyoruz.

-Eee şimdi ne yapacağız?
-Siz tekneyi karaya çıkarmıştınız alırken. Palayı kontrol etmediniz mi?
-Etmez olur muyuz? Hatta her gelen mutlaka palayı da kontrol ediyordu. En az on kişi mıncıklamıştır. Hiçbir sallantı yoktu. Çok ilginç.
-Neyse olan olmuş. Allahtan çok gevşek değil. Zorlayınca titriyor. Seni idare eder. Sen şimdi sıvı gres alacaksın sprey olarak satılır her yerde. Bu yedek yekenin takıldığı yerden boşluklara sıkacaksın bol bol. Sıvı gres çok çabuk donup katılaşır. Titreşimi alır. Sezonu böyle geçir. İstediğin yere git. Sezon sonu sesler devam ederse karaya alırsın. Titreşim artmazsa gelecek sene çıkarırsın. Geçmiş olsun.
–Teşekkürler borcumuz nedir.
-Bir şey yapmadık ki.
- Ya olur mu bi sifttah…
-Ya tamam diyorum! Ne siftahı oyalama bizi işimiz var. Sonra görüşürüz.

Bu deniz aleminde herkes bizi mahcup etmek için rekabete mi girdi? Nedir bu ustalardan çektiğim?

Ustaları uğurluyorum. Ece’ye müjdeli haberi veriyorum. Ben demiştim zaten bizim kayık “tak tak” demiyor “pat pat “ diyor. :) Şaka bir yana sesin kaynağını bulduk. Bir de en baştan beri dümende oluşan hafif titreşim de ipucu veriyormuş. Biz anlayamadık. Yaşadıklarımız bize biraz daha deneyim kazandırdı. Hafta sonu Tuzla sanayiden sıvı gresi alıp palanın milinin etrafına uyguluyoruz. Deneme seyri yapıyoruz. Ses bitmiyor ama azalıyor. Seyir sırasında biraz daha gres uyguluyoruz. Bir süre sonra ses ve titreşim tamamen kesiliyor. Rıza Usta ve Selahattin Usta çok teşekkür ederiz. Bu süreçte bize yardımcı olan, fikir veren, en önemlisi ekipman sağlayan tüm reislere de çok çok teşekkürler. ( ekipmanı geri vermem bile karşılıklı yoğunluktan dolayı zor oldu. Cuma gününe kadar arabada gezdiler.  O kısmını hiç anlatmıyorum).  Sonunda yeni kayığımızla gelecek hafta on günlük bir tatile çıkabileceğiz.

Gelecek bölümlerde 2018 tekne tatilimiz…

“Konuşacak bir şeyin yoksa buraya gel” limanı neresi?
İskorpit kavurma mı? Nohut yemeği mi?
Ece hangi balığın annesini de gördü?
En sonunda kendisi ve şirin ailesiyle tanıştığımız, Camianın pozitif, en cana yakın, reislerinden birisi kimdi? ( Hastasıyız Başkan)
Gün batımının en güzel izlendiği bir yer daha.
Askeri sahaya dalan mı var?
Dönüş yolundaki zorunlu mola bu kadar mı keyifli olur?
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Oğuzhan Oğuz - 14 Ocak 2018, 21:22:13
Ben katilin Uşak olduğunu biliyordum da heyecanı kaçmasın diye söylemedim :) sizin kadar sevinmişimdir sorunun çözülmesine . Tekrar geçmiş olsun Mücahit ve Ece reisler :)


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 14 Ocak 2018, 21:54:44
Ben katilin Uşak olduğunu biliyordum da heyecanı kaçmasın diye söylemedim :) sizin kadar sevinmişimdir sorunun çözülmesine . Tekrar geçmiş olsun Mücahit ve Ece reisler :)


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

Biliyoruz tabi. Çok teşekkürler. Hani fakir ama gururlu bir genç vardı.Teknede pek iş yapmadığı söylenen...  0/_/
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 14 Ocak 2018, 22:31:45
Biliyoruz tabi. Çok teşekkürler. Hani fakir ama gururlu bir genç vardı.Teknede pek iş yapmadığı söylenen...  0/_/

Öyle mi diyorlarmış oysa ben hep çalışırken görüyordum.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 14 Ocak 2018, 23:22:26
Eline sağlık Mücahit reis.

Hem geçmiş olsun diyorum, hem de sabrın için kocaman bir tebriği haketmişsin doğrusu.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Oğuzhan Oğuz - 14 Ocak 2018, 23:39:49
Biliyoruz tabi. Çok teşekkürler. Hani fakir ama gururlu bir genç vardı.Teknede pek iş yapmadığı söylenen...  0/_/

Öyle mi diyorlarmış oysa ben hep çalışırken görüyordum.
Ece reisten bu konuya değinmesini rica ediyorum


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Kenan Biçen - 15 Ocak 2018, 01:25:14

Mücahit ne güzel yazıyorsun kardeşim.
Nerdeyse şu pat pat sesi kesilmeseydi iyi olacak, daha da yazacaktı diyecektim :)
Şaka bir yana gergin geçen ilk bölümü sabır abidesi olarak atlatmışsın bu önemli.
Deniz haricinde olan bu tür gerginliklere aynı sabrı göstermek imkansız.
Neymiş deniz adamı sakinleştirirmiş her zaman.  ;D
Neyse buna da geçmiş olsun diyor,pat patsız ve tak taksız yeni sezonlar diliyorum. C:-)
Sevgiler.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 15 Ocak 2018, 05:40:51
Ellerine sağlık Mücahit,
keyifle okudum.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Serkan Güvenen - 15 Ocak 2018, 11:34:45
Ellerine sağlık Mücahit reis ,

Keyifle okudum .
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 15 Ocak 2018, 22:04:27
Reislerim teşekkürler.

Ali Reis imal ettiği şaft temizleme aparatının resmini burda ya da başka başlıkta  paylaşır ve kısaca tanıtırsa faydalı olur düşüncesindeyim.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ali Ünalan - 15 Ocak 2018, 22:59:24
Reislerim teşekkürler.

Ali Reis imal ettiği şaft temizleme aparatının resmini burda ya da başka başlıkta  paylaşır ve kısaca tanıtırsa faydalı olur düşüncesindeyim.
Tabi seve seve,imal demiyelimde zorunluluktan tasarlandı,çizildi,kesildi,bıçakcıda biletildi,kazma sapı taktım sap olarak,bir sürü kestirmiştim parça saçtan,hediye olarak gördüğüm arkadaşlara dağıtmıştım fazlasını,belki buradan da birilerine vermiş olabilirim hatırlamıyorum. Cevap İpekçi reis te görmüştüm oradan esinlenildi:)

(https://i.hizliresim.com/8Y9GXd.jpg) (https://hizliresim.com/8Y9GXd)

(https://i.hizliresim.com/NZ9y2k.jpg) (https://hizliresim.com/NZ9y2k)

(https://i.hizliresim.com/p6m7MN.jpg) (https://hizliresim.com/p6m7MN)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 29 Kasım 2018, 12:20:46
İletinin sahibi Mücahit Reis, ben sadece buraya taşıdım. Bilgilerinize.


Bu piyasada, böyle bir satış stratejisi... Kolay değil!
Bugün karar verip, tekne inşa edip mayısta bitirip seyre çıkmak... İmkansız gibi!

Hayırlı olsun ve kolay gelsin Ersin Reis  :)
İnşa konusunda yardıma ihtiyacın olursa haber et, seve seve yardım ederim!

Ahmet Ilgaz Reisin Ersin Reise yardım çağrısını görünce Ahmet’ Reisi tanımayanlar için bir açıklama yapmak istedim. Ne zamandır bunu yazmayı istiyordum. Bu vesileyle kendisine bir kez daha teşekkür etme şansım olur. Ahmet bir konuda yardım edeceğim dediyse mutlaka yapar. O kadar sözünün eridir. Yanlışlıkla “ Olur yardım edersen sevinirim” filan derseniz paçayı kurtaramazsınız. :)

Geçen sene bizim kayığa güneş enerjisi bağlamaktan bahsedince bana “ Benim tekneye ve Aziz Abi’nin teknesine taktık çok ekonomik ve verimli oldu. Senin güneş enerjisini de birlikte hallederiz merak etme” dedi. Ben bu teklifi duyunca çok sevindim. Teşekkür ettim. İlk arayacağım kişi sensin dedim. Dedim ama Ahmet Bakırköy’de ben Tuzla’da. Oradan buraya onu yormak istemediğim için kendisinden yardım istemeye kıyamadım.

Aradan bir iki hafta geçti. Ahmet aradı:

- Ne yaptın araştırdın mı? 
- Abi çok yoğunum bakacağım.
-Bak X internet sitesinde ucuz modeller var linkini hemen gönderiyorum.
-Tamam çok sağol.

Modellere bakıyorum ama ben gerçekten Ahmet’i çağıramam o kadar yoldan. Kendim yapmayı da gözüm kestirmiyor.
İki hafta sonra Ahmet yine arıyor yine benzer muhabbet… Adam benim işimi benden daha iyi takip ediyor. Her aradığında Mahçup oluyorum. En son bir gün Kabaalioğlu ile konuşuyorum. Meğer onun da webastosunu takacağım diye tutturmuş. O da benim gibi Ilgaz’a zahmet  olmasın diye ertelemiş durmuş. En sonunda teslim olmuş. Webastoyu takıp çalıştırmışlar. “ Abi deli O , kafayı taktı mı yapar. Hem böyle işleri yapmayı seviyor. Hem de yardım etmekten çok zevk alıyor.  :)

Neyse Kabaalioğlu’ndan tüyoyu aldım ya. Ben de sonunda teslim oldum. Ilgaz Reis aradı yine bir gün. “Bir yerlerde kampanya var” diye. Birkaç link gönderdi. İnternetten Regülatör ve kabloları aldım. Bir komşumuzun tanıdığından 2 adet 150 Wattt esnek panel aldık. Malzemeyi tamamladık. Ahmet'i aradım. Herşeyin tamam olmasına benden daha çok sevindi. Hafta içi bir gün kararlaştırdık. Bana en son “Teknede alet edevat sağlam mı? Avadanlığın var mı?” diye sordu. Ben de her şey var dedim. Sonunda büyük gün geldi. Ahmet'i metrobüsten aldım. Tuzla’ya gittik.

Ben panelleri önceden biminiye diktirmiştim. Yapacağımız iş kabloları bağlayıp, içerde uygun bir yer bulacağımız regülatöre ulaştırmaktı. Tekneyi deldirmek istemediğim için Andromeda'nın orijinalinde  sancak tarafında kıç kamaranın kenarından geçen kablo kanalını kullanalım dedim. Ahmet sağolsun kabul etti. Gidip kılavuz boru aldık. Fakat daracık alanda bu işi yapmak epey vaktimizi aldı. Regülatörü monte etmek istediğim yer de zor bir yerdi. Ahmet ona da hiçbir şey demedi. Normalde tekneyi daha önce görmüş olsa kafasında bir plan yapar belki daha hızlı çalışırdı. Ama o kadar pozitif birisi ki sürekli espriler yapıyor. Beni de motive ediyor. İşi kolay hale getirebiliyor. Neyse her şeyi taktı sistem devreye girecek ama bu sefer kendi kendi kendine bir iş daha çıkarmasın mı?

Teknede üç adet 100A  akü vardı. Birisi motor, ikisi servis aküsü... Bana dedi ki ;

-Motor için daha küçük bir akü alalım. Bunların üçünü de servis aküsü yapalım ne dersin?
-Güzel düşünce ama dördüncü aküyü koyacak yer sıkıntılı.
-Niye abi? Şu harita masasının koltuğunun altı boş. Oraya koyarız. Kabloları da alttan geçiririz. Kablolar için birkaç delik açma işi var o kadar.

Bu çok güzel bir teklif, benim mahcubiyetimi daha da artıyor. Sen insan mısın melek misin kardeşim?

Tamam diyorum Hemen Tuzla oto sanayiden bir akü ve bir takım kutup başı ve uygun miktara akü kablosu alıp geliyorum.   
Başlıyoruz işe girişmeye. Bu arada sabahtan beri teknede vidasıydı cıvatasıydı sürekli bir şeyler eksik çıkıyor. Yan keskimi de ödünç verdiğim bir komşuda unutmuşum. Hafta içi olduğu için kimseden ödünç de alamıyorum. Zaten ödünç alet almayı da pek sıcak bakmam. Ahmet yine de keyifli da bana sürekli takılıyor. :)
 
-Kardeşim sorduk sana avadanlık var mı diye. Var dedin ama lazım olan ne varsa içinden zar zor başka şeyler bulup uyduruyoruz.

Ben de onun bu neşeli esprili halinden cesaret alarak.
-Avandalık deyince ben de içine avadan sudan şeyler konuluyor sandıydım kızma be arkadaş.

Neyse biz akşam üstüne doğru işleri bitirdik. Yeni akü teknenin sallantısıyla  kaymasın diye altına kaydırmaz örtü koymamı da tembih ediyor. Artık Andromeda’da 300amper servis aküsü, 75 amper start aküsü ve 300W güneş enerjimiz var.

Ahmet Ilgaz dostuma ne kadar teşekkür etsem azdır. Eline emeğine sağlık. :)xx :)xx :)xx

Hem denizciliğiyle hem de yardımseverliğiyle örnek aldığım bir arkadaşım… Siz yine de kendisi yardım teklif ettiğinde dikkatli cevap verin. :)

(https://i.hizliresim.com/bVgr7Z.jpg)

Servis aküleri merdivenin bittiği yerde döşemenin altında yuvada. A noktası
Start aküsü, koltuğun altında B noktası

Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 29 Kasım 2018, 12:59:56
Kabaalioğlu Reisimizden rica ettim yazıyı buraya taşıdı. Teşekkürler.

Bu güneş enerjisi montaj operasyonu Temmuz ayı başındaydı. Bu sayede yaz tatili boyunca çok rahat ettik. Dışarıdan hiç elektrik ihtiyacımız olmadı.

Esnek paneli bimininin üzerinden alıp daha sağlam bir yere monte etmek istiyorum. Belki arkada paslanmaz bir taşıyıcıya… Hem panel bimini üzerinde esnemez ve zarar görmez.Ömrü kısalmamış olur. Hem de yelken yaparken ana yelkeni görebilmek için biminiyi açabiliriz.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ece Astunç Karabaş - 29 Kasım 2018, 17:55:27
Güneş panellerinin montajından birkaç gün sonra Andromeda’yla çıktık. İki haftalık bir Bozcaada tatilinden sonra Andromeda’yı Kabatepe’ye bağladık ve İstanbul’a döndük. İki hafta daha çalıştıktan sonra bayram tatiliyle birleştirdiğimiz toplam iki haftalık ikinci tatil için Kabatepe’ye döndük. (Mücahit’in bu tatiller sırasında İstanbul’a dönüp birkaç gün çalışması gerektiği için kesintisiz tatili ben yapmış oldum.  :) ) Bayram tatilinin yarattığı izdihamı görünce Kabatepe sakinliği ve deniziyle o kadar iyi geldi ki Mücahit’e “Burada kalalım. Bir yere gitmeyelim” dedim.

Her şey iyi hoştu ama limanda bağlandığımız tarafta elektrik yoktu. Ve bizim elektrik panelleri ilk sınavını verecekti. İki hafta boyunca gece gündüz buzdolabını kapatmadan 300 W panellerle 300 Amper akülerle çok rahat ettik. Sevgili Ahmet Ilgaz’ın kulaklarını çınlattık. Bu tatili sayesinde yaptık.  :) Çok teşekkürler…

Gelelim güneş paneli ekonomik mi kısmına. Yaz sıcağında elektrik olmayan bir yerde iki, bilmediniz üç gün dayanabilirdik. Sonuçta elektrik olan bir marinaya bağlanmak zorunda kalacaktık. (Bakmayınız:Buzdolabı mı.. Ne gerek buzdolabına..   ;) ) Böyle olunca da günlük bağlanma gideri epey farkederdi. Yani bizim paneller maliyetinin epey bir kısmını çıkardı. Üstelik istediğimiz yerlerde kalma özgürlüğü verdi. :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 29 Kasım 2018, 18:54:39
Atom karınca gibi bir adam bu Ahmet Ilgaz , Asterix'ede Webastoyu zorla taktı, bir de ilk montajda çalıştıramadı, kahroldu kafaya taktı. Ama sonradan bağladığımız sigortanın yetersiz olduğunu görüp işi çözünce acayip rahatlamıştı. Ben keyfini süremedim ama nasip olacak yeni sahipleri keyifle kullanırlar inşallah. Sağol , varol Ahmet Ilgaz Kardeşim.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Ilgaz - 02 Aralık 2018, 09:05:41
Montaj bizim işimiz  8)

Ne demek! Dostlarıma bi faydam dokunduysa ne mutlu bana...
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Ilgaz - 02 Aralık 2018, 09:08:27
...
Esnek paneli bimininin üzerinden alıp daha sağlam bir yere monte etmek istiyorum. Belki arkada paslanmaz bir taşıyıcıya… Hem panel bimini üzerinde esnemez ve zarar görmez.Ömrü kısalmamış olur. Hem de yelken yaparken ana yelkeni görebilmek için biminiyi açabiliriz.

Paslanmaz işi tamam olunca haber ver panelleri itina ile taşıyalım  ;)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ece Astunç Karabaş - 16 Ocak 2019, 22:15:40
Sinağrit Baba

Bu yaz Bozcaada’da, yılların birikimi olan balıkçılık tecrübemle, çok sağlam ekipman alıp, benim gibi çok iyi bir balıkçı olan Yeğenim Çağan ile birlikte iki kilo civarı bir Sinarit tuttuk. Bu kadar iyi balıkçı olunca bu başarı kaçınılmaz değil mi? Aslında bu hikayedeki doğru olan tek şey; Çağan’la birlikte iki kilo civarı bir Sinarit tutmamız.  :)

(https://i.hizliresim.com/0Rld8V.jpg)
 
En başından almak gerekirse; Mücahit’in iş için birkaç günlüğüne İstanbul’a dönmesi gerekiyordu. Gitmeden önce bana o güne kadar hiç kullanmadığım dingiyi ve motorunu nasıl kullanacağımı gösterdi. Ertesi gün akşamüstü Çağan’a hadi gidip şansımızı deneyelim dedim. Her tür spor malzemesi satan malum mağazadan makinesi dahil 60 TL’ye aldığım kamışı ve kardeşimin İzmir’den getirdiği sarı kurşun kafalı hamsi görünümlü silikonu aldık. Bota atladık ve Bozcaada limanı ile ada arasındaki alanda dolaşmaya başladık. Ben motoru kontrol ediyorum. Çağan da makineyi tutuyor. Biz iki acemi balıkçı; “Biraz yavaş git”, “Biraz misina bırak”, “Pervaneye dikkat et” falan derken 10 dakika geçmedi, kamış çok güçlü bir şekilde büküldü. Heyecanla motoru durdurdum.  Çağan sarmaya çalışıyor ama bizim makine o kadar kötü ki birden misina karıştı. Saramıyoruz. Ben aldım; elimle misinayı sarmaya çalışıyorum. Bu arada misinada hiç hareket yok. Biz ne kaçırdık acaba diye düşünüyoruz.  Artık sarma işinin sonuna yaklaşmışken denize bir baktık yemin ucunda kocaman bir balık. Bu kadar zaman hareketsiz beklemiş. Hiç zorlanmadan bota aldık fakat ne olduğunu bilmiyoruz. Zehirli mi, dokunabilir miyiz? İkimiz de tutmaya yanaşmayınca garibimi oturma yerinin altına oltanın ucunda bıraktık. Motoru çalıştırdık ve tekneye döndük. Bizimkiler bu kadar çabuk dönmemizden şüphelenmiş, havuzlukta bize bakıyorlar. Babam; “Tuttunuz mu bir şey” diye seslendi. “Tabii ki” dedik, “ İyi balıkçılar boş dönmez. “  ;) Balığı gösterdik. Havuzlukta sevinç, şaşkınlık nidaları…

Babam bizim yapamadığımızı yaptı ve balığı oltadan çıkardı. Sinarit galiba dedi. Alıp komşulara gösterdi, onlardan da teyit aldı. Benim o güne kadar balık tezgahlarında bile görmediğim, varsa da fark etmediğim Sinarit’i yakalamıştık. Ya da biz yakalamadık, Sait Faik’in Sinağrit Baba öyküsündeki gibi Sinarit biz seçmişti. Ama ne olursa olsun sonuç değişmiyor. Çağan’la birlikte ailenin ilk Sinarit yakalayanları olarak (Umarım son olmaz.) tarihe geçtik. Hayatlarının çoğunu balık tutarak geçirmiş olan abim (6 kg’luk levrek başarısı var) ve kardeşim ( 30 kg. yayın balığı yakalayıp serbest bırakmıştı) hala bu başarımıza! inanamıyorlar.  :)


(https://i.hizliresim.com/4j14DY.jpg)

Doğal olarak, akşam yemeği planımız değişti. İnternetten de araştırarak fırında yapmaya karar verdik. Tepsinin altına dizdiğimiz patates ve soğan dilimleri üstüne balığı yerleştirdik. Üstünü de biber, limon ve domates dilimleri ile süsledik. Zeytinyağını unutmadık. Babam balığı deniz suyuyla temizlemişti. Bunun da etkisi var mı bilmiyorum ama yediğim, en deniz kokulu balıklardan birisiydi. Yemek boyunca Çağan’la ne kadar iyi balıkçılar olduğumuzu konuştuk durduk. Bu artık aramızda espri haline geldi.  :)

Sinarit macerası bizi çok motive etti. Daha iyi malzeme ile çok çaba sarf ettik fakat birkaç yem kaptırma olayı ve istavrit, karagöz avı dışında kayda değer bir şey olmadı. Gene de çabalarımız devam ediyor. İnsan bir kere bu heyecanı yaşayınca artık vazgeçemiyor.

Bu arada yakaladığımız Sinaritin sonunun Sait Faik’in öyküsünde anlattığı Sinağrit Baba gibi olmadığını umarım. Bizim oltamıza ve soframıza konuk olmaktan mutlu olduğuna inanmak isterim.

(https://i.hizliresim.com/ADnaEQ.jpg)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 16 Ocak 2019, 22:45:44
Vay süpermiş , tebrikler.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Erman Yerman - 17 Ocak 2019, 09:01:59
Çoook güzel..
Sinarit o bölgenin balığı, bolca çıkıyor.. avı da, yemesi de çok keyifli bir balık.. Biz buralarda nadiren yakalayabiliyoruz. İmrendim doğrusu..
Tebrik ederim Ece reisim :)

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Serkan Güvenen - 17 Ocak 2019, 10:16:17
Tebrikler çok keyifli olmuş Ece reis  :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Murat Ayduk - 17 Ocak 2019, 12:29:25
Tebrikler çok keyifli olmuş Ece reis  :)xx :)xx

Ben de şahidim, oradaydım aynı zamanlarda...

Andromeda'nın şanı/şöhreti aldı yürüdü oralarda bu sinaritten sonra... Ama Ece Reisim, çıta çok yükseldi artık. 1kg levrek bile yakalasanız burada nasıl yazacaksınız?  :D
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ece Astunç Karabaş - 17 Ocak 2019, 21:15:42
Çok teşekkürler arkadaşlar. :)

Tebrikler çok keyifli olmuş Ece reis  :)xx :)xx

Ben de şahidim, oradaydım aynı zamanlarda...

Andromeda'nın şanı/şöhreti aldı yürüdü oralarda bu sinaritten sonra... Ama Ece Reisim, çıta çok yükseldi artık. 1kg levrek bile yakalasanız burada nasıl yazacaksınız?  :D
Sinariti saymıyoruz, O piyangoydu.  :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mustafa Ertör - 17 Ocak 2019, 22:17:04
Tebrik ederiz.
Artık Ece Reisten balık (sinarit)yakalamanın incelikleri konulu kurs talep ediyorum.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Ilgaz - 17 Ocak 2019, 23:37:04
Vay anasını! Gerçekten de güzel balık yakalamışsınız! Tebrik ediyorum!  :)xx :)xx :)xx
Darısı "senelerdir binlerce mil boyunca rapala çekip tek bir balık bile yakalayamayanların" başına  ::)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ece Astunç Karabaş - 18 Ocak 2019, 08:44:57
Tebrik ederiz.
Artık Ece Reisten balık (sinarit)yakalamanın incelikleri konulu kurs talep ediyorum.

Önemli olan yakalamak değil, taze yakalamak biliyorsunuz.  :)

Kuşadası Yeşilköy seyrimizde oltamıza takılan tombiği çektiğimde şöyle demişti."Oo,tebrikler Mustafa abi,taze mi?"
 
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mustafa Ertör - 18 Ocak 2019, 09:35:48
 :DEvet taze olması çok önemli.
Zaten Mücahit Reisten de spontane espri yapmanın incelikleri kursu talep ediyoruz.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 20 Ocak 2019, 07:59:54
Sinağrit Baba



 Tepsinin altına dizdiğimiz patates ve soğan dilimleri üstüne balığı yerleştirdik. Üstünü de biber, limon ve domates dilimleri ile süsledik. Zeytinyağını unutmadık. Babam balığı deniz suyuyla temizlemişti. Bunun da etkisi var mı bilmiyorum ama yediğim, en deniz kokulu balıklardan birisiydi. Yemek boyunca Çağan’la ne kadar iyi balıkçılar olduğumuzu konuştuk durduk. Bu artık aramızda espri haline geldi.  :)





Ben de balıkta patatesten hep korkarım. Denizin balığın tadını götürecek, patates baskın çıkacak diye. Ancak işe yaramaz balıkları pişirirken patates kullanırım. Bir yerde hata yapıyorum demek.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ece Astunç Karabaş - 21 Ocak 2019, 09:03:25
Sanırım yoğun bir deniz/balık tadının önüne hiç bir şey geçemiyor.  :)  Normalde balığı yağlılık durumuna göre ızgara, kızartma ya da Mücahit'in gizli! tarifiyle tuzda yaparız. Ben de internette araştırarak tarifi bulmuştum. ilk defa patatesli balık yaptım. Bir tane daha yakalarsak  ;) farklı şekilde pişiririz. Kıyaslama yaparız.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Aziz Eryavuz - 21 Ocak 2019, 09:43:03
Bir kaç yıl peşimde misina sürükleyip sonra bir şey gelmiyor diyerek misinaları dostlarına veren bir olarak kıskançlıkla kutluyorum sizi. ;D

Oltanız hep dolu gelsin böyle.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Kemal Gündüz - 21 Ocak 2019, 15:33:06
Sanırım yoğun bir deniz/balık tadının önüne hiç bir şey geçemiyor.  :)  Normalde balığı yağlılık durumuna göre ızgara, kızartma ya da Mücahit'in gizli! tarifiyle tuzda yaparız. Ben de internette araştırarak tarifi bulmuştum. ilk defa patatesli balık yaptım. Bir tane daha yakalarsak  ;) farklı şekilde pişiririz. Kıyaslama yaparız.

Ece Reis
O büyüklükte sinarit fırında, tuzda şahane oluyor. Üstelik çokta kolay. Tek yapılacak, asla pulları ayıklamadan derisini üzerinde bırakmak, karnınıda mümkün olan en küçük kesik ile ayıklamak. Ondan sonrası hazırlanacak tuz kıvamı. Tuzun sıvama kalınlığı pişirme süresini tayin ediyor. Takribi yarım santim kalınlıkta tuz tabakası ile önceden 200 C ısıtılmış fırın 40-50 dk yetiyor


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ece Astunç Karabaş - 21 Ocak 2019, 22:17:47
Sanırım yoğun bir deniz/balık tadının önüne hiç bir şey geçemiyor.  :)  Normalde balığı yağlılık durumuna göre ızgara, kızartma ya da Mücahit'in gizli! tarifiyle tuzda yaparız. Ben de internette araştırarak tarifi bulmuştum. ilk defa patatesli balık yaptım. Bir tane daha yakalarsak  ;) farklı şekilde pişiririz. Kıyaslama yaparız.

Ece Reis
O büyüklükte sinarit fırında, tuzda şahane oluyor. Üstelik çokta kolay. Tek yapılacak, asla pulları ayıklamadan derisini üzerinde bırakmak, karnınıda mümkün olan en küçük kesik ile ayıklamak. Ondan sonrası hazırlanacak tuz kıvamı. Tuzun sıvama kalınlığı pişirme süresini tayin ediyor. Takribi yarım santim kalınlıkta tuz tabakası ile önceden 200 C ısıtılmış fırın 40-50 dk yetiyor


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Kemal Reis,
Mücahit olsaydı tuzda denerdik ama tek başıma cesaret edemedim. O zaman müstakbel sinaritimiz tuzda olacak.  :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 09 Haziran 2019, 19:21:30
Sevgili Reisler

Uzun zamandır Andromeda'yı Egeye indirmeyi planlıyorduk. Son bir kaç aydır yoğun şekilde hazırlandık ve  geçen hafta 31  Mayısı 1 Hazirana bağlayan gece sevgili kedimiz Bosa'yla Tuzladan avara olup yola çıktık. Üniversite yıllarımızdan beri arkadaşımız Gökhan da misafirimizdi.  İlk durak Çardak, ikinci durak Bozcaada idi. İlk gece rüzgar pek yoktu amadalga çoktu.o nedenle Marmarayı kuzeyden geçtik. Başlangıçta ortadan gidecektik. Gökhan ve Bosa bu şartlara alışık olmadıklarını belli edince rotayı kuzeye çevirdik. Ertesi akşam Çardak nefisti. Demir attığımızda hava henüz kararmıştı. Yemeğimizi yedik ve uyuduk. Gece koy göl gibiydi. Sabah kalktığimızda da öyleydi.



Çanakkale boğazını Anadolu kıyısından  rüzgarsız ve çok rahat indik. Abideyi selamladıktan biraz sonra rüzgar lodos formunda  tatl tatlıı tatlı  esmeye başladı. Bozcaada'ya vardıktan sonra tatlılığı kalmamıştı. Bozcaada'da hava nedeniyle bir gün fazla kaldık. O gün lodostan dolayı havuzlukta oturabilmek için arka tentelerimiz germek zorunda kaldık. Burası yaz boyunca kalınabilecek güzellikte bir liman aslında.genelde kuzey rüzgarı alan adada liman içi hep huzurlu oluyor.

Pazartesi gecesi lodos biraz yavaşlayınca  ani bir kararla yola çıktık. Buraya gidiş zor olmadı. Ece gün ışıyıncaya kadar benimle vardiyadaydı. Babakaleyi birlikte döndük. Hava yatıktı. Babakalede bordadan dalga yemeye başladık. Ama çok sarsmadı. Lodos en fazla saatte 7-8 knot esti. Ece saat 6 civarı uyudu. Gökhan zaten bütün gece araziydi. Saat sekizden sonra yağmur başladı. 11'e kadar devam etti. Ama şiddetli olmadı hiç. Saat 14 gibi kalem adasına demir attık nihayet. Son bir kaç yıldır hayal ettiğimiz bir yerdi burası da... Maldivlere benzetilen denizinin yanısıra çevresinin ağaçlık olması  ve sessizliğiyle huzur vericiydi.

Ertesi sabah tekrar yola düştük. Çandarlı korfezi çok sakindi. Çeşme'yi de çok rahat geçtik. Alaçatı derken Nergis Koyuna akşam üstü 18.30 da vardık.  Burası çok korunaklı koy içinde ayrı bir koy. Dışarıdan böyle bir koy olduğunu farketmesi bile çok zor. Nergis Koyuna girdik ama her yer kapılmıştı. Şansımıza girişe yakin bir tekne ayrıldı. Biz de onun yerine demir attık. Hemen ortalığı neta edip denize girelim dedik. O sırada Blue İçe isimli bir tekne gelip artistik hareketlerle demir attı. Gökhan "Adama bak helal olsun ne güzel girdi attı demirini dedi.  ( Adam iki günde bizim acemiliklerimizi anlamıştı). Gözlüklerim olmadığı için kullanan kişiyi seçemedim ama DADD bayrağını gördüm. Denizden çıkınca bakarım dedim. Sonrasında yemekti bulaşıktı derken unuttum. Ertesi gün giderken netten bakınca Tuğrul Koyuncu Abi ve eşi Zeynep Abla olduklarını öğrendim ve önceki akşam bakmadığım için çok üzüldüm. Benzer şekilde Bozcaadada da Alper Reisin yeni teknesi Baba'yi görmüştüm. Ama onun teknesi olduğunu bilmiyordum. Sonradan sosyal medyada görünce anladım.



Neyse yola devam dedik ve sonraki gün Didim'e, marinanin yanındaki koya demir attık. (Ahmet Ilgaz sağolsun). Nergisten çıkarken hava yanıktı. Dilek Boğazı sonrası  başlayan gün batısı saatte 15 -20 knot hızlarla biz uçurdu. Ege sularıda yelkenle seyir paha biçilmez. Ertesi gün kısa ama muhteşem bir yelken ziyafeti daha çekerek Yalikavak'a gittik. Orada yakıt almak ve atık vermek için Pal Marinaya uğradık. Deniz Akaltan Reisimizi aradık. İzin günü olduğu için görüşemedik. Sağolsun iş arkadaslarını arayıp haberimizi vermiş. Marina görevlileri bizimle inanılmaz ilgilendiler. Deniz Reise çok teşekkürler. Bizimle seyahat eden arkadasimiz Gökhan'la Yalıkavak'ta vedalasip onu Bodruma uğurladik. Aksam marinanin karşısındaki koya demir attık. Hava kuzey batılı ve yüksek olmasına rağmen çok rahat ettik. Dün sabah oradan ayrılıp Bodrumu dolandik. Karaadanin arkasından Gökovaya girip 6 saatlik motor seyrinin ardından Çökertme koyunda demir atarak ilk kıçtan kara kayaya bağlanma deneyimimizi yaşadık. Bu koy Mandıra Filozofu filminin çekildiği yermiş. Hulusi Reis söyledi. Sezon tam başlamadığı için çok kalabalık degildi. Sabaha kadar en ufak rüzgar hissetmedik. Gece huzurlu geçti. Koyda yapılaşma hoş olmamış. Çökertmeden çıkan Halil bir daha geri dönmemiş. İbraam Çavuş da hala Allahına emanet. Neyse kolcular gelmeden bu sabah biz kaçtık.

Bu sabahki rotamiz Okluk Koyu idi. Mehmet Cömert Reisimizden tüyolari aldık ve 07:30da yola çıkıp saat 11 gibi buraya bağlandık.

Bir çoğumuzun denizcilik sevdamızın ilhamı olan Sadun Boro'nun Okluk Koyu'nu görüp hacı olmak en büyük hayalimizdi. Sağlığında burada ziyaret edemediğimiz büyük ustayı temsili kabrinde ziyaret ettik. Kabire deniz kabuklarimizi bıraktık. Bu yolculuğun en büyük motivasyon kaynaklarından birisi Gökova'ya ve Okluk Koyuna gelebilmekti. Çok şükür bir hayalimiz daha gerçek oldu. Umarız bundan sonrasında da selametle gider son durağımız Hisarönü'ne sorunsuz ulaşabiliriz.

Bu hayaller yolculuğunda Bosacık da epey macera atlattı. Bozcaada'da hormon fazlaligi nedeniyle tekneden tekneye atladı. Limanın maskotu oldu. Kayaların arasında dişi kedi kovaladı. Erkek kedilerden fena dayak yedi. Didim'de tekneden düştü. Yüzme biliyormuş neyse ki... İlk günler seyirdeyken sürekli baş kamaradaydi. Sonlara doğru havuzlukta bize eşlik etti. Bu sabahki Fotoğrafta görüldüğü gibi tam görev bir görev adamı.

Günlerdir bizi takip eden reislerimize çok tesekkur ederiz. Forumda olmayan komşumuz  Ediz Reis  hazırlık safhasinda çok fazla destek oldu. Andromeda'yi emanet aldığımız Uğur Abi de cok yardımcı oldu. Herkese çok teşekkürler. Daha sonra daha detaylı yazmaya çalışacağız.

Denizde olan tüm reislerimize selamet diliyorum.


Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 09 Haziran 2019, 19:26:42
.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 09 Haziran 2019, 19:31:08
Alesta tiramola Bosa?
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 09 Haziran 2019, 23:29:24
Tebrikler, Keyfiniz bol olsun.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Erman Yerman - 09 Haziran 2019, 23:41:52
Ece ve Mücahit. Sizleri tebrik ederiz. Güzel, rahat bir transfer olmuş.. Gökova ise muhteşem bir final olmuş..
Döndünüz mü? Hala oralarda mısınız?

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Serkan Güvenen - 10 Haziran 2019, 08:42:29
Keyfiniz bol olsun  C:-)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Kemal Tesbihci - 10 Haziran 2019, 09:29:30
Sevgili Karabaş'lar tebrikler, iyi tatiller.
Amam sanırım daha Knidos'a uğramanız gerekecek, geçen sefer pas geçmiştin ;)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Aziz Eryavuz - 10 Haziran 2019, 10:46:22
Keyifli Gökova maceralarınızı da tatlı klavyenizden okuruz umarım. keyfiniz daim yolunuz açık olsun. :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Kenan Biçen - 10 Haziran 2019, 15:49:04


Andromeda sonunda Ege de, hele hele okluğa uğramanız harika olmuş.
Okluk kapandığında ne kadar üzüldüğünüzü, biz gidemeden kapandı ne yazık ki dediğinizi dün gibi hatırlıyorum.
Ece reisi ayrı tutarak yazıyorum, artık acemiyim falan yazma Mücahit :-\
Gökova'ya kadar indiğine göre o iş bitti artık,hele hele Çanakkale'de bir topuğa oturmadığını göre  ;D
Sanırım ara ara devam edeceksiniz, eğer gitmediyseniz 7 Ada'lar civarı, küfre koyuna da mutlaka uğrayın derim.
Sanırım Bosa da teknede olmaya alıştı .Çok hareketlendiyse Bosa' ya da bosa vurma zamanı  gelmiş demektir. :). Sevgiler.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mehmet Cömert - 10 Haziran 2019, 17:24:49
Bence bu suların olmaz sa olmazı Gök ova ;
en muhteşem yeri de İngiliz limanı doya doya tadını çıkarın.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Deniz Akaltan - 10 Haziran 2019, 19:32:30
Birincisi gece kalma planınız olduğunu bilmiyordum, bilseydim sizleri misafir ederdik, keşke haberleşseydik. Ben devam edeceğinizi düşündüğümden hiç aklıma gelmedi gece de kalın demek.

İkincisi biz artık Yalıkavak Marina diyoruz, geçen yıl marinanın ismi ve logosu değişti, artık eski adını kullanmıyoruz.

Üçüncüsü, keşke sizinle gelebilseymişim. Selamet ve keyif diliyorum.

Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 10 Haziran 2019, 20:49:39
Hepinize iyi dilekleriniz için teşekkürler. İngiliz Limanından sevgiler.

Ahmet, transferlerde öğrettiklerin için sana çok borçluyum.

Ermancığım tekneyi hisarönüne bırakıp pazar günü İstanbul''a döneceğiz.

Mehmet Cömert Abim. Bizi önce Okluk'a sonra İngiliz Limanına göndermenin sebebini şimdi anladık. Burası gerçekten müthiş. Dünyada bir günün kaldı deseler. Tekneyle burada geçirmek isterdim.

Aziz Abi desteğiniz için size de çok teşekkürler.

Serkancığım bu gezide sen de bizimlesin. O efsane rakın bitmesin diye gıdım gıdım içiyorum. Bu akşam İngiliz limanında sana da  bir  bir kadeh kaldırdım.

Deniz Reisim, üçten başlayalalım. Başımızın üstünde yeriniz var her zaman.  Akşam marinada kalmayı düşündük ama kedimiz Bosa' dan dolayı kalamadık. Doğru karar vermişiz çünkü dün gece Okluk'ta yine iskeleye bağlandık ve onun yüzünden uykusuz bir gece geçirdik. Bizim için en iyisi alarga. Her şey için teşekkürler çok incesin. Yalıkavak Marinaya selamlar.

Kenan Abim tavsiyelerin için sağol. Yarın hava durumuna göre Küfre'ye uğramak istiyoruz. Acemilik benim ruhumda var. :)



Kemal Abi senin dediğin gibi Knidos'u döndükten 250 metre sonra manavı geçince soldaki ilk koya gireceğiz.  :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Hulusi Gülen - 11 Haziran 2019, 00:01:15
Dünyayı dolaşan ünlü Türk denizcilere bakın ahir ömürlerini hep Ege de geçiriyorlar. Bu kadar tecrübeden sonra vardır bir bildikleri. Elimizin altındaki kıymetin, kıymetini bilelim. Andromeda Reisleri, bırakın artık mütevaziliği, ruhunuzun amatör seviyede olduğunu biliyorum ama  artık siz denizlerde ustalık seviyesinde yer alıyorsunuz. Ustaların tercihi Arşipel'in  o berrak sularında yolunuz  açık, keyfiniz daim  olsun.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 11 Haziran 2019, 00:32:57

Ahmet, transferlerde öğrettiklerin için sana çok borçluyum.


Mücahit'cim ne demek borç hep beraber öğreniyoruz işte , seninle seyir bir keyif, hele mutfak sendeyse, ayrıca senin esprileri on dakika sonra anlasakta bu kısma hiç takılmıyoruz.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 11 Haziran 2019, 20:00:32
Hulusi Reisim teşekkürler. Sizin hayata bakışınızı ve felsefenizi her zaman örnek alıyorum.

Dün İngiliz Limanının tüm nimetlerinden faydalandıktan sonra bu sabah istemeden de olsa oradan ayrıldık. Bu koyda günün her dakikası farklı bir ressamın tuvalindeymişiz gibi renklerin bin bir türlüsünü envai çeşit ışık oyunuyla birlikte görme şansına eriştik. On dakika  önce rüzgarın sesi henüz kulaklarımızda keman çalarken bir anda etraf sonsuz bir sessizliğe bürünüyor, beş dakika sonra kendimizi  premature ağustos böceklerinin koydan sesler korosuna ritim tutarken bulabiliyorsunuz.

Hele öyle bir şey oldu ki; donduk kaldık. Ece " Keşke Okluk'tan  dondurma alsaydık"  dedikten biraz sonra kırmızı kayıklı prens mi desem Hızır mı desem bilemediğimiz bir amca, kafamızın içinde çalan hababam sınıfı tema müziğinin tempolu versiyonu eşliğinde tekneye yanaşıp bize dondurma sundu ya!  Dünyanın kendi kendine yeten yedi koyundan birisi diye buraya derim ben. Ahmet Cemil Amca, isteyene buz isteyene bazlama veya her nevi market siparişini de Karacasöğütten servis yapıyormuş. Bizim İstanbul da  şimdiye kadar görüp göreceğimiz sevgili Ali Ünalanın Sivri'ye getirdiği odunlarla Kabaalioğlunun taşıdığı meyvelerden ibaretken buradaki şanslı tekneciler meğerse  ne dilersen dile amcaya sahip olmanın keyfini sürüyorlarmış.

Vaktimiz olsaydı bir kaç gün daha kalmayı çok isterdik. Bir ara Ece'ye "Buraya bir gün mutlaka tekrar gelelim"  cümlesini o kadar içten söylemişim ki bütün akşam taklidimi yaptı.

İznimiz kısıtlı olduğundan yola devam etmeliydik. Bir yandan Kenan Abinin  tavsiye ettiği Küfre Koyunu görmek istiyorduk. Bir yandan da meşhur Knidos dönüşü için uygun hava gözlüyorduk. Ben Bidarka transferinde sihtah yapmıştım. Şimdi hanımın da bu önemli aşamayı geçmesi lazımdı. Bu hafta havalar bugün dışında hep yüksek göründüğü için. Sabah erken kalkıp doğrudan Knidosa gelmeye karar verdik. Gönlümüzün bir parçasını Değirmen Bükünde bırakarak saat yedi gibi Vira bismillah dedik ve buraya veda ettik. Küfreyi sonraki sefere bıraktık.

Tatile çıkarken her yöne 5000 dakika rüzgar tarifesine abone olduğumuz halde bugün de hep olduğu gibi yine karşı yönden rüzgar almamız şaşırtıcı değildi. Allah için 46 milin İlk 15-20 mili rüzgarsız geçti. Sonrasında limana kadar hep karşımızdan esecek şekilde bizimle birlikte döndü rüzgar... Zaman zaman saatte 20 knotlara çıksa da ortalama 10 knot hızla esti. Arkadaşını getir rüzgar indirimi al kampanyası sayesinde Deveboynu Fenerini rahat geçtik sayılır. Sonunda Knidosu geçen çiftler kulübüne kedimiz Bosayla üye olduk. Limana gelince kimse bize plaket veya sertifika vermedi. Bu duruma  biraz bozulmadık değil.

Öğleden sonra 14.30 gibi Knidos Büyük Limana demir attık ki, burası da ayrı bir güzellik. Şimdi biraz mola.

Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Özhan Sezgin - 11 Haziran 2019, 22:14:42
Mücahit reisim son resimde Bosa “burda da karaya inemedim” der gibi bakiyor :) yolunuz acik olsun kolayliklar..


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Özgü Uyar - 12 Haziran 2019, 08:34:21
Iyi tatiller.. istediginiz yerlere keyifle ulasmissiniz..

Bizim butun ekip Bosa’ya selamlarini iletiyor :))
Sabah goremediklerinde buruldular biraz..

Selametle..



Sent from Margarita
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Zafer Dedeoğlu - 12 Haziran 2019, 12:51:18
Çok kısa anlatmışsın Mücahit kaptanım. Artık döndüğünüze göre Ece kaptan daha detaylı yazar bize seyrinizi  :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 13 Haziran 2019, 17:26:40
Özhan Reisim Bosa, iskele görünce çıkmak için çıldırıyor. Alargada ise bir anda değişip sanki hep alargada kalmak istermiş gibi mutlu ve uyumlu görünüyor. İlginç bir durum.

Özgü Abi  sabrınız ve anlayışınız için tüm ekibe tekrar teşekkür ederiz. Sizinkiler Bosayı sevgi seline boğdukça bizimki de yüz buldu☺

Zafer Abi devamı gelir elbet. Ece de benim için saçını nasıl süpürge ettiğini, süpürgenin sapından da nasıl bayrak direği yaptığını anlatır.☺
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Alper Yıldırım - 13 Haziran 2019, 22:00:45
mücahit kaptanım,  bozcaada'da denk gelemedik ama umarım dönüş yolunda karşılaşırız,  ece kaptanıma selamlar, keyfiniz bol olsun
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 14 Haziran 2019, 09:58:17
mücahit kaptanım,  bozcaada'da denk gelemedik ama umarım dönüş yolunda karşılaşırız,  ece kaptanıma selamlar, keyfiniz bol olsun

Alper Kaptanım teşekkürler.  Bizden de çok selamlar. Elbet yine karşılaşırız denizde. Yeni Teknenin ismi de çok güzel kendi de. Alım hikâyeni bir iki kararla şuraya bari. Görünce tanıyalım :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Kemal Gündüz - 14 Haziran 2019, 11:21:15
Mücahit Reis
Güzel paylaşım için teşekkürler


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 17 Haziran 2019, 00:23:02
Andromeda, transferli tatil seyrini tamamladı. Dün Turgut Köyü Ella Kulüp iskelesine bağlandık. Burayla anlaşmamızda referans olan Mehmet Atay Reisimize çok teşekkür ederiz. Hayatımızın en güzel tatillerinden birisini bitirdik demeyelim ara verdik demek daha doğru olur. Hem de son akşam Emel Sayın Koyunda dolmaya başlayan Ay Dede’nin romantik ışığında çiçeği burnunda bir dedenin kulaklarını da bol bol çınlattık.  Bu koy, Tahtacıoğlu ve İnbükü diye iki bölümden oluşuyor. Biz İnbükü tarafındaydık. Mehmet Atay Reisin verdiği dereceyi takip edince doğrudan ulaştık. Dereceye girmek diye buna derim ben.

Transferle ilgili detayları aklımıza geldikçe yazacağız. İngiliz Koyu tam bir yeryüzü cennetiydi. Burayı görüp zirvedeyken bu işi bırakalım diye espri yaparken Knidos Büyük Limanının da bir su altı cenneti olduğunu görünce beynimiz yine mutluluk hormonu konusunda bize cömert davrandı. Knidos antik şehrinde sadece maske, palet şnorkel ABC’siyle bile şahit olduğumuz güzellikleri anlatmayı  Ece Reis benden daha çok hak ediyor. 

Palamut Bükünde kısa bir görüşme de olsa Çetin Kent’le tanışma şerefine eriştim. Bencik Koyunda Kıçtan kara bağlanma konusunda bol bol deneme yaptık. Sonunda bu işi kaptık. Hisarönü yelken yapmak ve konaklama için zengin bir yer. Bu seyirde Yelkenli Yatçılık teriminin hakkını verdiğimize inanıyoruz. Yelkencilik de yatçılık da ayrı ayrı güzel hobiler.

Bu seyre çıkmadan önce özellikle transfer konusunda çok endişelerim vardı. Yolda bir aksilik yaşamamak için arkadaşlarımın da desteğiyle çok iyi hazırlanmaya çalıştık. Oğuzhan sağ olsun yelken halatlarının değişimi ve bakımı konusunda fedakarca yardımcı oldu. Teknenin eksikleriydi, yelken bakımıydı, motor bakımıydı yenilenmesiydi derken çok uğraştık. Cevat İpekçi Reisimiz sayesinde botu ve güneş panellerini taşıması için paslanmaz bir taşıyıcı için düzgün bir usta ile anlaşıp bizim için önemli bir sorunu da hallettik. Sondan bir önceki gün bir anda aküleri de değişmeye karar verdik. Son gün bir sürü koşturmanın arasında yeni aküleri taktım, eski aküleri de aküleri aldığım firmaya götürüp teslim ettim. Teknenin donanımı ile ilgili sonradan sıkıntı çıkarabilme ihtimali olan her şeyi değiştirmeye çalıştık. Çünkü yollarda su koyuverecek bir ekipmanı beklemek için zaman kaybedebilirdik. Yolculuğun ilk haftası bayram tatili olduğu için hiç bulamama riskimiz bile vardı. Motorla ilgili pek çok parçayı bu nedenle yedek olarak aldık.  Bizden sonra seyre çıkan komşumuz Murat Ayduk Reisimizle yangın tüpleri bakım ve sertifikasyon işini hallettik. Murat seyir sırasında da sağ olsun hep yanımızda oldu takip etti.

Bu tip bir seyre çıkmadan önce rota planlaması çok önemliymiş. Forumdaki pek çok reisimizden taktikler aldık. Hava durumuna göre B, C hatta D planları yaptık. Teknede yeni olan kedimiz Bosa ve arkadaşımız Gökhan’ın kondisyon durumlarına göre de planlarımız vardı. Her ikisi de çok iyi uyum sağladılar. Onların sayesinde bizim de içimiz çok rahat oldu. Zaman sınırımız olduğu halde bu baskıyı hiç hissetmedik. Hissettirmedik. 

Kumanya planlaması da çok önemli bir konuydu. Buna da değinmek gerek. Önceden ihtiyaçlarımızı güzelce listeledik. Teknenin kapasitesine ve bulunabilirlik kriterlerine göre tüm ihtiyaçlarımızı abartmadan stokladık. ( Su hariç. Ben her zamanki gibi suyu biraz abarttım)  :)

Transfer yorgunluğu ile başlayıp tatil moduna dönen seyrimiz boyunca Ece Reis de ben de yine çok şey öğrendik. Her konuda bir birimizi yedeklemeye çalıştık ve başarılı olduğumuza inanıyorum. Birbirimize kızdığımız anlar da oldu sonra hatırladıkça güldük. ( Ece bazılarına hala gülmüyor bozuntuya vermeyeyim). :)

Bosa bizi çok şaşırttı. İlk günler baş kamaradan çıkmayınca onu getirdiğimize çok üzüldük. Ama kerata sonradan  havuzluğun en korunaklı ve konforlu köşelerini kapıp bize talimat bile vermeye başladı. Son akşam İnbükünde bumbanın üzerinde ay yürüyüşü yapıyordu. Altı yüz deniz mili yol aldı ve üst segment bir kedi oldu.  C:-)

Bu seyir sonunda bir şeyi yine anladık ki, tek bir “Deniz” yok, farklı denizlerden oluşan bir bütün var. Bu denizler topluluğu size her an bir şey öğretiyor. Doğayı, kendinizi daha iyi tanımanızı ve geliştirmenizi sağlıyor. Yol boyunca seyirde hiç yalnız olmadık. Bizi takip eden arayan pek çok reisimiz vardı hepsine teşekkür ederiz. Ayrıca şimdiye kadar yazdıkları ya da bize anlattıkları ile bizimle seyir yapıyormuş gibi hissettiğimiz Gezgin Korsanlar ve Heyamolahey Reislerine de çok teşekkürler.

“Babakale’yi döneli iki saat olmuş. Usul usul yağan yağmur taneleri arada bir yüzüme dokunuyor. Deniz sakin... Motorla da olsa çok keyifli bir seyir. Vardiyada tek başımayım. Andromeda oto pilotta seyir halinde. Bir ara başımı içeri uzatıyorum. Ece ve Bosa salondaki koltukta mışıl mışıl uyuyorlar. Sıcak kahvemden bir yudum içimi ısıtıyor. Ufka bakıyorum ileride kara bulutların bittiği yerde gökyüzünün aydınlığını görmenin mutluluğu ile derin bir nefes alıyorum. Teşekkürler hayat…”


Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Aziz Eryavuz - 17 Haziran 2019, 11:16:30
Sevgili Astunç'lar,
Transfer dönemi geçmiş oldu. Bundan sonraki tatil kısmında da aynı keyif ve sağlıkla devam edersiniz inşallah. Biz de keyifle okuruz sizin anılarınızı. :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 17 Haziran 2019, 12:50:08
Abi tamam kılıbık olduğumu her yerde itiraf ediyorum da soyadımı Astunc yaptığımı bir tek sana söylemiştim. Sırrımı ifşa ettin ;D 8)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Sedat Oztekin - 17 Haziran 2019, 13:28:50
Abi tamam kılıbık olduğumu her yerde itiraf ediyorum da soyadımı Astunc yaptığımı bir tek sana söylemiştim. Sırrımı ifşa ettin ;D 8)
Günün esprisiydi. Çok yaşayın.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Aziz Eryavuz - 18 Haziran 2019, 10:52:55
Abi tamam kılıbık olduğumu her yerde itiraf ediyorum da soyadımı Astunc yaptığımı bir tek sana söylemiştim. Sırrımı ifşa ettin ;D 8)

Yahuu Mücahit çok tatlı bir arkadaşımsın. Ama inan ki gerçek kılıbık benim ve bu yanlışı kılıbıklıktan değil, ihtiyarlıktan yaptım. :)

canım kardeşim anlayışın ve espirili düzeltmen için de teşekkür ederim.
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: O.Utku Uçkan - 19 Haziran 2019, 11:16:49
Allah içinize sindirsin. :)xx
Deniz ve sevgi dolu günlerinizin devamını diliyorum. :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 20 Haziran 2019, 01:50:56
Aziz Abi, aramızda sadece birkaç yaş fark var. Abartmayın lütfen. Ayrıca siz de enerjinizle örnek aldığımız bir çiftsiniz. İyi ki varsınız.
Kemal Reisim, Utku Dedem, Sedat Reisim teşekkürler.

Doğan Hocamın fizikçi gözüyle denizcilik kavramlarında demirleme konusu anlatılırken, biz denizlerde olduğumuz için yazılanları kaçırmışım. Bugün geriye dönük bakınca gördüm. Yine döktürmüş.

Öncelikle Doğan Hocam mühendisler bu dersi almaz diye dokundurmuş ama kendisine bir ters köşe yapayım.  :) Üniversitenin son döneminde ( Okul öyle uzamış ki kaçıncı dönem olduğunu ben bile hatırlamıyorum)  kredili sistemde okuduğumuz için bir kaza olmasın diye fazladan seçmeli ders almam gerekiyordu. Ben de Fizik bölümünden "Klasik Mekanik" dersini almaya karar vermiştim. Dersi veren hocamız çok sert bir profesör hanımdı. Bütün dönemin konularını dersi alan biz sekiz öğrenciye paylaştırmıştı. Derse gelmeden önce konumuzu çalışıp sınıfta anlatıyorduk. Hoca da sürekli sorular sorup bizi sıkıştırıyor, eksik ya da yanlışlarımız düzeltiyordu. Dersin haricinde takıntılı olduğu şeylerden birisi de yabancı isim ve kelimelerin telaffuzu idi. Büyük fizikçi De Lambert’in meşhur De Lambert Prensibi konusunda  Fransızca da kural olarak De Lambert’in sonundaki “t” harfinin telaffuz edilmemesi gerektiği konusunda (örnek olarak restaurant kelimesinin sonundaki t harfinin de okunmadığını söylemişti) bir kız arkadaşımızı arka arkaya üç dört defa uyarmıştı. Durumun ciddiyetini anlayamayan kızcağız sonunda biraz kikirdeyince hocamız onu sınıftan kovmuştu. Bu derse sıkı devam edip konularını iyi bildiğim halde sene sonunda  almam gereken krediyi tutturunca vizeden iyi not almama rağmen yoğun sınav döneminde bu dersin finaline girmemiştim. Derse öyle devam etmiştim ki, çok karlı bir  Ankara gününde evim okula yakın olduğu için sınıfa bir tek ben gidebilmiştim.  Ayla Hocamız buna rağmen dersi yapmıştı. Sonraki günlerde diğer yedi arkadaş ders notlarımı almak için peşimden koşmaya başlamışlardı. Bunca senelik üniversite hayatımda hep not peşinde koşan ben olduğum için bu durum çok hoşuma gitmişti. Notların fotokopilerini kendim çektirip büyük fizik anfisinin önünde imza günü düzenlemiş, arkadaşlarıma notlarımı imzalayarak vermiştim. İmza gününü duyan herkes oraya doluşmuş epey gırgır şamata olmuştu. :)

Neyse demirleme konusuna gelecek olursak. Alargada kalmak için demirlemek iyi hoş... Şimdiye kadar sorun yaşamadan defalarca demir atmıştık. Bir de kıçtan koltuk alarak demirleme konusu varmış. Bu gezide konumuz bu tarz demirlemeydi. Wikiderya sağ olsun bu konuyu grafiklerle çok güzel anlatmış. İş pratiğe gelince rüzgarın yönü ve şiddeti, demiri attığınız yerin derinliği gibi faktörler işin içine girdikçe teorik bilgileriniz sizi sırtınızdan hançerleyebiliyor.  Tabi iletişimsizlik de önemli bir faktör. Aslında demirleme konusunda Ece'yle bir iletişim problemimiz olmadı hiç… Bazen ben, bazen o ırgatın başında oluyor. İşaretlerle anlaşarak demiri her seferinde  bir defa da atıyoruz. Ama kıçtan koltukla bağlanma konusunda iki  tane çok bilmiş bir araya geldiğimiz için ikimiz de kaptancılık oynuyoruz. Ben dümende demiri at dediğimde o erken diyerek atmıyor. O attığı zaman ben erken tornistan veriyorum ya da şansımıza tam o anda sağanak bastırıyor ben manevrayı tamamlayamıyorum gibi sıkıntılar oluşuyor.

İlk tecrübemiz olan pilot bölgemiz Çökertme Koyuna girince koyun kuzey doğu tarafına yöneldik. Haritada sailing kalamarinin göründüğü yerin biraz ilerisinde boş bir kaya bulduk. Sekiz metreye demiri attık. Ben tornistanı verdim. Kıyıya yaklaşık yedi sekiz metre kalacak ve  derinliğimiz beş metre olacak şekilde yanaştık ( bu arada wikideryada çok güzel bir bilgi var. Derinlik göstergeniz salmanın önünde olduğu için palanızın bulunduğu yerdeki derinlik daha önemlidir dikkatli olun diyor. Bu çok önemli bir detay gerçekten) . Ece koltuk halatına ek bir halat bağlayıp suya atladı yüzerek kayaya ulaştı. Ayağına dalış patiklerini de giymişti. Hoop bir ızbarço... Beş dakika sonra soğuk biramız açılmıştı bile... İlk denemede her şey yolunda gitmişti.

3-4 gün sonra Bencik koyuna gittiğimizde bu sefer 12 metreye demir atmıştık. Kıyıda bile derinlik 6 metreydi. Bir den derinleşen kıyıda demir atılacak derinlik ve kıyıya uzaklığı meğer çok önemliymiş. En önemlisi de demir atacağınız koyu iyi tanımanız, derinlikleri aşağı yukarı bilmeniz… Burada da her şey çok iyi gitti. Nizami bir şekilde kıçtan kara olduk. Ama yine de önemli bir sorunumuz oldu. Bağlanacağımız yerin bir kaya olması için araya taraya  koyun diplerine kadar gitmiştik. Kayayı da bulduğumuzu sanmıştık. Demir atıp yanaşma tornistanımızı yaptık. Ece halatla suya atladı. Ama karaya çıkınca kaya sandığımız şeyin toprak olduğunu anladı. aceleyle tekneyi bir ağaca bağladı. Tekneye geri döndü. 15-20 dakika sonra bu durumdan rahatsız olduk. Ağaç bize ince geldi. İskele kıç omuzluğumuzda birkaç orta büyüklükte kaya gördük. Ece tekrar yüzerek gitti. Ben de peşinden gittim. Kayalar sağlam görünüyordu. Bu kayalara halat bağlarsak koltuk halatımızı da bu halata bağlarız dedi. Hatta sürtünme ile kopar diye düşünerek garantiye almak için iki halat bağladı. Koltuk halatını da ağaçtan söküp bu halatlara bağlayıp tekneye geri döndü. Ben o arada patates kızarttım. Bira açtım. Yedik içtik... Bir yandan da “ayrılırken kayadaki halatı çözmeyelim. Ece'nin bağlanma hayratı olsun” diye konuşuyoruz. Birden bir o koca kaya yerinden oynayıp deniz doğru bir tur yuvarlanmasın mı? Tabi kayaya sardığımız iki halat da özgür kalıp denize doğru kaydılar. Teknenin kıçı rüzgarla harekete geçti. Ben kontak anahtarını çıkarmamıştım. Hemen motoru çalıştırdım. Koltuk halatımızı ve  demirimizi topladık. Koyun ortalarına doğru bir yer aramaya başladık. Yaklaşık 20 dakika koyda dört döndük ama maalesef ağaçlardan başka bağlanabilecek bir kaya parçası bulamadık. Sonunda yine ağaca bağlanalım ama sağlam bir ağaç olsun diye kararlaştırdık. Alarga da kalmayı da tercih edebilirdik. Ama demir atılacak yerler en az 13-14 metreydi. Demirde sıkıntı olursa dalabilecek ekipmanımız olmadığı için bu riske girmek istemedik. Bir de kıyılar çok çabuk derinleştiği için rüzgar dönerse kaloma nedeniyle karaya vurma riskimiz de vardı. Neyse 12 metrelerde demir atıp kıçtan kara olabileceğimiz bir yer bulduk. Ama az önce bahsettiğim gibi iki çok bilmiş kaptan birbirini dinlemediği için 4-5 deneme yatığımız halde bir türlü düzgün yanaşmayı başaramadık. Yan teknelerden bizi izleyenler aralarında bahse bile girmişlerdir. Sen ağa ben ağa bu tekneyi kim bağlaya? 

Sonunda daha fazla rezil olmayalım dedik ve ilk bağlandığımız yere, koyun dibine doğru döndük. Bu sefer daha içeride öncekinin 4 katı kalınlıkta bir ağaç fark ettik. Biraz zor da olsa sadece tek seferde buraya demir atıp kıçtan koltuğumuzu almayı başardık. Ağacın dibinde çalıların arkasında bağlanabileceğimiz bir kaya da varmış. Böylece vicdanımız rahat bir halde tatlı bir yorgunlukla görevi tamamlamış olduk. Bizim üzerimize iddiaya giren tekneler keşke bizi görebilselerdi. Şaka bir yana aslında bu başarısızlık bizim için çok iyi oldu. Sezon tam başlamadan boş koylarda bu tip alıştırmalar yapabilmek çok büyük şanstı. Bu tarz deneyimler sayesinde bilgilerimiz pekişti. Hatalarımızı görüp kendi aramızda tartıştık.

Bu yaz sonunda bu tip bağlanmalar konusunda epeyce deneyim kazanmış oluruz. Yelkencilik ve yatçılık ayrımı böyle detaylarda gizli. (Biz her ikisi de olmadık ya neyse) :) Çökertme Koyunda kocaman guletlerin, gezi teknelerinin bu bağlanmaları tek seferde yapmalarını seyretmek de bizim için çok faydalı oldu. Koltuk halatının yüzmek dışında botla da taşınabileceğini de görüp bir yere not ettik. Ama bütün bunlar zaten Wikiderya’da detaylı yazıyor. Bu seyahatimizde Vira Demir kitabını evde unuttuğumuz için koylar hakkında da en çok danıştığımız kaynaklardan birisi Wikiderya idi. Emeği geçen herkese tekrar tekrar teşekkürler. 


Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Aziz Eryavuz - 20 Haziran 2019, 09:52:22
Sevgili Mücahit,
Gene çok tatlı yazmışsın keyifle okudum, orada sizinle imiş gibi yaşadım.
Bencik hızla sığlaşan koyları nedeni ile çok rahat bir demir yeri değil aslında. Hele teknenin kıçı gezerse sancak veya iskelede dümenin dibe çarpma olasılığı hakikaten rahatsız edici bir durum. İyi tarafı her havada tekneyi çok etkileyemiyor rüzgar. Çok kapalı bir koy.

Kolay gelsin. keyifli seyirler diliyorum. :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 20 Haziran 2019, 11:32:57
Mücahit ne güzel anlatmışsın, rehber gibi oluyor, eline sağlık.


 Alarga da kalmayı da tercih edebilirdik. Ama demir atılacak yerler en az 13-14 metreydi. Demirde sıkıntı olursa dalabilecek ekipmanımız olmadığı için bu riske girmek istemedik. Bir de kıyılar çok çabuk derinleştiği için rüzgar dönerse kaloma nedeniyle karaya vurma riskimiz de vardı. Neyse 12 metrelerde demir atıp kıçtan kara olabileceğimiz bir yer bulduk.



Bu derin sular için , mecburiyet halinde feda edilebilecek ucuzlukta bir demir ve batar halat bulundurmak iyi bir şey sanki. Benim düşüncem bu doğrultuda, tabi bu konuda otoriteler her ne kadar bunu doğru bulmasa da, ben öyle yapıyorum.

Kayalara bağlanma konusunda ise sürekli oralarda takılanlar, hortum geçirilmiş zincir veya tel kullanıyorlar. Devamlı kıçtan kara oldukları için bunları teknelerinde bulunduruyorlar diye duymuştum.

Tabiki bu anlattıkların biz kuzeylilerin bilmediği şeyler,  buralarda kıçtan kara olacak koy vardı da bizmi olmadık ;D

Paylaştığın resimler ve yazdıkların sayesinde biz de fikir sahibi oluyoruz.

Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Doğan Erbahar - 20 Haziran 2019, 11:33:52
Notların fotokopilerini kendim çektirip büyük fizik anfisinin önünde imza günü düzenlemiş, arkadaşlarıma notlarımı imzalayarak vermiştim. İmza gününü duyan herkes oraya doluşmuş epey gırgır şamata olmuştu.

Bu çok iyiymiş ya...  ;D ;D :)xx
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 20 Haziran 2019, 16:41:50
Mücahit ne güzel anlatmışsın, rehber gibi oluyor, eline sağlık.


 Alarga da kalmayı da tercih edebilirdik. Ama demir atılacak yerler en az 13-14 metreydi. Demirde sıkıntı olursa dalabilecek ekipmanımız olmadığı için bu riske girmek istemedik. Bir de kıyılar çok çabuk derinleştiği için rüzgar dönerse kaloma nedeniyle karaya vurma riskimiz de vardı. Neyse 12 metrelerde demir atıp kıçtan kara olabileceğimiz bir yer bulduk.



Bu derin sular için , mecburiyet halinde feda edilebilecek ucuzlukta bir demir ve batar halat bulundurmak iyi bir şey sanki. Benim düşüncem bu doğrultuda, tabi bu konuda otoriteler her ne kadar bunu doğru bulmasa da, ben öyle yapıyorum.

Kayalara bağlanma konusunda ise sürekli oralarda takılanlar, hortum geçirilmiş zincir veya tel kullanıyorlar. Devamlı kıçtan kara oldukları için bunları teknelerinde bulunduruyorlar diye duymuştum.

Tabiki bu anlattıkların biz kuzeylilerin bilmediği şeyler,  buralarda kıçtan kara olacak koy vardı da bizmi olmadık ;D

Paylaştığın resimler ve yazdıkların sayesinde biz de fikir sahibi oluyoruz.

Teşekkür ederim ama ben rehberlikten çok kendi deneyimimi anlatmaya çalışıyorum diyelim.

Burada bizim yaptığımız birkaç  hata daha var. Hiç bilmediğin bir koydasın, sezon tam açılmadığı için koy boş sayılır, zamanın da var... Hemen bir yere demir atıp bağlanmak yerine soğukkanlı bir şekilde dolaşıp kendince derinlikleri kontrol edebilirsin. Belki alargada kalacak ya da kıçtan kara olacak daha uygun yerler ve derinlikler bulabilirsin. Ölçtüğün derinlikleri navionicstekilerle karşılaştırıp kendince notlar alabilirsin. Sezonda kalabalık zamanda geldiğinde konaklayacağın alternatif birkaç lokasyon kaydedebilirsin.

İkinci hata Ece’den çok bana ait. Başka teknedekilerin beni izlediğini ve hakkımızda düşünceler ürettiğini düşünüp kendime baskı yapıyorum. Bu baskı sonucu yanlış karar ya da hata yapma riski artıyor.

İşte bunlar hep tecrübe :)
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Eyüp Oğan - 20 Haziran 2019, 21:12:33
Sevgili Ece ve Mücahit Reislerim, ne güzel bir seyir yapmışsınız..

Uzunca süredir forumu takip edemiyordum, seyir anılarınız ve fotograflar seçim nedeniyle döndüğüm bu nemli ve sıcak İstanbul akşamında ilaç gibi geldi..
Artık sizin kayık Hisarönü'nde olunca daha sık görüşürüz bu yaz diye umuyorum..

Not: ben hızımı alamayıp tüm başlığı sondan başa okumuşum, bari Andromeda1'in 2019 Maceraları olsaymış.. ;)

Sevgiler..
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Derya Yenigun - 21 Haziran 2019, 16:05:00
Mücahit Abi çok güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık :)

İlk teknemizden beridir, yaklaşık 9 sene oldu, bizim ailede demir atma görevi bende, dümen eşimde. Hatta seyirlerin büyük bölümünde de dümen hanıma emanet... Zaten bütün kış yarış, transfer derken yelkene doyuyoruz.

Koya girince önce demiri atıyorum. Kaptan demir işinin düzgün olduğuna ikna olduktan sonra da denize atlayıp koltuk halatını bağlıyorum. Çok kez tek seferde işimizi bitirdik, çok sefer de demiri toplayıp tekrar tekrar attık.

Kadınlar bir işi yaparken sadece o işe odaklanabiliyorlar. Ben ise takip listesine etraftaki tekneler, teknelerden bakınanlar, teknelerinde bize bakıp konuşanlar gibi bir sürü şey ekleyerek baskıyı arttırıyorum.

Bizim durumda stres her denize atlayışımda kafamda dönen yine eskisini giydim, deniz şortu yüzeye benimle mi, benden önce mi çıkacak sorusundan ibaret :)

Sadece doğal güzellikleri değil, seyri, stresi, hava durumu izleme görevini paylaştıkça keyif daha farklı oluyor...
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Erman Yerman - 21 Haziran 2019, 16:41:14
Mücahit yazının lezzeti bir yana, bir de şu zor durumları keyifle paylaşmak ayrıca değerli

Alıntı
İkinci hata Ece’den çok bana ait. Başka teknedekilerin beni izlediğini ve hakkımızda düşünceler ürettiğini düşünüp kendime baskı yapıyorum. Bu baskı sonucu yanlış karar ya da hata yapma riski artıyor.

Kumkuyu marinaya taşındıktan sonra ben de ayrılma yanaşmalarda yakın zamana kadar ciddi bocaladım, tam sıkıntısız yanaşacakken hiç olmadık saçma hareketler yapıyordum. Özden sağolsun farketti - komşularımızın hepsi deneyimli, çok saygı duyduğumuz insanlar - sen dedi onlar halat almaya geldiğinde saçmalıyorsun.. Farkettim ki hakikaten öyle, yeni yeni bununla başa çıkmaya başladım..

İşte bunlar hep tecrübe..  ::)

Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Mücahit Karabaş - 21 Haziran 2019, 23:27:57
Eyüp Reisim çok teşekkürler. Biz de bu yaz sizinle görüşebilmeyi çok isteriz. Çok seviniriz.

Derya Reisim çok teşekkürler. Kadınlar dümende iyiler gerçekten. Mayo esprinize çok güldüm. Biz de bu espriyi  kendi aramızda yapıyorduk çünkü. Aynı endişe beni de sarıyor bazen.  :)

Ermancığım biz seninle çok benziyoruz. Mesela ben de az “Bişey olmazcı” değilim.  ;D
Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Erman Yerman - 03 Temmuz 2019, 11:21:21



Ermancığım biz seninle çok benziyoruz. Mesela ben de az “Bişey olmazcı” değilim.  ;D

 Namımız yürüsün..

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Andromeda1'in Maceraları
Gönderen: Murat Ayduk - 12 Eylül 2019, 14:58:16
Ne zamandır girmiyordum foruma.. Bir çırpıda okudum anıları.. Eline sağlık Mücahit Reisim..

Ama sen de uzun zamandır yazmamışsın bak :)