Heyamola Hey

Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Hakan Tiryaki - 20 Mayıs 2017, 01:49:36

Başlık: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 20 Mayıs 2017, 01:49:36
Bilen bilir, üç yıldır bir de bakımını yaptığım, kendimi eylediğim bir motoryatım vardı Kaş SETUR Marina'da. Final Fling 1992 yapımı bir Canados 60'tı. Artık di'li geçmiş zaman kullanıyorum, çünkü bir kaç gün önce South Hampton'da inmek üzere bir kargo gemisinin ambarında yerini aldı.

Üç yıl önce Göcek'te gördüğüm gibi kanım ısınmış, gerçekten motoryat sevmeme karşın ikinci kayığım oluvermişti bu yaşlı ama gösterişli tekne. Bana göre Feretti ayarında bir kayıktı kendisi. Müthiş işçilik, dönemine göre üst düzey konfor, sıkı donanım ve trajikomik bir şekilde durduğu yerde sürekli yeni sorunlar üretme kapasitesi ile son üç yılıma renk kattı.

(http://www.charterworld.com/images/yachts/Motor%20yacht%20ALTAIR%20-%20%20Main.jpg)

Derken geçen yazın ortasında sahibinin sağlık sorunları baş gösterdi ve ne yazık ki tekne macerası sona erdi. Hal böyle olunca da kayığın tekrar anavatanına dönmesi gündeme geldi. Tabi ilk aklıma gelen denizden götürmek oldu ama neyse ki sahibi daha rasyonel bir adam olarak bir taşıma firması aramaya başladı.

Biraz geriden gelirsek aslında Final Fling sayesinde geçtiğimiz üç yıl bana bayağı farklı bir tecrübe kazandırdı. Yengeç'ten sonra rölantideki hızı yaklaşık 6 knot olan bir kayıkla manevra yapmak, hele bir de bu manevrayı flybirdge'ten, yani iskele ile olan mesafeyi göremeden yapmak tam benlik bir deneyimdi. :) 2 adet 820 HP gücünde MAN makine ilk başta hayatı kolaylaştırıyor gibi görünse de asıl önemli olanın makine değil donanım olduğunu her seferinde zihnime kazıdı bu tekne. Arkadaş ben Lazım ve dört yıldır koca götlü ve hantal bir tırhandille seyrediyorum. Bir mors kolum var ve ne desem düşünmeden yapmayan bir teknem. Oysa Final Fling'in dümenine geçince manzara şöyle: iki gaz kolu, iki transmisyon, yani dört tane kol! Bir de üzerine sancak transmisyon kolunun boşunu bulmak maharet istiyor, çünkü arada bir parça kaput.

Neyse, anlatmakla bitmez, asıl konumuza dönelim. Sonunda gün geldi çattı, Final Fling için Fethiye'den gemiye yüklenmek üzere plan program yapıldı. Bunun Türkçe meali ne sahibi, ne de çocukları gelmediğinden transfer mevzuu tabiri caizse bana girdi. Ama cidden girdi. Daha hazırlık aşamasında sorunlar başladı. Önce seyre bir kaç gün kala mors kolları su koyverdi. Kaş'ta bunu yaptırmak atomu parçalamak gibi bir şey. Kavga dovüş Göcek'ten br usta bulundu ve ucu ucuna sorun çözüldü.

Derken bizim İngiliz hangi akla hizmet bilmiyorum hala bir kaptan buldu, gençten bir çocuk. Ben de oldum mu donatan. Bu arada söz konusu tekneyi benden iyi tanıyan -sahibi dahil- yok. Sıyrılamıyorum bir türlü. Hem adamı seviyorum, hem tekneyi. Ama bir yandan da son üç yıldır bir kez Kekova, bir kez Meis dışında seyir yapmamış yaklaşık 40 tonluk bir motoryatla içinde Yediburunlar olan bir seyre çıkmam söz konusu.

Bir yandan yola çıkmaya hazırlanırken bir yandan da nasıl olacak bu iş diye başladım düşünmeye. Çünkü öğrendim ki klasik bir kargo gemisi kendi vinciyle kaldıracakmış Final Fling'i. Ben de sanıyorum ki Seven Stars'ınki gibi batan gemi falan gelecek. Endişenin kaynağı bir önceki seneye dayanıyor aslında.

Önceki yıl görkemli motoryatımızı karaya almaya çalışırken akla karayı seçtik. Çünkü kıçta eksoz çıkışları olduğunda kaldırmak bayağı bir çetrefilli. Bir de üzerine iskele tarafta tam su kesiminin altında soğutma sisteminin boruları var. Dahası teknenin postaları da bir tuhaf; güverte hizasının altında bitiyorlar ve daha lift yüke bindirdiği anda tekne çatırdamaya başlıyor. Bu yüzden önceki yıl bayağı bir uğraştıktan sonra iki görkemli takoz kullanarak çözebilmiştik sorunu.

İşte yola çıkmamıza iki gün kala bizim İngiliz en afili gollerinden birini attı bana; Allahın Kaş'ında 200*40*30 boyutlarında, bir de üzerine yamuk iki adet takoz yaptırmam gerekti. Çünkü bir ton para alan taşıma firmasının uygun takozu ya da yastığı yokmuş!

Bu da çizimi.
(https://i.hizliresim.com/37bjzO.jpg) (https://hizliresim.com/37bjzO)

Önceki yıl böyle kalkmıştı.
(https://i.hizliresim.com/R079DG.jpg) (https://hizliresim.com/R079DG)

Neyse, elde bir fotoğraf, bir çizim başladım Kaş'ın nadide marangozlarını gezmeye. Sonunda biri yaparım dedi. Yaparım dedi ama bir türlü anlatamıyorum adama ne olduğunu, ne işe yarayacağını. Fotoğrafları gösterdim, çizdim... tamam dedi ama ne yaptığına dair en ufak bir fikri yok. Aynı gün fahiş fiyatla ağacını alıp attım kamyonete, doğru marangozun atölyesine yollandım. Pazartesi akşamı olduğu kadarına fit olarak takozları tekneye yükledim. Bu arada her biri olmuş 60-70 kg...

Salı sabahı kaptan ve kaptanın kaptan arkadaşı ve bendenizden oluşan ekibimiz sabah 06:45'te palamarı çözdük, yakıt iskelesine yollandık. Bu arada bizim İngiliz zeki bir adam ve iyi bir mühendis ama şöyle bir hesap yapmış; ilk 20 km 9 knot hızla, sonraki iki saati 14 knot hızla, kalan kısmı da yine 9 knot hızla gidersek sadece 450 lt mazot yakarmışız! Ulan tekne zaten seyir hızında (14 knot) saatte 220 litre mazot yakıyor. Mesafe 50 mil. Sonuçta ittire kaktıra fikrini değiştirterek 900 €'luk yakıt aldım. İstasyondaki adama 900 € demeden önce bayağı bir düşündüm. Boru mu lan! 900 €! Benim sezonluk tüketimimden fazla...

Sabahın en neşeli sürprizi atık tankını bastıktan sonra patlak verdi. Kaptanlar sintineleri kontrol edelim dediler. Dedim ben daha dün ettim ama boş durmayın, edin. Sıra master kabinin altına geldiğinde gözlerime inanamadım, bow truster'ın altına kadar su dolu! Lan daha bir gün önce hiç bir şey yoktu. Sabah tekneye geldiğimde boşa çalışan hidroforu farkedip kapatmıştım ama pek kafa yormamıştım. Meğer sabaha kadar çalışmış ve bizim duble kaptandan yekinin bile aklına kapatmak gelmemiş. Görünen o ki o civardaki bir kaçaktan tüm tatlı suyu sintineye basmış gece boyunca. Tek tesellim zaten taşıma firmasının direktifi gereği tankları boşaltacak olmamdı :)

Atık pompasını salladık kamara camında içeri ve başladık pompalamaya. İşlem bittiğinde pompanın dijital ekranında yazan rakam tam tamına 670 lt idi...

08:10 gibi nihayet ağır ağır Bucak Denizi boyunca ilerlemeye başladık. Hava nefis, rüzgar yok, deniz sakin. Yol boyunca hiç bir pürüz görünmüyor. Tek endişemiz uzun zamandır uzun yol yapmamış teknenin olası yaratıcı hamleleri.
(https://scontent-frt3-1.xx.fbcdn.net/v/t1.0-9/18446877_10155332065802855_9023400130036351552_n.jpg?oh=d27de545785ba744ce03eb27ff12591f&oe=59BB0FCB)
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 20 Mayıs 2017, 06:02:42
Kesin "yaratıcı " hamle olmuştur. Tiryaki diyoruz en nihayet.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Ersin Böke - 20 Mayıs 2017, 06:24:06
Veeee macera başlar... :)
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Bulent Berksan - 20 Mayıs 2017, 06:46:57
Korku filmi başlıyorrrr
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Zafer Türkmen - 20 Mayıs 2017, 07:36:16
Bekliyoruz macerayı :)
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 20 Mayıs 2017, 09:02:06
Denizden götürme fikri de mantıklıymış aslında.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Serkan Güvenen - 20 Mayıs 2017, 09:28:45
Bir macera daha merakla bekliyoruz  :D :D
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 20 Mayıs 2017, 13:03:03
Denizden götürme fikri de mantıklıymış aslında.
Yahu Ahmet, sen benim İstanbul'dan gelişimi kaçırdın galiba. Ben bile hayal edemiyorum 3200 millik, içinde Biscay geçişi olan bir seyirde başıma gelebilecekleri :)

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 20 Mayıs 2017, 14:09:20
Denizden götürme fikri de mantıklıymış aslında.
Yahu Ahmet, sen benim İstanbul'dan gelişimi kaçırdın galiba. Ben bile hayal edemiyorum 3200 millik, içinde Biscay geçişi olan bir seyirde başıma gelebilecekleri :)

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Onun için dedim ya zaten, İstanbul- Kaş yolculuğunu heyecanla takip etmiştim.. Ama Biscay falan kesin kitap çıkardı o yolculuktan.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Bulent Berksan - 20 Mayıs 2017, 16:17:33
Bu tekne'nin istanbul kaş transferi hikayesi yazıldı da ben mi gormedim?
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 20 Mayıs 2017, 19:18:20
Bu tekne'nin istanbul kaş transferi hikayesi yazıldı da ben mi gormedim?
Kaçırmadın. Bu tekne zaten Göcek'ten gelmişti. İstanbul-Kaş arası epik, didaktik ve bir o kadar ibretlik olan seyir hikayesi Yengeç'inkiydi :)

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Mücahit Karabaş - 20 Mayıs 2017, 21:15:01
Macera geliyorum demez :)
"Üç Deniz" yazını bu forumda da paylaşsan harika olur. Benim şimdiye kadar okuduğum seyir anıları arasında en beğendiklerimdendir. Kaç kere okudum blmiyorum.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 21 Mayıs 2017, 00:23:50
İtiraf etmeliyim ki günler öncesinden kasmaya başlamıştı beni bu seyir. Uzun zamandır doğru dürüst seyir yapmamış bir motoryat, Yediburunlar ve benim genel bahtsızlığım gibi parametreler ister istemez insanı geriyor.

Neyse, güne başlarken en önemli tesellim neredeyse sıfır hava olmasıydı. Tekrar basıp marşa ağır ağır yakıt iskelesini terk ederken üç yıldır ev sahipliği yapan marinaya tekne sahibi adına teşekkür ettim telsizden ve 1000 devirde ağır ağır hızlanmaya başladık Bucak Denizi boyunca.

Köfte adasını pupamızda bırakıp pruvamızı batıya çevirirken Navionics 9 knot hızla ilerlediğimizi gösteriyordu. Navionics'ten bakıyordum, çünkü flybirdge'teki GPS'i çalıştırmaya muvaffak olamadım. Keyfimiz yerinde, kahvemiz elimizde Çatalada'nın ucuna dümen tutmaya başladık. Dümen tutmak derken lafın gelişi değil, gerçekten tutmak zorunda kaldık çünkü otopilotta sorun olduğunu söylemişti tekne sahibi. Ne olur ne olmaz dedik, açmadık bile. Ama şunu gördük ki hepimiz unutmuşuz dümen tutmayı; "S"ler çizerek ilerliyoruz :)

Kaputaş önlerinde aşağıya inip makina dairesine bir göz atmak istedim ve ilk sürprizle karşılaştım; motor sesini dinleyebilmek için açık bıraktığım makine dairesi kapağı adeta eksoz olmuş tütüyor. Aşağıda indim hemen, daldım makine dairesine ki gözleri yanıyor insanın dumandan. Hemen kendini gösterdi sorun; iskele makine manifoltunda ciddi bir kaçağımız var. Kendi haline bırakmaya karar verdim. Çıkıp mutfağa girmeye kalktım ki içerisi de dumanaltı, koku sinmiş bile tüm tekneye...
Olasılıkları düşününce çok da önemsememeye karar verdim. Açtım camı çerçeveyi, bıraktım kendi haline.

Havadan, sudan, oradan buradan laflayarak Kalkan'ı da geride bırakırken deviri biraz daha yükselttik. Artık hızımız 11 knot. Sırada 4,5 saatte geçmişliğim olan lanet olası Patara kumsalı var. Ekibe anlatırken bir kez daha yaşadım o günü diyebilirim. Cinneti, eziyeti, bıkkınlığı...

Bu arada hava hala nefis, deniz sakin, dost. Yediburunları ilk kez keyifle izliyor, inceliyorum. Arada girilesi keyifli yerler görüyorum. Kimbilir, belki bir gün Yengeç'le de keyifli bir seyir yaparım diye düşünüyorum, kafadan esmeyen bir havada, öfkesini kusmayan bir denizde...

1750 devire çıkıyoruz. Hızımız 14 knot. Sahibi bu hızda plane'e kalkması gerektiğini söylüyordu ama kalktıysa da biz anlamadık herhalde. Flaplar çalışıyor gibi ama ışıklı göstergesi çalışmadığından emin olamıyoruz. Ben zaten karşının taksisi modundayım neredeyse. Daha önce kaç kez çıktım, flapları elleyesim bile gelmedi. Teorik olarak ne işe yaradığını kestirebiliyorum ama o kadar :)

İblis Burnu'nu dönüp Paçariz Burnu'na doğru yaklaşırken tekrar hız kesiyorum, 8-9 knot'la ağır ağır giriyoruz Fethiye'ye. Keyfim yerinde. Haftalardır gözümde büyüyen yolculuk neredeyse sorunsuz olarak bitmek üzere. Hatta Şövalye Adası'nı geçerken Final Fling'i taşıyacak olan gemiyi de görüyoruz demirde.

İblis Burnu'nu döndüğümüzden beri biraz esen hava Fethiye Belediye İskelesi önlerine demir atmak üzere hazırlanırken daha bir üfürmeye başladı. Aşağıya inip demir atmaya hazırlanıyoruz. Irgatın kumandası yine kıllık yapıyor, flybridge'ten yönlendirmek zorunda kalıyoruz ırgatı. Kaptanlar gayet genişler, aşağısı çamur, biraz atsak tutar modundalar. Prensip olarak ses çıkartmıyorum. Bin nasihat, bir musibet diyor makine dairesine iniyorum kontrole.

Duman dışında bir sorun görünmüyor ilk bakışta. Yukarı çıkıp biraz uzanasım var ama gel gör içim rahat etmiyor. Zaten 10 dakika sonra da fark ediyoruz ki almışız başımızı gidiyoruz, demir yalan olmuş :) Tekrar ve daha gerçekçi bir kalomayla demiri serdiğimizde saatler 13:50'yi gösteriyor.

Birinci etap bitti, durum stabil. Şimdi artık gemiden gelecek daveti bekliyoruz. Orijinal plana göre 19:00'da yüklenmek üzere gemiye aborde olacağız.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Zafer Türkmen - 21 Mayıs 2017, 08:17:01
Hakan eksoz kokusunu buralardan hissettim inan :)
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Kamil Kurdoğlu - 21 Mayıs 2017, 12:42:50
Hakan yaşlanıyorsun galiba.Bu kadar temiz bir seyir sana hiç uymamış.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 21 Mayıs 2017, 13:36:52
Hakan yaşlanıyorsun galiba.Bu kadar temiz bir seyir sana hiç uymamış.
Geçen hafta da Eğrikavuk'la Göcek-Kaş yaptık. Sıfır sorun, hatta gayet keyifli. Ya yaşlanıyorum ya da sorun Yengeç-ben ikilisinde :)
Hakan eksoz kokusunu buralardan hissettim inan :)
:)

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 21 Mayıs 2017, 22:00:16
Bu ne ya, bir günde varmışsınız. Biz alışmışız 80 günlük seyirlere.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 22 Mayıs 2017, 01:22:12
Önce acenta aradı, dedi evrakı almam lazım. İyi dedim, ama bizi ne zaman alacaksınız. Akşama yetiştirmeye çalışıyoruz ama yarına kalma ihtimali var demesiyle suratlarımız düştü. İki kaptanın işi var, benim bir düzine angaryam bekliyor. Dahası nerede geceleyeceğim diye düşünmeye başladım.

Bir saat sonra acenta tekneyle uğradı, teknenin dosyasını aldı gitti. Bu arada bir mil kadar ilerimizde rahatlıkla görebildiğimiz kargo gemisinin sancak bordasındaki kayık son iki saattir aynı pozisyonda bekliyor. Üçümüz de saydırıyoruz adamlara, işlerini adam gibi yapmıyorlar diye. Bir saat sonra acenta tekrar arıyor ve teknenin registry belgesini istiyor. O ne ola ki diye soruyorum ve aldığım yanıt "o olmadan tekneyi yükleyemeyiz." oluyor. Lan arkadaş bu gemiye yükleyemezsem ne yapacağım ben bu tekneyi???

Tekne sahibiyle ve acenteyle yapılan görüşmeler sonucu kriz aşıldığında derin bir of çekiyorum ama bu arada saatler de 17:00'i bulmuş oluyor. Bir kez daha soruyorum, daha belli değil diyorlar. Sonra diğer iki kaptanla bir durum değerlendirmesi yapıyoruz. Onlar alarga kalabiliriz diyor ama ben karşı çıkıyorum. Demirinden emin olmadığım 40 küsur tonluk deli gibi rüzgar tutan bir tekneyle, rüzgarından emin olmadığım Fethiye Körfezi'nde demirde kalmak... bana göre değil. Aksi durumda başıma gelmesi muhtemel şeyleri iyi kötü hayal edebiliyorum. Havanın esmesi, hatta kaçak yapması, demirin taraması, marşın basmaması falan gibi olası şeyler ilk aklıma gelenler :)

Dedik o zaman Ece Marina'ya gidelim. Dedik demesine de o nasıl bir fiyat arkadaş! Telefon ettim, bilgileri verdim, pes dedim kapattım. 530 TL bir gecelik fiyatı. Bambaşka bir gerçeklik düzeyinde bu marina denen işletmeler...

Kaptanlardan biri bilmem ne abimi arayayım dedi, yeri var, aborde oluruz. Bir saat kadar sonra sorun çözüldü ve bir buçuk saat sonra görkemli motoryatımız Karagözler'de kıyıya bağlı bir yüzer vince kıçtan kara bağlı iki teknenin arasında salınıyordu. Tuhaf görünse de en azından güvenliydi.

Sonunda kendimizi karaya attık. Sabah çıktığımızdan beri içinde su olmayan bir teknede başta tuvalet olmak üzere ciddi daralmışız. Atladık minibüse ve merkezde sabah 08:00'de teknede buluşmak üzere ayrıldık. Ben gözüm dönmüş bir halde döner aramak üzere daldım çarşı içine.

Yemekten sonra sakinleşince geminin loadmaster'ını aradım. Neşeli bir herif çıktı Col. Sabah erkenden hazırlıklara başlayıp 09:00 gibi bizi almayı planladıklarını söyledi. Anlamsız bir rahatlık çöktü üzerime. Hemen ardından kaptanlar aradı, hale çağırdılar, gittim. Bir iki saat oturduktan sonra beni tekneye bırakıp gittiler.

Sabah 07:00 gibi ayaklandım. 08:20 gibi ekip tamamlandı ve hemen attık halatları. Kargo gemisine yaklaşırken telsizle iletişim kurdum ve hemen iskelemizden bordalamamızı istediler. 15 dakika sonra bağlandık ve loadmaster Col tekneye geldi. Biraz geyik yaptıktan sonra tekneyi incelemeye başladı. Ona önceki deneyimleri anlatıp sonra da makine dairesine indirip teknenin postalarını ve genel konstrüksiyonunu gösterdim.

Şöyle düşünün, hatırı sayılır bir para veriyorsunuz teknenizi taşısınlar diye. Her türden tekne alıyorlar taşımak için. Fakat gel gör 10*10 cm ve 1 metre uzunluğunda takozlar dışında hiç bir şeyleri yok. Benim takozları inceliyor. Tamam diyor bunlar olur.

Canados 60 gerçekten ilginç bir tekne. Tuhaf yapısal zaafları var.Deniz seviyesindeki eksoz her tekne gibi sapanı vurup kaldırmayı mümkün kılmıyor. Bir de üzerine havalandırma çıkışları, şaftın konumu hatta yetmiyormuş gibi iskele tarafta su kesiminin hemen altına konmuş havalandırma sisteminin soğutma boruları olayı çok parametreli bir denkleme çeviriyor. Mesela postalar güvertenin biraz altında bitiyor ve bordaya takoz koymaya kalkarsanız tekne çatır çatır ötüyor.Takozları eksozun altından koyarsanız eksozlara aşırı yük biniyor. Bir de denge sorunu var ki arkaya kesinlikle çift sapan vurmak gerekiyor ama gel gör geminin vincinde bu da mümkün değil. Tekne sahibi firmaya ve loadmaster'a durumu ve kaldırma şeklini içeren bir çizim ve fotoğraf göndermişti. Onları da önümüze koyup Col ile durum muhakemesi yapıyoruz. Adam işini bilir görünse de ben de tekneyi biliyorum ve huzursuzluğum her an biraz daha artıyor.

Bir beş dakikalık telefon görüşmesi yapıp döndüğümde takozların yukarında kuşaklarla eksozun altına yerleştirilmiş olduğunu görüyorum. Tekrar fotoğrafları açıp öncelikle boruları gösteriyorum ama Col, sorun yok, dalgıç gelince yerleştireceğiz diyor. Dalgıcın gelmesi 50 dakika sürdü. Dalgıcın Türk olduğunu farketmemiz de 35 dakika :) O süre boyunca İngilizce konuştuk denyoyla, o da hiç renk vermedi :)

Dalgıç takozların yeri tamam dedikten sonra iki kez daha emin misin diye sordum loadmaster'a. Arkadaş üç yıldır biz tekneyi eksozlar zarar görmesin diye abuk subuk yerlerinden takviye ederek kaldırıyoruz. Adam yasladı takozları eksozların altına ve başlıyoruz dedi.

Çok ağır kaldırmaya başladılar tekneyi. Bir kaç kez durup takozlara ayar çektiler. Ön sapan biraz kısalttılar. Bir kısmını neden yaptıklarını anlamadığım bir sürü iş yaptılar ve hala sudan anca bir karış falan yüksekteyiz ama olay benim için çoktan gerilim filmi kıvamına geldi. Kulağım her an tekneden gelecek çatırtılarda. Telefonumu almak için içeri girdiğimde deli bir gürültüyle sarsıldık. Ahanda dedim gitti tekne!

Havuzlukta aldım soluğu, ses iskeleden gelmişti. Eğildim ki o da ne, takoz patlamış, daha doğrusu yüke aykırı yönde konmuş bir sıra ahşap patlamış, suda. Dalgıca bakmasını söyledik, sorun yok dedi. Lan ne demek sorun yok arkadaş, yüreğim ağzıma gelmiş... Neyse, iki sıra ağaç kaybettik ama takoz 40 cm, kalan sağlar bizimdir modunda loadmaster. Ben o arada sudaki odunları aldım ve irkildim. Marangoz olacak pezevenk incecik bir çizgi halinde tutkal kullanmış ve tabi daha ilk yüke binişte pörtlemiş takoz. Takozları yaptıran da benim ya, iyiden iyiye sinirim bozuldu. Sancak tarafa baktım, onda sorun yok ama iskele tarafı gözüm tutmuyor. Bir de tek sapan olunca yük tam merkezden biniyor tahtalara...

Bir kaç dakika sonra tekrar başladılar kaldırmaya. Kalkıyoruz ama hiç bir şey yolunda görünmüyor. Teknenin burnu aşağıda, iskeleye yatık ve bir de üzerine sallanıyor. Sudan 5 metre kadar yükselmiştik ki önce iskele kıçtan bizi gemiye bağlayan halat yük altında okkalı bir gıcırdadı. Bir şey yok, kıç halatı diyordum ki daha cümlemi bitirmeden bir kez daha büyük bir gürültüyle sarsıldık. Artık bana geliyorlar. İlk aklıma gelen şu: "Ne işim var lan benim burda!"

Bu arada farkettim ki loadmaster'la ikimiz kalmışız teknede, kaptanlar geminin güvertesinde çekirdek çıtla modunda. Neye, gürültünün kaynağı yine iskele takoz ve eğilip baktığımızda bir parçanın daha kırıldığını görüyoruz. Bana göre iş burada bitti.

Dikkatlice tekrar deniz iniyoruz. Ben iş bitti derken loadmaster "tamam" diyor, "şimdi oturdu yerli yerine. Ayar çekip kaldırmaya başlıyoruz." Yanıtım basit ve anlaşılır:"Fuck off Col!" Col gülümsüyor. Benim surat mezartaşı. Gülümseme fikrine bir kaç milyon ışık yılı uzaktayım. Yay gibi gerilmişim ve adam her şey yolundaymış gibi bir ifadeyle karşımda sırıtıyor...

Takozların kontra halatları teknenin üzerinde kayma ihtimaline karşı bir kez daha elden geçti. Pruvadaki sapana bir kez daha ayar çekildi ve loadmaster komutu verdi:"Easy easy via!"

Yine başladık üçbuçuk atarak yükselmeye. Gerçekten çok yavaş yükseliyoruz. Uzun zaman sonra üst üste ikinci sigaramı yaktığımı farkettim. Sesleri dinliyorum, loadmaster ve operatör arasındaki telsiz konuşmalarını dinliyorum. Bir ara gözüm dalgıca takıldı, "Çıktık mı sudan?" diye sordum. Pervaneler dışarıda abi dedi. Ulan daha pervaneler dışarıda demek 1 metre kadar yükselmek demek. Geminin bordası iyimser bir ihtimalle 10 metre yükseliğinde...

Tam yay gibi gerilmişken yine ve bilmem kaçıncı defa telefonum çaldı. Açtım, bir arkadaşım "Akşam yağmur var mı?" diye sordu. "40 tonluk teknenin kıçında, sudan bir kaç metre yüksekte asılı bir durumdayım. Cevap vermemi istediğine emin misin?" diye sordum, mesajı aldı ve hızlıca kapattı.

5 metreye yakın yükselmişiz. Bordanın ortalarındayız ve yine boktan bir ses geldi. Aaa dedim, yeter lan, kopacaksan kop, düşeceksen düş... Meğer sadece kıç halatının yaygarasıymış. Bu arada tekne ciddi salınıyor ve başı hala aşağıda yükseliyor. Kayıp gidecek diye fena halde tırsıyorum. Col ile sürekli gözgöze geliyoruz, kendince beni teskin etmeye çalışıyor ama hiç şansı yok.

Gidip gelip iskele takoza bakıyorum. Öyle boktan görünüyor ki her an bekliyorum parçalanmasını. Bu arada kafamı kaldırdığımda geminin güvertesinde halatlarla tekneyi kontrol etmeye çalışan adamla göz göze geliyoruz. İşte o an farkediyorum ki uçuyoruz lan! Ne işim var benim burada! Adamla aynı hizadayız, adam geminin güvertesinde kıçı sağlamda, benim kaptanlar biraz ileride video falan çekip goy goydalar, ben lambur lumbur sallanan 40 tonluk potansiyel bombanın içerisinde keman yayı gibin gerilmişim.

"Stop!" deyyu çemkirdim. Panik halde Col "Stop!" diye haykırdı. Güvertedeki operatör tekrarladı: "Stop!". Nihayet vincin üzerindeki operatör tekrarladı: "Stop! Stop!" Kısa bir sessizlik oldu ardından. Col bana baktı, çevreye bakındı. Aksi giden şeyi bulmaya çalışıyor gibiydi. Daha fazla uğraştırmadan:
"Yeter, sıkıldım, gidiyorum. Ne işim var lan benim burada!" dedim.

Teknenin güvertesinden gemininkine atladım. Bir sigara daha yaktım ve ilk iş aşağıdaki fotoğrafı çektim. Bu arada operasyon tekrar başladı.

(https://i.hizliresim.com/m3vdyV.jpg) (https://hizliresim.com/m3vdyV)

Artık umursamıyordum. Dedim ya, ne işim var lan benim burada! Tekne benim değil, iş benim değil, tekne sahibi yok, iki oğlu yok, kaptan diye tuttuğu herif yok ama ben denizden 10 metre yükseklikte dalgalanan teknenin üzerindeyim. Hadi lan! Sonunda hafifledim.

(https://i.hizliresim.com/BrlE79.jpg) (https://hizliresim.com/BrlE79)

(https://i.hizliresim.com/2rGyzv.jpg) (https://hizliresim.com/2rGyzv)

Bu noktadan sonra ya işler hızlandı ya da ben hafifledim. Saat 14:30'da Final Fling geminin ambarına inmiş ve yerine sabitlenmişti artık. Gerçi son kısımda da ölçü sorunu çıktı ama artık yalama olmuşum, takılmadım bile son kısmına. Şirkete gönderilen belgelerde, ki bunlar nakliyeyi yapan firmanın standart dökümanları, teknenin eni belirtilmemiş. Loadmaster'da açıp katalog değerine bakmış. Katalog demiş ki adam 4,03 metre. Lan arkadaş tekne 18 metre, akıl var, mantık var... Bari aç telefonu sor. İki tekne arasında 4,03 metreye göre yer ayrılınca bizim tekne diğerlerinin üzerine bindi. Çar olarak yerden 60 cm kadar yükseltilerek aralarında enden değilse de yükseklikten mesafe kazandırıldı :)

Na bu bizim koca motoryata ayrılan yer:

(https://i.hizliresim.com/7qRo7W.jpg) (https://hizliresim.com/7qRo7W)

Tekneler arası mesafe:

(https://i.hizliresim.com/gqmk2R.jpg) (https://hizliresim.com/gqmk2R)

(https://i.hizliresim.com/ojBA0m.jpg) (https://hizliresim.com/ojBA0m)

Ve gün biterken takozun durumu:

(https://i.hizliresim.com/ZZGLMa.jpg) (https://hizliresim.com/ZZGLMa)
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 22 Mayıs 2017, 08:53:11
Geçmiş olsun.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Özgür Ökten - 22 Mayıs 2017, 10:20:25
ohhh...
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 22 Mayıs 2017, 10:29:33
E adamlar iğne deliğinden geçirip koymuşlar yerli yerine.
Bu sayılmaz. :)
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 22 Mayıs 2017, 10:36:40
Kıssadan hisse;
1. Yelken candır, yemişim motoryatı
2. Gidecekse geç dümene, yürü
3. İlle de taşıtacaksan kıy paraya batan gemilerden birine yükle
4. Ne olursa olsun ekibe güven, başka seçeneğin yok. Hergün aynı işi tekrar tekrar yapıyorlar
5. Kendi teknenin başında ol, başkasına güvensen de kimseye böyle bir sorumluluk yükleme
6. Yükleyeceksen de sınırları belirli bir sözleşmeyle yap, bedelini öde
7. Sonuncusu kendime; her boka atlama, hayır demeyi öğren!

Hayatımda çok az şey beni bu kadar germiştir.

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Özgür Ökten - 22 Mayıs 2017, 11:16:43
1. Yelken candır, yemişim motoryatı
2. Gidecekse geç dümene, yürü
3. İlle de taşıtacaksan kıy paraya batan gemilerden birine yükle
4. Ne olursa olsun ekibe güven, başka seçeneğin yok. Hergün aynı işi tekrar tekrar yapıyorlar
5. Kendi teknenin başında ol, başkasına güvensen de kimseye böyle bir sorumluluk yükleme
6. Yükleyeceksen de sınırları belirli bir sözleşmeyle yap, bedelini öde
7. Sonuncusu kendime; her boka atlama, hayır demeyi öğren!

2: Sadece yakıt masrafı : Kaş-South Hampton: ~4500NM x 15lt = 71bin LT = ~90.000.-USD

3: Batan gemilerden Türkiye'ye gelmiyor sanırım. Bu yükleme yaptığınız gemi her hafta geliyor Fethiye'ye. Daha kimseyi düşürdüklerini görmedim! :D

7: Hepimizin başına, amin! :)
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Bulent Berksan - 22 Mayıs 2017, 11:38:14
7.madde icin temiz bi 100 bin verirdim.  !O__
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 22 Mayıs 2017, 11:40:49
7. Madde benimde en büyük zaafım.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 22 Mayıs 2017, 11:49:45
Özgür benim hesap kabaca 3200 mil, yakıt tüketimi saatte ortalama 100 lt ve seyir hızı 10 knot idi. Tabi ki idealize edilmiş hali. Türkçe meali 32 ton mazot, daha da doğru meali 'sat gitsin' :)

Seven Stars'tan bayağı oluyor ama teklif almıştım. Marmaris ya da İstanbul teslimatı vardı. Florida'dan 9 metre bir Hunter için 12500 USD teklif vermişlerdi. Gemi batanlardandı diye hatırlıyorum. Yine de güncel değil bilgim bu konuda.

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Özgür Ökten - 22 Mayıs 2017, 13:22:14
Özgür benim hesap kabaca 3200 mil, yakıt tüketimi saatte ortalama 100 lt ve seyir hızı 10 knot idi. Tabi ki idealize edilmiş hali. Türkçe meali 32 ton mazot, daha da doğru meali 'sat gitsin' :)
aa! evet! Ben gugıldan southhampton yazınca ilk karşıma çıkana tıkladığım için atlantiği geçmişim! Yuh! :D
(Haritada denizcilik ne kolaymış be! bi tıklıyon atlantik geçiliyo, bi tıklıyon geri dönüyon.. ohh..)

İngiltereye gidilir canım, 30 ton mazot nedir ki!? :D
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 22 Mayıs 2017, 13:42:06
Belki yaşlılığım için olabilir diyordum motoryat için ama artık pek ihtimal vermiyorum :)

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Serkan Güvenen - 22 Mayıs 2017, 17:40:55
Belki yaşlılığım için olabilir diyordum motoryat için ama artık pek ihtimal vermiyorum :)

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Hakan reis,

Geçmiş olsun  :), yaşlılığın için katamaran en uygunu bence  :D
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 22 Mayıs 2017, 17:50:11
Kesinlijle aynı fikirdeyim Serkan. 39-40 feet bir katamaranla yaparım finali...

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Necip Bulut - 22 Mayıs 2017, 20:52:17
Geçmiş olsun Hakan. Ama kardeşim bahsettiğin 'deniz aracı' sadece bir motoryat olarak tarif edilmemeli. Yok bu motoryatsa benim kayık ancak mot olabilir  :o ;)
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 22 Mayıs 2017, 20:53:44
Haklısın valla Necipcim, alet bildiğin gemi :)

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Erol Yapıcı - 27 Mayıs 2017, 12:04:35
Ben olayı gördüğümde, tekne gemiye aborda olmuş durumdaydı. Hanıma gösterip "Yurt dışından tekne gelmiş" demiştim. Senin olduğunu bilseydim Seki yaylasına çıkardım ;D
Sana, tekneye ve Fethiye'ye geçmiş olsun 8)
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 27 Mayıs 2017, 12:07:50
Ben olayı gördüğümde, tekne gemiye aborda olmuş durumdaydı. Hanıma gösterip "Yurt dışından tekne gelmiş" demiştim. Senin olduğunu bilseydim Seki yaylasına çıkardım ;D
Sana, tekneye ve Fethiye'ye geçmiş olsun 8)
Cümleten ucuz atlattık.

En son askerdeyken depodan mayın gemisine 85-90 saniyede yüklenmesi gereken bir mayın iki gün sıkışan vincin ucunda, geminin vasatında sallanmıştı. Tek yaptığım astsubaya 'cidden o kadar kısa mı sürüyor?' diye sormaktı :)))

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hulusi Gülen - 27 Mayıs 2017, 14:17:51
Geminin içi tekne dolu; nereden gelir nereye gider bunlar?  Türkiyemizde Tekne nakliye sektörü hareketli mi bu kadar?   Bu arada geçmiş olsun Hakan Reis.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Hakan Tiryaki - 27 Mayıs 2017, 15:41:11
Geminin içi tekne dolu; nereden gelir nereye gider bunlar?  Türkiyemizde Tekne nakliye sektörü hareketli mi bu kadar?   Bu arada geçmiş olsun Hakan Reis.

Kafadan iki tanesi Türkiye macerası biten teknelerdi. Diğerlerini bilmiyorum.
Başlık: Ynt: Ne işim var benim burada???
Gönderen: Özgür Ökten - 27 Mayıs 2017, 17:52:44
Ambardakilerin hepsi Türkiye ile ilgili değil. Bu gemiler sürekli Maldivler, Kızıldeniz, Türkiye, Yunanistan, Hırvatistan, İtalya, Fransa ve Atlantik ötesi arası ring seferi yapıyorlar, her limanda inen binen, minibüs gibi! :)

Genelde charter tekneleri kışın tropik denizlere iniyor, yazın Akdenize çıkıyorlar filan. Arada satılanlar, alınanlar..

Uzun mesafe motoryat transferi için tercih edilen yöntem bu. (bknz: yukarıdaki yakıt hesabı!) :)

öZgür (mobil)