Heyamola Hey
Tersane => Bakım => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 26 Nisan 2017, 08:06:51
-
DADD kampanyası kapsamında bu yıl Tayo Mar Tuzla da karada. Bu yıl süre uzun . 10 Gün.. Tayo Mar tam bir bakımdan geçecek..
Önce Pala.. Teknede en önem verdiğim mekanizma. Pala iğnecikleri , gövde bağlantı detayları tamamen değişiyor. Kuvvetli denizlerde palanın hareketi de engellenecek. Yeke pala bağlantısı bir pim ile güçlendirilecek.
Tekne temiz çıktı. Birkaç yerde küçük macunluk işler var. Onun dışında zımpara zehirli.. O kolay kısmı. esas bomba direkte . Direği söküyorum.. Özellikle yüzükler tekrar yerlerine girecek ve kaynayacak şekilde sabitlenecek..
Fotoğraflar geliyor...
-
La arkadaş seninki kadar direğim olsa her hafta sökerim. Bombaymış, peh :) 8) ;D
-
Bi de kamerayı doğru tutabilsem..
Tiryaki herkesin direği kendine.. :)
(http://i.hizliresim.com/1LoE0B.jpg) (http://hizliresim.com/1LoE0B)
(http://i.hizliresim.com/Ly6D00.jpg) (http://hizliresim.com/Ly6D00)
Bakımlı teknenin hali başka.. Tertemiz çıktı Tayo..
-
Ersin Reis, Kolay geslin umarım herşey kolayına olur ve planladıklarını yaparsın. Bu arada direk muhabbetinizden, hani teknem olmadığına sevindiğim andır... :)
-
La arkadaş seninki kadar direğim olsa her hafta sökerim. Bombaymış, peh :) 8) ;D
Valla öyle :)
-
Ersin reis maşallah ne kadar karakterli bi tekne. Daha resim isterük.
-
Bir ima sezdim sanki :)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Tayomar karaya çıkıp yanımdan kaçtığını sandı ama kurtulamadı.. ;D ;D Denizde durduğumuz gibi yine yan yanayız. 8)
(http://i.hizliresim.com/NpoX8N.jpg)
(http://i.hizliresim.com/r3D4pM.jpg)
(http://i.hizliresim.com/Eg0LMn.jpg)
-
Kolay gelsin. Cici olsun en kısa sürede 😀
SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
İki komşu bir arada karaya çıkmış, kolay gelsin ikinize de.
-
Oğuz reis benden de fazla zımpara manyağı çıktı.. Oğuz bu arada dün senin teknenin aynısı satışta ilandaydı. Üzerinde koca bir direk ve yelkeni ile beraber.. Bence senin tekne hiç motoryat formunda değil. Kesin yelkenli imiş eskiden bu..
-
Ersin reis o satıstaki teknenin resmini yüklesene buraya bakalım.
-
Çalışmalar son sürat devam... 8)
(http://i.hizliresim.com/7qnqVY.jpg)
-
Veeee sonunda Tayo Mar 'ın direği dün söküldü efendim.. Videosunu face ye koydum.. Valla benim bu iş basit bir karaya alma operasyonunu çoktan geçti benim için. Önce pala dan başlayalım. Pala içime sinmedi. Ben de gidip, 15 mm lik su kontrası alıp, palayı bu malzemeden yeniden yapmaya karar verdim. Bu meret parça halinde satılmadığından 2.25 x 1.70 plakayı alıp, ikiye bölüp, 30 mm yapmak için birbirine yapıştırmak gerekti.
Veee epoksi ile tanıştım.. Geçen Temmuz dan beri iki teknesini refit etmekte olan Ercan abi sağolsun.. Önce iki komponentli bu malzemeyi doğru oranda karıştırmak için eczaneden bildiğiniz plastik şırınga alıyorsunuz. Her iki komponent için iki ayrı şırınga kullanılıyor. Ercan abi mühendis. enjektörlerin üzerine hangi komponent için kullanılıyor ise mutlaka harfi yazılıyor. B ise B , A ise A, aksi halede şırıngalar ilk kullanımda sizlere ömür. :)
Efedim, sonra yapıştırılacak olan yüzeyi bir miktar zımparalayıp, 1/3 oranında hazırladığınız reçineyi bir güzel, ancak tek seferlik fırça darbeleri ile her iki yüzeye de sürüyor ve yediriyorsunuz. Bunlar " cırt " kıvamına gelene kadar bekleniyor. Cırt dediğim , elinizi dokundurduğunuzda parmağınız yapışıyor olacak.
Sonra , fiber tozu ile bir ikinci reçine hazırlıyorsunuz. Bu reçinenin kıvamı da " ördek boku " kıvamında olacak.. Avcılığınız yok ise Ercan abi gibi ve hiç taze ördek boku görmediyseniz, ben size yeni bir kavram üreteyim. Hepimizin teknelerine mıçan, "karga boku " kıvamı diyelim.. :)
Sonra efendime söyleyeyim, daha önce reçinelediğiniz yüzeylerden birine, bu hazırladığınız macun kıvamındaki reçineyi ince bir kat şekline macun spatulası ile çekiyorsunuz. Sonra iki parçayı birbirine öpüştürüp, işkence ile sıkıyorsunuz. Yine burada Ercan Abi devreye giriyor. O 'nun 5 ton basan işkence takımı ile sıkıyorsunuz.
ancak burada bir incelik daha var. İşkenceleri , su kontrasının üzerine serdiğiniz boydan boya ahşapların üzerinden sıkıyorsunuz. Böylece tek bir noktaya değil, tüm yüzeye eşit bir basınç elde edilmiş olunuyor. Bir tirik daha var.
İşkenceler aynı araba tekerleğindeki bijonlar gibi karşılıklı ve yavaş yavaş sıkılıyor. ama öyle manyak gibi sıkmıyorsunuz. aksi durumda içindeki epoksi reçine yanlardan fırtlıyor ki biz bunu istemiyoruz.
epoksi işi böyle dostlar. Basit. ama önemli detaylar var. Sonra bir daha bu iki parçayı birbirinden kırmadan ayırmak mümkün olmuyor.
su kontrası şimdi adını unuttum bir afrika ağacından. Yoğunluğu yüksek. Bu yüzden de daha ucuz. Bu malzeme , gemi inşaat sektöründe çok kullanılıyormuş ve ağırlık artmasın diye hafif olan ağaçlar tercih ediliyormuş. Bizim ağaca vida işlemiyor. Öyle sert.. İşlemesi biraz zor.. Ama yapacak başka bir şey yok.. Pala bu.. Şakaya gelmez..
Bu arada tüm iğnecikleri de değiştiriyorum. Tayo Mar 'ın palası evladiyelik oluyor anlıyacağınız . :)
Hadi.. cumaya kadar bitecek bu işler.. Görüşürüz..
-
Ve dün akşam saat 00.30 da Tayo Mar yerine bağlandı. Deli gibi çalıştığım bu 10 günlük sürede öyle çok şey yaşandı ki..
Ama önce Zafer abi ve DADD a çok teşekkürler. mükemmel bir kampanyaydı. Bu kampanya sayesinde Tayo Mar on en önemli eksikliklerinin giderme şansım oldu. Yepyeni orijinalinden daha sağlam bir Pala yaptım. Direk söküldü ve daha bir çok şey..
Birazdan..
-
Hadi geçmiş olsun... Ama bugün baktım ufak tefek macun çekilen yerler zımparalanıp boyanması lazım.. Ayrıca arka ayna yazısı güzel olmuş. :)xx
-
Oğuz teşekkürler. Bu on günlük kampanya benim uzunyol için önemli gördüğüm tadilatları yapmama imkan verdi. Pala ve iğneciler tamamen değişti. Pala yeke bağlantısı çok boldu. Şimdi sımsıkı oturuyor. Bu otopilot performansını çok etkileyecek. Palanın hareketi kovboy bar kapısı kıvamına geldi . Hiç kasıntı kalmadı. Ancak seneye boya yaparken iğneciklerin aksını daha düzgün şekilde ayarlamak imkanı olacak. O zaman tam istediğim şekle gelmiş olacak.
Malum direk çok önemliydi. Şimdiye kadar bakımları hep sepet ile yapmıştım. Emprenye etmek çok iyi sonuç vermiş. Direk tertemiz çıktı. Yüzüklerin kaymış olması direğin duruşunu da olumsuz etkiliyordu. Bu yüzüklerin kaymaması işini çok araştırdım. Sonuçta ahşap direk ve esneklik çok önemli. Ağaç esnek olsun iyi hoş ama bu sefer de çok yumuşak oluyor. Hele bir de arma ayarı doğru yapılmamış ise yüzük sadece kaymak ile kalmıyor ve ahşabı kesiyor. Sonrasında ise bu noktalardan giren yağmur suyu direği en önemli yerinden çürütüyor. İşte bu noktaların hiç çürümemiş olması çok önemliydi.
Ben yüzüğün vida bağlantı noktalarını kibrit kutlusu kadar oydum. Bu boşluklara aldığım sert su kontrası yerleştirdim. Epoksi ve fiber tozu karıştırılmış epoksi macun ile yapıştırıp doldurdum. Yüzükleri ise kesip, sıkılır hale getirdim. Böylece mevsim değişiklikleri nedeni ile bollaşın kaymasının da önüne geçmiş oldum. Yüzükler yirmi derece hava sıcaklığında sıkıldı. İdeal. Yazın kırk derecede bir miktar bollaşmasın iyi olacak. Kışın ise sıkacak ve bu kapalı alana su girişi iyice azalacak. Hava almayan yer direğin en önemli düşmanı çünkü.
Yine direkte önemli bir detay da bunun dışında Çelik tel halkaların direğe zarar veriyor oluşuydu. Bunların altına ince pirinç levhalar yerleştirilmiş ancak zamanla erimişti. Ben bunları bakır kaplama ve bakır çiviler ile monte ettim. Direk an itibarı ile gerçekten tam bir klasik oldu. Bu bakırlar zamanla yeşillenecek ve çok güzel bir görüntü ortaya çıkacak.
Bir diğer önemli detay ise makaralardı. Mevcut makaralar benim yelken performansım için yetersizdiler ve kullanılan halat çapları ile makaralar uyumsuzdu. Bu özellikle ana yelkeni basarken sıkıntı yaratıyordu. Direk aşağıda olunca daha önceden aldığım makaraları monte edip, halatları da uygun hale getirdim. Pik yelkenin makarasını çift dilli yaptım. Bu mandarı aynı zamanda lazy jack olarak ta kullandığımdan, pik yelkeni açmak için her seferinde bunu ana yelken bumbasından sökmem gerekiyordu. Şimdi ikinci bir halat ile bu problem de ortadan kalkmış bulunuyor.
Yine gargari halkalarından ikisi kırılmış. BUnları da tamir etme imkanı oldu.
Tayo Mar da aslında üç direk var. Civardayım da sayarsak üç. Çünkü civadra direk arma ayarını baş ıstıralya yolu ile direk etkiliyor. Bu baş ıstıralyayı tutan yüzük te kaymıştı. Yüzüğün açık olan kafasına bir çubuk parça kaynatınca artık civadra yüzdüğünün de kayması mümkün değil. Bu yüzüğe floğum furling sistemi bağlı ve yüzüğün kaymış olması nedeni ile flok hücum yakası tam olarak gerilemiyordu. Şimdi ciddi bir iyileşme görülüyor. Yelken yaparken göreceğiz bakalım.
Zehirliyi bol bulamaç sürdük. Bakalım performansı göreceğiz. Eskiden boyadıktan sonra yirmi dört saat içinde denize atmak gerekiyordu. Ancak artık formül değişmiş. Böyle bir zorunluluk kalmamış. Bu iş programını çok rahatlattı.
Teknik detaylar ile çok boğduk ama bunlar aynı Zamanda kayıt altına alınmış oluyorlar. İyi oluyor.
Veeeee. Çekek alanından insan manzaraları geliyor efendim.. Özellikle Ercan abiyi anlatmam gerek.
-
Önce Cengo yüzde anlatmam lazım. Bir kere hiç misafirperver değildi. Bunun altını çizeyim. Adamın evi bir kilometre ötede su vermedi valla . Neyse birgün elinde zımpara makarası çıkageldi. Efendim teknesini zımpara yapacak, sürdüğü iğrenç sarı boyayı sökecekmiş. Bilenler biliyor Cengo Kuzey Yıldızı'nın beyaz yerlerini sarıya boyamış. Ben oysa O na kreme boya demiştim. Neyse . Tentesi ile birlikte düşününce tam dondurmacı kaşığı gibi olmuş. :)
Ben Cengo 'ya o zımpara makinesi ile boyayı sökmesinin mümkün olmadığını anlattım. Sonra sert bir ses tonuyla sen şimdi yine işi çarşafa doluycan iyisi mi gel sen benim zehirlimi yap, ben de senin sarı boyayı Adam edeyim dedim. Zehirliyi sürmek kolay. Teklif güzel.. Cengo kaptı zehirli rulosunu üç kat zehirli vurdu Tayo Mar'a.. :)
Bir akşam da kuyruktaki çürümüş yeri beraberce söktük. İkimiz de yerlerde süründük. Cengo bunları hep bu boya sevdasına yaptı.
Ancak Cengo ya bu sarı boya konusunda bir detayı söylemedim. Nasılsa burada da yok. Yazayım keyifle..
Cengo .. Yalan söyledim. Senin sarı boya ile uğraşamam. En az bir sene zımpara makinesi görmek istemiyorum çünkü. :)
-
Ettiklerinin hesabını da sormuş oldun, iyi ettin. Bırak kalsın Allahsız böyle :)
-
Ettiklerinin hesabı bi boya işinden çok daha fazla. Bu olsa olsa ön avans olur.
Şimdi efendim biraz da epoksi muhabbeti yapalım. Ercan abiden öğrendim epoksi reçine ahşaba Nasıl uygulanır.
Epoksi malum iki komponentli. A ve B olarak iki parça halinde. Sizin bunu bire üç oranında karıştırmanız lazım. İşte bunun için şırınga kullanıyorsunuz. Oran çok önemli çünkü. Burada bir püf nokta var. Ercan abiden öğrendim. Ercan abi emekli. İki tekneyi Refit ediyor . Ayrıca yazacağım. Şimdi efendim bu şırıngaları alıp,üzerine hangi komponent için kullanacaksanız çıkmaz kalem ile üzerine yazıyorsunuz. A ise a B ise B. Aksi durumda ,karıştırırsanız şırınga çöp oluyor. Epoksi hemen kürlenip şırıngayı kullanılmaz hale getiriyor.
Bir de bu epoksi çok bereketli bir malzeme. 25 ml B ve 75 ml A komponentli karıştırdığımızda ciddi bir yüzeyi epoksi reçine ile kaplayabiliyorsunuz.
Ahşapta reçine yi önce sürüp, dört beş saat ' cırt ' kıvamına gelene kadar bekliyorsunuz. Yani parmağınız ile dokunduğunuzda cırt çekiyormuş gibi olacak.
Sonra yeni bir reçine hazırlayıp, bunun içine fiber tozu ekliyorsunuz. Burada da bir püf nokta var. Bu reçine kaz boku kıvamında olacakmış. Ercan abiye sordum abi ben hiç kaz boku görmedim diye. Siz karga boku gibi düşünün. Bu kargalar hepimizin teknesine sıçıyor ya oradan bilirsiniz en azından. Bu fiber tozu, boşlukları da doldurduğundan yapıştırıcı etkisi daha bir artıyor.
Bu macun kıvamı hala akışkan olduğundan ayrıca doldurmanız gereken yerler var ise spatulaya gelecek şekilde fiber tozu eklerseniz oluyor size en kalitelisinden epoksi macun. Ben yaptığım ' diş ' i epoksi macun ile kaplayıp zımparaladım, sonuç inanılmaz.
Bir trik daha var. Yapıştıracağınız parçaları öyle işkence ile deli gibi de sıkmıyorsunuz. Sıkınca içinden hazırladığınız karga boku kıvamında reçine taşıyor çünkü. Taşmayacak şekilde sıkılacak. Burada da yeteri kadar felsefesi geçerli gördüğünüz gibi.
Epoksi işi böyle reisler. Kolay ancak dikkatli çalışmalı. Küçük ölçeklerde kullanmalı. Bir de yanma sorunu var çünkü. Bu durumda reçine hiç bir işe yaramıyor.
-
Ersin çok işler yapmışsın. Tebrik ederim. Güzel bir sezon geçirmeni dilerim :)xx :)xx :)xx
-
Sorularım var araya serpiştirdiğim (bazıları kıl, bazıları merak, bazıları matrak - baştan söyleyeyim)
Ahşapta reçine yi önce sürüp, dört beş saat ' cırt ' kıvamına gelene kadar bekliyorsunuz. Yani parmağınız ile dokunduğunuzda cırt çekiyormuş gibi olacak. Parmak izi kalmıyor mu o zaman?
Sonra yeni bir reçine hazırlayıp, bunun içine fiber tozu ekliyorsunuz. Burada da bir püf nokta var. Bu reçine kaz boku kıvamında olacakmış. Ercan abiye sordum abi ben hiç kaz boku görmedim diye. Siz karga boku gibi düşünün. Bu kargalar hepimizin teknesine sıçıyor ya oradan bilirsiniz en azından. Bu fiber tozu, boşlukları da doldurduğundan yapıştırıcı etkisi daha bir artıyor. Bu tekne ahşap değil mi? Niye fiber tozu? Niye ahşap tozu ya da talaş değil?)
Epoksi işi böyle reisler. klasik, nostaljik teknede niye epoksi gibi uzay teknolojisi kullanıyorsun? Tutkal filan olmuyor mu?
[/Eline, gönlüne sağlık; kolay gelsincolor]
-
Ersin geçmiş olsun.Yahu okurken içim şişti bi daha karaya çıkınca hiç halimden şikayet etmeyeceğim.
Tiryaki ile sen bunları anlatırken ifadenizden zevk aldığınız hissine de kapılıyorum.Ne diyeyim Allah kurtarsın.
-
Zafer abi teşekkürler, Kamil abi o konu ile ilgili felsefik bir yazım var. Önce Matay'ın sorularını yanıtlayayım.
Efendim ben , aslında gerekli olmayan, ancak dehşet pazarlama teknikleri ile sanki teknelerin olmaz ise olmalıymış gibi sunulan ve kabul gören gereksiz ekipmanlara , malzemelere karşıyım.
Dediğin gibi bir saplantım olsaydı, otopilot, gps, ve bilimum gerekli teknolojiyi de kullanmamam gerekirdi. Epoksiyi de bu şekilde değerlendirmeli.
Neden ahşap tozu değil de fiber tozu diye soracak olursan, Bunlar , çok ama çok küçük cam toplar aslında. HOmojenler. Yani hepsi aynı büyüklükte. Yapıştırılacak yüzeyin boşluklarını çok iyi dolduruyorlar. Talaş tozu hem bu kadar küçük değil hem de homojen bir yapısı yok.
İz kalma konusuna gelince.. O yüzey zaten yapışacak olan yüzey. Ciddi bir iz kalmıyor kalsa bile bir sakıncası yok.
Kamil abi gelelim senin takıldığın konuya. Bu süreçte yapılacak öyle çok iş vardı ki, günde ortalama 12 saat çalıştım. Ortalama diyorum çünkü 16 saat çalıştığım Akgün oldu. Hatta bir seferinde , ahşap takozları direğe yapıştırdığım gece, işim saat sabah 01 gibi bitti. Eve gitmeye üşendim ve tekne de kaldım. Sabah saat sekiz de tekrar çalışmaya başlamıştım. Mola vermeden en az altı saat çalışmışlığım var.
Ona rağmen kimi işler barınağa kaldı. İşte tam da deli gibi çalıştığım o gece şöyle bir durdum. Geceyarısı olmuş. Ben ahşap direğin takozlarını çakıyorum. Ne yapıyorum ya ben diye sordum kendime. Etrafımda çeşitli boyutlarda fiber tekneler durup duruyorlar. Koca çekmek alanında benden başka kimse yok. Hava soğuk. Yerler ıslak. Daha akşam yemeği yememişim.
Aslında çok sıradan bir adamım. Üstelik sıradan olmanın dayanılmaz hafifliği o gece öylece çökmüşken sıradan olmayı nasıl da istedim.
Üstelik sıradan olabilecek imkanlarım da varken. Al bir fiber tekne, ver ustalar yapsınlar di mi ama.Direk ile uğraşmak ta neymiş. ? Alüminyumu varken ne gerek.? Bende uğraşıp duruyorum aman ahşap direk çürümesin, aman yüzükler kaymasın, yağlar şunlar bunlar.
Bu kadar sıradan bir Adam olduğum halde ve bundan da Mutlu olduğum halde hayat bana hiç sıradan olma imkanı vermedi. Ben de belki müsade ettim buna .
Her bir noktasını elden geçirdiğin , yaptığın , onardığın tekne ile yelken yapmak ,denizde olmak çok başka bir duygu. Ciddi bir tutku ama altında da bir felsefe var.
Teknenin her işini kendin yapabiliyor olmalısın. Teknenin boyu işlerini yapabildiğin kadar olmalı. Irgatın çalışmadığında Demiri çekebilmelisin mesela. Vinç olmadan da yelkenlerini abarabilmelisin. Elbette yeri geldiğinde profesyonel yardım almalı. Ama hep öğrenmeli ve buna çaba sarfetmeli.
Elbette yaşlanıyor insan. Sağlık sorunları çıkıyor yavaş yavaş. Eğer bir gün Tayo Mar'ı kullanacak kadar güçlü görmez isem kendimi, O Zaman gider yelkenli bir sandal yaparım kendime. Ama yine işlerini kendim yaparım. Benim de tercihim bu yönde.
Hasan abinin geçenlerde şöyle demişti ' ahşap tekneleri çok seviyorum. Özellikle fiber teknemin havuzluğunda güneş batarken ve ben içkimi yudumlarken O'nları seyretmek çok zevkli'
İzlemesi bile bu kadar keyif veriyorsa sen düşün bununla giderken hissettiklerini.
-
Bir teşekkür de elbette Tuzla Marina yetkililerine. Sonuçta çekmek alanının maluk kuralları var. Hepsi , operatöründen , müdürüne kadar bu sınırlar çerçevesinde tüm yetkilerini kullanarak bana yardımcı oldular. On beş gün karada kaldım ama otuz günlük iş yaptım. Hepsine teşekkür ediyorum.
Yaptığım işin biraz da maliyetine girelim. Direk için tekneyi yapan firmadan fiyat almıştım. İndirme ve geri takma hariç , sadece vernik için pazarlık sonrası 2500 TL para istediler. Yani vinç geldi gitti, yüzükler filan derken bana maliyeti 5000 TL olacaktı.
Bu şekilde , yüzükler için 200 TL vinç için sökme takma 400 TL ve Marina'ya da 140 TL ödedim. Kullandığım emprenye 15 TL , yağ ise 20 TL tutmuştur. Tüm bu işlerin maliyeti 800 TL yi geçmedi.
Pala için ise , Ercan abinin marangozu sadece tamir için bin TL istedi. Oğuz un marangozu ise 750 TL fiyat verdi. Ben ise palanın yenisini için şunları harcadım. Su kontrası 250 TL , nakliye 90 TL, Amerikan meşe (yanaklar için bir boy) 90 TL. Epoksi reçine ve fiber tozu 65 TL . Yani koca sıfır pala bana civarları da dahil 500 TL ye mal oldu. Nuh sanayi de ne isterlerdi siz düşünün.
Başınızı şişirmeyeyim, piyasa fiyatları ile on bin TL ye yakın bir işi neredeyse beşte bir fiyata , üstelik profesyonel e çok yakın bir kalite ile kendim yaptım.
Bu işleri kendim yaptığımdan, limitlerini de çok iyi biliyorum artık.
Dün direğin arma ayarlarını ve yelken donanımını da tekrardan kurdum. Sıkıntı veren çaplara uygun olmayan halatlar ve makaralar problemi çözüldü. Ana yelken , hi buruşmayacak şekilde yeniden serene bağlandı. Gargari halkaları ile hücum yakası halatları doğru şekilde bağlandı ve bu bağlantı gargari halkalarına zarar vermeyecek şekilde yapıldı. Gereksiz uzun halatlar kısaltıldı, tüm yelkenlerin mandalları gerekli durumlarda havuzluktan kontrol edilmek üzere , makaralar ile havuzluğunda getirildi.
Seyir Fener'leri ve ısrarmozlar yerlerine takıldılar. Şimdi artık kozmetik işler kaldı. Güvertenin yağlanması ve temizlik..
Tayo Mar , Haziran da kısmetse seyre hazır neredeyse reisler. Bu yıl Güneyde olunacak. Planım Haziran da yola çıkmak. İşler de kolayına girdi ya .. Kim tutar beni.. Bekle Ege . Tayo Mar geliyor..
-
Hadi geçmiş olsun, keyifli seyirler dilerim , Selametle.
-
Tayo Mar denize indi inemsine de işler daha bitmedi. 26 Nisan 'dan beri yelken yapmadım. Şu iş benim hayatımda ne büyük bir yer tutuyormuş meğer.
Sigara tiryakiliği gibi birşey olmuş bu iş bende. Sinirlerim bozuldu resmen.
Efendim , İndiğim günden beri , arma ayarları ile uğraştım. İyi ki gurcata yok Tayo MAr da. Şİmdi uzun uzun anlatmayayım ama bu sefer arma tam istediğim gibi oldu.
O kadar halat , hiç biri birbirine çapariz vermiyor ve yelken açılması sırasında da artık klasikleşmiş sorunlardan da kurtuldum.
Dün , artık vernikleri iyice kabuklaşmış, bocurum yelkenin serenini zımparaladım. İyice emprenye edip yağladım. Seren pırıl pırıl çıktı ortaya.
Bumbası zaten iyi durumda, seren gıcır gıcır, ana direk gıcır gıcır, mizana gözüme takılıyor. Çok yoruldum. Söküp, zımparalayıp, yağlama fikri aklıma geldikçe kovuyorum bu fikri.
Teknedeki son vernikli kalan parça.. İş yaptıkça gözüme takılıyor. Fena değil diyorum kendi kendime.. Gerek yok iş çıkartma şimdi kendine..
ve öyle olmuyor. kazara elime takılan seren mandarı makaradan çözülüp aşağı düşüyor. Yani artık direk sökülecek. Mecbur.
Mizana direği sökülüyor. O yorgunluğa rağmen zımparası atılıyor. Bir mola sonrası gelsin ince zımpara , emprenye ve yağlama.
Akşam saat 20 de mizana direği yerine takılmış, ama ayarları da yapılmış şekilde yelkenini bekliyor.
Bugün , güverte yağlanacak ve temizliğe başlanacak. Şükür bitiyor. Neredeyse tam bir ay süren bu karaya alma çalışması artık bitiyor. Kimi işler evladiyelik oldu. Muhtemelen bir daha hiç yapılmayacak.
Tayo Mar'ın tüm arma ahşapları, serenler, direkler elden geçmiş, onarılmış ve orjinalinden daha sağlam hale getirilmiş bulunuyor.
Bundan sonra bir diğer iş , tekendeki gereksiz ıvırzıvırların tasnifi ve tekneden uzaklaştırılması işi var.
Bitmiyor bu işler.. Bitmiyor..
-
Tayo-mar misafir kabulüne başlıyormu artık?
-
Yine tam vaktinde siteye girdim sanırım 8) ;D
-
Tayo-mar misafir kabulüne başlıyormu artık?
Sorumun cevabını telefonla aldım, bilgisayarı mı bozukmuş , neymiş ondan yazamıyormuş, öyle bir şey işte. Yani cevabından anladığım kadarı ile de halihazırda direk, bumba , civadra vs. yağlayıp duru.
-
Suavi , her zaman kardeşim..
Gerzek bilgisayarın internet bağlantısı yarım saat içinde kesiliyor. Deliricem.. Sonra sınırlı erişim diyor ve düzelmiyor.
Hasan abüüüü nasıl düzelir bu.. ?
-
Modemi aç kapa sorun devam ederse dhcp ip atamasını otomatikten elle yapılandırma ile yap..
-
Oğuz teşekkürler. Deneyelim bir bakalım. Gerçi şimdi kızın tableti ile yazıyorum. Fena değil.
Dün akşam üstü saat beş civarı , Tümay'ın ' hayır anlamıyorum ki ne yapıyorsun bu teknede ' sitemleri arasında 2017 karaya alma kampanyasını da tamamlamış olduk.
Tümay en son gelip baktığında mizana direğine nazar boncuğunu bağlıyordum.
Her şey bittiğinde , yine her zaman olduğu gibi, barınak , çekmek alanı fark etmez herkes gitmiş ve ben yine yalnız kalmıştım.
İşler bittiğinde içerim diye sakladığım Küba purosunu çıkardım. Tekne de viski kalmadı. Bir kahve yaptım. İçeriden keyifli bir müzik geliyor. Radyo antenini de telsiz antenini yaparken Adam ettiğimden artık cızırtı yok. Mayıs bitiyor ama hava hala soğuk. Ne kış oldu be.. Ben bile üşüdüm.
İskele kıç aynaya yaslanıp, ayaklarımı uzattım. İki gündür deli gibi esen poyraz artık yavaşladı. Gözümün önüne teknenin o darmadağın ve kirli hali geliyor. Şimdi düşünüyorum da yaklaşık 25 günlük sürede yaptığım işleri .. Nasıl da gözümde büyüdüler.
Bir iki saat önce Hakan E gelmişti. Beraber kahve içtik. Tekneye gelmeden uzun uzun palaya baktı. Ben de ona bakıyorum. O bile beğendi. Şanı yürüsün diye vida deliklerinin üstünü ahşap ile kapatmayacakmısın diye sordu.
Böylece bir karaya alma kampanyasının daha sonuna gelmiş olduk. DADD on bu kampanyası olmasa mümkün değil bu bedel ile bu işleri yapmak mümkün olmazdı. Tayo Mar tam 16 gün karada kaldı.
Bir teşekkür de Tuzla viaport Marina ya.. Gerçekten çok iyi ağırladılar.
Buradayız bekleriz efendim..