Heyamola Hey

Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 11 Ekim 2025, 08:10:28

Başlık: Bilinen karalar üzerinden dünyanın ucuna 5000 deniz mili
Gönderen: Ersin Böke - 11 Ekim 2025, 08:10:28
Evet efendim başlıkta biraz şaşırtmaca var tabi. İlk okunduğunda uzun bir deniz macerası gibi duruyorsa da pek öyle değil.

Sancak ve iskele fenerleri olması, ters yönde bir salması ve başka bir çok benzer özelliğinden dolayı eğer uçakları da bir tekne gibi düşünürsek ve eh o da tekne gibi bir akışkan içinde yüzebildiğine göre pekala bir uçak yolculuğunu da biraz zorlama ile de olsa bir seyir gibi düşünmek mümkün. Böyle olunca da bizim ilgi alanımıza girer diye düşünerekten kızımın davetlisi olarak size Japonya seyahatimi ve İstanbul Tokyo seferimi bir seyir notu kıvamında anlatayım istedim.

Aslında konu başlığı pekala "Pasifik Okyanusunu gördüm " de olabilirdi aslında. Neyse. Dört gün boyunca Tokyo 'da baba- kız tatilimizin hikayesidir efendim.

Şimdi nereden çıktı bu Japonya seyahati diye soracak olursanız o da plansız bir şekilde ortaya çıktı diyebiliriz. Kızım yeni bir müzik parçası hazırlamış ve bunun klibini Japonya'da çekmeye karar vermişler. Son dört gün ben de ekibe dahil oldum ve Tokyo gezisi öyle başladı.

ANA hava yollarının Boeing 777 uçağı ile İstanbul 'dan Tokyo 'ya direk uçuluyor. Yaklaşık 12 saat süren 5000 deniz mili gidilen bir yolculuk. Hemen söylemeliyim ki bu uçakların ses ve görüntü sistemi sıkıntılı. Kulaklıklar çok dandik ve içerik çok sınırlı. Ben pek izleyecek bir şey bulamadığımdan benim koltuk arkası ekranda hep uçağın rotasını gösteren harita açık kaldı. Kendi seyirlerimden bir takıntı her halde. Seyir yaparken de NAvionics açık olur bende hep. Yeni telefonlarda safa da bölünüyor ve bir tarafta hava durumu diğer tarafta ise hava durumu oluyor benim telefonda genelde.

Neyse efendim. Gazipaşa Ceneviz koyu arasını  6 bahri mil ortalama sürat ile 14 saatte geçebilen bendenize 12 saatlik uçak yolculuğı vız geldi trıs gitti tabi.

Sanki Sanela ile seyire çıkıyormuş gibi bir pisikoloji içinde olduğumdan hazırlıkları da ona göre yapıtım elbette. Daha önceki yıllardak Seul ziyaretinde elde ettiğim tecrübelerin de katkısı ile Eastmarin 'den aldığım pek bi havalı su geçirmez sırt çantamın içerisine Fındık, fıstık, kuru incir ve ceviz gibi seyirlerde de kullandığım çerezleri doldurdum. Çünkü doğu mutfağını bildiğimden hazırlıklıyım bu sefer. Seul 'deki gibi yaş tahtaya basmam bir daha. Üstelik seyrüsefer tecrübem de var.

Nitekim daha ilk serviste kendi kendimi takdir ediyorum. Benim koltuk iskele kıç omuzlukta. Gerçekten ama. Uçağın sol tarafında ve en arkasındayım. Yanımda da bir Japon oturuyor. Hostes ne içersiniz diye sorunca eh sonuçta kaptan ben olmadığıma göre şarap istedim elbette. Karton kahve bardağındaki şarap sunumu biraz keyfimi kaçırdı ise de Bu kadar yüksekte ve bu hızda buna da şükür diyerek bardağı aldım. Yanında da atıştırmalık verdiler. Şİmdi efendim benim bu adamların mutfağı ile ilgili esas sorunum ne yediğimi algılayamıyor olmak. Yahu tuhaftan yuvarlak renkli renkli şeyler. Bir ikisini tattım ve neden yapılmış olduklarını bile anlayamadım. Attım elimi benim pek bi havalı çantaya ve mis gibi tazecik tuzlu Karadeniz fındığımı çıkardım. Japon da bana bakıyor. Dedim bırak o tuhaf şeyi. Al sana gerçek atıştırmalık. Tam da Karadeniz üzerinden uçuyoruz iyi mi..

Bu Japonların kibarlığı da deli ediyor adamı. Adam her bir fındığı yerken bana teşekkür ediyor ona da ikram ettim diye. " Arigato gozaimas.. Arigoto gozaimas.. " Ye ulen işte. daha çok var. Gerçekten de biraz abartmışım. Dönüş yolculuğunda bile kaldı.
Giderken uçakta yemekler fena değildi. Türkiye'den almışlar herhalde. Balık yedim her iki seferde de. Güzeldi ama ben yine de ne balığı yediğimi anlayamadım.

Şimdi Japonya 'ya gitmek isteyenlere benim tavsiyelerim şöyle. THY ile gidiniz mümkünse. Biraz fiyat farkı var galiba ama emin olun değer. Bizim THY 'nin iç at uçuşları bie bunlarınkine on basar valla. Japon dilini kadınlar özellikle çok sessiz konuşuyorlar ve konuşurken gülmeye çalıştıklarından ve bu özelliklerini de İngilizce konuşurken de kullandıklarından ne dedikleri pek anlaşılmıyor. Japonların çoğu İngilizce bilmiyor. Yazıları da farklı olduğundan kızımın tabiri ile uzaylıların şehrine gitmiş gibi hissediyor insan kendini.

Gideceklere tavsiyem her şey daha farklı. Japonların kendilerine ait standartleri var ve kimi durumlarda bu sizin için sıkıntı olabiliyor. Temel prensip sadelik ve basitlik. Örnek kapı kilidini açamadınız diyelim. Şöyle düşüneceksiniz . Bu çok basit olmalı. En basit ve tek hareketle mutlaka açılacaktır.

Taaret musluğunu önemli bir icad olarak görenleriniz varsa Japonların bu konuda bize fark attıklarını bilsinler. Adamların taaret musluğunun su basıncını, ısısını ve su yönünü ayarlayabiliyorsunuz. İsterseniz kuş sesleri de çıkarıyor iyi mi. Klozet de ısıtmalı üstelik. Orada da basitlik muhteşem. Adamlar bir kıç ve bir fıskiye çizmişler düğmenin üstüne bitmiş gitmiş. Kullanamamak imkansiz.

Mühendisliğin dibi burada arkadaşlar. Bir temel inşaatının fotoğrafını çektim ve şirketin inşaat müdürüne yolladım. Diplomasını yırtmasını ve gidip pazarda limon satmasını önerdim. O derece bir bina temeli idi yani. Nitekim kaldığımız ev 5 katlı bir apartımanın üçüncü katı idi. Sabah uyandığımda tahminim 4,5 şiddetinde bir deprem oldu. 20 saniye kadar filan sürdü her halde. Yataktan bile çıkmadım. dönüp uyumaya devam ettim. Döndüğümde sabah haberlerinde Kütahya'da 4,5 şiddetinde deprem olduğunu anlatıyordu sipiker ve ilk verilen haberlerdendi üstelik. Acı acı güldüm kendi kendime.

Devam edeceğiz efendim..

 
Başlık: Bilinen karalar üzerinden dünyanın ucuna 5000 deniz mili
Gönderen: Hulusi Gülen - 11 Ekim 2025, 11:33:29
Denizcilik tabirlerinin günlük hayata uyarlanması hep ilgimi çekmiştir. Mesela rahmetli Sadun Boro da kalçasındaki bir problem için "sancak kıç omuzluğumdaki kalçam kekamoz tutmuş" diye tarif etmişti :)

Z kuşağı bu Caponya'da ne bulur bilmem; bizim Mahdum da biriktirdiği tüm burs parasını bir haftalık Capon gezisinde tüketmişti.
Başlık: Bilinen karalar üzerinden dünyanın ucuna 5000 deniz mili
Gönderen: Ersin Böke - 13 Ekim 2025, 08:14:49
Bu arada bütün önemli merkezler hep iç taraflarda Tokyo 'da. Öyle Bebek sahilinde yürüyüş gibi yerler bulmak filan biraz zor yani. Sonuçta Pasifik okyanusunun dibinde olmak pek de keyifli değil her halde. Bizim uçağın kalkacağı gün Japonya açıklarında ciddi bir kasırga görünüyordu hava raporlarında.

Keza inerken de  havalimanının üzerinde oluşan bir siklon nedeni ile yarım saat kadar havada dolaştı uçak. Çok zor bir coğrafya elbette. Fuji dağı da uçak inerken tüm heybeti ile iskele tarafında izlenebiliyor.

Bilenler bilir Üsküdar 'da  Aziz Mahmut Hüdayi camisi ve türbesi var. Rivayete göre Sultan Ahmet camiinin açılışında ilk Cuma Hutbesini okutmak üzere açılışa davet edilir. Gel görki o gün çıkan fırtına yüzünden Üsküdar'dan Sarayburnu'na gitmek imkansızdır. Ancak padişaha söz verildiğinden kimse denize açılamaz iken Hüdayi hazretleri bir kayığa atlar ve öğrencileri ile birlikte Sarayburnu'na geçerler. Yine rivayete göre Hüdai hazretlerinin kayığı ve diğer kayıkların etrafında dalgalar durulmakta ve deniz süt liman olmaktadır. Sonrasında bu deniz yoluna Hüdayi yolu denmiş.

Sonrasında da Aziz Mahmut Hüdayi şu duayı etmiş;

Hüdayi Hazretleri’nin sevenlerine duâsı:

Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir… Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!..”

İşte bu dua yüzünden Osmanlı'dan beri birçok denizci sefere çıkmadan önce camiyi ziyaret eder olmuş. Şimdi diyeceksiniz ki ne ilgisi var şimdi bunun Japonya ile.

Şöyle ki kızımla beraber Sinciku 'da dükkanların açılmasını beklerken yeşillikler içinde bir Şinto tapınağı gördük. Ziyaret etmek için gittiğimizde bu tapınağın Amiral Togo Heihachirō adına yapılmış olduğunu gördük. Japonların uluslararası bir güç olmalarında Amiral Togo 'nun çok büyük bir etkisi var. Togo, 1905 Mayıs ayında Rus donanması ile savaşa tutuşuyor ve ruslar için sonuç tam bir felaket oluyor. Japonların Amiral Nelsonu olarak batılılar tarafından saygı görüyor ve Japonların en önemli ulusal kahramanlarından birisi olarak anılıyor. İşte bu tapınak da ona adanmış. Aynı Üsküdar 'daki cami gibi kimi inançlı Japon denizciler de buraya gelip sefer öncesi tapınaktaki sudan içip dua ediyorlarmış. Diğer Şinto tapınaklarından farklı olarak bu tapınakta seyre çıkacak denizciler için farklı muskalar satılıyor. Biz de aldık bakalım bir iki..




 
Başlık: Bilinen karalar üzerinden dünyanın ucuna 5000 deniz mili
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 13 Ekim 2025, 09:40:51
Sabah kahveme güzel eşlik etti keyifli yazın, teşekkür ederim.
Başlık: Bilinen karalar üzerinden dünyanın ucuna 5000 deniz mili
Gönderen: Ersin Böke - 17 Ekim 2025, 17:51:13
Dediğim gibi Japonların yeme içme kültürü hayli farklı. Bizim alışageldiğimiz kafe kültürü de farklı. Meşhur Ginza'da caddede gezerken bunu tekrar farkediyir insan. Bu bölge bütün lüks mağzaların olduğu bölge. Ancak batı kültüründe olduğu gibi aralarında serpiştirilmiş kafeleri görmek pek mümkün değil. O yüzden kimi önemli markalar mağza girişinde çok keyifli kafeler açmışlar. Keyifli idi.  Sake barlara bayıldım ama. Bir cadde üzerinde küçücük kulübeler. İçerisinde Japonların bile en fazla üç dört kişi oturabildikleri mekanlar. Ben daha öce de Sake'yi pek sevememiştim. Ancak viskiler Efsane Hibiki markalı meşhur viskilerini bir barda tatmıştım. Gerçekten çok iyi idi. Sonra baktım Duty free 'de 130 Euro. Ayriş 'lerimi de aldatmak olmazdı tabi.

Hoş bir mekan da sessiz barlar. Bir sessiz bara gittik. Hikayesi şöyle. İkinci dünya savaşı sonrası Japonlar çok fakirleşirler. Amerikalı şarkıcıları ülkeye konser için davet etmek pek mümkün olmaz. O yüzden plaklarının sessizce dinlediği kafeler ortaya çıkar. Sonrasında da bunlar sessiz barlara dönüşür. Acayip ses sistemlerinin olduğu barlar bunlar. Kütüphane gibi mekanlar. Fısır fısır konuşup  içkinizi yudumluyor ve kendi ya da bir müşterinin listeden seçtiği parçaları dinliyorsunuz. değişikti gerçekten.

Kızımın tabiri ile Mars'tan  gelip şehirler kuran insanlar gibiler. Bu arada yazıyı şöyle bir geri okuyunca biraz olumsuz bir dil kullanmışım gibi duruyor. Ama öyle değil aslında. Değişik bir kültür ve farkları ortaya koymak istedim aslında. Ufak tefek de imla hataları olmuş kusura bakılmasın. Hasan paşa önceden yazılan yazıların nasıl düzeltileceğini söyler ise düzeltme imkanı da buluruz. İyi olur diye düşünüyorum.
Başlık: Bilinen karalar üzerinden dünyanın ucuna 5000 deniz mili
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 19 Ekim 2025, 11:37:28
Hiç olumsuz bir şey algılamadım ben Böke.
Sessiz barlar, bayıldım bu fikre. Ama Adana'da olmaz ve ikimiz birlikte gidemeyiz. ( pu hahahahahh, a hahahahahahahah yüzünden)