Heyamola Hey
Havuzluk => Seyir Anıları => Konuyu başlatan: Cevat İpekçi - 13 Haziran 2025, 10:15:29
-
Siz
BİR NEHİR ÜÇ ÜLKE I.
Her yıl Belgrad'dan yelkenlisi ile İstanbul'a gelen arkadaşım, bu yıl kuzenimle beni bu seyri birlikte yapmaya davet etti. Belgrad, Tuna ve Karadeniz rotası ile İstanbul'a ulaşmayı hedefliyoruz. Tüm gittiğimiz yerlerde Türk izi belirgin şekilde göze batıyor. Belgrad'ın merkezi yerlerinden, seyre başlangıç yaptığımız balıkçı barınağının adı "Dörčjol" yani Dörtyol.
Tuna'nın akıntılı girdaplı yerine "Cerdap" dlyorlar.
Nehrin ortasında kalmış dev bir yükseltiye "Babakaya " diyorlar. Yugoslavya ve Romanya işbirliği ile inşa edilen barajın adı ise; Demirkapija (Demirkapı). Mecidiye, Bahçeköy, Kalafat gibi Türkçe konuşulan yerleşim yerleri var.
-
Hadi Cevat abi, Selametle... Ama anlatın bize.
-
Selametle Cevat Abi. Sizin kaleminizden dökülenleri özlemiştik.
-
Selametle Cevat Abi, merakal bekliyoruz. Özlemişiz seyir yazısı okumayı.
-
Yanlış yere başlık açmışım. Düzeltilebilir mi acaba?
-
Öncelikle, sadece " Drina Köprüsü " romanında kullanılan Türkçe kelimeleri görelim.
-
Yanlış yere başlık açmışım. Düzeltilebilir mi acaba?
Taşındı abi seyir anılarındasınız.
-
BİR NEHİR ÜÇ ÜLKE II.
Tarihi binalar, cami meydan bütünlüğünü bozan çirkin beton yapıların kumarhane olduğunu sonradan öğrendim. Tabii, kumarhanesiz kapitalizim olmaz.
Diktatör Nikolai Çavuşeski (Çavuşoğlu) ilk dönem ülkesi için çok yararlı işler yapmış. Dış borç, kredi gibi sömürülmeye yol veren işlere hiç girişmemiş. Sanayileşmiş, okuma yazma oranını üst düzeye getirmiş. Ücretsiz sağlık düzeni kurmuş. Devletin yaptığı sosyal konutlarda oturanlar, maaşlarının %10 unu kira ödeyecek gibi düzenlemiş.
Stalin ve Sovyetler birliğinin, diğer Doğu Avrupa ülkelerine yaptığı uydulaştırmaya şiddetle karşı çıkmış. Mareşal J.B. Tito ile işbirliği yapıp Tuna üzerine iki tane hidroelektrik baraj yapmış. 1957 den itibaren tüm Romanya'yı adeta elektriğe boğmuş.
Ancak her diktatör gibi zamanla güç zehirlenmesi yaşamış, kendisini mucize kişi olarak hissetmiş. Halkından kopmuş, geziler, av partileri, sefahat. Önemli kişi saymış şahsını.
En belirgin örneği keyfi yönetim şekli ve başkent Bükreş'de yaptırdığı 1100 odalı devasa saray. (Böyle bir çok ülke var..!)
Bunun yanısıra Sosyalizmin dev eksiklikleri, sorunları uygulanamazlığı, girişimcilik ruhunu törpüleyen, verimliliği yok eden yapısı eklenince sonuç bu oluyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin başka ülkelerde hükümet devirme, askeri darbe, adam devşirme gibi başarısını ! eklemek gerekir.
Tuna nehrinin Karadeniz'e çıkışışını 300 km kısaltan yolu N.Çavuşesku ( Çavuşoğlu) erken tahliye koşulu ile hükümlülere yaptırmış.(alt fotoğraf)
Kanal yapımında yaşamını yitirenler için dikilen anıt.
-
BİR NEHİR, ÜÇ ÜLKE. III.
Bulgaristan ile yapılan savaşta yardım ve yararlılık gösteren Müslüman Türkler için Romanya Kralı Carol tarafından yaptırılıyor. Bu nedenle adı "Kral Cami"
Bu yapay devletcikere krallar, Habsburg hanedanlığı tarafından gönderiliyor. Bulgaristan'da Ferdinand kral tahtına oturtuluyor.
İngilizler de Yunanistan'a Gerorge yi kral tayin ediyorlar.
Bu ülkeler hiçbir zaman bağımsız olamıyorlar.
Örneğin Yunanlılar hep İngilizlerin kontrolünde.
E. Venizelos anılarında;
-Biz Megalo İdea ( Büyük Dava) için Küçük Asya'ya gittiğimizde, Yunan üniforması giymiş İngiliz askeriydik diye yazmıştır.
Biz ise hiç olmazsa 1922-1938 arası tam bağımsızdık.
-
Fotoğraf gönderemediğim için yazı bütünlüğü biraz eksik kalıyor.
-
BİR NEHİR, ÜÇ ÜLKE V
Bir Roma atasözü "İhtiyarlık ayaklardan başlar" der. Dizlerimde ağrı var.
Bu sevgili arkadaşım Dr. Mehmet'in dediği gibi menisküs olabileceği midir? Yoksa Roma'lılardan da önce var olan, halen de kesin tedavisi bulunamayan ROMAtizma mıdır? Bakalım.
Gerçi yaz geldi. Güneş, deniz suyu, ılıman hava bir çok derde deva. Önemli olan baş ağırtacak kederli sorunlar olmasın.
Bulgaristan/Varna'ya geldik. Gümrük işlemlerini yapıp Avrupa Birliği ( Nasıl bir birlikse? Kuvvetli olan zayıfı hiyerarşik bir sıra ile eziyor, sömürüyor, aşağılıyor.) sınırlarından çıkmış olacağız.
Tarih boyunca Rusya'nın etkisinde kalmış, gerçek bağımsızlığı bir türlü tadamamış, Rus'ların kışkırması ile toprak kazanma hırsına kapılmış, Balkan Savaşı'nda yüz binlerce evladını kaybetmiş, sonunda elde var sıfır kalmış bir ülke. Şimdi de NATO'nun sömürgesi, A.B serbest dolaşım kazanımı ! sayesinde garson, tuvalet
temizleyiciliğinden öteye gitmeyen işler yapıyorlar.
Todor Jivkov gibi Komünist kılıklı faşist yönetici ve ekibinin ülkesi.
Boksör/Mafya/Sofya belediye başkanı ve sonunda Başbakan olan
Boyko Borisov bir dönem 5 adet F- 16 savaş uçağı almak için mecliste kanun tasarısı sunuyor.
Cumhurbaşkanı Rumen Radev akılcı sözlerle bu tasarıya karşı çıkıyor ve onaylamıyor, ve de diyor ki;
-Aklınızı başınıza alın.
Bunların alım bedelleri, işletme, uçurma masrafları bizim bütçemizi zorlar. Geliniz bu gereksiz işlemden vazgeçelim.
Ayrıca komşularımız dan Yunanistan'da 600
adet, Türkiye'nin 1000 kadar, Rusya'nın sadece bilinen 3 bin savaş uçağı var. 5 tane almamızın anlamı gereksiz masraf ve zayıf bütçemize yüktür.
Diyor.
Ancak yeni boyunduruk sahibi ABD bu yasayı onaylatmayı beceriyor.
Gümrük ve polis pasaportlarımıza çıkış damgalarını vurdular.
Bize eşlik eden ve ilk kez açık deniz yolculuğu yapan 2. motoryattakiler dün ölü dalgalar nedeni ile fenalaşmışlar. Bir zamanlar N.Hikmet'in oğlu Memet'e hasretle seslendiği Varna'da üç gün kalmaya karar verdiler. Biz iki tekne gece 03:00 de doğrudan İstanbul'a rota tutarak seyre çıktık.
Roma'lılara karşı savaşan Dacia Kralı Decbalus.
-
Ahmet'ciğim, fotoğraf yükleme bana sihirbazlık kadar uzak, teşekkür ederim.
-
Otomobil kullanırken görüntü yer yer yarım saniyede değişebiliyor. Motoryatta yarım dakika diyelim.
Yelkenlide 3-5 dakika, (İstanbul, Eminönü, Beşiktaş, Üsküdar, Kadıköy dörtgen alanı hariç ) yer yer yarım
saate ulaşan sürelerde sahne değişir. Oysa nehir seyrinde kıvrımlı yerler nedeni ile görüş mesafesi bazen
çok düşüyor. Pruva veya kıçtan gelen mavnalara çok dikkat etmeli. Çünkü 5 km. hızla akıntı ( Akarsularda
akıntı, mesafe ölçü birimi km. kullanılıdığını yeni öğrendim. ) sizin manevra kabiliyetinizi engelleyebiliyor.
Dikkat edilmesi gereken diğer konu derinlikler. Her hafta güncellenen haritalar göz önüne alınmalı.
Bende harita var demekle olmuyor ne yazık ki. Nehrin debisi kum kütlelerini değişik yerlere yığabiliyor.
Bu nedenle dipten kumu emip, yan tarafa atabilen nehir gemileri vardı.
Aborda manevraları çok kolay değil. Öğrendiğim şu, Yanaşılmak istenen yere motor gücü ile paralel
duruma geliniyor. Ardından dümen devreye giriyor ve yanaşma sağlanabiliyor. Bu da el melekesi
gerektiriyor.
Denizcilikte güçlükler her geçen gün, her yerde artıyor. Tuna nehrinde bile. Akşama doğru Romanya
tarafında bir rıhtıma bağlandık. Bu arada bir adam geldi. Kaptanımız ona sabah 05:00 de ayrılacağımızı
söyledi. O gitti kısa bir süre sonra başka biri geldi. Ona da durumu belirttik, o da tamam dedi. On dakika
sonra iyi giyimli bir delikanlı yavşayan bir ingilizce ile burasının özlleştirilmiş bir yer olduğunu, bir gece
bağlanma bedelinin tekne başına 100 Euro olduğunu söyledi. Derhal halatlarımızı çözdük ve Tuna'nın
beri yanına geçip Bulgaristan kıyısına demir atıp geceledik.
Romanya diğer ülkeler gibi adeta Avrupa Birliği tarafından tam anlamı ile (adeta değil) yağmalanmış.
Constansa limanını Avusturya satın almış. Belki "Avusturya Deniz Kuvvetleri " bir şey duyarız yakında.
Avrupa'nın en büyük boru fabrikasını Alman Krupp-Bilstein şirketi yıllar önce ele geçirdi. Sibiu şehri'inde
(tarihteki adı Hermanstadt ) küçük bir Alman azınlık yaşıyor ancak Belediye başkanları Alman.
Dacia otomobil fabrikasını Fransa, Avrupa'nın en zengin petrol yataklarını da Mobil Oil ve B.P almış.
Romanya halkına da, fabrikalarda her sabah işbaşı yapmadan önce, bu ülkeler adına kart basmak kalıyor.
-
"daş"lar yerinde :)
Çook keyifli abi.
-
Bülent'ciğim, Önizlemede gördüğüm ile Gönder den sonra gördüğüm dizgi ne yazık ki çok farklı.
Beğenmene memnun oldum.
-
Ahmet'ciğim, fotoğraf yükleme bana sihirbazlık kadar uzak, teşekkür ederim.
Ne demek abi siz gönderin , resimleri biz iletilerin altına ekleriz. Bu arada doğru iletilere ekleyebiliyormuyum bilmiyorum. Çok merak ettiğim bölge idi bu nedenle keyifle okuyorum.
-
BİR NEHİR, ÜÇ ÜLKE VI.
Her iki kaptan da uyuyor. Saat 08, nöbet sırası bende. Parçalı bulutlar,
Güneş'i ara sıra kapatsa da sıcak başladı. Motoryat kaptanı Zvonko,
aradaki mesafeyi koruyarak sancak kıç omuzluktan bizi takip ediyor.
Biraz sıkılmış olmalı ki, bir saat önce telsizden bizim kaptana ;
-Hava fazla esmiyorken bunu değerlendirelim, hızımızı arttıralım
diye çağrı yaptı.
Petar da;
Bu bizim motorun en tasarruflu devri. İki saat önce de ulaşsak
nasılsa gece olmuş olacak.Bu nedenle aynı hızda kalalım dedi.
Kendime bir kahve daha yapcağım. Arkadaşlar uyanınca da etli
patates yemeği pişirmeyi planladım. Malzemeyi bol tutup ekibi
iki öğün, aynı yemekle doyururum. Sırplar demlik filan bilmediği
için çay yapamadım.İnce belli bardakta çay içmeyi özledim.
Onlar buna "Rus çayı" diyorlar.
-Biz onu ancak üşütüp hastalalanınca içeriz.
Sırbistan 7 milyon eğitimli nüfuslu, Lityum, Kurşun, Altın, Toryum
gibi zengin madenleri var.
NATO tarafından bombalanmış ancak toparlanmağa çalışan bir ülke.
Su topu takımı Olimpiyat Dünya şampiyonu, teniste de Cojkovč'i
yenebilen yoktu, Kadınlar voleybol Avrupa şampiyonu,
Basketbolda Dünya 2.si, Küçük bir ülkeden söz ettiğimizi göz ardı
etmeyelim. Elbette bu başarılar bir tesadüf değil.
Yugoslavya'nın kurucu önderi J.B.Tito' nun ( Öyle yakalanınca ;
Benim annem de Türk. Gerekirse ülke için yararlı olurum.
Diyerek korkakça, silik ve yavşayandan önder olmaz.
Kelle koltukta, M. K. Atatürk gibi, Tito gibi düşmana direnmekle olur.)
modern bir ülke yaratmasının payı büyük. Atatürk hayranı Tito,
Atatürk'ün deyimiyle uygulanan "Devlet Sosyalizmi " modeli ile
büyük ilerlemeler sağlamıştır. Bizdeki gibi ağır sanayi, şeker
fabrikaları, dokuma, tekstil, kağıt, fabrikaları, demir, çelik
endüstrisi kurmuş, yurdunu demir ağlarla örmüştür.
(Bizde Rabbim tedavi için Clivland dedi diyen , cehennemde
ateşi bol olsun, K.Unakıtan şöyle demeç vermişti; -Sat sat
bitmiyor.) Tito Tam bağımsızlık şiarından hiç ayrımamış
Zalim diktatör Stalin'e rest çekmiştir. Ona gönderdiği bir
mesajda şöyle yazmış;
-Sayın Joseph, şimdiye kadar bana dört kez suikastçi gönderdin,
hepsini ele geçirdik. Bu işten vazgeçmelisin. Sana bir tane gönderirim
ikincisini göndermeme gerek kalmaz.
Atatürk hayranı olan Tito, girişi kayalık bir kanyonda, uçakların
manevra yapamayacağı beton ile güçlendirilmiş sığınağının çıkış
kapılarından birisinin şifresi " İstanbul ".
Yugoslavya bölünme sürecinde sınırları dışında kalmış Sırp'lar,
Sırbistan'ın en büyük sorunlarından birisi. Özellikle Bosna
Hersek'te, ardından Kosova'nın Mitroviča şehrinde çok sayıda
Sırp yaşıyor.
Bosna'da
%50 Müslüman
%30 Sırp (Hristiyan Ortodoks)
%15 Hırvat (Hristiyan Katolik) var.
Aynı dili konuşan, aynı kökten gelen bu insanları ayıran tek şey
farklı Din ve mezheplere mensup olmaları.
Her yıl, bir kesimin başkan olduğu, A.Birliği komserinin hakemlik
(aslında çok büyük yetkileri var) yaptığı, çerçevesi
DAYTON Anlaşması ile çizilmiş. Bu adaletsiz ve her üç toplumu da
gelişmeye kapatan anlaşma tarihin çöplüğüne gitmeye mahkum
olduğunu düşünüyorum.Çünkü istenildiğinde ateşlenebilecek bir
bombadır.
Çözüm:
Almanya -Belçika,
Yunanistan -Bulgaristan
Yunanistan -Türkiye arasında yapılan
nüfus mübadelesidir.
Onlardan farkı Tarihçilerin, Coğrafyacıların, hukukçuların,
Politika, askerlerin oluşturacağı komisyonun istekli, samimi
sınır anlaşmasıdır. Bunu hayalci bulanlar olabilir. Herşey hayal
etmekle başlar ve ABD in gücü sınırsız değildir.
Unutmayalım, ayağında giyecek botu olmayan, lastik terlikle
gezen Yemen askerleri, ABD donanmasının gözde uçak gemisini
vurdu ve ABD ye tamir için gitmeye mecbur bıraktı.
-
Romanya gümrüğünde polis memurunun gelmesini bekleyen arkadaşlarım!
A.Birliği ülkeyi öyle soyup soğana çevirmiş ki görüntü Zambiya'yı andırıyor. Bu işlerde acımak yok. Fabrikalarını Almanlar, Madenlerini ( bolca petrol çıkıyor) USA ve Fransızlar almış.
-
Sizce böyle nüfus yapısı olan bir ülke, ne kadar süre barış ve huzur içinde yaşayabilir?
Bosna'da önlem alıp savaş çıkmadan önlem almalı ve plan yapmalı.
-
Slogan attırmayın bana Cevat abi. :)
-
At, haykır fakat evde ve kısık sesle. Abdülhamit döneminde, burun demek,
Girit kaybedildiği için Girit, Makedonya demek yasakmış. Hafiyeler hemen
gelip derdest ederlermiş. Benzer hatta daha beter günler içindeyiz.
-
Cevat kaptanım
Kaleminize sağlık.Balkan göçmeni kökenli bir hemşeriniz olarak ilgiyle takip ediyorum.
Selametle
-
Ooooo. Hürriyet kahramanı, Halk fedaisi, (Abdülhamit'e ilk başkaldıran. Daha sonra
Enver bey, Atıf Kamçıl ve diğerleri harekete geçti) Osmanlı karşıtı Bulgar, Yunan
çetecilerinin ( O dönemin pkk sı) korkulu rüyası
Resneli Ahmet Niyazi Bey'in hemşehrisi Hakan'cığım, Merhaba.
Not: İlk teknemin adı Resneli Niyazi idi.
Bakınız; Resneli Niyazi 'nın Seyir Defteri.
-
:)xx
-
Bundan önce üç gün kaldığımız Şahinburgaz köyü ve limanı. Sevgili arkadaşım Mücahit iki günlük
bağlanma paramı bile ödemiş. Merhaba dediğim zararla kalkıyor adeta. Bir de arkadaşları her
gün uğrayıp, bir eksiğin var mı ağbeyim diye soruyorlar. Sırp arkadaşım Petar bu ilgiye şaşırıp
" -Sen mühim bir kişisin de benden gizliyorsun galiba " diyor
Buranın ahalisi 1924 Yunanistan ile yapılan mübadele anlaşması kapsamında gelmişler.
Tanıştığımız bir teyzenin dedesi ve ninesi yeni evliler imiş. Neyi var neyi yoksa büyük bir gemiye ( Bu büyük gemi dediği
o dönem hizmet veren Gülcemal vapuru olmalı) yüklediklerini, bunlar arasında keçiler
hatta değirmen taşı bile varmış. Taş mühim çünkü neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlar.
Buğday olmazsa arpa, mısır bulur, öğütür hayatta kalırız diye düşünmüşler.
Gelince devlet onlara bir hafta kazanlarda et, yemekler kaynatıp yerleşmelerine yardımcı olmuş.
Bebekleri dahi birey sayıp, nüfusa göre arazi ev, ortak kullanım koşulu ile tarım aletleri vermiş.
TBMM o dönemin koşullarına göre gerekli önlemleri almış. Karantina gözlem ( Örneğin
Tuzla'da Tahaffuzhane caddesi var) yerlerinde sağlık taramaları ile yaygın hastalık olmaması
için çalışmalar yapılmış.
Ey büyük Atatürk'ümüz nelere kadir oldun. Namuslu, çalışkan ekibinle her şeyi mümkün
olduğunca hallettin.
İlk gelenler bizim büyüklerimiz gibi çok güçlük çekmişler. Ancak sonraki kuşaklar kendisine
güzel bir gelecek sağlamışlar.
Örneğin orada tanıştığım Mümin Kocaman yıllarca kaptanlık yapmış, şimdi büyük bir balıkçı
teknesi var, Durumu iyi, huzur dolu bir yaşantısı var.
Kuzeni Tamer Sezer ses mühendisi. Emekli , köye yerleşmiş. Babası Cevat Sezer sinema yönetmeni.
Diyeceğim şu ki mübadele olmasaydı orada hor görülen ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamını sürdüreceklerdi.
Yunan hükümeti Türk nüfuslu köylere yerleşecek Ortodoks'lara ayda 500€
yardım kararını mecliste onayladı.
Daha ne yazayım.
Mübadeleye karşı çıkanlar kendince haklı. Çok acılı bir dönem olduğundan söz etseler de,
ileride barış ve huzur içinde yaşamanın karşılığıdır o acılar.
Bosna'da hızla bu yönde çalışmalar başlatılmalı, ya da mübadele karşıtları akılcı, somut
bir öneri (ler) sunmalılar.
Bir öneriye karşı çıkmanın çözüm yolu olmadığını bilmelidirler.
Siz ne dersiniz?