Heyamola Hey

Havuzluk => Seyir Anıları => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 31 Ocak 2023, 03:47:10

Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Ersin Böke - 31 Ocak 2023, 03:47:10
Evet zamanı geldi. Artık yazabilirim. Yaşadıklarımı hemen yazmak istemedim. Aradan zaman geçince daha doğru değerlendirmeler yapmak mümkün oluyor.

Herşeyden önce söylemeliyim ki müthiş bir tecrübe idi. Hayatımın en zor ama aynı zamanda en heyecan verici seyri oldu açıkçası. Tek başınaydım ama sanal tayfaları sayarsak çok da tek başına sayılmazdı aslında. O yüzden başlamadan önce seyir öncesi yardımları ve yaşadığım gerginliklere katlandığından ötürü başta Burak Doneray'a, Zaman ayırıp cenovanın bulunamayan bağlantı pimini tornada imal ettiren Kemal Tesbihçi 'ye akabinde gecenin bir vaktinde sabahın bir köründe yaşadığım mekanik problemleri zello bas konuş uygulaması üzerinden çözen ve yardımcı olan Can hocaya ve elbette Ahmet Kabaalioğlu 'na , Akdeniz 'e ulaştıktan sonra takibe katılan Bülent Büyükdağ'a, Hakan Tiryaki'ye , Özgür Ökten 'e , tüm bunların ötesinde  Gelibolu 'da motor arızası nedeni ile bana yardımcı olan Hulusi Gülen 'e , Hersem yelkenlisi ile beni yedekleyen  Ramazan Sözener'e, Sanela 'nın yapımcısı ve eski sahibi Aali San 'a , Antalya körfezi geçişinde yardımları için Suat Zeybek kaptanıma teşekkür ederim.

Verdiğim onca paraya rağmen teknede yedek yağ bırakmayan ve motora yeterli yağ koymayan ve bu yüzden de tam Çanakkale boğazı girişinde beni motorsuz bırakan motor ustasına da teşekkür ediyorum. O'nun sayesinde motordan pek  anlamayan ben artık motor ustası kıvamına gelmiş durumdayım. O yüzden kendisi de teşekkürü hak ediyor.

Özel bir teşekkür 'de elbette eşim Rojda'ya. Gelibolu 'da yaşadığım moral bozukluğu sonucu İstanbul 'a geri dönmeye karar verdiğimde beni cesaretlendirdiği için. Şöyle bir konuşm geçti aramızda.

- Ersin ne yaptın?
-Geliboludayım. Sağolsun Gelibolu'da tanıdıklar çektiler beni.
-Nedir durum?
- Valla Gelibolu 'da durmak planda yoktu. Bir buçuk gün kaybettim. Perşembe Ege 'de ciddi hava var malum
-eee ?
-Yarın İstanbul 'a geri döneceğim. Başka çare yok.
- Kocacım üçtür İstanbul 'a tekneyi getiricem diye gidip uçakla dönüyorsun.
Anlamadım ki bu işi ben. Çıktın artık yola. Sen oralarda Tayo Mar ile yürümüştün. Sanela ile güle oynaya gidersin. Benim bildiğim Ersin Böke Perşembe hava gelmeden Bodrum 'a varır. Ben seni Alanya Marina 'dan alacağım bu sefer. Havalimanında bekleme beni.

Rojda'nın anlamadım dediği konu şuydu. Transferi yapacağım tarih Ekim sonu Kasım başı. Malum Alanya'dayım.  Evde tek konuştuğum konu hava raporları. Poseidon şöyle diyor ama Wind Alert farklı diye çalışıp duruyorum. Ne kadar hava durumu sitesi var izliyorum. sürekli seyir planları yapıyorum. Hava durumu değiştikçe benim planlar da değişiyor. Havayı yakaladım diye İstanbul 'a gidiyorum lakin ben gidince raporlar tekrar değişiyor. İki defa böyle oldu. Kös kös geri döndüm Alanya 'ya. Artık iş öyle hale geldi ki şirketteki arkadaşlar bile başta merak edip dinliyorlardı sonra yavaş yavaş yanımdan uzar oldular.

Bir yandan da baharda mı getirsem diye ikilem içerisindeyim. Bu arada Poyraz nasıl da bindiriyor Marmara 'ya. Dur durak demeden esiyor da esiyor. Biraz sakinler gibi oluyor sonra yine devam. Evet geçtim o yollardan ama hep yaz ayı idi. Tam da kışa girerken 600 küsür bahri mil. Üstelik Sanela ile daha hiç tek başıma seyir yapmamışken. Hiç olacak iş mi? Kesin takılıp kalacağım bir yerde diye çekiniyorum.

Tek başıma getireceğim dedikçe dostlar itiraz ediyor. en son Burak Doneray Leo ile birlikte gelmeye karar veriyor. Ancak Leo teknenin armasında sıkıntılı yerler görüp bunların düzeltilmesini istiyor. Çekinmiş doğal olarak. Takıldıkları en önemli parça cenovayı güverteye bağlayan liftinin pini. En son bakımda ustalar bu pimi kaybetmişler ve yerine bir somun geçirmişler somun ince kalmış. Uzun seyirde sıkıntı olur diye çekiniyor Burak ve Leo.

Benim ise başka bir sıkıntım var. Tekneyi tanımıyorum. Çıkabilecek problemlerde Onların sorumluluğunu almak da korkutuyor beni. Leo müthiş bir yelkenci ama geçtiğimiz aylarda bir ameliyat geçirmişti. Ya bir sıkıntı olursa seyirde. Sonuçta tek başına yola çıkmaya karar veriyorum.

Yukarıda isimi geçen tüm bu arkadaşlarım alanya Marina 'ya bağlandığım haberini aldıklarında derin bir oh çektiler eminim.

Şu satırları yazdığım evin penceresinden Tam da Antalya körfezinde kullandığım rota gözüküyor. Nasıl bir fırtına var. Şimşekler durmadan çakıyor ve müthiş bir yağmur yağıyor an itibarı ile. Şimşekler çaktıkça karanlık deniz ve geçtiğim rota aydınlanıyor. Tanrım diyorum. Buradan mı geçtim ben?

Evet efendim Sanela 'nın Akdeniz seyri yeniden başlıyor. Hepsi burada tekmili birden. Bekleriz buradayız.
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Özgür Ökten - 31 Ocak 2023, 13:08:43
hah, nihayet beklediğimiz hikaye başlıyor.. :D
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Kemal Gündüz - 31 Ocak 2023, 17:07:30
Aynen, bekliyoruz


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Serkan Güvenen - 01 Şubat 2023, 09:50:18
Vayy giriş bölümü müthiş , sabırsızlıkla bekliyorum
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Hulusi Gülen - 02 Şubat 2023, 00:24:21
Bir, Ersin Böke'den bu hikayenin gelmesine sevindim; iki, konu başlığı teknenin orijinal ismi ile açıldığına göre, değişmemiş, ona sevindim.  Gelibolu'da bağlanmaya yardım ederken bir taraftan da düşündüğüm inan şöyleydi; Sanela ismi tekneye öyle özenli yazılmış ki bu güzelliğe nasıl kıyılır da, değiştirilir. Çok iyi olmuş, tebrik ederim.

Bu arada, çekmeye giden Hersem teknesinin Donatanı Şevket Gönülkırmaz abidir; asıl destek onlardan geldi, biz birşey yapmadık.
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Ersin Böke - 28 Şubat 2023, 03:23:27
Başladık başlamasına ama korkunç deprem felaketi yüzünden nasıl yazılır ki? Kendimize gelelim devam ederiz umuyorum.
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 04 Haziran 2023, 20:20:11
Sanela vardı mı yeni ikametgahına? ne oldu bu yazının devamı?
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Mehmet Atay - 05 Haziran 2023, 11:37:27
Ben Tayomar'ı da merak ediyorum.
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 05 Haziran 2023, 15:34:58
Ben herşeyi merak ediyorum.
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Ersin Böke - 05 Haziran 2023, 23:18:19
Tayo Mar 'ın satış hikayesi ayrı bir yazı konusu. İki huysuz adamın çekiştirmesine dönüştü. Ben satmamak için binbir dereden su getiriyordum çünkü. Emin ellerde en azından. Ben Tayo Mar ile çok gezdim. Benim kaptanlığımda Tayo Mar kullanılan bir tekne idi. Ancak yeni sahibi benden farklı. Tam bir arıza bu konuda. En son bütün boyayı sökmüş yeniden boyamak için hazırlık yapıyordu. Ne kadar gezer bilemem. Ama Tayo MAr 'ın ömrüne ömür katacağı kesin.

Evet.. Gelelim Sanela'nın Akdeniz macerasına. Ancak anlatacaklarımı daha anlaşılır kılmak adına Sanela 'yı anlatmam gerekiyor biraz. Yazıları takip edenler bilecektir ki en büyük hayallerimden birisi kendi teknemi yaptırmak idi. Açıkçası bu profesyonel hayatıma devam etmek için ayrı bir motivasyon sağlıyordu bana. Bir ara Wharram 'ın katamaranlarına 'da takmıştım malumunuz. Çalışma planlarını almış maliyet hesapları yapıyordum.

Cem Gür, bana "Tayo Mar sana O'nu ne zaman bırakman gerektiğini söyler merak etme" demişti. Akdeniz'e indiğimde TAyo Mar 'ın menzillere kısa kaldığı artık iyice anlaşılmıştı. Bir haftasonu teknesini menzilinin çok üstünde kullanmıştım açıkçası. ancak Akdeniz 'e çıktığımda Tayo Mar yeter artık sinyallerini vermeye başlamıştı bile. Şöyle ki;

Akdeniz 'de etaplar uzun. Gece seyri şart. Deniz fırışka rüzgarda dahi yüksek dalgalı olabiliyor. Açıktan gelen dev soluganların üzerine farklı yönden lokal dalga geliyor. Tayo Mar 'da ise gece yelken yapabilmek riskli açıkçası. O yüzden gece de güvenle yelken basabileceğim bir yelkenliye geçmem gerekiyordu.

Tayo Mar klasik bir yelkenlinin replikası idi. Yani 150 yıl önce Bristol 'de, Falmouth 'da nasıl yelken yapılıyorsa siz de öyle yapmak zorundaydınız. Bu müthiş bir deneyim oldu benim için. Ancak Wharram katamaranlarını inclelediğimde kadim denizcilik tarzı ile modern malzeme ve kimyasalların kullanımının harmanlanmasından çok etkilenmiştim. Su kontrası ve epoksiden Polonezya katamaranı yapıyorlardı ve dünya okyanuslarında defalarca kendini kanıtlamış bir tasarım ortaya çıkmıştı. Wharram'da tüplerde tek bir çivi bile yok. Bu epoksi ve elyaf ile birleşince ortaya yekpare bir gövde çıkıyor. İşçiliği biraz fazla ama olsun diyordum kendi kendime.

Bu arada Sanela 'ise hep bir şekilde karşıma çıkıyordu. Maltepe balıkçı barınağında beş altı tekne sonra komşumdu. Sonra Aali O 'nu Tuzla 'da Barbaros yatçılıkta revizyona soktuğunda şans eseri Rojda ile birlikte gezmiş ve hayran kalmıştık. 2008 Krizinin etkilerini daha üstümden atamadığım o günlerde Sanela 'yı alabilmek ne kadar da gözüme uzak görünmüştü hatırlıyorum da. Sonra Gökova Ören marina da komşu olduk tekrar. Bu süreçte Matay bir kaç kez bu tekneyi almam için dürtmüş ve Aali ile Kalamış Yelken klübünde pazarlık bile yapmıştık. O zaman ki imkanlar ile tekneye ortak olmayı ve iki yıl içinde tüm bedelini ödemeyi önerdim. Üstelik marina bedeli ve tüm masraflar bana ait olacak , Aali 'nin tekne kullanım ihtiyaçlarına göre de bir takvim hazırlayacaktık. Bana göre pek makul bir teklif idi ama Aali kabul etmedi. İki yıl önce yaz aylarında Sanela 'yı ilanda görünce aramış ve tekrar teklif yapmıştım. O zaman da Aali teklifimi kabul etmemiş ve biraz daha çalışıp para kazanmamı önermişti. Biraz içerledim açıkçası ama kavgada yumruk sayılmaz hesabı sineye çektim.

Sanela 'yı son kez alma girişimim de başarısız olunca Tayo Mar 'ı iki buçuk ay süren bir revizyona soktum. Amacım Tayo Mar'ı Akdeniz 'e hazırlamaktı. Tüm bu işler bitmiş, Tayo Mar tekrar denize inmiş, görenleri parmak ısırtacak bir hale gelmişti. Bu arada Sanela iki yıldır ilanda idi. Burak arada beni yokluyor tekneyi almam için ısrar ediyordu. Ben ise hiç oralı bile değildim. İlk aşkıma dönmüş seyir planları yapıyordum.

Sonra ne oldu bilmiyorum. Ağustos ayı idi. durup dururken ve hiç bir neden yok iken Aali 'yi aradım.
O'nun konuşmasına pek de fırsat vermeden şunları söylediğimi hatırlıyorum.

" Abi bak Sanela'ya şu ülkede iyi bakabilecek hepi topu 10 kişi ya vardır ya da yoktur. İşte ben o on kişiden biriyim. Bunun hiç parasal karşılığı yok mu ? ver artık şunu bana " dedim ve teklifimi yaptım. Uzatmayalım Aali sonunda kabul etti. Ben o dokunaklı konuşmam ile onu razı ettiğimi sanıyordum ancak sonraki süreçte gördüm ki Aali bu konularda pek de duyusal değil. Kesin emin olmamak ile birlikte benden önce gelen müşterinin karısı ya da sevgilisinin söylediklerinin etkisinin çok daha fazla olduğunu sanıyorum. Hanımefendi Sanela 'nın muhteşem dümenini çok büyük bulmuş ve küçültülmesini istemiş. Pu ha ha.... Aali beyninden vurulmuşa dönmüş elbette. Çünkü bu dümen Aali 'nin teknesi için aldığı ilk ekipmanlardan. Uzun süre evin salonunda durmuş. Muhtemel Aali kim bilir kaç gece o dümene bağlanacak olan Sanela 'nın hayali ile seyir yaptı.

Böyle iş bilmez müşterilerin daha çok etkisi oldu sanırım Aali 'nin kararında.

Satın alma sürecinde Sanela karada idi. Bu da büyük avantaj oldu benim için. Elbette Sanela 'yı son halini görmeden satın almıştım. İyi ki de öyle yapmışım. Görünce teklif ettiğim bedeli düşünüp utandım. Zaten önceden görmüş ve yapım tekniğini bilmiş olsaydım teklif bile vermeye cesaret edemezdim doğrusu. Abartmıyorum bakın neden?

Aali, Sanela 'yı "double strip planked " yöntemi ile inşa etmiş. Yani olabilecek en pahalı ve en meşakkatli yöntem ile yapmış kabuğu. Önce bir kalıp yapılmış. Sonra iki parmağım kalınlığındaki maun çıtalar onlarca mengene ile kalıbın üzerine alıştırılarak epoksi ile yapıştırılmış. Yetmemiş ilk katın birleşim yerlerine gelmek kaydı ile ikinci bir kat yine aynı yöntemle alıştırılarak bir sıra daha epoksi ile yapıştırılmış. Sonra kabuk kalıptan alınmış ve içine postaları yerleştirilmiş. Yetmemiş salma için krom bağlantılar ile postalar desteklenmiş.

Ortaya çok hafif ancak bir o kadar da sağlam , üzerinde hiç bir çivi olmayan masif maun bir kabuk çıkmış. Vay babam vay. Deli bu adam.

Elbette işin evveliyatından da bahsetmeliyim. Aali yıllarca bir Folkboat kullandı. Bir çok tekne tasarımını inceledi ve Sanela 'dan önce de yedi adet tekne yapmışlığı var. Bu tekneyi yıllar içinde hayal etmiş, çizmiş ve bir Alman mühendise projelerini yaptırmış. Alman mühendis bu tasarım ile Alman Yacht dergisinin yarışmasına katılmış ve projesi o yıl birinci seçilmiş. ÜZerinde ise yok yok. Katlanır pervane özel dikim yarış yelkenleri , performans direği (normalden %20 daha uzun . Bu Aali ile Matay 'da bir uzun direk takıntısı var bu arada. Sarıyaz'ın da direğini uzatmış bu iki kafadar. Kendileri yazsınlar hikayesini sonra )

Sonuçta kısa bumbalı , geniş torpil salmalı bir tekne çıkmış ortaya. Arma markoni ancak kesirli. Ciddi performansı var yelkenler artık torlandığı halde. Tekneyi kullandıkça ve içinde yaşadıkça farkettim ki ben asla bu detayda bir tekneyi yaptıramazdım. Bilenler bilir genelde özel yapım tekneler aşırı sağlam bir gövde üzerine kötü bir aksam ile yapılıyor maalesef. İşte Sanela bunun tam tersi olmuş. Gerçek bir mühendislik eseri. Dahası Klasik İngiliz yelkencilere meydan okurcasına 35 feet olmasına ramen  tek başına rahatlıkla kullanılıyor da.

İşte böyle bir yelkenli Sanela. Gelelim ismine. Malum yine Aali 'nin önerisi ile ismini Dolce Farniante olarak değiştirecektim. Ancak bir sürü aksaklık nedeni ile değiştirmek mümkün olmadı. Kaş 'ta bu isim ile başka bir tekne olduğunu öğrenince de isimden soğudum biraz. Bu kadar farklı yapılmış bir tekne ile aynı isimde bir tekne çok da yakışık almazdı bana göre.

Zaten Alanya 'ya vardığımda ismini değiştirmekten çoktan vazgeçmiştim. Sanela 35 ismi şöyle verilmiş. SAN Aali 'nin soyadı. Ela ise kızlarından birsinin ismi. Bu kadar hayal edilmiş , düşünülmüş ve yaratılmış bir teknenin adından yapımcısının soyadını çıkarmaya içim elvermedi açıkçası. Üstelik öyle anlaşılıyor ki kızının adı da özellikle Eklenmiş. üç kız babası olarak bu ismin de çıkmasını istemedim. Hem üstelik tekneye dişiliğini kazandıran da bu Ela ismi gibi geldi bana.

Denizde eşi olmayan bu teknenin ismi de  farklı olmalı ve yapımcısının ve çok sevdiği kızlarının isminden birini taşıması bana çok şık geldi seyir sırasında. Bir o kadar önemlisi Sanela 'da bunu istemedi. İnanmayacaksınız ama O'na Farniante diye her seslendiğimde bir problem çıktı. İsmini değiştirmeyeceğimi anladığında O 'da ben de rahat ettik açıkçası.

Hadi o zaman Vira Bismillah.. Sanela 'nın Akdeniz seyri burada! bekleriz efendim.














Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Hulusi Gülen - 09 Haziran 2023, 12:25:42
Giriş tamam; şimdi gelişme bölümünü merak ediyoruz. Hadi gari.
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Serkan Güvenen - 04 Temmuz 2023, 07:56:51
Tayo Mar 'ın satış hikayesi ayrı bir yazı konusu. İki huysuz adamın çekiştirmesine dönüştü. Ben satmamak için binbir dereden su getiriyordum çünkü. Emin ellerde en azından. Ben Tayo Mar ile çok gezdim. Benim kaptanlığımda Tayo Mar kullanılan bir tekne idi. Ancak yeni sahibi benden farklı. Tam bir arıza bu konuda. En son bütün boyayı sökmüş yeniden boyamak için hazırlık yapıyordu. Ne kadar gezer bilemem. Ama Tayo MAr 'ın ömrüne ömür katacağı kesin.

Evet.. Gelelim Sanela'nın Akdeniz macerasına. Ancak anlatacaklarımı daha anlaşılır kılmak adına Sanela 'yı anlatmam gerekiyor biraz. Yazıları takip edenler bilecektir ki en büyük hayallerimden birisi kendi teknemi yaptırmak idi. Açıkçası bu profesyonel hayatıma devam etmek için ayrı bir motivasyon sağlıyordu bana. Bir ara Wharram 'ın katamaranlarına 'da takmıştım malumunuz. Çalışma planlarını almış maliyet hesapları yapıyordum.

Cem Gür, bana "Tayo Mar sana O'nu ne zaman bırakman gerektiğini söyler merak etme" demişti. Akdeniz'e indiğimde TAyo Mar 'ın menzillere kısa kaldığı artık iyice anlaşılmıştı. Bir haftasonu teknesini menzilinin çok üstünde kullanmıştım açıkçası. ancak Akdeniz 'e çıktığımda Tayo Mar yeter artık sinyallerini vermeye başlamıştı bile. Şöyle ki;

Akdeniz 'de etaplar uzun. Gece seyri şart. Deniz fırışka rüzgarda dahi yüksek dalgalı olabiliyor. Açıktan gelen dev soluganların üzerine farklı yönden lokal dalga geliyor. Tayo Mar 'da ise gece yelken yapabilmek riskli açıkçası. O yüzden gece de güvenle yelken basabileceğim bir yelkenliye geçmem gerekiyordu.

Tayo Mar klasik bir yelkenlinin replikası idi. Yani 150 yıl önce Bristol 'de, Falmouth 'da nasıl yelken yapılıyorsa siz de öyle yapmak zorundaydınız. Bu müthiş bir deneyim oldu benim için. Ancak Wharram katamaranlarını inclelediğimde kadim denizcilik tarzı ile modern malzeme ve kimyasalların kullanımının harmanlanmasından çok etkilenmiştim. Su kontrası ve epoksiden Polonezya katamaranı yapıyorlardı ve dünya okyanuslarında defalarca kendini kanıtlamış bir tasarım ortaya çıkmıştı. Wharram'da tüplerde tek bir çivi bile yok. Bu epoksi ve elyaf ile birleşince ortaya yekpare bir gövde çıkıyor. İşçiliği biraz fazla ama olsun diyordum kendi kendime.

Bu arada Sanela 'ise hep bir şekilde karşıma çıkıyordu. Maltepe balıkçı barınağında beş altı tekne sonra komşumdu. Sonra Aali O 'nu Tuzla 'da Barbaros yatçılıkta revizyona soktuğunda şans eseri Rojda ile birlikte gezmiş ve hayran kalmıştık. 2008 Krizinin etkilerini daha üstümden atamadığım o günlerde Sanela 'yı alabilmek ne kadar da gözüme uzak görünmüştü hatırlıyorum da. Sonra Gökova Ören marina da komşu olduk tekrar. Bu süreçte Matay bir kaç kez bu tekneyi almam için dürtmüş ve Aali ile Kalamış Yelken klübünde pazarlık bile yapmıştık. O zaman ki imkanlar ile tekneye ortak olmayı ve iki yıl içinde tüm bedelini ödemeyi önerdim. Üstelik marina bedeli ve tüm masraflar bana ait olacak , Aali 'nin tekne kullanım ihtiyaçlarına göre de bir takvim hazırlayacaktık. Bana göre pek makul bir teklif idi ama Aali kabul etmedi. İki yıl önce yaz aylarında Sanela 'yı ilanda görünce aramış ve tekrar teklif yapmıştım. O zaman da Aali teklifimi kabul etmemiş ve biraz daha çalışıp para kazanmamı önermişti. Biraz içerledim açıkçası ama kavgada yumruk sayılmaz hesabı sineye çektim.

Sanela 'yı son kez alma girişimim de başarısız olunca Tayo Mar 'ı iki buçuk ay süren bir revizyona soktum. Amacım Tayo Mar'ı Akdeniz 'e hazırlamaktı. Tüm bu işler bitmiş, Tayo Mar tekrar denize inmiş, görenleri parmak ısırtacak bir hale gelmişti. Bu arada Sanela iki yıldır ilanda idi. Burak arada beni yokluyor tekneyi almam için ısrar ediyordu. Ben ise hiç oralı bile değildim. İlk aşkıma dönmüş seyir planları yapıyordum.

Sonra ne oldu bilmiyorum. Ağustos ayı idi. durup dururken ve hiç bir neden yok iken Aali 'yi aradım.
O'nun konuşmasına pek de fırsat vermeden şunları söylediğimi hatırlıyorum.

" Abi bak Sanela'ya şu ülkede iyi bakabilecek hepi topu 10 kişi ya vardır ya da yoktur. İşte ben o on kişiden biriyim. Bunun hiç parasal karşılığı yok mu ? ver artık şunu bana " dedim ve teklifimi yaptım. Uzatmayalım Aali sonunda kabul etti. Ben o dokunaklı konuşmam ile onu razı ettiğimi sanıyordum ancak sonraki süreçte gördüm ki Aali bu konularda pek de duyusal değil. Kesin emin olmamak ile birlikte benden önce gelen müşterinin karısı ya da sevgilisinin söylediklerinin etkisinin çok daha fazla olduğunu sanıyorum. Hanımefendi Sanela 'nın muhteşem dümenini çok büyük bulmuş ve küçültülmesini istemiş. Pu ha ha.... Aali beyninden vurulmuşa dönmüş elbette. Çünkü bu dümen Aali 'nin teknesi için aldığı ilk ekipmanlardan. Uzun süre evin salonunda durmuş. Muhtemel Aali kim bilir kaç gece o dümene bağlanacak olan Sanela 'nın hayali ile seyir yaptı.

Böyle iş bilmez müşterilerin daha çok etkisi oldu sanırım Aali 'nin kararında.

Satın alma sürecinde Sanela karada idi. Bu da büyük avantaj oldu benim için. Elbette Sanela 'yı son halini görmeden satın almıştım. İyi ki de öyle yapmışım. Görünce teklif ettiğim bedeli düşünüp utandım. Zaten önceden görmüş ve yapım tekniğini bilmiş olsaydım teklif bile vermeye cesaret edemezdim doğrusu. Abartmıyorum bakın neden?

Aali, Sanela 'yı "double strip planked " yöntemi ile inşa etmiş. Yani olabilecek en pahalı ve en meşakkatli yöntem ile yapmış kabuğu. Önce bir kalıp yapılmış. Sonra iki parmağım kalınlığındaki maun çıtalar onlarca mengene ile kalıbın üzerine alıştırılarak epoksi ile yapıştırılmış. Yetmemiş ilk katın birleşim yerlerine gelmek kaydı ile ikinci bir kat yine aynı yöntemle alıştırılarak bir sıra daha epoksi ile yapıştırılmış. Sonra kabuk kalıptan alınmış ve içine postaları yerleştirilmiş. Yetmemiş salma için krom bağlantılar ile postalar desteklenmiş.

Ortaya çok hafif ancak bir o kadar da sağlam , üzerinde hiç bir çivi olmayan masif maun bir kabuk çıkmış. Vay babam vay. Deli bu adam.

Elbette işin evveliyatından da bahsetmeliyim. Aali yıllarca bir Folkboat kullandı. Bir çok tekne tasarımını inceledi ve Sanela 'dan önce de yedi adet tekne yapmışlığı var. Bu tekneyi yıllar içinde hayal etmiş, çizmiş ve bir Alman mühendise projelerini yaptırmış. Alman mühendis bu tasarım ile Alman Yacht dergisinin yarışmasına katılmış ve projesi o yıl birinci seçilmiş. ÜZerinde ise yok yok. Katlanır pervane özel dikim yarış yelkenleri , performans direği (normalden %20 daha uzun . Bu Aali ile Matay 'da bir uzun direk takıntısı var bu arada. Sarıyaz'ın da direğini uzatmış bu iki kafadar. Kendileri yazsınlar hikayesini sonra )

Sonuçta kısa bumbalı , geniş torpil salmalı bir tekne çıkmış ortaya. Arma markoni ancak kesirli. Ciddi performansı var yelkenler artık torlandığı halde. Tekneyi kullandıkça ve içinde yaşadıkça farkettim ki ben asla bu detayda bir tekneyi yaptıramazdım. Bilenler bilir genelde özel yapım tekneler aşırı sağlam bir gövde üzerine kötü bir aksam ile yapılıyor maalesef. İşte Sanela bunun tam tersi olmuş. Gerçek bir mühendislik eseri. Dahası Klasik İngiliz yelkencilere meydan okurcasına 35 feet olmasına ramen  tek başına rahatlıkla kullanılıyor da.

İşte böyle bir yelkenli Sanela. Gelelim ismine. Malum yine Aali 'nin önerisi ile ismini Dolce Farniante olarak değiştirecektim. Ancak bir sürü aksaklık nedeni ile değiştirmek mümkün olmadı. Kaş 'ta bu isim ile başka bir tekne olduğunu öğrenince de isimden soğudum biraz. Bu kadar farklı yapılmış bir tekne ile aynı isimde bir tekne çok da yakışık almazdı bana göre.

Zaten Alanya 'ya vardığımda ismini değiştirmekten çoktan vazgeçmiştim. Sanela 35 ismi şöyle verilmiş. SAN Aali 'nin soyadı. Ela ise kızlarından birsinin ismi. Bu kadar hayal edilmiş , düşünülmüş ve yaratılmış bir teknenin adından yapımcısının soyadını çıkarmaya içim elvermedi açıkçası. Üstelik öyle anlaşılıyor ki kızının adı da özellikle Eklenmiş. üç kız babası olarak bu ismin de çıkmasını istemedim. Hem üstelik tekneye dişiliğini kazandıran da bu Ela ismi gibi geldi bana.

Denizde eşi olmayan bu teknenin ismi de  farklı olmalı ve yapımcısının ve çok sevdiği kızlarının isminden birini taşıması bana çok şık geldi seyir sırasında. Bir o kadar önemlisi Sanela 'da bunu istemedi. İnanmayacaksınız ama O'na Farniante diye her seslendiğimde bir problem çıktı. İsmini değiştirmeyeceğimi anladığında O 'da ben de rahat ettik açıkçası.

Hadi o zaman Vira Bismillah.. Sanela 'nın Akdeniz seyri burada! bekleriz efendim.

Kalemine sağlık abi , bu güzelliğin fotoğrafını merakla bekliyorum  :)
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Oğuzhan Oğuz - 11 Temmuz 2023, 10:32:09
Ahşap tekne seviyorsan alınacak tek tekne Sanela demiştim sana :) güzel günlerde güzel seyirler diliyorum . Hayırlı olsun . Facebook’ta seni , Ahmet ve Kemal abiyi bir videoda ahşap tekne üzerinde görünce ilk başta bu 3 deli oturup tekne mi yaptılar diye düşünmeden edememiştim. Sanela olduğunu öğrenince çok sevindim


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Hulusi Gülen - 07 Şubat 2025, 12:00:05
Bu başlığa birşey yazmak istediğimde;

"Bu konuya en az 360 gündür paylaşım yapılmamıştır. Cevap vermek istediğinizden emin değilseniz, lütfen yeni bir konu başlatmayı düşünün. Bak eminmisiniz; son defa soruyorum eminmisiniz?"

şeklinde mesaj aldım :)

Sadece bu başlığı da hatırlatmak istedim; başkaca bir maksadım yoktu...
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Ersin Böke - 12 Şubat 2025, 04:38:06
Hadi başlayalım o zaman.

Sanela 'yı Alanya 'ya götürmek için hatırladığım kadarı ile tam üç kez İstanbul'a gittim. En sonuncusunda seyre başlayabildim. Aylardan Ekim. Babakale bir türlü geçit vermiyor. Her yer iyi güzel hoş ama Babakale kopuyor. Bir türlü rahat dönecek hava şartlarını yakalayamıyorum. Ancak bu sürelerde Ataköy marina da Sanela ile daha fazla vakit geçirme imkanı buldum. Kimi eksiklerini gideriyorum ancak bir türlü denize çıkamıyorum. Sanela tüm heybetine rağmen çok hafif bir tekne ve rüzgarlı günlerde henüz daha tekneyi tanımıyorsan pantondan tek başına çıkarmak ciddi bir iş.

Bir keresinde Kabaalioğlu, Bülent yolcu ve Tesbihçi geldiğinde hep beraber çıkıp Burgaz adaya gittik hepsi o. Genelde günler Sanela'nın orasını burasını kurcalamak ile geçiyor.

Uzatmayalım yola çıkma günü geldi çattı. Güneşli ama soğuk bir Ekim günü vira Bismillah deyip palamarlardan da destek alarak pantondan ayrıldım. Ataköy marinanın çıkışındaki atık alım iskelesine yanaşacağım. İlk defa tek başıma manevra yapıyorum Sanela 'ile . Ondan önce yanımda çoğunlukla Aali vardı. Palamarlara biraz bekleyin ben biraz manevra çalışayım dedim. Sanela tornistan da da müthiş dümen dinliyor. Keyfim yerine geldi. Atık alım iskelesine rahatça yanaştım ve atığı verdikten sonra marinadan ayrıldım. Marina içersindeki manevralar beni rahatlattı açıkçası. Sonuçta kolay değil hani hiç tanımadığım bir tekne ile tek başıma uzun yol yapacağım.

Bu tek başına seyir yapmaya karar vermem de kolay olmadı açıkçası. sağolsun Doneray yolun çok uzun olmasından kaynaklı tek başıma gitmemi istemiyor. O dan benimle gelecek. İlk plan öyleydi. Ancak iki nedenle hiç kimseyi yanımda istemedim. İlki tekneyi hiç tanımıyorum ve tekne uzun süredir böyle uzun bir yol yapmamış. Kimsenin sorumluluğunu almak istemedim açıkçası. Diğer konu ise benim zamanım bol turizm sezonu kapanmış. İyi bir sezon geçmiş. Havalar da soğumaya başladı ama güneyde hala pastırma yazı devam ediyor. Bu seyir benim Sanela 'yı tanımam için büyük fırsat. Yanımda birisi olursa tek başına seyir için gerekli tecrübeyi kazanamayacağım. O yüzden Doneray'a düşündüklerimi anlatıyorum. Sağolsun anlayış gösteriyor. Ama yine de İstanbul 'a gelip tekneyi görüp, ısrarla değişmesi gereken arma parçaları konusunda beni uyarıyor.

Yahu son revizyonda Sanela 'nın kimi orjinal arma parçaları kaybolmuş. Çoğunu tedarik ediyorum ama cenova furlingini tekneye bağlayan pime takılıp kalıyoruz. Fotoğrafları gören Doneray'ın Göcekten arkadaşı Leo 'da aynı kanıda. Pim orjinal ile değişmeli. Yoksa yola çıkmak tehlikeli olabilir. Neyse ki imdadımıza Tesbihçi yetişiyor. Kendi atölyelerinde tornada tam da istenilen pimi yapıyor ve montajından sonra yola çıkacak hale geliyoruz.

Dediğim gibi seyir keyifli başladı. Rüzgar yok , hava güneşli motor seyri ile devam ediyorum. Normalde ilk bacakları kısa tutarım böyle uzun seyirlerde ama bu Babakale beni gıcık etti. O yüzden biran önce Marmara'dan kurtulup Babakale'yi dönesim var.

Birde Marmara'ya atıp tuttuydum Tayo Mar 'ı en son Gökova 'ya indirirken. Nah gelirim bir daha diye. Ne yalan söyleyeyim Çok dövdü Marmara beni. O yüzden biraz da haklıyım yani. Tiryaki 'nin Poseidon kavgası kadar şiddetli değil ama yine de Marmara'dan kurtulasım var yani. Oysa şimdi döndük dolaştık kucağına düştük yine Marmara'nın.

Motor seyri sıkıcı. Çayımı içerken bu anılar geliyor aklıma. Hele Şarköy.. Bir keresinde Şarköy açıklarında havaya yakalandıydım yine tek başıma. Öyle bir üçlemeye girdiydim ki Tayo Mar battı sandıydım. Birinci dalga ön güvertede patladı, Ön güverte ve civadra gözükmüyor denizin içinde. İkinci dalga kamaranın önüne kadar geldi. Tayo Mar 'ın önü yok. Görülmüyor. Üçüncüsü ile kamara da suların içinde kaldı. Aha dedim battım ben. Nasıl yani diyorum bu kadar kolay mı batılıyormuş. Sonra ne oldu dersiniz? Tayo Mar suların içinden fırlayıverdi bir anda. Tam film sahnesi gibiydi. Tayo Mar'ın her yerinden denize doğru sular akıyor. Tayo Mar yoluna devam ediyor. " yürü be Tayo.. aslansın Tayo " diya bağırıp teknemi sevdiğimi hatırlıyorum. Şimdi bir tekneye aslansın kaplansın demek tuhaf geldi açıkçası ama düşünün işte nasıl korkmuşum. Zaten ŞArköy'e yanaşıp iki gün denize çıkamadıydım korkudan. Öyle yani. O günden sonra ahşap tekne takıntısı daha da bir arttı bende. Ahşap tekne ayrı bir güven veriyor insana. Razıyım ben nazına cazına.. Batmıyor ya bu meret sonuçta suda. Yeter o bana.

Sanela 'yı analatacağız dedik ama laf yine dönüp dolaşıp Tayo Mar 'a geliyor. Ne yapalım ilk göz ağrısı işte. Bu hikayeyi ne zaman hatırlasam aklıma hep Rahmetli Cem Gür geliyor. Malum Cem Gür teknenin yapımcısı. Tayo Mar denize iniyor ve bunlar hep beraber Tuzla 'dan Kalamış 'a deneme seyrine çıkıyorlar. Cem Gür bloğunda şöyle yazmış. " Baş bodoslamada patlayan dalgaların serpintisi bile havuzluğa gelmiyor"  Yapma yahu! Neredeyse tek kuru seyrim yok Tayo Mar ile. :) Denizaltı kullanır gibi gezdim O'nunla ben yıllarca.

İşte bunları hatırlaya hatırlaya durmadan Çanakkale açıklarına geliyoruz. Geliyoruz gelmesine ama motorun alarm sesi de çalmaya başlıyoooooor.. Hadi buyur buradan yak. BU da nereden çıktı şimdi.
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Hulusi Gülen - 12 Şubat 2025, 15:59:37
Hah tetikleyebildik seni; artık devamı gelir. Ne de olsa kış sezonu; en güzel yazma zamanı.
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Ersin Böke - 12 Şubat 2025, 20:14:54
Belkide yazmamamın bir nedeni de hayatımda yaptığım en salak seyir olmasındandır diye düşünüyorum. Takıntı derecesinde teknenin motoruna bakan ben, en ufak seyirde motorun yağına suyuna bakan ben, bilmem kaç mil seyir yapacağım ve yola çıkarken motorun ne yağına ne de suyuna baktım.

Motor ustasının yeni bakım yapmış olması v.s. hiç biri mazeret olamaz. Tek mazeret basiretim bağlanmış işte ne diyeyim. BU arada bu 27 beygir Yanmar ne boktan bir motor Allahım. 14 beygirlik Tayo Mar 'daki Yanmar meğer nasıl da rahat bir motormuş.
Bunun impelleri arka tarafa bakıyor. Yağ çubuğu anasının nikahında. Mazot filitresini sökmek mümkün değil neredeyse. Offf ki ne of.

Motorda yağ kalmamış. Çünkü usta motor yağının çubuğun en dibinde olması gerektiğine inanan bir usta. Fazla yağ zararlıymış efendim. Be adam hiç yağ yok ya. Üstelik bir de Yanmar'ın orjinal yağını koydum dediydi. Hesap pusulasını çıkarıp bir baktım 5 litre yağ parası ödemişim. Motorda yağ yok! Hadi o yakmış , sızdırmış filan. Yahu kalan yağ nerede? Teknede gram yağ yok iyi mi. Salaksın işte Salak! İnsan yağ var mı diye nsıl olur da bakmaz? lan oğlum bu senin kaçıncı seyrin. Gerizekalı. Ah be usta değermi üç otuz paraya yani. Denizin ortasında yağsız bırakılır mı insan? Gel de Selahattin ustayı arama. O da yaşlandı artık. Aradıydım kaç defa ama açmadıydı. Meğer güneyde servisteymişte filan falan. Kaldık mı denizin ortasında.

Yahu adam gibi rüzgar da yok. Ana yelkeni açmayı da beceremedim. Cenova ile orsa yapa yapa Gelibolu'ya yaklaşmaya çalışıyorum. Açıkçası bu bölüm seyrin en kayifsiz bölümü idi. Bu kısmı daha önce de yazmıştım zaten. Valla hiç yazasım gelmiyor bir daha. Lakin Hulisi Reis ve arkadaşları gelip çekmeseydi halim haraptı açıkçası.

Her şerde vardır bir hayır. Böylece Piri Reis 'in Kitab'ı Bahriyye yi yazdığı Gelibolu'yu da görebildim hiç olmaz ise.
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Hulusi Gülen - 12 Şubat 2025, 22:10:48
Gelibolu'yu yazdın, geç artık orayı; devamında yok mu ilginç olaylar? Motor sorun çıkarmaya devam etti mi; yelken basabildin mi; kaç günde ulaşabildin, Sanela'da tek başına demir atmak, bağlanmak nasıl oluyor...
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Ersin Böke - 15 Şubat 2025, 04:06:09
Evet Gelibolu'da takıldık kaldık. Gerçekten de öyle oldu. Ertesi gün manyak sisli bir havada Gelibolu'yu erken saatlerde terk ettim. Yeteri kadar yağ tedarik edildi. Sonrasında motor seyir boyunca beni hiç üzmedi. Şanzıman hariç.

Çanakkale 'de o kadar yoğun bir sise hiç denk gelmemiştim. Ancak bir iki saat içerisinde dağılacağı söylenince ben de sis mis dinlemeden çıktım yola. Çıktık çıkmasına da bildiğin kör seyir yapıyorum. GPS olmasa gitmek mümkün değil neredeyse. Dedim ya çok basiretimin bağlandığı bir seyir oldu. Özellikle Babakale gerdi beni. Bir an önce dönmek istiyordum Babakale'yi. Bu telaş ondan olsa gerek. Yoksa bekle işte bir iki saat. Sis dağılsın sonra yürürsün.

Sis yavaş yavaş dağılmaya başladı ve hemen ileride Çanakkale  boğaz köprüsünün ayaklarının üst bölümleri sisten fırlarcasına karşıma dikiliverdi. Vay canına. İlk defa görüyorum köprüyü. Hele sisin içinde daha bir görkemli duruyor. Sanırım öğleden sonra 3.30 gibi Çanakkale belediye marinaya yanaştım. Plastik yüzer bir iskele yapmışlar. Yanaşmak kolay oldu. Mazot için bordaladım Sanela'yı. Mazot su ihtiyacını karşıladıktan sonra hiç beklemeden ayrıldım Çanakkale'den. Hesaplarıma göre gece bir bilemedin bir buçuk gibi Babakale 'ye varırım diye düşünüyorum.

Çanakkale boğazının çıkışı tam da gün batımına denk geldi. Ondan önce elbette şehitlerimiz için seremoni ihmal edilmedi. Boğaza girmeye çalışan başka bir yelkenli ile çatışma rotasınıa girdiysek de bir problem olmadan Sanela Ege'nin sularında yol almaya başlamıştı bile. Hava kararmak üzere ancak Bozcaada'nın ışıkları görülmeye de başladı işte.

Hele yalnız olunca ister istemez insan daha önceden yaptığı seyirleri hatırlıyor. Bu benim Çanakkale boğazından dördüncü çıkışım olmuş. Sıkıntılı iki günün ardından son derece sakin bir havada Sanela Babakale rotasında motor seyri ile yürüyor.

Babakale'ye yaklaştıkça gerilmeye başladım yine. Ekim ayı olmasına rağmen artık havalar soğuk geceleri. Bir de denizde olunca üşüyor insan. GPS 'e göre Babakale'yi görmem gerek ama mendirek görünmüyor. Girişte fener yok iyi mi. Bu arada Kabaali 'den balıkçı barınağının başkanının telefonunu almıştım. Adamcağız çıkmış gelmiş o saatte beni bekliyor. Kapkaranlık. Yahu insan şuraya bir fener takmaz mı?

Başkan ile telefonda konuşuyoruz. Beni büyük bir balıkçı teknesine bordalayacaklarmış. Başka yer yok. Sanela 'yı o karanlıkta nasıl yanaştıracağım ki ben balıkçı teknesine şimdi. Bir an basıp gideyim Molivos istikametine diyorum ama çok yoruldum artık. Bir şekilde yanaşırız her halde diye dalıyorum zifiri karanlık içerisindeki Babakale'ye. Yaklaştıkça mendireğin silüeti görülmeye başlıyor rahatlıyorum biraz ama başkanın el fenerini hala göremedim. Adamcağız meğerse balıkçı teknesine çıkmış oradan fener tutuyormuş.

Zor da olsa yanaştırdım Sanela 'yı. Balıkçılar pek dostça karşılamadı beni. Herhalde onları da uykusundan uyandırdığım için olsa gerek. Başkan olmasa yanaşma şansım hiç yok. Sürprizler bitmedi tabi. Adamlar sabah beşte balığa çıkacaklarmış. 4.30 da ayrılmamı istiyorlar. Sadece iki buçuk saat uyuyacak zaman var. Ne yapalım yani buna da şükür. Saat dört buçukta yataktan fırlıyorum. Birisi Sanela'nın kaportasına vuruyor. Balıkçılar uyanmış gitmemi istiyorlar. Yapacak bir şey yok. Uyanıp, beş dakika içinde ayrılıyorum balıkçı teknesinden. Başka bir yer var mı diye bakıyorum ama ortalık hala karanlık. Aklımda bir iki saat daha uyumak var. Sıcacık yataktan sabahın soğuk, nemli ve karanlık havasına girmek çok sevimsiz geldi bir an. 

Sonra ani bir kararla mendireğe yöneliyorum. İstemiyorum artık burada durmak. Bir türlü geçit vemedi bu Babakale bana. En az üç hafta önce daha sıcak bir havada geçecektim buraları oysa. Döndükten sonra da Babakale 'nin hava durumuna bakmaya devam ettim bir süre. Seyirden önce bakmak alışkanlık yaratmıştı artık. Gerçekten de o sene Babakale esti durdu hiç durmadan.
O ara çıkamasaymışım Sanela'nın transferi Mart sonuna kalacakmış kesin.

Mendirekten çıktım. Molivos istikametinde rota tutuyorum. Ayvalık duraklarımdan biri değil. Midilli'e yakın rota tutuyorum. Yorulmazssam akşam Çeşme'ye varırım. Çay demleyip termosa doldurdum. sıcacık çay nasıl da iyi geldi sabahın o saatlerinde. Sanela 'ya da alıştım bir hayli. Ataköy 'deki o çekingenliğim kalmadı. Bu arada motor sorun çıkarmıyor dediysem de o kadar değil. Alternatörü tutan kızak yalama olmuş. Kayışı gevşetip duruyor. İki üç saatte bir durup iki büklüm kayışı geriyorum yeniden. Tam neredeydi hatılamıyorum. Yine bir gece seyri idi ama. Tam kayışı gereceğim bir de baktım impellerin kayışı bildiğin kırılmış. Koptu kopacak. La havlee.. yeni değişti ya bu kayışta yahu. Yeteri kadar yedek kayış var ama. Yağda yaptığım salaklığı kayışlarda yapmamışım Allahtan. Tüm bu süreçlerde defalarca Doneray ,Kabaali ve Can hocayı arıyorum. Ben ayaktayım ya. Artık öyle bir ruh haline girmiştim ki zırt pırt arıyorum. Hele can Hoca. Her kayışı gerdiğimde video çekip yolluyorum adama omuşmu diye. Gözünü sevdiğim Tayo Mar'ın 14 beygirlik Yanmarı. 10 yılda bir kez bile kayış germedim ki ben.
Alanya 'ya bağlandığımda O'nlar da bir oh çekmiştir eminim.
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Hulusi Gülen - 15 Şubat 2025, 11:14:38
Arkadaş koskoca Yanmar şu Alternatör üzerinden Vantilatör Kayışı gergi işinin pratik bir usulünü geliştirememiş; Kullanıcı ayar için olmadık sıkıntılar çekiyor.  Neyse ki bizim denizci arkadaşlarımızdan Ali Rıza ÖZOĞUL Reis bu alternatör gergisi için kolay ayar aparatı geliştirdi; yer darlığından gerçi benimkine uymadı ama kullananlar çok memnuniyetlerini belirtiyorlar. Meraklısına resim ve çalışma sistemi aşağıdaki linkte:         https://www.instagram.com/p/DC6qlNstJBx/
Başlık: Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
Gönderen: Ersin Böke - 15 Şubat 2025, 18:46:04
Evet sonradan aldım bende. Ama bende de yer darlığından doğru şekilde monte etmek imkanı olmadı. Oldu aslında ama bu sefer de çarklar aynı düzleme gelmediler. Sorun aparatta değil de bendeki alternatörün modifiye olması sanırım.