Heyamola Hey
Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 06 Mart 2017, 20:19:12
-
Alt tarafı 3 gün işte.. Ne var ki yazacak diye düşünebilirsiniz.. ancak öyle dolu dolu bir üç gün geçti ki..
Öncelikle bilmeyen dostlar için kısa bir bilgilendirme, Burak Reisin davetlisi olarak yapılacak olan Marmaris Uluslararası Yelken kulübünün düzenlediği Kış yarışlarının 3 bacağına katılmak üzere Göcek 'e gittim.
Göcek dedim çünkü yarışacağımız tekneyi , Göcek ten Marmaris 'e götürmemiz gerekiyordu. Üç gün önce Burak ile telefon da görüşmüştük. Hiç hava gözükmüyordu ve muhtemelen motor seyri yapılacaktı. Yine yarış günlerinde de hiç hava gözükmüyordu.
Ancak ben bu rüzgar işinde biraz şanslıyımdır. Söyledim de . Nirekim tam da beklediğim gibi oldu. Yarışacağımız tekne aslında salma yapısını eğer dikkate almaz isek FolkBoat 'tqn daha zarif hatları olan , fiberglas, markoni arma bir yelkenli idi.
en büyük özelliği, aynı folkboat gibi camadan vurulmuyor. Gerçi 30 knottan sonra vursak iyi olur diye düşündükleri olmuyor değilmiş. :)
Cuma günü , kafadan esen ve son derece değişken, 12-17 knot arasında, kimi zaman ancak ender olarak 20 knotları gördüğümüz bir rüzgar ile karşılaştık.
Seyir 11 saat sürdü. Fethiye körfezinde hava kısmen sakindi , ancak oluşan soluganlardan Marmaris yolnda kuvvetli bir hava ile karşılaşacağımızı düşündüm.
Teknemizde sadece kıçtan takma ve 5 beygir gücünde bir motorumuz vardı. Yanlış okumadınız 5 beygir dedim. 15 ya da 25 değil.
Çünkü bizim " uçan Hollandalı " bu motoru sadece rüzgarsız havalarda kullanmakta. Bir de marinaya girip çıkarken.
Fethiye körfezinden çıktığımız 2 saat hariç, 9 saat boyunca yelken yaptık. Kuvvetli ve dalgalı havada çok hafif olan teknemiz , resmen dalgaların üzerinden seke seke yol aldı. Kuzeyli rüzgarlar olduğundan, Marmaris açıklarına doğru yükseldik. Yelken dışında , Marmaris 'e ulaşmamız 5 beygirlik kıçtan takma motorumuz ile mümkün değildi zaten. ancak gerek yoktu da. 9 saatlik orsa seyri ile Marmaris 'e saat akşam üstü saat 19 da vardık. 9 saat orsa seyri toplamda 11 saat , 60 deniz mili yol yaptık. Ortalam hızımız 5 Knot civarlarındaydı.
"uçan Hollandalı " tamı tamına 72 yaşında .. Tayo Mar , bu tekne yanında lüks yat sınıfına girmekte. Tuvalet , mutfak, otopilot, bimini, serpinti körüğü, GPS, ne bileyim işte hani şu John Vigor 'un dediği gibi. Tekne , yelken , halatlar, basit bir dümen var işte o kadar .
Kimilerinin torun sevdiği yaşta , bizim "uçan Hollandalı " 11 saat seyirin ertesi günü, ve pazar günü tüm gün yarıştı.
IRC 4 sınıfta olan teknesi , uluslararası bir yat kulübünce IRC 3 sınıfında yarıştırıldığı halde, bir gün önce 11 saatin 9 saatinde yelken yapmış olan bu 72 yaşındaki " yelkenci " , IRC 3 sınıfında yarıştığı halde ilk yarışında 20 saniye fark ile ikinci, ikinci yarışta , dördüncü (balon göndere takılmasaydı yine benzer bir sonuç alınırdı , 3 dakika kaybedildi yaklaşık ), son günkü yarışta ise beşinci oldu. Hafta sonu yapılan yarışların genelinde ise puan sıralamasına göre IRC 3 sınıfında 3. oldu.
Eğer olması gereken sınıfta yarıştırılsalardı sanırım yine birinci olurlardı. Ben hiçbir şey yapmadım. Sadece bu iki iyi dost ve yelkenciyi izledim. Elimden geldiğince yardımcı oldum.
IRC 3 te yarışacağımız duyulduğunda , bir yarış teknesi kaptanının, " nasıl yani , ? bu tekne şimdi bizim sınıfta mı yarışacak ? " diye rahatsız olduğunu duyunca gülümsemekten kendimi alamadım.
Ancak her şeyden önce şu - yelkenci - kimdir ? ona bir bakalım istiyorum..
Özellikle sevgili Kaan aman sakın yine kimsenin tercihleri muhabbetine girmeyelim ama. Yelkenci kimdir bunu konuşacağız.
Bekleyin geliyorum..
-
Bir dur beyaa,
Benim gibi yarıştan haz etmez, üstüne bir de yarış konularında hiç bir şey bilmez birileri vardır diye önce, tekne sınıflandırılması nasıl yapılır ? Neden sınıfı değiştirildi bu teknenin ? Puan sıralaması nasıl yapılır ? tarzında bilgi veriver ki öğrenelim bir şeyler. Böyle "ben gittim, teknenin sınıfı değişti" dersen, zannederiz ki "hah Ersin'i gördüler 130 kg, değiştirirler tabii ki" deriz ;D
Hem ne demek, tercihler köpeğin olsun, buradan yıldızlara tercihlerini diz, kim, ne diyebilir ? Yeter ki, tercihi farklı olanı gömme ;)
-
Ersin reis yarışmak nasıldı? yoruldun mu? adrenalin salgılayıp rakip tekne ekibi gözüne "EMLAKÇI" gibi göründü mü? ruhunu anlatıversen bize? Ayrıca Kaan reisin dediği "bilmeyenler" sınıfındanım :) şu IRC 3,4 nedir öğrensek lütfen :)
-
Ersin reis bir de bu tekne hakkında 72 yaşında olması ve markoni arma olmasi haricinde bilgi belge isterüüük. Ahşap tekne herhalde dimi? Peki nasil cok hafif oluyor? Eni boyu ne , salması ne cins , ağırlık ne , draft ne? Direk boyu ve yelken alanları ne? Yelkenler ne cins? Vinc varmı?
-
Yat yarışları sistemi
Türkiye'de yapılan profesyonel yat yarışları IRC rating sistemine göre düzenlenmektedir. Bu sistemde teknelerin avantaj ve dezavantajları göz önüne alınarak tekneler sınıflandırılmakta ve her tekneye rating puanı verilmektedir. Bu puan belirlenirken tekneniz tartılmakta, ölçülmekte, yelken alanınız ölçülmektedir. Ortaya çıkan puanlama sonucu sınıflar belirlenmekte ve bu sınıflar IRC 1 - IRC 2 - IRC 3 - IRC 4 - olarak adlandırılmaktadır.
Raiting puanlaması nedir?
IRC sisteminde ölçülerek puanlanan tekneler belirli puan aralıklarında sınıflandırılmaktadır. Örneğin 1.005 puan üstü IRC 1 sınıfı olurken 0.905 ila 1.005 puan arası IRC 2 sınıfı olarak adlandırılıyor. Puan düştükçe alt sınıflar oluşturuluyor. Tekneler yarıştığı sınıfta da rating puanına göre sıralanmaktadır.
Yarışta esas alınan bitirme zamanıdır. bitirdiğiniz sıralama önemli değildir. Rating puanı yüksek olan bir tekne yarışı lider bitirmesine rağmen arkasından bitiren düşük rating puanlı bir tekne tarafından geçilmiş olabilir. İşte burada rating puanlaması devreye giriyor.
Örneğin A teknesinin rating puanı 1.159, B teknesinin puanı ise 1.046, A teknesi arada bulunan puan farkından dolayı B teknesine göre daha avantajlı olduğundan B teknesine zaman hakkı tanımaktadır. Bu zaman hakkının saatte 7 dakika olduğunu var sayarsak ve A teknesinin yarışı 2 saatte bitirdiğini düşünürsek, bu zaman 14 dakika olarak baz alınır ve B teknesi yarışı A teknesinin bitirmesinden sonra 14 dakika içinde bitirir ise yarışı kazanmış olur.
Kısaca yukarıdaki gibi. Sanırım şimdi daha anlamlı oldu. Bu IRC sınıfı sanırım İngiliz bir kuruluş tarafından verilmekte ve yine bildiğim kadarı ile bunun bir bedeli var ve nasıl hesaplandığı da söylenmiyor.
anlatmak istediğim şu, Malum teknelerin boyu büyüdükçe su kesimi de artıyor ve tekneler daha hızlı gidebiliyorlar. Tekne boyu IRC açısından en önemli kriterlerden biri. Yani eğer siz IRC 4 sınıfında iseniz, bu sınıftaki yatlar ile yarışırsınız. Tekneniz IRC 4 sınıfı yatlar ile yarışmak yerine ,(hep bizim Uçan Hollandalı ve takımı kazandığından ) Bizim tekne IRC 4 olduğu halde IRC 3 tekneleri ile yarıştırıldı. NOrmal şartşarda kabul edilemeyecek bir durum.
Ancak bizim ekip umursamadı bile , tam tersine endilerinden bu kadar korkulmuş olması hoşlarına dahi gitti. Zaten sonuç pek de değişik olmadı . :)
-
Yarış ile ilgili söyleyebileceğim en önemli konu ise , teknenizin orsa performansı. Bizim teknemiz yaklaşık 23 feet boyunda , fibergas, Fin, salma Markoni ve kesirli bir armaya sahip bir yelkenli idi.. Yarışa katılan en küçük tekne buydu.
uvalet, mutfak, buz dolabı, akü, elektrikli hiç bir şey yok. sadece güneş enerjisi ve pil ile çalışan bir pusula ve o pusulanın yanına asılmış bir saat var. Seyir fenerleri bile yok. O derece yani.
-
Ancak , vinçlerin konumları, floğun basit furling sistemi, tüm bunların tamamı dümenci tarafından basitçe kontrol edilebilmekte. Teknik olarak bu seyirlerin bana en büyük faydası , balon yelkenin nasıl kullanıldığını öğrenmem oldu.
İzlediğim videolardan dolayı, çok güvenli bulmadığım bu yelkenin , kullanımının son derece basit olduğunu söyleyebilirim. Belki de Burak gerçekten bu yelkeni, özellikle son yarışta öyle başarı ile kullandı ki bende bu izlendim doğdu belkide.
Yarışların detaylarını, taktikleri, özellikle start hattı ile ilgili detayları da anlatacağım ancak bizim uçan Hollandalı örneğinde yola çıkarak şu "yelkenci " tanımından artık benim ne anladığımı anlatmak istiyorum.
Bence "yelkenci" en basit anlamı ile yelkenli tekneyi kullanan kişi demek. Yani bir yelkencinin teknesine bindiğinizde , bir yerden bir yere "yelken" ile gideceğinizi, bunun başkaca bir yolu olmadığın bilmelisiniz. " motor" sadece ve sadece marinaya girerken çalıştırılan, ya da rüzgar "hiç" olmadığında kullanılan bir alet . Hepsi o kadar.
Bu açıdan bakıldığında neredeyse tamamımız "yelkenci " değiliz. evet tercihlere saygılıyız ancak, rüzgar kafadan geliyordu, motor seyri ile yol aldık gibi bir cümle yelkenli tekne için geçerli değil. Rüzgar gideceğiniz yönde esiyor ise siz de kafayı açıp öyle gidecek, doğru zamanda, doğru sayıda tramola atacak ve menzilinize varacaksınız. Budur ve bu kadardır.
Gelelim bizim ülkemizde yarışan yarışçılara, İnanılmaz pahalı ve havalı yelken kıyafetleri ile gezen bu dostlarımızın çoğu da bence "yelkenci " değiller. Van de Globe ye katılmak üzere hazır görüntüsü veren bu arkadaşlar " yarışçı " lar. Hepsi o kadar.
Neden "yelkenci " değiller ? Yarış bittikten sonra çoğu uygun rüzgar olduğu halde motor açıp, marinalarına motor ile dönüyorlar. Bunun aksi yönde hareket eden yarışçılar da var ancak dediğim gibi çoğu motor açmaktalar. Biz , artık çok yorulduğumuz son yarış sonrasında dahi , kendi geçici marinamıza yine yelken ile gittik. Zaten başkaca bir yöntem, dediğim gibi bu "uçan Hollandalı" nın teknesinde düşünmeniz mümkün değil.
Bizler yelkenci değiliz. Yok biz yelkenci isek bu "uçan Hollandalı " gibi adamlar başka bir şeyler. Sanki farklı bir düşüncedeymişim gibi yolda, teknesinde yardımcı seyir aletleri dahil neden birçok şeyin olmadığını sorduğumda verdiği yanıt ta tam duymak istediğim cinstendi.
" gerek yok ,buralarda geziniyoruz işte " Cevap bu kadar .
Ege denizinde seyir yaptığınızda hani şöyle açık denizde olmak isteseniz dahi bu duyguyu en fazla yaşayabileceğiniz süre iki saat ve gün içerisinde bir yerden bir yere 6-8 saatlik seyirler ile gidebilmek mümkün. denizci , yeteri kadar büyük bir yelkenli tekne ile bu keyfi en ucuz şekilde yaşamak mümkün.
Özellikle bu seyirden sonra , benim için kafadan esen bir rüzgar diye bir tabir kalmadı. Gitmek istediğiniz yönden esen bir rüzgar olabilir. Bu durumda eğer bir "yelkenli " tekne kullanıyor iseniz , yapacağınız en doğal ve normal şey yelkenlerinizi orsa seyrine göre konumlandırıp, teknenizin rüzgara en yakın açı ile yol almasını sağlamaktan başka bir şey değil. Bu durumda motor seyri ile gideceğiniz yere belki biraz daha geç varacaksınız. Belki de kalmayacaksınız. O da sizin ne kadar " yelkenci " olduğunuz ile ilgili . :)
Gelelim , "yarışçı" lara. açıkçası bana teknede çok bir görev düşmedi. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım o kadar. Bu bana otuzdan fazla yarış teknesini sevk ve idare eden kaptan ve mürettebatın nasıl yelken trimi yaptıklarını izleme olanağı verdi. aynı rüzgarda bizim teknemizde ne şeklide yelkenlerin trim edildiğini de izleyip, değerlendirme şansım oldu.
Ne yazık ki pek çok yarışçı benim tahminimin aksine , yelken trimleri konusunda çok başarısızlar. Biz , yarışlar sırasında bu yüzden kimi üst sınıf IRC teknesini geride bıraktık. Daha iyi sonuçlar elde ettik. Özellikle Marmaris gibi son derece trikli bir parkurda , yelkenlerinizi doğru trim edemez iseniz, çakılıp kalıyor ve yarış dışı kalıyorsunuz.
-
Ersin adına cok sevindim super bir deneyim olmus,
-
Teşekkürler Bülent reis,
Gerçekten çok keyifli bir deneyimdi. Yarışlar ile ilgili birşeyler yazmadan önce , Marmaris ile ilgili birşeyler yazmak istiyorum .
Marmaris, ve belkide Ege de birçok kıyımız , yelken yarışçılığı için çok güzel parkurlar. Tepeler ile çevrili Olan Marmaris, yalancı boğaz denilen alan ve uzun koy çıkışı, tepelerden gelen civarnalar ile koy /körfez içerisinde farklı yönde rüzgarların gelişmesine imkan veriyor. Bu durumda parkuru çok iyi incelemeniz, çok iyi taktik belirlemeniz gerekmekte. Parkurlar önceden belirlenmiş zaten. Bu bir kitapçık olarak yelken kulübü tarafından önceden dağıtılıyor. Havanın durumuna göre , yarış komitesi izlenecek parkuru belirleyerek, ilgili parkur bayrağını hakem teknesine toka ediyor ve telsizden anons ediliyor. Sizde diğer tekneler ile birlikte pozisyon alıyorsunuz.
Açıkçası ve gördüğüm kadarı ile kısa parkur , küçük tekneler için daha avantajlı. Bunu Marmaris parkurları için söylüyorum tabi. Çünkü parkur uzadıkça , tekneler arasında mesafeler açıldıkça , farklı rüzgarlar farklı şekilde etkiliyor takımları.
Örneğin son yarış, gerek çıkış, gerekse performans açısından en iyi olduğumuz yarıştı. Hiç hata yapmadık. "uçan Hollandalı" nın yerinde ve doğru komutlarını Burak anında yerne getiriyordu. Ben de yardımcı oldum elimden geldiğince. Yarış, önce marmaris körfezinin dışındaki küçük bir adanın etrafından dönerek tekrar körfezin içine girilmesi ve içeride de güney -kuzey doğrultusunda gidiş dönüşten ibaret.
Hakim rüzgar son yarışta güneyli idi. ancak Marmaris körfezi içinde türbülans yapan rüzgar , boğazdan dışarı kaçıyor.
Bizden daha büyük tekneler dönüşte boğazdan geçerken , güneyli rüzgar hafifti , ve balon yelkenleri mükemmel çalıştı. Oysa biz geçerken, Körfez içerisinde güneyli rüzgar artınca, boğazda biz içeri girerken bu rüzgar bize kafadan çarpti.
Balon ile gideren kafadan gelen bu rüzgar , bize ciddi hız kaybettirdi. Bu durumda Burak ve Hollandalı, çok iyi bir takım örneği sergilediler. Hollandalı tekneyi dar apaz apaz seyrine geçirdi , Burak ise simetrik balonu , asimetrikmiş gibi tamamen yana kaydırıp, yelkenin çalışmasına imkan verdi. Öyle ki balon yelkenin bumbası, artık baş ıstralyaya dayanmış durumda bir süre seyir yaptık.
arkamızdan gelen , bizden daha büyük yelkenli tekne ise , biz bu operasyonu çok hızlı yaptığımızdan, yani balon hiç sönmediğinden kafadan gelecek olan bu rüzgarı farkdemedi ve bizim kadar hızlı hareket edemedi. Sonuçta balonu tamamen söndü. Boğaza çakılıp kaldılar.
İşte böyle dostlar.. Yarış, eğer bu şekilde yapılır ise ,yani bizim ekibin yaptığı gibi, yeteneklerini geliştirmek ve yelkenci olarak forumda kalmak için yapılır ise gerçekten keyifliymiş. Bence en önemli avantajı , her havada yelken yapabilme yeteneğinizi geliştirebiliyor olmak. Güzel olan bu.
-
Her yelken sevenin yarışa katılması gerektiğini düşünenlerdenim.
Önce bir kaç kez bir teknede misafir olarak, ya da kendi teknesine iyi bir yarışçıyı "skipper" olarak alarak.
Skipper sadece (ve her zaman) dümen tutan kişi değildir. Takımın kaptanı odur ve onun talimatlarına göre tüm ekip çalışır.
Sonrasında da kendi başınıza, kendi teknenizle ya da bir tekne kiralayarak yarışmanızı tavsiye ederim.
Yıllar önce Marmaris Sailing Week için Gezgin Korsan'da iyi bir ekip oluşturulmuş ve keyifli bir organizasyon yapılmıştı. Yarış dereceleri de Sevgili Vefik Ulus Ağabey'imizin skipperliğinde, gayet başarılıydı.
-
Çok güzel 3 gün geçirdik beraber güldük,yorulduk,yelken yaptık yedik içtik keyif aldık.Siz Ersin reisin pek bir şey yapmadım dediğine bakmayın.Yarışlar dahil 14 saat yelken yaptık 75 deniz mili yol yaptık en az 4 saatini Ersin dümen tuttu tramolaları beraber attık balonu beraber bastık,indirdik. yelkenleri hergün beraber değiştirdik katladık.Ersin herkül gibi bir adam benim gücümün yetmediği heryerde 2 parmağıyla trimleri yapıyordu hemde vinç kullanmadan . Çok keyifliydi çok iyi bir insan ve yelkenci tanıdım ve güzel bir dost kazandım. Bu kadar kazanımın üstüne 3. lük kupası da geldi olsa da olur olmasada olurdu. Teşekkürler Ersin .
-
Çok güzel 3 gün geçirdik beraber güldük,yorulduk,yelken yaptık yedik içtik keyif aldık.Siz Ersin reisin pek bir şey yapmadım dediğine bakmayın.Yarışlar dahil 14 saat yelken yaptık 75 deniz mili yol yaptık en az 4 saatini Ersin dümen tuttu tramolaları beraber attık balonu beraber bastık,indirdik. yelkenleri hergün beraber değiştirdik katladık.Ersin herkül gibi bir adam benim gücümün yetmediği heryerde 2 parmağıyla trimleri yapıyordu hemde vinç kullanmadan . Çok keyifliydi çok iyi bir insan ve yelkenci tanıdım ve güzel bir dost kazandım. Bu kadar kazanımın üstüne 3. lük kupası da geldi olsa da olur olmasada olurdu. Teşekkürler Ersin .
Herşeyin güzel geçmesine sevindim. Sonucun en kötü 2. lik olabileceğini tahmin etmiştim :) tebrik ederim.
-
Vaaay arkadaş sırf çene, iki foto attıralım şööle ortaya, bi film koyalım, metropolün garibanları da rüzgarından faydalansın yok. ;D ;D ;D
https://www.coastguidetr.com/tr/haber/10044/marmariste-protesto-bayrami
-
http://www.haberler.com/ergo-miyc-kis-trofesi-yat-yarislari-9336463-haberi/
-
Videoları izledim de bu okul tekneleri, marina tekneleri falan , sizin tarafınızdan bu kadar madara edilmelerine rağmen tekrar yarışa falan giriyorlar mı? İlginçmiş gördüğüm kadarıyla karbon marbon yelkenli ciks ciks tekneleri fena hırpalamışsınız o zaman.
-
Büyük ve hızlı teknelerin donanımları,yelkenleri yepyeni bile olsa yarış teknelerinde en önemli unsur ekiptir. Büyük veya çok hızlı tekneler en az 4 ile 10 kişi yarışmak durumundalar yelken alanları çok büyük olduğu için teknenin yatmasını ekip ağırlığıyla telafi ediyorlar. Yelken alanının büyümesiyle çok büyük güçler halatlarda ve vinçlerde oluyor bu sebeblede yarıştığınız ekip kondisyon ve beceri olarak çok iyi durumda olmak zorunda disiplin ve birlikte sürekli antreman yapabilen ekipler başarılı oluyor diğerleri bu yarışlarda becerilerini geliştirip senkronize bir şekilde çalışmak en az hatayı yapmak üzere antreman yapmış oluyorlar.Bu yarışlarda bizim avantajımız teknemiz 3 kişi ile yarışıyor ekipte 2 kişi hep aynı 3. kişi hemen adapte olabiliyor ve az hata yapıyoruz sonucuda başarılı oluyor.Tahmin ettiğiniz gibi 8,10 kişinin ekip olduğu teknelerde hep aynı kişiler olamadığı için çok hata yapılıyor bu hatalar tramola zamanlaması,balonun gec basılması veya hatalı basılması, ana yelken ve jib trimlerinde ruzgar degisimlerinde trim yapılmaması bizim bu tekneleri geçmemize neden oluyor. Yarış kazanmak için bir çok faktör var bu faktorlerin içinde şans faktörüde çok önemli.Uyumlu ekip, iyi bir taktisyen,iyi bir skipper,iyi bir trimciniz varsa şansda ogün sizden yanaysa kazanırsınız.
-
20 saniye farkla 1. liği kaçırdığınız yarışta finişe bir mil kala atsaydınız Ersini keşke.
Yarışı kazandıktan sonra döner alırdınız geri.
Vücud yapısı nedeniyle buzul sularında bile bir kaç saat kalır o. ;D
-
Büyük ve hızlı teknelerin donanımları,yelkenleri yepyeni bile olsa yarış teknelerinde en önemli unsur ekiptir. Büyük veya çok hızlı tekneler en az 4 ile 10 kişi yarışmak durumundalar yelken alanları çok büyük olduğu için teknenin yatmasını ekip ağırlığıyla telafi ediyorlar. Yelken alanının büyümesiyle çok büyük güçler halatlarda ve vinçlerde oluyor bu sebeblede yarıştığınız ekip kondisyon ve beceri olarak çok iyi durumda olmak zorunda disiplin ve birlikte sürekli antreman yapabilen ekipler başarılı oluyor diğerleri bu yarışlarda becerilerini geliştirip senkronize bir şekilde çalışmak en az hatayı yapmak üzere antreman yapmış oluyorlar.Bu yarışlarda bizim avantajımız teknemiz 3 kişi ile yarışıyor ekipte 2 kişi hep aynı 3. kişi hemen adapte olabiliyor ve az hata yapıyoruz sonucuda başarılı oluyor.Tahmin ettiğiniz gibi 8,10 kişinin ekip olduğu teknelerde hep aynı kişiler olamadığı için çok hata yapılıyor bu hatalar tramola zamanlaması,balonun gec basılması veya hatalı basılması, ana yelken ve jib trimlerinde ruzgar degisimlerinde trim yapılmaması bizim bu tekneleri geçmemize neden oluyor. Yarış kazanmak için bir çok faktör var bu faktorlerin içinde şans faktörüde çok önemli.Uyumlu ekip, iyi bir taktisyen,iyi bir skipper,iyi bir trimciniz varsa şansda ogün sizden yanaysa kazanırsınız.
Bu detayı paylaşmanız benim açımdan faydalı oldu. Zaman zaman İstanbul'da bu yarışçıları antreman yaparken görüyorum. Bir tane başlarında biraz rahatsızca bir kaptanımsı adam oluyor ve avazı çıktığınca herkese bağırıyor, muhtemelen işi bilen de o galiba. Güvertedeki fanilerde fırça yemekten hoşlanır bir halde koçturup duruyorlar.
Bazen onları izlerken Büyük Dayım gelir aklıma , o da kayıkta avazı çıktığınca bağırır fırça atardı hepimize, nerede duracağımıza bile o karar verirdi.
-
Ahmet reis güzel tespit etmişsiniz. Normalde her ekip üyesi ne yapması gerektiğini bilir kimse kimseye bağırmaz yada işine karışmaz.Skipper ile sadece taktisyen ve trimciler çok kısa olmak kaydıyla irtibat kurar.Bazı teknelerde skipper taktisyen görevinide üstlenir o zamanda bahsettiğim uyumsuzluk ortaya çıkar skipper kendi işine odaklanamadığı için dümen hataları yapar bunu düzeltmek için ekibe komutlar yağdırır hiç kimsede o teknede olmaktan keyif almaz.Dışarıya pek kötü gözükür. Bu tarz ekipler pek nadir başarılı olurlar.
-
20 saniye farkla 1. liği kaçırdığınız yarışta finişe bir mil kala atsaydınız Ersini keşke.
Yarışı kazandıktan sonra döner alırdınız geri.
Vücud yapısı nedeniyle buzul sularında bile bir kaç saat kalır o. ;D
Ersinle aynı kiloda olduğumuz için yorum yapamıyorum sadece bir ara Eleonard'ın bakışlarında bunu düşündüğünü sezdim ama hangimizi gözüne kestirdiğini çaktırmadı bize.
-
En soldaki beyaz şapkalı Ersin.Linkler için teşekkürler yayınladıklarından hiç haberim yoktu.
(http://i.hizliresim.com/4PkNLJ.jpg) (http://hizliresim.com/4PkNLJ)
-
Ekip ruhu fedakarlık gerektirir.
Sen ve Eleonard abi ekibin asli unsuru olduğunuz için yarışmaya devam ederken;
Ersin, abi ben suya atlıyorum. Finişten sonra gelir beni alırsınız demeliydi. :D
-
En soldaki beyaz şapkalı Ersin.Linkler için teşekkürler yayınladıklarından hiç haberim yoktu.
(http://i.hizliresim.com/4PkNLJ.jpg) (http://hizliresim.com/4PkNLJ)
Şuraya bakın hiç bir ekipte kaptanlardan başka şapka takan yok.
Anlaşıldı Ersin ilave ağırlıklarla sizi yavaşlatmaya gelmiş demek ki.
Tayfanın şapka takması ne demek yav. ?0-?
Tatile çıktığını mı sanmış bu Ersin kişisi. ;D ;D
-
Şimdi, yarışçıları bu kadar da eleştirmemek lazım, ne de olsa ben de yarışıyorum bir kaç senedir :D
İstanbul çevresindeki yarışlardan sonra ekip üyeleri genellikle akşamları haftasonu nedeniyle mutlaka bir yerlere gidecek oluyorlar, öyle olunca, özellikle rüzgar azsa, yarış sonunda motor mecburen açılıyor; bazen de rüzgarı fazla bir yarış gününden sonra ( özellikle şamandıra yarışlarında en az iki yarış yapılıyor o gün ); sabahın köründe tekneyi hazırlamakla başlayıp yarış parkuruna intikal, orada muhtelif denemeler vs. ile başlayıp, yarışlar ve sonrasında dönüşte de toparlamakla bitecek olan bir günde hepimiz biraz daha az debelenmek istiyor olabiliriz, o zaman da motor gene yakın bir dost oluveriyor tabii ki :)
Bizimki gibi teknelerde ( 10 m. civarı ), kaptan hem dümenci hem de taktisyen olmak zorunda, bir de bizler garip hatalar yapınca tabii ki uyarmak zorunda kalıyor, işin cilvesi.... :)
Ben ana yelkenciyim, özellikle rüzgarlı bir yarışta, hele ki sağnaklar da varsa son derece hızlı bir şekilde boşlayıp hız kaybetmeden tekrar toparlamak zorundayım, ayrıca orsa / apaz seyirlerde, keyif yapan bir yelkenciye kıyasla aynı mesafede herhalde yüz katı sayıda trim yapıyorumdur, haliyle biraz yoruyor:) Cenova trimcisi de benzer durumda, yani durmadan bir şeyler öğreniyoruz, unutuyoruz, yoruluyoruz ama zevk de alıyoruz yoksa pek akıllı insan işi değil ... ;D ;D
Umarım ileride gerçek keyif için yelken yapabilirim :)
-
Bu yelken işinin yarış bacağı çok yazılan bir konu değildi. Bence iyi oluyor. Hayli bilgileniyoruz.
Sevgili Çetin,
elbette yeri geldiğinde motor açılıp gidiliyor. Bu doğal ve normal olan. Bunda bir sıkıntı yok. Benim , imrendiğim özendiğim ise 72 yaşındaki Leo 'nun aklına böyle bir şey gelmiyor olması.
Üstelik yelkenlide lüks adına tek şey, Burak ve benim aldığım kahveler. (Burak ve ben de kahve sevdalısı çıktık bu arada :) )
Yani , bu bir yelkenli tekne ve bu tekne yelkenle yürür gibi bir kabullenmeden bahsediyorum. Beni etkileyen bu oldu.
Özendim resmen. Yazdığım gibi ben de bu yaşlarımda böyle olmak isterim. Malum o yaşlarda bu şekilde yaşamak Türkiye de pek görülen bir durum değil.
Bu arada ben bu balon yelkene bayıldım. Bizim Türk elkencilerin çoğu bu balon yelkeni keşfedememiş. artık Burak çok maharetliydi de o yüzden bana öyle geldi bilmiyorum ama son derece kolay kullanımı olan bir yelken. Hani cenovadan kolay. O kadar yani..
-
Balon yelkeni ben sevmem, zaten başüstünü de pek sevmem, ama balon basıldığı zaman da bana pek iş düşmez açıkçası ;D ;D ;D
Balon yelkendeki ıskota / halat sayısı oldukça fazla; basması, indirmesi, kavança atması kesinlikle cenovadan kolay değil vallahi, gezginler için mantıklı mı bilemedim ama kullananlar varmış.. Şu anki aklımla ben almayayım derim :)
-
Ahmet'in Hunter de hiç açılmamış balon var. Bu hafta hava hafif kalırsa..yani Tayo Marcığımı çıkarmaya değmez ise Ahmet'in balonu açarız belki..
Çetin , senin bu yazdıklarından huylandım şimdi. Burak kullanırken çok kolay gözüküyordu. Bir de bizim kayıkta başüstü diye bir durum yoktu. Burak , balonun torbasını kamara girişine asıp, oradan açıp topluyordu. O yüzden cenova benzetmesi yaptım..
-
Asimetrik cenova ile aynı mantık kullanması kolay Simetrikte ise gönder için basüstü yapmak gerekiyor kavançada hızlı olursanız gönderi doğru ve hızlı bir teknikle değiştirebilirseniz asimetrikten daha kolay ve hızlı kavança atarsınız.Rüzgar kuvvetliyse simetrikte daha çok dikkat etmeniz gerekir. küçük bir hata balonu kaçırmanıza sebeb olur yırtılabilir ,ıslanabilir, baş ıstıralyaya dolanabilir vb.
-
Merhabalar,
Gruba yeni üye oldum, benim eksikliğim mi yoksa beni haberdar etmeyenlerin mi bilemedim.. ?0-?
Clavella teknesini 3-4 yıldır tanıyor, ilgiyle gözlemliyor, donatanı ise imrenerek izliyorum. Tekne çizgisi ve duruşuyla tam bir denizci tekne..
Clavella yapısı ve dizaynı nedeniyle yarış talimatlarına göre IRC puanına göre olması gerekenden bir üst sınıfta yarışması gerektiği... Zaten itirazda etmediler..
Yıllardır son derece centilmence ve sabırla yarıştığını biliyorum. Yanlış hatırlamıyorsam 2 sene önce çok ağır bir havada ana direğini kırmıştı (yanlış hatırlamış olabilirim)
Gelelim balón kullanımına;
Spinakker, gennaker, çorap balonlar, kod zero vb yelkenler kullanılıyor, özellikle simetrik (spinakker) balonların donatılması karışık olup, trimi de ustalık ve tecrübe ister...
Tekne büyüdükçe ekipler sayıca kalabalıktıkça yönetmek zorlaşır..
Ersin in şansı deneyimli sayıca az ama tecrübeli bir ekiple yarışıyor plması olmuş..
-
Vay Eyüp hocam hoşgeldiniz.
Siz yokken bir eksiktik.
-
Merhaba Eyüp hocam Direk kıran Kanka Teknesiydi. 30 knot rüzgar vardı Sanırım ikinci yarışta bizimde jib yırtılmıştı tamir ettirip pazar günü devam etmiştik.
Bir üst sınıfta yarışma kararı IRC kuralları gereği değil sadece Yarışı düzenleyen klubün aldığı 6-9 metre arası tekneler kendi boylarında 3 tane daha yoksa bir üst gurupta yarıştırılır varsa kendi aralarında yarıştırılırlar diye konan dünyada bir örneği daha olmayan bir kuraldan dolayı üst grupta yarıştırıldık.İtiraz etmedik sadece klübe bizi bir üst sınıfta yarıştırırak ne değiştiğini açıklamalarını istedik bekliyoruz.
Rating kuruluşlarında IRC adaletli olmayan bir sistem en kısa zamanda ORC sistemine geçilirse bütün tekneler daha adil bir sistemde yarışacaklar.
Bu arada sizinle yarış öncesinde tanışıp selamlaştık çok memnun olduk .Selam ve sevgiler.
-
Eyüp abi, hoş geldiniz.
-
Yelken yarışları bence çok bilinen konulardan değil. Ben gerçekten şanslı bir ekip ile yarıştım. Eyüp abiyi de gördüğüm iyi oldu. Forumdan haberdar oldu böylece. Can hocamın duygularına katılmamak elde değil.
Bu yarışa katılana kadar yelken yarışları ile ilgili düşüncem, çoğumuzun düşündüğünden farklı değildi. Ancak katıldığım yarış , fikrimi değiştirdi.
Katıldığım ekibin tecrübeli olması dışında çok önemli bir özelliği daha vardı. Yelken yarışçılığının felsefesini de görmemi sağladılar.
Yarışmalarının temel nedeni yelken "yelken yapmak" , Parkurlar, hemen hemen her türlü yelken seyrini kapsayacak şekilde öngörülmüş. Kısa sürede , doğru taktiklerle yaıştığınız parkuru bilmek, teknenizi tanımak ve kendinizi geliştirmek durumundasınız. Hal böyle olunca yelken yarışları gözüme artık o kadar da sevimsiz gelmemeye başladı.
Üstelik hert teknenin bir IRC sınıfı olabiliyormuş. Yani , istersem Tayo Mar için bir IRC sınıfı alabilirim. Ancak bunun yerine destek sınıfında neden yarışlara katılmayayım diye düşünmeye başladım. Tekne hızlarını görünce , Tayo Mar , sanılanın aksine bu yarışlarda farklılık yaratabilir gibi geldi.
Özellikle bir kontra flok , bu durumda şart. Ayrıca flok için ahşap bir furling sistemi, çok daha iyi orsaya girmeme neden olacak.
Derece alamasam da hantal zannedilen bu şarap kadehi forumlu, ahşap omurga salmalı teknelerin, üzerindeki randa arma ile pek de küçümsenmemesi gerektiğini göstermiş oluruz. Ve yine en azından yarışlara bir estetik katacağı kesin. Ben gidip, Kalamış Yelken Kulübü ile konuşayım bir. Ne gerekir acaba Tayo Mar 'ı destek sınıfında yarıştırmak için. ?
Bir de ekip kurmak lazım tabi. Asıl takım ve yedek takım. Bir de şu İstanbul yarış takvimini bi bulalım bakalım. Bir yerlerde iş teknelerine de balon basıldığını da görmüştüm hem.
Buldum bile.. Tom Cunliffe sağolsun. İş teknelerine de asimetrik balon basılabiliyormuş. Benim trinket bumbası bu iş için uygun gibi durmakta.
-
ORC de ne ola? Burak anlatsan ya biraz. Farklılıklar ve neden IRC sisteminin adil olmadığı ile ilgili..
-
IRC sisteminde her teknenin bir IRC puanı var Bizim gibi küçük tekneler kısa parkur hafif havada avantaj sağlarken orta sert ve sert havada kısa veya uzun parkurlarda dezavantaj sahibi diğer tekneler hata yapmazsa bizim hiç bir kazanma şansımız yok.Diğer tekneler içinde durum benzer her teknenin avantajlı ve dezavantajlı olduğu hava ve parkurlar var IRC sistemi bu dezavantajları veya avantajları eşitleyemeyen bir sistem ORC sisteminde her teknenin 6kn 8kn 10kn 20kn rüzgara ve parkura göre farklı rating puanları var bu bütün tekneleri one design kadar olmasada daha adil bir puanlamayla eşitliyor. Örnek olarak bizim teknemizin ratingi kısa az rüzgarlı parkurda arttırıyor uzun ve rüzgarlı parkurlarda azaltıyor. Daha detaylı bilgi ORC.org da.
-
Eyüp hocam bu sistemin Türkiyede temsilcisi yok Tüm dünyada yaygın olarak kullanılıyor getirsenize Türkiyeye.
-
Bu ORC işi ilginçmiş. Sitesine girip okudum biraz. Hafta sonu çalışayım bakalım biraz.
Şimdi efendim bu yarış işi beni çok etkiledi. Dün Tayo MAr 'a gittim. Ana yelkeni serene bağlayan çapraz halatları söktüm. Bu tür bir bağlantı yelkenin açıldıktan sonra buruşmasın neden oluyordu ama ben pek önemsemiyordum. ayrıca bumbanın ucunda bir makara var. Yelkenin torunu ayarlamak için. Onunla da pek ilgilendiğim yoktu.
Ama Uçan Hollandalı'nın yelkenleri görünce ve tor ayarının teknenin süratine etkisini görünce ilk işim bunları düzeltmek oldu. Önce , yelkenin serene bağlandığı halatı çözüp, İngilizler gibi bağladm. Üst yakası çizgi halinde mükemmel bir şekilde gerildi.
Seren güngörmez yakası bağlantısı , aşınmış, iki üç santim öne kaymış, bunu iptal edip, buraya pirinç yüzük geçirince yelken üst yakası gerginliği çok güzel oldu. Barınakta açıp kontrol ettim. Bomba. Flok halatlarını da aynı Hollandalının teknesindeki gibi kıça kadar taşıdım.
Doğru yelkene.. Hava soğuk , dolayısı ile yoğun. Güzel rüzgar var. Bu sefer sadece ana yelken , ve flok açık. Ana yelkeni açtım. Mükemmel. Davul gibi. Hiç bir buruşukluk yok. Arkadan flok..
Rtinket, bocurum yoklar bu sefer. Dümeni otopilota aldım. Bir elimde ana yelken ıskotası , diğer elimde de flok halatı. Trinket olmadığından floğu rahatlıkla görüyorum. Ana yelken ve floğu beraber trimliyorum. Vay anasına sayın seyirciler. Sonuç mükemmel.
Moda koyuna doğru bu denemeler ile yelken yaparak en uygun trim şekillerini tespit ediyorum. Tramola atıp geri dönüyorum. rüzgar Küçük yalıya doğru şiddetleniyor. Tayo Mar iki yelkeni eksik, 10-12 knot rüzgarda 4-4,5 knot gidiyor.
Ciddi bir sağnak geliyor. Tayo Mar, malum bordas alçak bir tekne. Havuzlukta firar delikleri büyük. Onları tıkıyorum. Gelen şiddetli sağnak ile birlikte Tyo Mar , 20 derecenin üzerinde yatıyor. Şimdi artık küpeşte suda, Havuzluğa su dolmaya başlıyor. Ciddi miktarda. Normalde iskotayı boşlayıp doğrulurum.
BU sefer dokunmuyorum. Tayo Mar , rüzgarın şiddeti ile rüzgar üstüne dönüp, doğruluyor. 15 dereceye kadar düzelince artık daha fazla rüzgar üstüne dönmesine izin vermeden yoluma devam ediyorum.
Tayo mar , sağnaklar ile birlikte, hacı yatmaz misali, bir yatıp bir doğruluyor. kah yavaşlayıp, kah hızlanıyor.
Barınak önüne geldiğimde rüzgar 15 knotun üzerinde. Tam da yeni kurduğum havuzluktan ana yelken indirme sistemini denemenin zamanı.
Mükemmel çalışıyor. Bir çırpıda toplayıveriyorum ana yelkeni..
Ne gündü ama.. Barınağa bağlanıyorum. Puro zamanı.. az viski koyuyorum kendime.. Gel gelelim keyfimi telefon bozuyor. arayan eşim.. Toplantıya beklediğimiz adam erken gelmiş bekliyormuş.. Pöffff ...