Heyamola Hey
Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 29 Ocak 2017, 04:22:38
-
Şİmdiye kadar okuduğum en başarılı yelkencilik ile ilgili kitap..
Türkçeye bence anlam olarak tam tercümesi şöyle..
Keşke yelken yapmaya başlamadan önce şimdi bildiklerimi bilebilseydim..
Adam , bizim buralarda tartıştığımız konuları bitirmiş gitmiş beyler bayanlar. Okeye dönüyor yani. Maalesef İngiliz bir yazar yine..
Kitap, alfebetik sıra ile bir sözlük mantığında yazılmış. Yelkenciliğin tüm ana başlıkları var. Dümen diyorsunuz hoop dümen ile ilgili tavsiyeler geliyor..
İnanılmaz tespitleri var. Toplam 210 sayfa ben 110 dayım an itibarı ile.. 109 sayfadaki " NON ESSENTIALS "
bölümü ile başlamak istiyorum.
NON ESSENTIALS -öncelikli olmayanlar-
Bakın ne yazmış amca..
"Basically , you need a mast and sails. You need a rudder to steer with and a keel to stop you sideways, You need ballast to stay upright. You need a cabin with bunks to lie on , small stove to cook on , and a can opener.
with those things , plus a extant , and an anchor and line , you can sail around the world , as many others have done before you.
You do not need an engine, you do not need a fridge, you do not need radar, weatherfax, watermakers, hydraulic windlasses air conditioning, self taling winches, electronic instrments, a roler furling, jib, pressure wather, sterio sound, single sideband radio, EPIRB, GPS, , or even a VHF radio.
.....
If you have the guts and really wnat to get away from it all and sail around the world , you can do it quite cheaply.
The rest of us, chicken hearted, load your boats with expensive gear whose purpose is to make us feel capable of sailing safely around the world should we ever want to. Which we won't.. "
tam birebir tercümesi şöyle..
Temel olarak, bir direğe, yelkenlere, bir dümene, yana kaymamak için bir salmaya ve dik durabilmek için bir ağırlığa ihtiyacınız var.
Bir kabin, yemek yapmak için bir ocak ve bir konserve açacağı topu topu gerekenlerdir.
Bunlar ve bir sekstant ile ve bir çapa ve ipi, tüm dünyayı dolaşabilirsiniz. Birçoklarının yaptıkları gibi. Birçokları böyle yaptılar.
Motora ihtiyacınız yok, buz dolabına da, radara, havalandırmaya, elektrikli vinçlere, elektronik aletlere, su yapıcılarına, sarma elkene, basınçlı suya , GPs ve EPRIB e hatta bir telsize bile ihtiyacınız yok.
Bu işi gerçekten yapmak , ve dünya denizlerini gezmek isterseniz bunu çok ucuza yapmak mümkün,
Saydıklarım dışında geri kalan, tekneye doldurduğumuz pahalı herşey, biz tavuk yürekliler için (cesur olmayanlar , İngilizce bir deyim) bizlerin güya dünya denizlerinde güvenle dolaşabilmemizi sağlamaya yönelik.
Son paragrafında şu anlam var.. Bu cihazlara güvenip , dünya denizlerine yelken açabileceğini sananlar bunu hiç yapamayacak olanlardır.
diyor..
Bak sen Gıcık İngilizin üslubuna.. Dayaklık bu dayaklık.. ;)
Efendim çok güzel konu başlıkları var. Tekne nasıl devrilir, nasıl bir tekneye ihtiyacımız var. ? adamlar bunun matematik formülünü bile bulmuşlar ..
Ancak nasıl bir tekne tercih edilmeli konusunda iki paragraf var ki inanılmaz.
Diyor ki bu Gıcık İngiliz;
kendinize soracağınız soru ; Ne kadar büyük bir tekeneye ihtiyacınız olduğu değil.. Ne kadar küçük bir tekneye sığabiliyor olduğunuzdur.
Bir diğer alabileceğiniz teknenin evrensel kriteri de şu imiş..
Tek başına kullanmak zorunda kaldığınızda , almak istediğiniz teknenin çapasını tek başına , kendi gücünüz ile atıp, çekebilecekmisiniz. ?
Ve en büyük yelkeni tek başınıza ve kendi gücünüz ile kapatıp, açabilecekmisiniz. Camadan vurabilecekmisiniz. ?
Bir ilginç yaklaşım da şu..
Küçük tekne ile ne kadar uzağa gidebiliyorsunuz. ? Önce buna bir bakın. Menziliniz bundan daha ileride ise büyük tekneye geçin ya da alın..
-
Kutluyorum seni Ersin :)xx Yenilikçisin, araştırıyorsun. Geri kalan günlük yaşamdaki olağan şeyler; beğenen olur beğenmeyen olur.
Bence doğru yoldasın ve iyi gidiyorsun.
John Vigor küçük teknelerle bayağı yol yapmış, yazan çizen, işin teorisini de bilen biri. İncelemek isteyenler için: http://www.johnvigor.com/Welcome.html
Burada da Vigor un "Kara Kutu" kuramı! ile ilgili bir bağlantı: http://www.goodoldboat.com/reader_services/articles/blackbox.php
ADF den çıkan "Pratik Teknecilik Ansiklopedisi" ni sunum toplantılarında alanlar oldu. 50 adet getirtmiştim ADF bizlere indirimli olarak verdi onları. Benim herkese önerdiğim bir kitap; meraklı bir "amatör denizcinin" aradığı bir çok şey var kitapta. Alıp okuyacak olanlar için hazırladığım bir excel dosyası var, konuları okurken sayfadan sayfaya geçiş kolaylığı için.
Bu ADF nin tanıtımı: https://dukkan.adf.org.tr/adfavs/Product-Pratik-Teknecilik-Ansiklopedisi_53.aspx
Bu da başka bir tanıtım biçimi: https://www.kalyeta.com/?pnum=186&pt=Pratik+Teknecilik+Ansiklopedisi
Aradaki 7 farkı bulalım :)
Herkese selam.
-
Zafer abi ayıp oluyor ama.. :)
Hadi gitmeyi planladığımız her limana gitmişsiniz. Anladık.. C:-)
Ama yeni bir şey buldum sanıp, buralarda yazmaya kalktığımda , bu konu, kitap, her ne ise önceden tarafınızca incelenmiş, dökümanlaştırılmış ve bir şekilde bizlere ulaştırılmaya çalışılmış oluyor..
Kutlanılması gereken kişi ben değil sizsiniz. :)xx :)xx
Şu kara kutu yazısı da çok ilginç ve doğru.. Bu konuda da uzun uzun yazılabilir.
Kalyeta sitesi de ilginç bir siteymiş..
Tekrar teşekkür ederim.
-
Bu arada bu kitabı, başka bir kitabı ararken buldum.
Seaworthiness, The Forgotten Factor", by C.A. Marchaj
Türkçesi denize yuyumluluk, unutulmuş faktör
olarak çevrilebilir.
BU amcamız da 1015 yılında vefat etmiş çok ünlü bir tasarımcı, bilimadamı . Birçok kitabı, tekne tasarımcıarının başvurduğu bir kaynakmış..
Neymiş şu unutulan faktör merak ettim de..
-
Sayın Ersin Böke,
Yabancı bir dile iyi derecede hakim olduğunuz için bizim okuyup aydınlanma şansımızın olmadığı teknik, taktik, stratejik bilgileri bizimle paylaşmanızdan dolayı sizi kutluyorum.
Ancak bu iyi niyetli çabalarınızı bizlere aktarırken, açtığınız konu başlığının da lütfen Türkçe olmasına özen gösterin.
Ayrıca konu içinde ayrıca tercüme ettiğiniz orijinal metni zaten biz marabalara anlatacağınız için ayrıca yabancı lisanda yazmayın.
Bu durumda aklıma, sıkça karşılaştığım aşağıda ki replik geliyor; ( Seni tenzih ederek ) Onlarca yıl Almanya da yaşayıp ekmeği marketten parmağıyla gösterip alabilmeyi beceren Hüsam dayı yurda geldiğinde köy kahvesinde başına toplanan marabalara anlatmaktadır.
Ona ( patrona - mahalledeki komşusuna - belki arada gittiği barda ki barmene ) dedim ki;
Keloğlan war zur Stadt gegangen, Hühner zu verkaufen. Als er zu dem Markt kam, begann er, einen Kunden für die zwei Hühner zu suchen. Ein Mann bot an, eine Goldmünze für die Hühner zu zahlen.
Yani ayağını denk al sümsüğü vurdum mu beynine feleğin şaşar, biz adamın anasını ...
benim kafamı kızdırman alı başımı giderim dedim.
O da ;
Keloğlan nahm nicht dieses an. Er sagte, daß er absolut zwei Goldmünzen für die Hühner wünschte. Der Mann sah, daß Keloğlan die Hühner nicht für eine Goldmünze verkaufen würde.
Dedi.
Yani dedi ki ;
Amanın Hüsam beycim biz ettik siz etmeyin, bir daha tekrarlanmayacak bu durum deyip dankışön dedi.
İşte aklıma gelen bu replik nedeniyle sizlerden ricam taradığınız yabancı literatürde ki bilgileri, yazarının ismini vererek içeriğini TÜRKÇE olarak yazmanız.
Bu tavır bazı arkadaşlarca sıkça tekrarlanmakta.
Hatta bazı arkadaşlar metni sadece yabancı dilde yazmakta.
Henüz burada yabancı bir arkadaş bulunmamakta, dolayısı ile şimdilik gereksiz.
Dip not: Almanca metin netten herhangi bir okuma parçasından Almancaya örnek olsun diye alınmıştır,
Hüsam emmimin dedikleriyle ilintisi bulunmamaktadır.
-
Sayın hocam Can hocam.. Türkçe konusundaki hassasiyetinize katılıyorum. Doğru söylüyorsunuz.
Ancak , konu kitabın adı olduğundan , orjinal dilinde yazmak gerekir diye düşündüm, ki aratıp bulmak kolay olsun diye.
Alıntı yaptığım İngilizce yazıyı da şu yüzden koymaktayım. Her ne kadar İngiliz diline çok hakim izlenimi veriyorsam da öyle değilim. denizcilik ile ilgili İngilizce çok başka bir dil. O yüzden belki yanlış çeviririm, ya da çevirmiş olabilirim korkusu ile bana çok zahmet veren orjinal metni de yazıyorum.
Böylece bu konuda benden daha deneyimli dostlar, (mesela Enes, adam profesyonel tercüman. ) gerekli düzeltmeleri yapabilir diye düşünüyorum.
Yani Yabancı dilde konu başlığı açmamdaki maksat , ve İngilizce alıntı yapmamın nedeni fıkrada anlatıldığı üzere " bak nasıl da biliyom ben bu yabancı dilleri " demek değildir. Tam tersine çok iyi olmadığım bu konuda korka korka yazmaktayımdır.. :)
Bu arada bu kitap , gerçekten önemli kaynak bilgiler içeriyor. Vigor amcanın tavsiyesi ile 1950 yılında daha GPS çıkmadan, sekstant kullanımını anlatan duayen bir kitap yayınlanmış.
Kitabın adı Celestial Navigation for yacthmen . Yazarı Mary Blewitt. Kitap 1997 yılında tekrar basılmış. sadece internet ortamında bulabildim ve aldım. 15 TL.. Bir çalışayım onu da yzıcam.. Suat kaptanım muhtemelen biliyordur bu kitabı.
-
Ersin Reis , Astro Navigasyon ve diğer birtakım bilgilerle ilgili Kaptan Yücel Sügen e ait Kaptan ın Kılavuzu adlı kitabı da okumanı tavsiye ederim. Web de PDF halinde de var sanırım. Hala okutuluyormu bilmem ama Yüksek Denizcilik Okulunun ders kitabı idi ve bende 1982 baskısı var. :)
Selamlar,
-
Can Abi , bence yabancı kaynak konusunda doğru yapıyor. Orjinal metini koyması önemli, çünkü aynı dile farklı hakimiyet düzeylerinde bir sürü dost var.Aynı paragrafı yakın ama farklı yorumlayan olabilir.
-
Bu durumda;
O kitabın ilgili konu başlıklarını ve konu hakkında kısa özet çevirisini sana zahmet buraya koyabilirsen, herbiri üzerine tek tek hem konuşmuş oluruz hem gıcık ingilizin düşüncelerini irdeleriz.
-
Zafer abi,
Karakutu teorisini okudum. Oldukça doğru ve ilginç.
-
Zafer abi,
Karakutu teorisini okudum. Oldukça doğru ve ilginç.
Evet Tan.
-
Eh .. o zaman en ilginçlerinden birisi..
Plankton..
Dr. Alain Bombard, Fransız fizikçi 1952 yılında yanında hiç su ve yiyecek olmadan Atlantiği geçer. Hem de şişme can salı gibi birşey ile.. teknesinin adı L'heretıque dir. amacı denizde hayatta kalabilmenin yollarını göstermektir.
Plankton ve balık yiyerek yoluna devam eder. Ayın olmadığı karanlık akşamlarda planktonların yüzeye çıktığı , ve içilen bu plankton çorbasının ciddi miktarda tatlı su içerdiği anlatılıyor.
Yine çok şiddetli bir yağmur sonrası , yağmur sularının , tuzlu su ile hemen karışmadığı, üzerinde bir filim tabakası oluşturduğu anlatılıyor. Bu su da kullanılabilirmiş.
Bir ilginç bilgi de deniz suyu ile ilgili. Günde yarım bardak tuzlu su içilebiliyormuş..
-
Sonradan başka biri bunu denedi ve olmayacağını kanıtladı; yani adamımız Dr. Alain Bombard bir şeyler yapmış :) a gelmişler.
https://en.wikipedia.org/wiki/Alain_Bombard
Bol fotolu başka belgeler de vardı da aramam gerek. Bulursam koyarım.
Selamlar.
-
Şu deniz suyu kısmı ilginç.
Bir yerlerde, yarım bardak kadar deniz suyunun üst üste sadece 5 gün içilebildiğini ve sonrasında hasarın belirgin olmaya başladığı deneyin, laboratuar ortamında yapıldığını okumuştum.
Aslında deniz suyu içildiğinde, hiç su içmemiş olunuyor hatta aksine daha fazla su kaybına sebebiyet veriyormuş.
Deniz suyu içildiğinde vücut-böbrekler- fazla tuzu arıtmak için çok çalışıyor ancak tuzun çok çok az bir kısmını süzüyor ve gereğinden fazla tuzu atabilmek için daha fazla tatlı suyu vücuttan dışarı atmak zorunda kalıyormuş.
Böyle bir durumda deniz suyu içmek yerine, tutulan balıkların iç suyunun süzülmesi ile elde edilen su bile daha kullanılabilir oluyormuş.
Kabaca böyle birşeylerdi okuduklarım.
-
Tutulan balıkların gözlerini yemek bir noktaya kadar su ihtiyacını karşılar derler.
-
Vigor'un "Pratik Teknecilik Ansiklopedisi" kitabı çıkınca hemen almış ve bir solukta okumuştum.Gerek ADF ve gerekse eski adıyla Ataköy Marina Yacht Kulübü, yeni adıyla Marmara Açıkdeniz Yat kulübü gerçekten dilimize pek çok eser kazandırdılar. Şüphesiz son 15 yılda bu yolda Naviga, Denizler kitabevi ve şu an aklıma gelmeyen kimi kurumlarda bu alana değerli katkılarını koydular.
Ancak yetmez, görüyoruz ki hala daha eksikliğini hissettiğimiz pek çok kitap var.Mesela ben "Fırtınalı havada seyir taktikleri" ile ilgili dolu dolu bir eserin eksikliğini hep hissetmişimdir.
Sevgili Ersin in keşfettiği kitapta bu anlamda dilimize çevrilmesi gereken bir eser olduğunu kısacık alıntıdan hemen hissettiriyor.Umarım Ersin Reis daha fazla alıntılar ile bizi zenginleştirirsin.
Konu buradan açılmışken kendimden ufak bir katkı yapayım istedim.
"Ne kadar basit o kadar iyi"
Ancak uygulamaya geldiğimizde bazen kurallar farklılaşabiliyor.İlk teknemi aldığımda eşim mutlu olsun diyerek scorcher a harika bir lavabo almış,hidrofor takmış,havuzluğa duş yaptığım gibi mutfağa olan ilgisi nedeniyle pek te güzel bir ocak almış idim.Aradan geçen yıllar ve son tekneme gelene kadar değiştirdiğim 3 teknemde de bunu devam ettirdim.Hele ki son teknede iyice abarttım.
Oysa şu an geriye dönüp bakıyoruz da (Ben ve eşim) ayak pompası hidrafordan daha kıymetli, sıcak su (Boiler) uzun süredir kullanmadığımız bir araç, 2 yıldır karaya çıkmadığımız için eski günlere döndük derinlik göstergesi olmadan dolaşıyoruz.Geçen yıl 67 gün, bu yıl tam 90 gün henüz 3 yaşını idrak etmemiş otopilotumuzu (Neyse sıkıntısını bu sene dönünce çözdük.Yazılım güncellendi) kullanmaksızın egeyi gezdik.Radarımız ve Ais cihazımız baştan beri zaten yoktu ama geçen yıl Leros ta yaşadığım sis macerasından sonra radar değil ama hiç olmazsa bir Ais olsa iyi olur dediğimi hatırlıyorum.Maceratör ü hiç sormayın, geçen yıl kızdım attım, yerine manuel pompa koydum.Ohh rahatım.Ha bir de deneyimlememiş olanlara bir öneri.Maceratör takacaksanız depo çıkışı ile maceratör arasına mutlaka bir vana koyun,eğer o tank dolu iken maceratör bozulursa ki genelde öyle olur.Alın başınıza belayı :o
Şimdi Babamın tekneyi hatırlıyorumda wc= Çinko kova, musluk yok yerine musluklu bidon var,lavabo deliksiz krom bir derin tepsi (Tekneye delik açmak istemediği için),aydınlatma gaz yağı veya lüx lambası,ısınma kamp tüpü üstü soba,ocak piknik tüp,buzdolabı yerine buz kutusu,ırgat e bizler ne güne duruyoruz a canım.Chart plotter? = Harita,pusula,paralel cetvel,pergel,kurşun kalem, silgi,kalemtraş.
Kıssadan hisse; elbette vazgeçilemeyecekler var ama
" Basit iyidir."
-
Kaan Erdem'in yorumuna dikkat efendim..
Hep işimize gelecek şeyleri yazacak değiliz ya. .. :)
Şöyle yazmış Vigor amca salma yapıları hakkında.. KEEL DESIGN
Hep duymuşsunuzdur derin deniz geçişlerinde geleneksel omurga salmanın daha avantajlı olduğunu. Evet doğrudur , fin salma(torpil salma) sert denizlerde fazla sayıda kuvvetin tekneye etki ettiği durumlarda daha fazla dikkat gerektirir.
Ancak unutmayalım ki 1979 fastnet yarışında , 5 teknenin battığı ve 19 teknenin terk edildiği yarışta , yarışı 32 feet uzunluğunda ASSENT adında bir fin salma tekne kazanmıştı.
Tekneyi kullananların Uzmanlık ve deneyimi, teknenin omurga salma ya da fin salma olmasından çok daha yaşamsaldır.
-
Çok faydalı bir kitap bu . Her bir satırı hem basit bir İngilizce ile ve çok net bilgiler ile dolu.
Şu keel bölümünü okurken gözüm " knots" düğümler bölümüne takıldı.
Malum, düğümler halatın gücünü düşürmekte. Ancak en fazla düşüren % 55 ile camadan bağı imiş.
en az güç kaybı, " anchor bend " de imiş. Bunun hangi bağ olduğunu bilemedim.
Her durumda kullandığımız izbarço ise %40 oranında bir düşüşe neden olmakta imiş..
Bilginize..
-
Bildiğin, anele bağı
-
Hah.. ben de bişi sandıydım.. :)