Gelelim Kıbrıs' dan neden Anadolu kıyılarına geldiklerine. Sadece yük boşaltmak için değil yani. Bizlerin aksine bu adamlar rüzgar kadar akıntıları da takip ediyorlardı. Antalya körfezinden doğan ve Girit adasına kadar uzanan kıyı akıntısını yakalamak için bu bölgede seyir yapmaktaydılar.
Sevgili Bülent,
Belki benim yazdıklarım da sana öyle geliyordur bilemiyorum. Ancak senin yazdıkların ben şöyle algılıyorum.
Belki öyle değildir ama ben öyle algılıyorum.
Öncelikle heves kırıcı, iğneleyici, küçük gören ve ayar veren.
Hiç bir bölümde yazmıyorum. Blogda yazdığım yazılar ile ilgili yorumlar yapıyorum işte. Bu da rahatsız etti anlaşılan.
Sıkıntı yok . Bu bölüme de yazmam olur biter.
Sevgili Bülent,
Belki benim yazdıklarım da sana öyle geliyordur bilemiyorum. Ancak senin yazdıkların ben şöyle algılıyorum.
Belki öyle değildir ama ben öyle algılıyorum.
Öncelikle heves kırıcı, iğneleyici, küçük gören ve ayar veren.
Hiç bir bölümde yazmıyorum. Blogda yazdığım yazılar ile ilgili yorumlar yapıyorum işte. Bu da rahatsız etti anlaşılan.
Sıkıntı yok . Bu bölüme de yazmam olur biter.
Rodos'un doğusundan gidersen, Karpathos'u gördüğün anda, daha unut Girit'i.
Rodos'un doğusundan gidersen, Karpathos'u gördüğün anda, daha unut Girit'i.
Neden? Burayı anlayamadım Bülent.Biraz açabilir misin lütfen.
Vural Perk in yazılarını ben Geko dan ayrıldığımdan göremiyorum. Sizde varsa özelden yollayabilirmisiniz
Rodos'un doğusundan gidersen, Karpathos'u gördüğün anda, daha unut Girit'i.
Neden? Burayı anlayamadım Bülent.Biraz açabilir misin lütfen.
Günaydın herkes.
Ersin'in konusunu dağıtmak gibi olmasın, bir durak gibi olsun.
Evvel emirde, benim alıntıladığınız tümcemin bir öncesinde, bunun yalnızca kişisel çıkarımım olduğunu söylemiştim. Bu dip notu koyarak çıkarımımın dayanağını açıklama çalışayım:
İlkin Ersin yine kusura bakmasın ama, Girit yönüne doğru özel bir akıntı yok. Ersin'in dayanak olarak gösteridiği haritada bir akıntı görünüyor ama eğer aynı linkin ilerleyen tarihlere/saatlere ait sayfalarına bakarsanız o akıntının kaybolduğunu, tam tersi, batı-doğu yönlü bir akıntının olduğunu görebileceğiz. Bu da doğal, çünkü Akdeniz'in akıntısı belli, Fas'tan doğuya giderek Ortadoğu Anadolu kıyıları ta Yunan'a, İtalya'na gider.
Girit, bu akıntıyı yani batıdan doğuya olan bu akıntıyı, benim gördüğüm kadarıyla kimi zaman ikiye böler. Girit'in kuzeyinden de doğuya doğru deniz az çok akar. Bu birinci veri. Ayrıca Girit, doğusunda büyük kara parçası ve basınç alanı olmadığı için Kıbrıs gibi çevirme yapmıyor. Rüzgarı ve akıntıyı bir yöne, doğuya sevk ediyor.
İkinci veri, hepimizin bildiği gibi Kuzey'den, Ege'den gelen hava, Akdeniz'e indi miydi, Doğuya döner. Ayrıca Batı Akdeniz'den de sürekli bu yöne Günbatısı yönlü rüzgar vardır diye bilirim. Daha doğrusu haritaları böyle okuyorum.
Şimdi, eğer, Rodos'un doğusundan gelip geçecekseniz,
a) Karpathos ve Kasos'un kuytusudan, doğusundan geçeceksiniz
b) Rodos'un güneyinden Karpathos'un kuzeyinden geçip Girit'e yöneleceksiniz.
İlk rotayı kullanırsanız, Girit'e döndüğünüz anda, hem havayı hem akıntıyı tam kafadan alırsınız. Hem de Girit'in doğu yakasının ortasına doğru bir rota tutarsınız, liman azıcık kuzeyinizde kalır.
İkinci rotayı kullanırsanız, bu kez yine Karpathos'a dönerken havayı ve akıntıyı kafanızdan alırsınız.
Bunun yerine Rodos'un batısından doğrudan Girit'e inerseniz, Havayı 50-55 dereceden alırsınız.
Hatta bana kalırsa rüzgar ve akıntıyı doğru kullanmanın yolu, Rodos-Halki- Girit'tir.
Benim gibi "illa Kasos'u görücem annem" saplantınız varsa da, bence en doğrusu, önce Girit'e gidip, dönerken Kasos'a gitmektir. Böylece rüzgarı kıçtan ve yukarı çıktıkça apaz gibi alırsınız. Ege'de tırmanmak gibi olmaz yani.
Benim harita okumam bundan ibarettir güzel abicim ve a ha şuraya yazıyorum, bütün bunları geride bıraktığında , hatun kişileri almadan, Necip abiyi de alıp beraber gideceğiz. Hem ben ikinizin yerine de küfredebilecek kadar donanımlıyım.
Önemli not, bu yalnızca benim genel tecrübelerimden kaynaklı rota çalışmamdır, tecrübe edilmemiştir. Ama Girit için illa Mayıs denmesinin nedeninin de bu olduğunu düşünüyorum. Havanın en düşük olduğu aylar.
http://www.antandros.org/assets/pdf/brochure-tr.pdf
konuyla ilgili detaylar.
Ersin Reis’in kendini adadığı, tutkuyla dağıldığı, ufak ayrıntıların peşine düşüp dağılıp serpildiği çalışmasına hayran olamamak elde değil.
Teşekkür ediyorum böyle bir insanın varlığını bana gösterdiği için.
Cem Gür teşekkürler. Bu arada senin yaptığın nefis çevirmeyi bloğa yükleyemiyorum nasıl yapacağım bilen var mı?
Bu konuda eksik bilinen konularının başında bu geliyor. Örnek , Çoğunlukla furni kanalı zorlukları nedeni ile ticaret filolarının güzergahı değil gibi gözüküyordu. ancak 2015 yılında 58 Batık bulunmuş burada.
Denizyollarını tahmin edebilmek için o dönemki ticareti incelemek gerekiyor. Bu açıdan Karadeniz özellikle sinop limanı kritik. Ticaretin başı burası mesela.Özellikle balık ve buna dayalı ürünler hep karadenizden geliyor.
Mantığım şu. Denizcilik gelenekleri ve yöntemleri hiç değişmedi. Malzemelerin özelliğine göre yöntemler kolaylaştı sadece. Biz koloma vermeyi biliyorsak , muhtemel antik çağlarda da koloma biliniyor olmalı.
Erdoğan Aslan mı o dediğin araştırmacı Tiryaki?
Ersin konuyu açınca Academia'da yazılarını okumuştum. Sizin dergilerde yayınlamış. Zamanım olsa tezi okumak isterdim.
Gece yarısı hediyesi. Çok minnettar kaldım. Sağol.Lafı bile olmaz. :)
3 Kalkan ise muhtemel asla içine girilmemesi gereken koylardan bir olmalı. Patara kumsalının bir özelliği daha vardı. Muhtemel o dönemde nehir yatağı daha batıda kalenin olduğu yerde idi. Kumsal son derece geniş bir şekilde daha batıda idi. O yüzden de Patara limanı kum dolmamıştı. Batıdaki sığlık bir dalgakıran gibi görev görüyor ve dalgaların da burada kırılıyordu . Muhtemel patara limanı giriş yapmak için son derece sakin kalıyordu.
4 Gelelim savaş gemilerine. Dönemin ticari gemiler ne kadar hantal ise savaş gemileri de o derece kıvraktı. BUnlar kürekçilerin de olduğu daha dar , ancak yine de draftı düşük ancak karinası düz teknelerdi. Çünkü aynı zamanda günümüzün çıkartma gemileri gibi kullanılabiliyorlardı ve kumsala çekilebiliyorlardı. Homeros eserlerinde sıkça kumsala çekilmiş savaş gemilerinden bahsediyor.
Google Earth’ten bakınca, Patara’nın arkasında yer alan şimdi seralarla kaplı alanın o zamanlarda bir gölet olma ihtimalini nasıl görüyorsunuz?
Bugün önemli bir devlet dairesinin bölge müdürü ile bir görüşmemiz vardı. Bu Patara konusu tekrar açıldı . Daha doğrusu ben açtım. Susmadan 15 dakika konuşmuşum. Bir ara durup, sizi sıkmıyorum değil mi diye sordum. Yok ilgi ile dinliyoruz dediler. Sıkı okuma yapmışım demek ki. :)
O dönemde sadece Akdeniz de 5000 den fazla, deniz yapısı bulunmakta idi. Düşünebiliyormusunuz? Demek aynı anda seyir yapan en az 20 bin gemi anlamına geliyor bu. Mısırlıların ama işgal ettikleri Alanya bölgesinden 10 bin tomruk ağaç taşıdıklarını okumalar sırasında öğrenmiştim. Sedir ağaçlarını gemi yapımı için kurutmuşlar resmen.
Bunların Sadece her yıl sadece %1 kaza geçirse yılda en az 20 gemi batıyor olmalı. O dönemde korsanların ayrı bir güç olduğu düşünülürse bu sayı daha fazla olmalı. Son 3 bin yıl düşünülse ve her yıl bir gemi batmış olsa en az 3000 Gemi batığı bütün Akdeniz havzasında yatıyor olmalı. Bülent'in şu bölme mantığı ile düşünürsek, bu sularda 1500 civarında batık olmalı. Bu da en az. Şahsi düşüncem bunun 3000 Den aşağı olamayacağı.
Patlama sonrasında gökyüzü uzun süre bu kül bulutları ile kaplı idi demek ki. Patlamanın ve oluşan depremin büyüklüğünü düşünmek bile istemiyorum. Brrrrr...
Valla ben çeviri konusunda iyi değilim zaten. Şiiri çevirmek ise bambaşka bir yetenek . Çeviremediğim için o şiire benzeyen bir şiir yazdım galiba :))
Valla yazıları kaldırdılar mı kaldırmadılar mı bilmiyorum. Herkesin beslenme şekli farklı, ne yererim ne överim.Bu kulübün başına ne geldiyse böyle tehlikeli şiirler yazıp hep bir ağızdan okumaktan geldi
Ama;
Daha 19 yaşında
Düşlerinde özgür dünya
Öptüğü çubuklu forma
Yaşayacak anısında
Ali İsmail Korkmaz
Fenerbahçe Yıkılmaz
Valla yazıları kaldırdılar mı kaldırmadılar mı bilmiyorum. Herkesin beslenme şekli farklı, ne yererim ne överim.
Ama;
Daha 19 yaşında
Düşlerinde özgür dünya
Öptüğü çubuklu forma
:)xx :)xx :)xx
Yaşayacak anısında
Ali İsmail Korkmaz
Fenerbahçe Yıkılmaz
Öcal abi mutlaka gidelim birlikte Marmara adasına. Tüm Ege 'ye mermer gitmiş o adadan zamanında..
Bu arada konumuza dönersek batık sayısı bundan çok daha fazlo olmalı ancak Hem Gelidonya batığının hem de Uluburun batığının neden bu kadar limanlara yakın yerlerde battığını için de mantıklı bir açıklamamız oluyor. Kayalara bindirdiler çünkü gece seyri yapıyorlardı!
Bu coğrafya ile ilgili varsayımda bulunurken, depremleri de gözönüne alıyor musunuz?Mümkün mü mümkün, ama etraf çok derin. Yani döküntü bile yok. Ama olur mu olur. Ne bileyim, Adana'ya geliyor musun?
Mesela Kekova biliyoruz ki batmış.
Mesela Tilos, biliyoruz ki önceden Anadolu’ya bağlıymış. Cüce fil fosillerinin hikayesine bakın.
Ya da Kalimnos’un arkasındaki ada (adını unuttum). Çökme sonucu adaya dönüşmüş.
Demem o ki, o 5 ada dediğiniz, belki tek adaydı.
Bu coğrafya ile ilgili varsayımda bulunurken, depremleri de gözönüne alıyor musunuz?Mümkün mü mümkün, ama etraf çok derin. Yani döküntü bile yok. Ama olur mu olur. Ne bileyim, Adana'ya geliyor musun?
Mesela Kekova biliyoruz ki batmış.
Mesela Tilos, biliyoruz ki önceden Anadolu’ya bağlıymış. Cüce fil fosillerinin hikayesine bakın.
Ya da Kalimnos’un arkasındaki ada (adını unuttum). Çökme sonucu adaya dönüşmüş.
Demem o ki, o 5 ada dediğiniz, belki tek adaydı.
Sivri sinekten kurtulmak pek zor değil:bol bol sarımsak yiyeceksin "ağzında çokça çiğniyerek".Üstüne başına mazot süreceksin.fesleğen çiçeginden ufak bir demet koparıp kulak arkasına kıstıracaksın ve bütün açıktaki cildine ovalayacaksın
Sivri sinekten kurtulmak pek zor değil:bol bol sarımsak yiyeceksin "ağzında çokça çiğniyerek".Üstüne başına mazot süreceksin.fesleğen çiçeginden ufak bir demet koparıp kulak arkasına kıstıracaksın ve bütün açıktaki cildine ovalayacaksınBülent daha iyi bilir ama bence kesin boşanma sebebi.
Sivri sinekten kurtulmak pek zor değil:bol bol sarımsak yiyeceksin "ağzında çokça çiğniyerek".Üstüne başına mazot süreceksin.fesleğen çiçeginden ufak bir demet koparıp kulak arkasına kıstıracaksın ve bütün açıktaki cildine ovalayacaksınBülent daha iyi bilir ama bence kesin boşanma sebebi.
Samos'un antik çağı çok acaip. Bu konuyla ilgili minik bir yazı dizisine başlayacağım forumda.
Savaştan kurtulabilen zavallı Sakızlı savaşçılar Efesliler tarafindan bir yanlis anlama sonucu katledilmisler. Bitmez bu Sakız'ın çilesi :)
Benim senden somut iki ricam var.. İkincisi belki benim cahilliğimden..
1. Tespit edebildiğin antik limanların bir listesi ve en azından yerlerinin ismi liste olarak var mıdır?
2. Patalya nedir, T/T nedir ve antik limanlarla alakası nedir?
Edit : Patalya nedir diye aradım yine senin bloga referans vererek cevabı verdi.. :-)
Ah be abi...
Kaç ay kaç başlıkta çektik bu konuyu...
Şimdi tekrar ateşlemenin alemi var mıydı?
Özelden bana, onu, şuna soraydın keşke...
Dikkat ederseniz muhalefet ettiğim kişiler de benim bu T/T bölümüne yazmazlar. Onlar da bana muhalefet ediyorlar yani. Sonuçta topumuzun özünde muhalefet yapmak olduğundan bu durumdayız yani.
Bunların çoğunun çocukça ve komik olduğunun da çok farkında birisi olarak tüm bu tutumumun nedenini çocukluk çağlarına duyulan bir özlem olarak yorumlanmasını arzu ederim.
Birincisi, Muhalefet ettiğin kişilerin başında ben geliyorum ve bu sayfaya en çok yazı yazan benim. Demek bu söylediğin yanlış bilgi.
İkincisi, İstifa eden üyenin yerine yeni bir üye atanmıyor. Eğer bütün üyeler istifa ederse, alan adı sahibi Çarkçıbaşı ile birlikte seçimi organize edip seçime kadar forumu yürütüyor. Kurallar böyle. Demek bu konudaki DT'yi saygısızlıkla itham etmen de yanlış.
Üçüncüsü, Her etkinlik bir öncekinin benzeri olamaz. Her etkinlikten bir şeyler öğrenilir, kominiti mi sosayti mi bilmem. Bazen ikisi birden bazen yalnızca biri.
Dördüncüsü, geri gelmen için 15 tane yazı yazdım, benden başka 10 kişi daha yazı yazdı, üstelik bunu çok da hak etmek için hiç bir şey de yapmamıştın, ben dahil insanlar seni seviyor, yazdıklarına değer veriyor, o nedenle geri gelmeni istediler, ama görünen o ki, kendinden başka kimsenin eylemelerini görmek istemiyorsun. Bu senin bileceğin iş.
Ama bunu söylemek zorunda hissedip yazmak da benim bileceğim iş.