Heyamola Hey
Havuzluk => Seyir Anıları => Konuyu başlatan: Enes Save - 10 Eylül 2018, 20:07:59
-
İyi akşamlar?,
Dinlemek isterseniz bir on dakika sonra bugün yaşadıklarımı zellodan aktaracağım. En azından aklımda kalanları...
İyiyiz.
-
Konuşmayı dinleyemediyseniz linki :
Bu mesajı Zello'dan kontrol et.
http://zello.me/Xs2EcGDtsHyj
-
Geçmiş olsun. İnşallah geceyi problemsiz atlatıp salimen dönersin.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
geçmiş olsun. Umarım her şey yoluna girmiştir.
-
Bence o kanonun mühendisliğinde bir sorun var Enes. Sağlam mi, sağlam. Gidiyor mu gidiyor. Ama açık deniz için biraz daha donanım, biraz daha mühendislik lazım sanki.
-
Enes Reis, zelloyu dinledim, geçmiş olsun. Arabalara çarpışma testi uygulandığı gibi, kanoyu da bilinçli kayaların üzerine sürsen mesela. Üreticisi zaten ürüne güveniyormuş, senin de için rahatlar. Olur ya eklerde bir açma filan olursa, yanında tamir kiti olacak mi? Bir de bu yapıştırıcı ıslak zeminde tutacak mı, test etmek lazım. Selametle.
-
Hulusi Reis, vakıadaki temel sorun kayalıklar değil bana göre. Vakıada benim görebildiğim temel sorun, denge için yapılan ekin havalanması. Bir tekneyi sağlamlaştırmak daha çok malzeme işidir. Ama denge tam mühendislik işidir. Enes'in başına gelen olayın başlangıcı o. Üstelik 5 boforda yapmış bunu kayığı.
Benim şimdi söyleyeceklerim tamamen sezgisel. Köküyle yanlış olabilir.
Ama 12 metrekare toplam yelken alanı o tekne için çok fazla. Kısa, hız için ve zevk seyrine hazırlanan bir tekne peşinde değil Enes.7 metrekare ön yelken bile bana çok büyük geliyor nedense. Dedim ya, sezgisel bu söylediklerim. Tamamen yanlış olabilir.
Okyanusta muhtemelen hep geniş apaz, pupa seyri yapacak. Ama Akdeniz'i geçecek önce. Burada bu seyri yapmayacak. Daha çok orsa ve apazdan rüzgar alacak. Bu deneyim gösteriyor ki, tumba ihtimali, açık ve yakın bir tehlike.
Benim nacizane önerim, kanoculara değil, böyle bir seyri yapanlara daha çok danışması ve kanoyu buna göre dizayn etmesi. Denge için yapılan alan, dengesizlik yaratmış sanki.
Sevgilerimle.
-
Sevgili Heyamola Donatanları,
Lütfen yazmayı sürdürünüz. Benim icin önemli . Ancak daha da önemli bir başka durum olması nedeniyle bir süre yanıt yazamayabilirim.
İlgi ve hassasiyetiniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla
-
Enes'in durumunu küçük teknesi olanlar daha iyi yorumlayabilir.Çünkü bu durumu yaşayabiliyoruz.
Bence sorun teknede olması gereken konumda bulunmamaktan kaynaklanıyor.Küçük teknede denge için özellikle biraz güçlü rüzgarda kullanan kişinin rüzgar üstüne çıkması gerekir hatta rüzgar daha da artarsa trapeze bile ihtiyaç olur.
Enes Reis burada rüzgarı yorumlayamamış hatta havanın değiştiğini farkettiği halde iskotaları bağlamış,tekne kendiliğinden dönmüş yinede tedbir almamış ve rüzgar bastığında rüzgaraltı tarafta kalmış.Toplam ağırlığı 300 kg civarındaki teknede kullananın ağırlığı çok önemlidir.Dengeye olumlu ya da olumsuz etki eder.Enes kanoda değil ağda yardımcı gövdeye yakın olsaydı yardımcı gövde kalkmayacak ve Enes Reis görmek istediği hızı tecrübe edebilecekti.
Bence iyi bir tecrübe yaşamış.Daha zamanı var kano onun bir uzantısı, parçası gibi hissedene kadar çalışmaya devam edecektir.Çünkü kanonun içinde kendi canı yüklü.
-
Abi bu tespitiniz dediğiniz gibi tecrübe, kayığı tanıma... zamanla oturacak şeyler. Ama ben şunu diyorum, bu kayık, okaynusta yol yapacak. Havayı boş verelim, deniz durumu 4 ise ne olacak? Ben bu kayığın yola teknik anlamda hazırlanması gerektiğini düşünüyorum.
-
Bülente katılıyorum. İlkin yelkenleri havaya uygun kullanmak lazım. Bana da biraz büyük geldi . Ama sonuçta ağırlık noktalarını değiştirerek , camadan vurarak ayarlanabilir. Mustafa beyin işaret ettiği gibi tekneyi değişik senaryolarda tanımak lazım. Bir de , çok gövdeli teknelerin rüzgara doğru girdikçe tepkileri tek gövdeli teknelere göre farklı bir refleksi var. Rüzgar yönüne girdikçe gövdelere gelen rüzgar açıları bir birinden farklı. Bu fark, salmanın da olmaması hasebiyle tekneyi rüzgar altına sürüklenmeye çok müsait hale getiriyor. Buna engel olmanın yöntemi en başta yelken trimi ile yapılabilir.
Buna ek olarak, ihtiyaç olursa , kılıç -pala salma eklenebilir. Altı düz olan bu tip teknelerde yelken kullanımı sırasında sürüklenmeye karşı pala şeklinde salma bir çözüm olarak kullanılıyor.
Kastım şu
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20180911/517c1c6a1b6213eba62601cef83b640e.jpg)
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20180911/f1f4b2fdd3e0ba1f68d810d2f112bac4.jpg)(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20180911/8205f46c7e101244f0e9e62a24b30347.jpg)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Enes reis, aslında senin teknenin şöyle detaylı fotoları olsa ölçüleri ile birlikte daha net bir şey söylenebilir. Geko da Orhan Barut kaptanın yaptığı bazı hesaplar var. Onlardan birisi yelken vinçleri ile. İlgili. Yelken boyutuna ve vinç seçmek için bir hesabı vardı. O formülü kullanarak kaç bafor havada yelkene ne kadar güç basacak rüzgar hesaplayabilirsin.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Senin kanonun resmini fb den gördüm ve yanlış hatırlamadığımı fark ettim. Kanonun altı düz. Gövde dikine düz değil omurga yanlamasına düz. Buradan elde edilen hacim yüzerliği artırıyor ve teknenin sukesimini çok düşük hale getiriyor. Dezavantajı şu, tekne gövdesi suya az gömüldüğü için yandan gelen rüzgarda su içinde salma görevi görecek hiç bir şey kalmıyor.
Özgürün sana daha önceki bir konuda vermiş olduğu örnekteki katamaran şeklinde bağlanmış kanoların üzerinde sana bahsettiğim pala salmadan var.
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20180912/93c17fa6f96d7725edbcaabe4df5bde7.jpg)
Kaptanı sancaktaki salmayı yukarı çekmiş, iskeledekini suda tutuyor. Videoda ise rüzgar pupadan yani tam arkadan geldiği için sürüklenme riski olmadığından salmalar yukarıda. Seninde teknene böyle bir tadilat yapman gerekli diye düşünüyorum.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Bence o kanonun mühendisliğinde bir sorun var Enes. Sağlam mi, sağlam. Gidiyor mu gidiyor. Ama açık deniz için biraz daha donanım, biraz daha mühendislik lazım sanki.
Sevgili Bülent,
Donanımla ilgili neleri kasdettiğini bildirebilir misin? Olması gerekenler bakımından armanın donatılmasıyla ilgili makara, cem kilit v.b. , seyirle ilgili AİS transponder, Telsiz v.b. malzemeleri örnek verebilirim.
Mühendislikle ilgili olarak, yerliler bu kanoları alabora olduklarında düzeltilebilmek üzere tasarlamışlar. Bu kanoyu tasarlayan kişi de öyle... Eğer hız istiyorsanız alabora olmak seyrin doğasında var. Yoksa öyle kolayca alabora noktasına gelen bir kano değil. Ancak kano üretiminde kullanılan malzeme farklı olduğundan dengeleyici gövde olması gereken ağırlığın iki kat daha fazla. Bu nedenle kanoyu tek başına doğrultmak (Başkasından yardım almaksızın, beden ağırlığından başka bir şey kullanmaksızın) şu an için olanaksız gibi görünüyor. Ancak deneme yapmadığımı da belirtmek isterim. Bununla ilgili gerek yayınlardan, gerekse gerçek kişilerden aldığım çözümlere kendiminkilerini de eklediğimi belirtmek isterim. Önümüzdeki aylarda bu çözümlerin gerçekçi olup olmadığını hep birlikte göreceğiz.
Bununla birlikte her durumda alabora olmayı engelleyecek mekanik bir sensör üzerinde çalıştığımı da belirtmek istiyorum.
Son olarak alaborayı olabildiğince zorlaştırmak üzere ekteki videoda (İkinci dakikadan başlayıp izleyiniz.) görülen bir yüzdürücü de kullanılabilir.
-
Enes Reis, zelloyu dinledim, geçmiş olsun. Arabalara çarpışma testi uygulandığı gibi, kanoyu da bilinçli kayaların üzerine sürsen mesela. Üreticisi zaten ürüne güveniyormuş, senin de için rahatlar. Olur ya eklerde bir açma filan olursa, yanında tamir kiti olacak mi? Bir de bu yapıştırıcı ıslak zeminde tutacak mı, test etmek lazım. Selametle.
Hulusi Reis,
Zaten deniz kano üzerinde türlü testler uyguluyor ve önümüzdeki aylarda daha da zorlayıcı testlerden geçirecek. Kanoyu böylesi bir testten geçirmenin gerekli olduğunu düşünmüyorum.
Benim içim zaten rahat. Rahat olduğum için artık kanonun yedeğinde şişme botu taşımayı bırakıp hız testlerine girişme aşamasına geldim.
Acaba ahşap bir teknenin,fiber bir teknenin bir tarafında açma, delik v.b. olursa hangimiz denizin üstünde bunu giderebilecek bireysel beceriye ve soğukkanlılığa sahibiz, merak ediyorum. Tamir kitiyle ilgili olarak lütfen aşağıdaki videoyu izleyiniz. Bunun denizin üstünde onarılması gibi bir seçenek yok. İmalatında yapıştırıcı kullanılmıyor. Polietilen bir kablo ekteki videodaki gibi eritilip kaynak yapılıyor. Bu kaynağın özelliği malzemenin kimyasal yapısını değiştirmemesi. Yani kaynak ve çevresinin dayanıklılığı malzemenin direnciyle aynı. Kaynak doğru yapılırsa bir sorun oluşmuyor. Yani işçilik hatası dışında herhangi bir olasılık söz konusu değil. İşçilik hatasının olup olmadığı da kanonun içine basınçlı hava verilerek yapıldı. Bunun üstüne kanonun iki buçuk aydır denizde maruz kaldığı güçleri de ekleyelim.
https://www.facebook.com/enes.save/videos/10156279130189801/
Kanonun dokuz bölmesi var. Bunlardan 5'i mermi v.b. delici bir etkenle delinmesi halinde kanonun batmazlığının sağlanması için straforla kaplandı. Yani kurşunla delmeniz bile bu kano batmaz.
Ancak denizde her şey olabilir. Bunu denize olan saygımdan dolayı söylemeden geçemeyeceğim.
-
Hulusi Reis, vakıadaki temel sorun kayalıklar değil bana göre. Vakıada benim görebildiğim temel sorun, denge için yapılan ekin havalanması. Bir tekneyi sağlamlaştırmak daha çok malzeme işidir. Ama denge tam mühendislik işidir. Enes'in başına gelen olayın başlangıcı o. Üstelik 5 boforda yapmış bunu kayığı.
Benim şimdi söyleyeceklerim tamamen sezgisel. Köküyle yanlış olabilir.
Ama 12 metrekare toplam yelken alanı o tekne için çok fazla. Kısa, hız için ve zevk seyrine hazırlanan bir tekne peşinde değil Enes.7 metrekare ön yelken bile bana çok büyük geliyor nedense. Dedim ya, sezgisel bu söylediklerim. Tamamen yanlış olabilir.
Okyanusta muhtemelen hep geniş apaz, pupa seyri yapacak. Ama Akdeniz'i geçecek önce. Burada bu seyri yapmayacak. Daha çok orsa ve apazdan rüzgar alacak. Bu deneyim gösteriyor ki, tumba ihtimali, açık ve yakın bir tehlike.
Benim nacizane önerim, kanoculara değil, böyle bir seyri yapanlara daha çok danışması ve kanoyu buna göre dizayn etmesi. Denge için yapılan alan, dengesizlik yaratmış sanki.
Sevgilerimle.
Sevgili Bülent,
Kanoyu suya indirdiğim ilk gün dünya turuna çıkabilirdim. Yapmadım. Çünkü kanoyu olabildiği kadar iyi tanımak istiyordum, hala da öyle... Bu nedenle kanoyu her şekilde denemeye çalışıyorum. Yani aklıma gelen her senaryoyu uygulamaya çalışıyorum.
Bu kanonun 5 Beaufort havada :
- Ön direkte 2,5 m2,
- Arka direkte 4m2 yelkenle,
- Yardımcı gövde rüzgar üstündeyken,
- Ben ana gövdedeyken (Rüzgarın gücüne karşı ağırlık oluşturmuyorken) ve
- Diğer kırmızı kano (Yaklaşık 30 kg) kanonun rüzgar altındaki çıkıntı alanına monte edilmemişken (Alabora olasılığını daha da arttırmıyorken) apaz seyrinde havalanmadığını biliyordum.
O günkü amacım pupa, geniş apazla hız durumunu öğrenmekti. Ancak benim de hatam nedeniyle söz konusu durumlar ortaya çıktı. Bir sonrakine 7+4 m2 yelkenle değil 6+4 m2 ile apaz seyri yapacağım.
Konu senin veya benim veya baskasının haklı olması değil diye düşünüyorum. Kanımca önemli olan bu yaşadıklarımdan benim yelkencilik adına neler kazandığım, yazdıklarımı okuyanların neler kazanacaklarıdır. Her seyrimden sonra bir öncekine göre daha bilgili ve tecrübeli oluyorum. Ve Güllük Körfezi bunun için güzel alanlardan biri.
Akdenizde hangi seyirleri yapmam gerekeceğini henüz bilmiyorum. Görünen, dediğin türde seyirler yapacağım yönünde. Ancak dersime çalışıyorum. Bu konuyu bir tünel olarak görürsek tünelin ucundaki ışığı sanki görüyorum. Seyir sırasında sabırlı davranırsam uygun havaları yakalayıp Akdenizde bireysel olarak az yıpranmayı umuyorum. İstanbul Boğazını orkozu bekleyip Karadenize çıkılabildiği bilindiğinden koşulların o kadar da zorlayıcı olmayacağı bir Cebelitarık geçişini yakalamak zor olmasa gerek.
Tumba meselesine yeniden dönecek olursak, yardımcı gövdeyi rüzgar altına alma ve kendimi safra olarak rüzgar üstüne alma alternatifim zaten elimin altında.
Benim için endişelendiğini biliyor ve bunu önemsiyorum. Firma ikna olmazsa zaten beni göndermez.
-
Enes'in durumunu küçük teknesi olanlar daha iyi yorumlayabilir.Çünkü bu durumu yaşayabiliyoruz.
Bence sorun teknede olması gereken konumda bulunmamaktan kaynaklanıyor.Küçük teknede denge için özellikle biraz güçlü rüzgarda kullanan kişinin rüzgar üstüne çıkması gerekir hatta rüzgar daha da artarsa trapeze bile ihtiyaç olur.
Enes Reis burada rüzgarı yorumlayamamış hatta havanın değiştiğini farkettiği halde iskotaları bağlamış,tekne kendiliğinden dönmüş yinede tedbir almamış ve rüzgar bastığında rüzgaraltı tarafta kalmış.Toplam ağırlığı 300 kg civarındaki teknede kullananın ağırlığı çok önemlidir.Dengeye olumlu ya da olumsuz etki eder.Enes kanoda değil ağda yardımcı gövdeye yakın olsaydı yardımcı gövde kalkmayacak ve Enes Reis görmek istediği hızı tecrübe edebilecekti.
Bence iyi bir tecrübe yaşamış.Daha zamanı var kano onun bir uzantısı, parçası gibi hissedene kadar çalışmaya devam edecektir.Çünkü kanonun içinde kendi canı yüklü.
Mustafa Ağabey,
Durumu güzel bir şekilde açıklamışsınız, teşekkür ederim. Buna bir tek ilave yapacağım. İçindekilerle birlikte yaklaşık otuz kg ağırlığı olan kırmızı kanonun (Geçen seneki seyahatimde şişme botun arkasına yedekte çektiğim kano) rüzgar altı taraftaki çıkıntıda bulunuyor olması kanoyu alabora olmaya daha yatkın bir duruma getirdi.
Çıkıntıyı görmek için alttaki bağlantıya tıklayınız.
https://photos.google.com/share/AF1QipPqUzhqELn_qJHt0HUmpCql2iGP3VZesYB60o09Isw4Rt3N1pnecR-4u3L9WGkK-w?key=WWs4VGlmNk53dkw5aG9nOGI1SF81OVk3Z1o4WmFn
-
Bülente katılıyorum. İlkin yelkenleri havaya uygun kullanmak lazım. Bana da biraz büyük geldi . Ama sonuçta ağırlık noktalarını değiştirerek , camadan vurarak ayarlanabilir. Mustafa beyin işaret ettiği gibi tekneyi değişik senaryolarda tanımak lazım. Bir de , çok gövdeli teknelerin rüzgara doğru girdikçe tepkileri tek gövdeli teknelere göre farklı bir refleksi var. Rüzgar yönüne girdikçe gövdelere gelen rüzgar açıları bir birinden farklı. Bu fark, salmanın da olmaması hasebiyle tekneyi rüzgar altına sürüklenmeye çok müsait hale getiriyor. Buna engel olmanın yöntemi en başta yelken trimi ile yapılabilir.
Buna ek olarak, ihtiyaç olursa , kılıç -pala salma eklenebilir. Altı düz olan bu tip teknelerde yelken kullanımı sırasında sürüklenmeye karşı pala şeklinde salma bir çözüm olarak kullanılıyor.
Kastım şu
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20180911/517c1c6a1b6213eba62601cef83b640e.jpg)
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20180911/f1f4b2fdd3e0ba1f68d810d2f112bac4.jpg)(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20180911/8205f46c7e101244f0e9e62a24b30347.jpg)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Nuri Reis,
Zaten iki adet salması var. Lütfen aşağıdaki videoyu izleyiniz. Sizinle havaya uygun donanım kullanılması konusunda hem fikirim. Ancak donanımımın sınırlarını görmem şart. Örneğin 6 deniz mili ile alabora olmadan seyredeceğimi bilirsem neden 5 deniz miline razı olayım. Bu günde 16 deniz miline mal olabilir anlamına gelebilir.
-
Çarşamba gününden bu yana İstanbul'dayım. Bir ay burada görünüyorum.
Kano iki buçuk aydır denizdeyken 96 kilodan 86'ya düştüm. Bedenim epey güçlendi. O kadar ki geçen gün kırmızı kanoya binip kürek çekeyim dedim, suya vurduğum ilk birkaç kürek darbesi boşa gitti. Acaba küreği yanlış mı tutuyorum dedim. Öyle bir şey olmadığını, küreğin palasının gücüme az geldiğini farkettim. Hem kilo almamak hem de kas gücümü korumak için her 15 dakikada bir 4 şınav çekiyorum. Umarım başarılı olurum.
Bugün kano karaya alındı. Böylece hem kanonun kendisi hem de üstündeki ve içindeki eşyaların güvenliği sağlandı.
-
Nuri reis,
Kanonun sürüklenmesi ben üstünde değilken demirin tutmaması nedeniyle başladı. Hatta derinlik nedeniyle demir tararsa diye ayrılmadan önce fırtına paraşütünü önlem olarak denize koyvermiştim . İyi ki öyle yapmışım. Paraşüt sayesinde kanonun burnu rüzgarın ve dalganın geldiği yöne döndü. Böylece daha dengeli oldu ve daha yavaş ve kontrollü sürüklendi. Yoksa sürüklenmenin salmanın olup olmamasıyla bir ilgisi yok.
-
Nuri reis,
Kanonun sürüklenmesi ben üstünde değilken demirin tutmaması nedeniyle başladı. Hatta derinlik nedeniyle demir tararsa diye ayrılmadan önce fırtına paraşütünü önlem olarak denize koyvermiştim . İyi ki öyle yapmışım. Paraşüt sayesinde kanonun burnu rüzgarın ve dalganın geldiği yöne döndü. Böylece daha dengeli oldu ve daha yavaş ve kontrollü sürüklendi. Yoksa sürüklenmenin salmanın olup olmamasıyla bir ilgisi yok.
Hımm
, o zaman ben konuyu yanlış anlamışım Enes reis. Benim tavsiyelerim seyir halindeki sürüklenmeye yönelik. Dediğin gibi pala salma da varsa ekleyebileceğim bir şey yok. Deneme yanılmaya kalmış en iyi yelken trimi.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Hazır Bülent Akdenizde yapacağımı söylediği seyir çeşitlerini yazmışken biraz yazayım istedim.
Cebelitarık Boğazından Atlas Okyanusuna geçiş :
- Windy sitesinin son yirmi dört saatlik hava tahminlerine göre Cebelitarık Boğazından Atlas Okyanusuna kolayına rüzgarla geçilebileceği görülüyor. Atlasın su seviyesi Akdenizinkinden yüksek olduğundan rüzgar kolayına olsa da dalgalar halay çekebilir. Aynı burunlarda kayalara vurup geri dönen dalgaların gelen dalgalarla çarpışmasında olduğu gibi... Bundan sıyrılmak için Dolunay haftasını bekleyebilirim. Belki yine işe yarar.
Ayrıca Cebelitarık'ın Afrika kıyısındaki deniz durumuyla ilgili birkaç tane video bulup izledim. Kıyıya yakın seyrederek ve bazen de karaya çıkarak Boğazı dinlene dinlene geçebilirim.
Bu çözümlerin hiç biri tutmadı diyelim, sabır erdemdir. Uygun havayı bekleyecek kadar zamanım olacak şekilde Boğaza varmalıyım.
- Boğaza kadar da kıyı kıyı Kuzey Afrika kıyılarında seyredebilirim. Rüzgar kafadan gelse bile geceleri inmesini, dahası karadan denize doğru dönmesini umuyorum. Ülkemizdeki sahillerin önemli kısmında böyle olduğundan bu konuda iyimserim. Eğer Mayıs ayında yola çıkarsam eylüle kadar dört ayda zaten kendime yol bulurum gibi görünüyor.
- Tabii bunlardan önce Kuzey Afrika kıyılarına geçmek gerekiyor. Bu da yüksek olasılıkla ülkemizden oraya kadar apaz seyri anlamına geliyor. Önceki bir yazımda değindiğim gibi bu seyirde yardımcı gövdeyi rüzgar altına alıp kendim rüzgar üstündeki çıkıntıya oturarak alabora bakımından daha az riskli bir durum ortaya çıkarabilirim.
-
Merhaba Enes,
Tamamen sezgisel olarak söylüyorum bu nedenle kökten yanlış yapabilirim.
İlkin "6 ile gidebileceksem neden 5 ile gideyim?" sorusuna" "çünkü ilkesel olarak daha güvenli" diye yanıt verebilirim.
Kuşkusuz sen daha ayrıntılı değerlendiriyor, deneyimliyorsundur. Benimkisi uzaktan gazel okumak; ama bak ne diyeceğim;
"Durmadan yol yapacaksın". Hiç durmadan. En az 30 gün. Bedenini safra olarak kullanmak zor iş ve zaten yorucu olan yolculuğunda daha da güç hale gelebilir.
Kano, gemi, yelkenli, sandal... olabildiğince stabil seyir yapmak hepsinin temel prensibi sanki. Biraz sert havada kendini kaç saat boyunca safra olarak kullanabileceksin?
Bunları yeniden değerlendirmeni, kendine ve teknene yönelik hazırlığını daha da titiz yapmanı istirham ederim.
-
Kuzey Afrika kıyısı tercihini de iyice düşünmelisin bence Enes.
-
Hazır Bülent Akdenizde yapacağımı söylediği seyir çeşitlerini yazmışken biraz yazayım istedim.
Cebelitarık Boğazından Atlas Okyanusuna geçiş :
- Windy sitesinin son yirmi dört saatlik hava tahminlerine göre Cebelitarık Boğazından Atlas Okyanusuna kolayına rüzgarla geçilebileceği görülüyor. Atlasın su seviyesi Akdenizinkinden yüksek olduğundan rüzgar kolayına olsa da dalgalar halay çekebilir. Aynı burunlarda kayalara vurup geri dönen dalgaların gelen dalgalarla çarpışmasında olduğu gibi... Bundan sıyrılmak için Dolunay haftasını bekleyebilirim.
Ayrıca Cebelitarık'ın Afrika kıyısındaki deniz durumuyla ilgili birkaç tane video bulup izledim. Kıyıya yakın seyrederek ve bazen de karaya çıkarak Boğazı dinlene dinlene geçebilirim.
Bu çözümlerin hiç biri tutmadı diyelim, sabır erdemdir. Uygun havayı bekleyecek kadar zamanım olacak şekilde Boğaza varmalıyım.
- Boğaza kadar da kıyı kıyı Kuzey Afrika kıyılarında seyredebilirim. Rüzgar kafadan gelse bile geceleri inmesini, dahası karadan denize doğru dönmesini umuyorum. Ülkemizdeki sahillerin önemli kısmında böyle olduğundan bu konuda iyimserim. Eğer Mayıs ayında yola çıkarsam eylüle kadar dört ayda zaten kendime yol bulurum gibi görünüyor.
- Tabii bunlardan önce Kuzey Afrika kıyılarına geçmek gerekiyor. Bu da yüksek olasılıkla ülkemizden oraya kadar apaz seyri anlamına geliyor. Önceki bir yazımda değindiğim gibi bu seyirde yardımcı gövdeyi rüzgar altına alıp kendim rüzgar üstündeki çıkıntıya oturarak alabora bakımından daha az riskli bir durum ortaya çıkarabilirim.
Kuzey Afrika kıyıları iyi bir tercih değil.
Akdeniz haritasına bakınca Lion körfezinde derinliklerin 2000 metreler de olduğu görülüyor .Kuzey yarıkürede hakim olan rüzgarların bu bölgeye 350 dm mesafesinde taşıdığı dalgalar 50 -100 metre derinlilerde kırılma yapar .Tıpkı sığlıkta kırılan dalgalar gibi .Lion körfezi Biscay da esen sert rüzgarlar dan etkilenerek sert denizler kaldırır .Mayıs ve Temmuz aylarında uygun hava diye çıktığımda bile 30 -35 knot rüzgarla ve Nice den sadece 60- 70 dm açıkta 3 -3.5 mt dalgalarla seyir yaptım .Doğuya doğru gittiğimden sorun yaşamadım .Bu tür bir havada Afrika kıyıları nı düşünemiyorum.
-
Kuzey Afrika kıyıları iyi bir tercih değil.
Akdeniz haritasına bakınca Lion körfezinde derinliklerin 2000 metreler de olduğu görülüyor .Kuzey yarıkürede hakim olan rüzgarların bu bölgeye 350 dm mesafesinde taşıdığı dalgalar 50 -100 metre derinlilerde kırılma yapar .Tıpkı sığlıkta kırılan dalgalar gibi .Lion körfezi Biscay da esen sert rüzgarlar dan etkilenerek sert denizler kaldırır .Mayıs ve Temmuz aylarında uygun hava diye çıktığımda bile 30 -35 knot rüzgarla ve Nice den sadece 60- 70 dm açıkta 3 -3.5 mt dalgalarla seyir yaptım .Doğuya doğru gittiğimden sorun yaşamadım .Bu tür bir havada Afrika kıyıları nı düşünemiyorum.
Teşekkür ederim. Verdiğiniz bilgileri not ettim. Bir yandan bahsettiğiniz dalgalar çok uzaktan gözlemlenebilir. Bu nedenle önlemi alınır. Diğer yandan Ahmet Kabaalioğlu reisin Karadenizle ilgili verdiği bir bilgiyi paylaşmak isterim. Yanlış anımsıyorsam lütfen düzeltilsin :
"Yaz aylarında Karadenizin kuzeyinden gelen ve güneyine doğru esen sert rüzgarlar Anadolunun karasal ısısıyla karşılaştıklarında Anadolu yarımadasının yaklaşık 10 mil açığında etkileri azalabilir, hatta tamamen kaybolabilir. Bu nedenle Türkiye'den Karadenize açıldığımızda rüzgar bulmak için 10 mil civarı açılmamız gerekebilir."
Karadenizdeki bu durumun benzerinin Akdenizde de olabileceğini düşünüyorum.
Son olarak Libya Bingazi'den başlayıp Cebelitarık Boğazına kadar olan sahil şeridiyle ilgili bulabildiğim görsellere göre seyre uygun deniz ve rüzgar şartları var. Mayıs Eylül arasındaki dört veya beş aylık seyir süresince yaklaşık 2000 deniz mili olan bu yolu gerekirse kürek çekerek aşabilecek zamanım olduğunu düşünüyorum.
-
Kuzey Afrika kıyıları iyi bir tercih değil.
Akdeniz haritasına bakınca Lion körfezinde derinliklerin 2000 metreler de olduğu görülüyor .Kuzey yarıkürede hakim olan rüzgarların bu bölgeye 350 dm mesafesinde taşıdığı dalgalar 50 -100 metre derinlilerde kırılma yapar .Tıpkı sığlıkta kırılan dalgalar gibi .Lion körfezi Biscay da esen sert rüzgarlar dan etkilenerek sert denizler kaldırır .Mayıs ve Temmuz aylarında uygun hava diye çıktığımda bile 30 -35 knot rüzgarla ve Nice den sadece 60- 70 dm açıkta 3 -3.5 mt dalgalarla seyir yaptım .Doğuya doğru gittiğimden sorun yaşamadım .Bu tür bir havada Afrika kıyıları nı düşünemiyorum.
Teşekkür ederim. Verdiğiniz bilgileri not ettim. Bir yandan bahsettiğiniz dalgalar çok uzaktan gözlemlenebilir. Bu nedenle önlemi alınır. Diğer yandan Ahmet Kabaalioğlu reisin Karadenizle ilgili verdiği bir bilgiyi paylaşmak isterim. Yanlış anımsıyorsam lütfen düzeltilsin :
"Yaz aylarında Karadenizin kuzeyinden gelen ve güneyine doğru esen sert rüzgarlar Anadolunun karasal ısısıyla karşılaştıklarında Anadolu yarımadasının yaklaşık 10 mil açığında etkileri azalabilir, hatta tamamen kaybolabilir. Bu nedenle Türkiye'den Karadenize açıldığımızda rüzgar bulmak için 10 mil civarı açılmamız gerekebilir."
Karadenizdeki bu durumun benzerinin Akdenizde de olabileceğini düşünüyorum.
Son olarak Libya Bingazi'den başlayıp Cebelitarık Boğazına kadar olan sahil şeridiyle ilgili bulabildiğim görsellere göre seyre uygun deniz ve rüzgar şartları var. Mayıs Eylül arasındaki dört veya beş aylık seyir süresince yaklaşık 2000 deniz mili olan bu yolu gerekirse kürek çekerek aşabilecek zamanım olduğunu düşünüyorum.
Ben Akdeniz'de nasıl olduğunu çok bilmiyorum ama çok önceleri konuştuğumuz da bunu anlatmıştım. Batı Karadeniz'in bizim bulunduğumuz bölümünde yazın poyraz hep vardır ve hakimdir. Fakat bazı zamanlarda kıyıya sokulamaz. Hatta bazı günler yüksek bir yere çıktığınızda , çok açıklardaki kuzucukları görmenize rağmen kıyıda sadece ölü dalgası olur. Bu bilgi dedem ve babamdan nakildir aslında ama çok sonraları bende gözlemleme şansı buldum. Kanal tabir ettiğimiz bu bölgede yazın hep poyraz var ve kıyıda etkisi az. Ama sadece ısı farkı çok yüksek olduğu durumlarda gözlemledim.
-
Kuzey Afrika kıyıları iyi bir tercih değil.
Akdeniz haritasına bakınca Lion körfezinde derinliklerin 2000 metreler de olduğu görülüyor .Kuzey yarıkürede hakim olan rüzgarların bu bölgeye 350 dm mesafesinde taşıdığı dalgalar 50 -100 metre derinlilerde kırılma yapar .Tıpkı sığlıkta kırılan dalgalar gibi .Lion körfezi Biscay da esen sert rüzgarlar dan etkilenerek sert denizler kaldırır .Mayıs ve Temmuz aylarında uygun hava diye çıktığımda bile 30 -35 knot rüzgarla ve Nice den sadece 60- 70 dm açıkta 3 -3.5 mt dalgalarla seyir yaptım .Doğuya doğru gittiğimden sorun yaşamadım .Bu tür bir havada Afrika kıyıları nı düşünemiyorum.
Teşekkür ederim. Verdiğiniz bilgileri not ettim. Bir yandan bahsettiğiniz dalgalar çok uzaktan gözlemlenebilir. Bu nedenle önlemi alınır. Diğer yandan Ahmet Kabaalioğlu reisin Karadenizle ilgili verdiği bir bilgiyi paylaşmak isterim. Yanlış anımsıyorsam lütfen düzeltilsin :
"Yaz aylarında Karadenizin kuzeyinden gelen ve güneyine doğru esen sert rüzgarlar Anadolunun karasal ısısıyla karşılaştıklarında Anadolu yarımadasının yaklaşık 10 mil açığında etkileri azalabilir, hatta tamamen kaybolabilir. Bu nedenle Türkiye'den Karadenize açıldığımızda rüzgar bulmak için 10 mil civarı açılmamız gerekebilir."
Karadenizdeki bu durumun benzerinin Akdenizde de olabileceğini düşünüyorum.
Son olarak Libya Bingazi'den başlayıp Cebelitarık Boğazına kadar olan sahil şeridiyle ilgili bulabildiğim görsellere göre seyre uygun deniz ve rüzgar şartları var. Mayıs Eylül arasındaki dört veya beş aylık seyir süresince yaklaşık 2000 deniz mili olan bu yolu gerekirse kürek çekerek aşabilecek zamanım olduğunu düşünüyorum.
Ben Akdeniz'de nasıl olduğunu çok bilmiyorum ama çok önceleri konuştuğumuz da bunu anlatmıştım. Batı Karadeniz'in bizim bulunduğumuz bölümünde yazın poyraz hep vardır ve hakimdir. Fakat bazı zamanlarda kıyıya sokulamaz. Hatta bazı günler yüksek bir yere çıktığınızda , çok açıklardaki kuzucukları görmenize rağmen kıyıda sadece ölü dalgası olur. Bu bilgi dedem ve babamdan nakildir aslında ama çok sonraları bende gözlemleme şansı buldum. Kanal tabir ettiğimiz bu bölgede yazın hep poyraz var ve kıyıda etkisi az. Ama sadece ısı farkı çok yüksek olduğu durumlarda gözlemledim.
Bence o ısı farkı kadar dağların yüksekliğinde dolayı kıyıda rüzgar hızının düşmesi .Açıklardan dağların tepesine yönelmesi neticesi dir sanırım.Yelken seyrinde rüzgar altında dik yamaç varsa kıyıya sokulunca rüzgar hızı düşer .Kuzey Afrika için kıyı coğrafyasının o kadar dik yükselti yapmadığı düşüncesindeyim,detaylı incelemede bulunmadım.
-
Kuzey Afrika kıyısı tercihini de iyice düşünmelisin bence Enes.
Neden Bülent?
-
Mehmet Cömert reisin düşündüğü gibi düşünüyorum. Ek olarak rüzgarı sürekli olarak TAM kafadan alacağını, bu havanın dalga kaldıracağını düşünüyorum. Ahmet Reisin söylediğinin tem tersine karadaki aşırı sıcak havanın sürekli rahatsız edici rüzgar yapacağını tahmin ediyorum.
Ayrıca teknenin orada yagmalanabileceğini düşünüyorum.
-
Mehmet Cömert reisin düşündüğü gibi düşünüyorum. Ek olarak rüzgarı sürekli olarak TAM kafadan alacağını, bu havanın dalga kaldıracağını düşünüyorum. Ahmet Reisin söylediğinin tem tersine karadaki aşırı sıcak havanın sürekli rahatsız edici rüzgar yapacağını tahmin ediyorum.
Ayrıca teknenin orada yagmalanabileceğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim. Beni düşünce okumaya çalışmaktan kurtardın.
-
Enes'im araştırmacısın ve önünde zaman var. kuzey afrika ve kafana takılan diğerleri için o bölgelerden yelkenciler ile irtibata geçmeye çalıştın mı? benim oltacılık zamanlarımda takip ettiğim bir çok facebook arkadaşım var kuzey afrikada. sen ingilizce metin hazırlasan benim sayfamdan ve gruplardan duyuru yapıp bilgi istesek? aklıma yazarken gelen bir fikir. ne dersin bilmem.
-
Önerin için teşekkür ederim sevgili Şeref. Son kararımı henüz vermiş değilim. Vermiş olsaydım bile değiştirebilirdim. En erken hareket zamanı mayıs 2019. Daha zaman var. Tüm seçenekleri birer birer çalışıp değerlendireceğim.
Diğer yandan her hangi bir rotayla ilgili katı davranmamak gerekli diye düşünüyorum. Örneğin Afrikanın kuzey kıyıları yerine kıyıdan 12-13 deniz mili uzakta, yani kıyıya yakın fakat uluslararası sularda seyir yapılabilir. Ayrıca Kuzey Afrika rotası Akdenizin kuzeyindeki kıyı rotasına göre daha kısa.
Asayiş konusunun pek sorun olacağını sanmıyorum. İlkin Akdeniz kıyılarında korsan faaliyetleri yok. Yani Akdenizin güneyinde ve ulusal suların sınırlarında seyredersem kıyıdan gelecek insani bir tehlike olmayacak gibi görünüyor. Sorun mültecilerden kaynaklanacak gibi görünebilir. Ancak onlar kendi dertlerinde olacaklarından aldıkları riske benden gelecek bir savunma direncini eklemek istemeyeceklerdir diye düşünüyorum.
Kuzey Afrika kıyıları üzerinde duruyorum. Çünkü kendimi daha çok seyir yapıyor hissedeceğim. Yani Akdenizin kuzeyine ve ortasına göre trafiği daha az.
Bir de Akdenize kıyısı bulunan Kuzey Afrika ülkelerinin ülkemizdeki konsolosluklarıyla iletişime geçilip son durumlarla ilgili bilgi alınabilir, danışılabilir.
Araştırmacı yanımla ilgili olarak araştırmak bana keyif veriyor. Bu, dünya turunun belki de en keyifli yanı. Araştırma yapmak adeta bir fidan dikip onunla ilgilenmektir. Çalışıyorsun ama ne olacağından emin değilsin. Fidanla ne kadar iyi ilgilenilirse onun iyi meyve verme olasılığı o derece yüksek olacaktır. Bunu, dünya turunun en önemli parçası olarak görüyorum.
Dünya turuna hazırlıkla ilgili yazılacak çok şey olsa da sizleri sıkmamak adına olabildiğince az yazıyorum. Yani bu, az yazan halim.
-
Yaz yazabildiğince bilader. ;)
Oturduğumuz yerden ilgi ile izliyoruz ve yeni şeyler öğreniyoruz. :)xx :)xx
-
Mühendislikle ilgili olarak, yerliler bu kanoları alabora olduklarında düzeltilebilmek üzere tasarlamışlar. Bu kanoyu tasarlayan kişi de öyle... Eğer hız istiyorsanız alabora olmak seyrin doğasında var.
Ben senin projelerde hep muhafazakarım sen ise her fikre açıksın ama burnunun doğrultusunda gitmeye de hep eğilimlisin. İstersen kız.
Bu tür uzun soluklu yolculuklar bence hızdan çok dayanıklılık odaklı olmalı. Hız değil güvenli ve istikrarlıbir seyir bana bu uzun syerin doğasına daha uygun geliyor.
Bu tip teknleerin doğasında alabora olmak var ama genelde içi boş olur ve ona rağmen tekrar doğrultmak hiç de kolay değildir.
Bu yaz Hisarönü'nde D MAris'in mini katamaranlarından biriyle yanına 10-12 yaşlarında 2 çocuğunu almiş bir İngiliz gördüm. Tekne alabora olmuş. Hemen çevresinde daire çizip oteli aradım, haberleri bile yok müşterileirnin drumundan. Neyse hemen gelip kurtardılar ama gördüğüm kadarıyla gayet sportmen görünüşlü abi tekneyi normal pozsiyonuna getiremedi. Ancak ayrıdm geldiğinde oldu bu. Senin tekne bir de yüklü olacak.
Neyse, seni tandığım kadarıyla sen bu yolculuğu yapacaksın kesin. Ama yine bildiğim kadarıyla bolca hazırlık ve deneyim eiçin gzersiz yapacaksın, ona güveniyorum. Yazmaya devam et lütfen...
-
Ben senin projelerde hep muhafazakarım sen ise her fikre açıksın ama burnunun doğrultusunda gitmeye de hep eğilimlisin. İstersen kız.
Bu tür uzun soluklu yolculuklar bence hızdan çok dayanıklılık odaklı olmalı. Hız değil güvenli ve istikrarlıbir seyir bana bu uzun syerin doğasına daha uygun geliyor.
Bu tip teknleerin doğasında alabora olmak var ama genelde içi boş olur ve ona rağmen tekrar doğrultmak hiç de kolay değildir.
Beni muhafazakar olanlar yarattı. Eğer büyük bir kesim projelerime taraftar olsaydı bu seyahatleri hiç yapmayabilirdim. Çünkü fikir bakımından yönsüz kaldığım düşüncesine kapılırdım. Muhafazakar demesek de muhalif her yazı beni bir kere daha düşünmeye iter. Bunun sonucunda da daha çok araştırma yaparım.
Alabora konusuyla ilgili kötü veya buna benzer olumlu olmayan hangi sıfatla karşılığını yazarsak yazalım kanımca alabora olmak iyidir. Bunu yaşayınca çözüm üretmek gerekir. Çözüm bulunsun ki ilerlemeye devam edilsin. Benim bu konuyla ilgili çözüme bakış açım çözümün uygulanabilir olmasıdır. Yani bir günde çözeceksem ama beni tüketmeyecekse bu iyi bir çözümdür. Örneğin alaborayı düzeltmek için bir balon sistemini kurmam, balona havayı basmam ve sorunu çözmem için bir gün gerekiyor ama bu beni tüketmiyorsa bu iyidir.
Durumlara bakış açım bir çok bireyinkinden farklı. Bu nedenle başkasına bol gelen bana dar, başkasına dar gelen bana bol gelebiliyor.
Sevgilerle İlkay.
-
Ben senin projelerde hep muhafazakarım sen ise her fikre açıksın ama burnunun doğrultusunda gitmeye de hep eğilimlisin. İstersen kız.
Bu tür uzun soluklu yolculuklar bence hızdan çok dayanıklılık odaklı olmalı. Hız değil güvenli ve istikrarlıbir seyir bana bu uzun syerin doğasına daha uygun geliyor.
Bu tip teknleerin doğasında alabora olmak var ama genelde içi boş olur ve ona rağmen tekrar doğrultmak hiç de kolay değildir.
Beni muhafazakar olanlar yarattı. Eğer büyük bir kesim projelerime taraftar olsaydı bu seyahatleri hiç yapmayabilirdim. Çünkü fikir bakımından yönsüz kaldığım düşüncesine kapılırdım. Muhafazakar demesek de muhalif her yazı beni bir kere daha düşünmeye iter. Bunun sonucunda da daha çok araştırma yaparım.
Alabora konusuyla ilgili kötü veya buna benzer olumlu olmayan hangi sıfatla karşılığını yazarsak yazalım kanımca alabora olmak iyidir. Bunu yaşayınca çözüm üretmek gerekir. Çözüm bulunsun ki ilerlemeye devam edilsin. Benim bu konuyla ilgili çözüme bakış açım çözümün uygulanabilir olmasıdır. Yani bir günde çözeceksem ama beni tüketmeyecekse bu iyi bir çözümdür. Örneğin alaborayı düzeltmek için bir balon sistemini kurmam, balona havayı basmam ve sorunu çözmem için bir gün gerekiyor ama bu beni tüketmiyorsa bu iyidir.
Durumlara bakış açım bir çok bireyinkinden farklı. Bu nedenle başkasına bol gelen bana dar, başkasına dar gelen bana bol gelebiliyor.
Sevgilerle İlkay.
Aslında denenebilir ,müsait bir zaman ve zeminde,etrafta da hazır bekleyecek bir yardım 'kuvvetiyle' alabora edilir ve siz tek başınıza çevirmeye çalışırsınız,basarılı olamazsanız ekipte devreye girer..
-
Yardımcı olsa da olmasa da muhtemelen ilk çalışmalarda kano bir ucundan kıyıya bağlı olacak. Diger ucu demirde olacak.Daha sonra aşama aşama zorlaştırılabilir.
-
İlkay benin anlatmak istediklerimi benden iyi anlatmış.
Alabora durumunu çalışman, böyle kötü bir duruma önceden çalışmış olman başka şey, alabora olmamak için donanmak başka şey.
Dediğin gibi, kayığın ne kadar şahane olursa olsun alabora ihtimali her zaman var.
Ama beni telaşlandıran, İlkay'ın da vurguladığı gibi, "hız". Yelken alanının büyüklüğü. Benim sana önereceğim tek şey; düşük hız dolayısıyla küçük yelken. Koca kayıkta mendil kadar yelkenin bile çok gelebileceği zamanlar olabileceğini aklımızda tutmamız gerekiyor sanırım.
O kayıkla zevk için değil, uzun yol yapmak için yola çıkacaksın. Buna göre donatmalısın, buna göre plan yapmalısın. Buna göre plan yapar, hızı geriye atıp güvenliği öne çıkartırsan başaracağından kuşkum yok.