Heyamola Hey
Havuzluk => Köşe Yazıları => Konuyu başlatan: Mücahit Karabaş - 18 Ocak 2017, 22:29:16
-
Yazımın başlığını belirlerken kullandığım sözcükler üzerinde çok düşündüm. Günlük konuşma ve yazışmalarımızda kullandığımız sözcükler; Türkçe, Arapça, Farsça ve Frenkçe’nin karışımı. Bana göre yabancıların Türkçemizi zor öğrenmelerinin en önemli nedenlerinden birisi bu. Farklı dillerden dilimize girmiş olan aynı anlamlı sözcüklere başka anlamlar yükleyebiliyoruz. Şimdi bahsedeceğim sözcükte olduğu gibi.
Ortak değerlere sahip olduğumuz, iyi anlaştığımız, bazen isteyerek, bazen de aynı ortamı paylaştığımız için kendimize yakın hissettiğimiz insanlara Türkçe olarak “Arkadaş” , Farsça olarak “Dost”, nadiren de olsa Arapça olarak “Refik” diyoruz. Bu üç kelime aynı anlama sahip oldukları halde birçoğumuz arkadaş ve dost kelimelerini ayrı amaçla kullanıyoruz. Yakınlarımızın geneline arkadaş derken, daha yakın bulduklarımıza dost diyoruz. Bu şekilde “dost” gibi anlam yüklediğimiz bir sürü kelime var.
Kara hayatımda sosyal, girişken sayılabilecek birisiyim. Üniversiteden arkadaşım olan eşimin insanlarla hızlı tanışma merakıma atfen yıllardır bana takılmak için kullandığı meşhur bir cümlem bile vardır; “Merhaba ben Mücahit”. Arkadaşlarım arasında çocukluk çağımdan beri görüştüğüm kişiler de var, daha sonra üniversite ve iş çevresinden kendime yakın görüp kopamadığım insanlar da. Temel ihtiyaçlarım için genelde esnafla alışveriş yaparım. Zamanla onlarla da arkadaş olurum. Doğru ya da yanlış, her erkeğin sürekli gittiği ve zamanla arkadaş olabileceği kendi, berberi, kendi çiçekçisi, kendi kuyumcusu, kendi kitapçısı, kendi kasabı, balıkçısı vb. olmalıdır diye düşünürüm. Şu meşhur hayat üniversitesi benim hem alttan hem üstten ders aldığım sürekli bir eğitim kurumudur. Ben ne kadar sosyal olmaya çalışsam da kendi hayat gailemin içinde ihmal ettiğim birçok arkadaşımla zaman içinde isteyerek ya da istemeden koptuk. Bazıları beni ben yapanlardandı ki, onları kaybetmek benim ayıbımdır. Ama çoğunluğu, olsa da olur olmasa da diyebileceğim kişilerdendi. Babamın daha çocukken aklıma soktuğu bir Konfüçyus özdeyişi “Her zaman kendinden bilgelerle arkadaşlık yapmalısın” der. Ben de zaman içinde arkadaşlarımın birçoğunu eledim. Birçoğu tarafından da elendim. İnsanların çoğunun sosyalleşmeyi sosyal medyada olmak sandıkları bir dünyada Facebook’a yazmadığım için doğum günümü bile bilmeyen bir sürü iyi arkadaşım olsa ne olur olmasa ne olur değil mi? Denizle yakınlaşmadan önce insanın belli bir yaş itibariye yeni ve sıkı arkadaşlıkları çok zor başarabileceğini düşünüyordum. Denizciliğe amatör de olsa adım attığımda yepyeni bir hayata ve arkadaşlıklara da merhaba dediğimi anladım. Artık “Merhaba ben Mücahit “ demeye fırsat bulamadan, başkaları bana elini uzatıyordu.
Denizi ve denizciliği öğrenme merakım kadar, eski denizcileri ve arkadaşlıklarını da merak ederim. Tarihte ve mitolojide denizler üzerinde kurulan, kader birliğinden arkadaşlığa evrilen yakınlaşmalar… Antik çağlardan beri geçimini denizden sağlayan Fenike’li balıkçılar, yine o dönemlerde Ege’de savaş gemileriyle dolaşan ilk donanma erleri, altın postun peşinde Argo gemisiyle birlikte yola çıkan kahramanların Poseidon’dan sonra en güvendikleri kişiler, uzak denizlere giden Vikinglerin Nijor’a birlikte dua ettikleri yoldaşlar, Denizci Sinbad’ı esrarengiz bir adada unutup giden tayfası, Oruç Reis’le birlikte Rodoslular tarafından esir alınıp kurtulmak için Allah’a yakaran levendler, Piri Reis’in Dünyaca ünlü olmasına yardımcı olan tarihten silinip giden bahriyeliler, Kolomb’la, Vasco Da Gama’yla, Macellan’la keşiflere katılan maceraperestler, denizleri okyanusları talan eden, tamamına yakını yüzme bilmeyip vitaminsizlikten dişleri dökülmüş çoğu sakat kalmış korsanlar, denizci olmadıkları halde Afrika’dan Yeni Dünya’ya gemi ambarlarında istif halinde taşınan köleler, Kutupları bulabilmek için dondurucu soğuklara meydan okuyan Scott’ın, Amundsen’in sıcakkanlı denizcileri, sünger toplayabilmek için tehlikeli derinliklere dalan, küçücük tirhandillerde günlerce kucak kucağa yatan, aynı tastan yemek yiyen deniz gurbetçileri, günümüzde ticari gemilerle Dünya’yı gezen profesyonel denizciler, denize çıkmadıkları halde hayatları boyunca onlarca tekne imal etmiş marangozlar, yarış tekneleriyle birbirine meydan okuyan sporcular, güvenliğimizden sorumlu deniz kuvvetleri, sahil güvenlikçiler, bir şehir hatları vapurunda halatları volta ederken sohbet eden çımacılar ve yazmayı unuttuğum denizlerin şahit olduğu milyonlarca kesişen hayat hikayesi ve onların deniz üzerindeki arkadaşlıkları… Bizim gördüğümüz deniz, bütün bu insanların ve arkadaşlıklarının bir toplamı aynı zamanda. Her geçen gün artan bir birikim… Benim düşüncemin aksine, Zeyyat Selimoğlu, “Kıç üstünde toplantı” adlı kitabındaki öykü kahramanlarından birisine “Dünya’da her şeyin yaşlanıp yıpranarak değiştiğini, sadece denizlerin hep genç ve aynı kaldığını “ söyletir.
Denizlerde ister deniz emekçisi, ister amatör denizci olalım her zaman başka insanlara ihtiyaç duyarız. Bizim teknemizin bir balıkçı barınağında olması, ben ve eşim için denizciliğe ilk adımı doğru yerde atma anlamında çok büyük bir şans oldu. Hem emekçiler hem de amatörlerin arasında kabul görmek onları tanımak çok büyük bir keyif. Düşünün, kırk yaşına gelmiş, evlenmiş, iş güç sahibi olmuşsunuz, kendi çapında ağırlığı olan biriyken bir anda bir sürü kurt denizcinin arasına düşüyorsunuz. Bütün o ağırlığınız barınağın girişinde, dışarıda kalıyor. Burada acemi bir denizci adayı olarak küçük bir çocuk gibi yeni bir kimlikle dolaşıyorsunuz. Kimse size saygısızlık etmiyor, küçük görmüyor. Her fırsatta acemiliğinizden dolayı size neşeyle takılıyorlar. Diğer denizciler sizden yaşça küçük olsalar bile, size yarı şefkatle, yarı sertlikle ağabeylik yapıyorlar. Evin en küçük çocuğu gibisiniz. Herkesin sevdiği ama yumuşak da davranmadığı bir küçük kardeş… Bunu sadece size karşı değil, her gelene yapıyorlar. Siz doğru davranırsanız krediniz hızla artıyor. Yanlışsanız bile krediniz birden değil, yavaş yavaş tükeniyor. İşte böyle zengin gönüllü bir dünya… Böyle sabırlı insanların dünyası… Denizde hangi limana giderseniz gidin sizi mutlaka birileri karşılıyor. Palamar halatınızı alıp bağlıyor. Kara hayatında alışılmadık bir şey bu. Sadun Boro ve diğer gezginlerimizin anılarında her gittikleri yerde yeni dostlar edinmeleri, Teoman Sarıaslan’ın sac teknesinin hasar gören tabanını tamir edebilmesi için hiç kimseyi tanımadığı Malezya’da herkesin gel git süreleri boyunca seferber olması, 80 yaşından sonra yelkenli teknesi olan Orfoz Kaptan’a tüm çevresinin yardımcı olması, sadece denizde yaşanabilecek güzellikler.
Denizde yakalandığımız her fırtına, her zorluk insanın aklını başına daha çok getirdiği gibi, öz güvenini de pekiştiriyor. Yine de deniz, yalnızlığı değil hep beraber arkadaşlığı, aynı gemide ya da farklı gemilerde bir ekip olmayı gerektiriyor. Çocukken mahallede genç bir ağabeyin üç beş çocuğa futbol dersi verirken “Haydi ben tekim siz hepinizsiniz!” diye meydan okuması gibi, deniz tek, biz hepimiz. Deniz, bize her daim ders verirken, bizi birbirimize daha da yakınlaştıran ağabeyimiz, ablamız.
Heyamolahey forumu başka bir forumda tanışıp dost olmuş insanların oluşturduğu yeni bir oluşum. Heyamola adı, denizdeki arkadaşlığı, dayanışma ve paylaşma kültürünü tek kelime ile anlatan ama milyonlarca şey çağrıştıran dünyanın en kısa destanlarından birisi bence. Gönlünün bir yarısı burada diğer yarısı önceki forumda olan pek çok üye gibi ben de, bu forumlar sayesinde tanıdığım arkadaşlarımla gurur duyuyorum. Kısa zamanda burada bu forumlarda gördüğüm arkadaşlığı iki ayağı da karada olan yakınlarıma anlatmaktan büyük keyif alıyorum. Yine de tam olarak aktarmayı beceremiyorum. Burada nelere şahit oldum. Kötü bir havada hem yelkende hem motorda problem yaşadığımızda, kendi yakıt sıkıntısına rağmen bize eşlik eden, Marmara’nın ortasında rastladığı bozulmuş bir tekneyi yedekleyip onlarca mil çeken, arkadaşları denizdeyken onları uydudan vardiyalı bir şekilde takip edip, yönlendiren, güneye giderken, çapası dipte mahsur kalan hiç tanımadığı denizciye yardım için yolunu değiştiren, denizlerin temiz kalması ve yeni nesillere denizciliği öğretmek için şenlikler organize eden, kronik bir teknik problem için uçağa atlayıp, İzmir’den Mersin’e yardıma giden, başka bir denizcinin yakınının yattığı mezarlıktan geçerken onun için düdüğüyle selam veren, teknesi olmayanları her daim teknesinde ağırlayan (hem de çok fazla kişi), aramızdan ayrılanlar anısına etkinlikler düzenleyen, okyanus geçmek isteyenlere maddi manevi destek sağlayan, denizcilikle ilgili bilgileri her gün birbiriyle paylaşan, hayallerinin neresinde olduğunu sorgulatan, denizcilikle ilgili sürekli bilgi ve cesaret veren buraya yazmakla bitmez yüzlerce farklı insan, arkadaşlıktan, dostluktan öte bir mertebeye ulaşıyor. Sanki ilk çağlardaki başlangıç noktasındaki gibi kader birliği ediyoruz. Doğru hatırlayıp hatırlamadığımı bilmiyorum ama Büyükdağ’ın bir cümlesi beni çok etkilemişti. Buradaki dostlardan birisini anarken “ kavga dövüş sevdiğimiz bir ağabeyimiz” tabirini kullanmıştı. Bu tanımlama çok etkilemişti beni. Denizin her zaman sakin olmaması gibi, bizim de her günümüzün bir olması gerekmez. Başlığı belirlerken zorlandım demiştim. Amatör denizciliğin tanımında “denizciliği kazanç için yapmayan” deniliyor. İtiraf edeyim ben amatör denizci değilim. Çünkü aşırı kazanç elde ettim. Bir dolu insan kazandım denizden.
Bu forumda, barınağımızda, denizde, gittiğimiz tüm marina, barınak ve koylarda yeni insanlar tanımaya, onlarla bilgi ve deneyim alışverişinde bulunmaya devam edeceğim. Denizde şansımız da varsa Dünya’yı dolaşabiliriz, en güzel balıkları, deniz kuşlarını görebiliriz, muhteşem şafak sökümlerine, gün batımlarına rastlayabiliriz. Ama bunları paylaşacak dostlarımız, arkadaşlarımız, refiklerimiz olmazsa, bunlar neye yarar? Alın işte, eş anlamlı tüm bu sözcükleri kullandım. Zamanla denizden daha çok insan kazanmayı daha çok arkadaş tanımayı ümit ediyorum. Siz de beni tanımak isterseniz,
- Merhaba ben Mücahit.
-
Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır; derin bir okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.
İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu...
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.
İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...
İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan...
CAN YÜCEL
Merhaba, memnun oldum. Ben de Tan Kaan
-
Mücahit tekrar hoşgeldin, harika bir giriş olmuş , eline kalemine sağlık.
-
Kocaman bir Merhaba Mücahit
-
Sevgili Mücahit,
Gerçekten çok güzel bir yazı.. Samimi söylüyorum okurken gözlerim sulandı.. Yahu ne kadar güzel yazmışsın.
Söylenecek çok şey var da , gereği yok..
Daha önceden fazla yazmayan, ancak senin gibi hissettiklerimizi böyle güzel kaleme döken çok arkadaşımız varlar biliyorum.
Via böyle kardeşim..
-
Böyle güzel yazılar okuyunca dönüp yazarın profiline bakıyorum. Mühendis olduğunu görürsem sinir oluyorum :). Diyorum ki ben mi eksik ders aldım yoksa ?0-?
Bravo kaptanım, böyle devam :)xx
-
Merhaba Mücahit kardeşim.
-
Merhaba Mücahit abi
Muhteşem tek kelimeyle harika bir yazı...Daha başka nasıl anlatılabilirdi ki ....Hepimizin aynı düşünceye sahip olduğuna canı gönülden inanıyorum. Bu düşünceleri kelimelere çevirip bir samimiyetle yazı halinde anlatmakta her yiğidin harcı değil tebrik ederim..
Selamlar....
-
Böyle güzel yazılar okuyunca dönüp yazarın profiline bakıyorum. Mühendis olduğunu görürsem sinir oluyorum :). Diyorum ki ben mi eksik ders aldım yoksa ?0-?
Bravo kaptanım, böyle devam :)xx
Necip Reis,
Bence Mücahit Reis eksik ders almış. Köreltememişler. :)xx :)xx
Toroidal koordinatlar konusunu işleselerdi zor yazardı böyle. :D
-
Tam da öyle demiştim Mücahit. Çok beğendim yazını.
-
Merhaba ben ........ demek, kıçınızın yaşı hiç kurumasa da iflah olunmaz, sahip olmak dan üzülmek yerine mutlu olduğumuz bir hastalık.
-
Sadun ağabeyin seyahatine önce gazetede sabırsızlıkla bekleyerek sonrada kitabını soluksuz olarak okumuş edebi yönüne hayran olmuştum. Hele de benzetmeleri.
Aradan geçen yıllar bana okuduğum veya tanışıp sohbet ettiğim nice Deniz sever dostta aynı duyguları yaşattı ve sırf bu yüzden bile Deniz yüzlü bir insan olmaktan mutlu oldum.
Bu akşam aynı duyguları aynı yoğunlukta tekrar hissettim.
Balikcinin selamiyla
Merhaba Mücahit Reis
Ben Kaan.
-
Merhaba Mücahit bey, ben de Özkan... Hoşbuldum ! Çok anlamlı bir yazı, yüreğinize sağlık

Sent from my iPhone using Tapatalk
-
Merhaba Mücahit reis , hoş geldiniz.
-
Böyle güzel yazılar okuyunca dönüp yazarın profiline bakıyorum. Mühendis olduğunu görürsem sinir oluyorum :). Diyorum ki ben mi eksik ders aldım yoksa ?0-?
Bravo kaptanım, böyle devam :)xx
Necip Reis,
Bence Mücahit Reis eksik ders almış. Köreltememişler. :)xx :)xx
Toroidal koordinatlar konusunu işleselerdi zor yazardı böyle. :D
Necip Reisim çok teşekkürler. Hasan Abi bir yerde haklı. Sizin gibi iyi mühendis olamadığımız için açığı başka yerlerden kapatmaya çalışıyoruz :) :)
Tan Kaan Reisim şiir muhteşem, belki ayıplayacaksınız ama ben Can Yücelin bu şiirini bilmiyordum. Bu konuya çok güzel uydu.
Mustafa Abi, Ersin Abi, Cem Abi , Öcal Abi, Kaan Erdem Abi , Ahmet, Bülent (Abi demiyorum) , Kamil Reis, Tayfun Reis, Özkan Reis, Erdinç Reis güzel sözlerinize çok teşekkürler ve yine Merhaba.
Bu konuyla, denizde ve bu forumlarda tanıştığım siz deniz yüzlü insanlardan aldığım müthiş keyfi ifade edebilmeyi amaçlamıştım. Tan Kaan Reis, güzel bir şiirle değerli bir katkıda bulunmuş. Çoğunuz daha eski denizciler olarak burada benden daha güzel paylaşımlar yaparsınız eminim.
Selamlar Sevgiler
-
Sadun ağabeyin seyahatine önce gazetede sabırsızlıkla bekleyerek sonrada kitabını soluksuz olarak okumuş edebi yönüne hayran olmuştum. Hele de benzetmeleri.
Aradan geçen yıllar bana okuduğum veya tanışıp sohbet ettiğim nice Deniz sever dostta aynı duyguları yaşattı ve sırf bu yüzden bile Deniz yüzlü bir insan olmaktan mutlu oldum.
Bu akşam aynı duyguları aynı yoğunlukta tekrar hissettim.
Balikcinin selamiyla
Merhaba Mücahit Reis
Ben Kaan.
Mücahit, Kaan Erdem 'e bile yazı yazdırdın ya.. :)xx :)xx
Ama sevgili Kaan Erdem , izninizle biraz sitem edeyim.. Çocukluk yıllarından itibaren yaşanmış anılar ,deneyimler ile oluşmuş ciddi bir tecrübe.. Keşke daha çok paylaşsanız.. Böylece daha çok kişi bu işlere heveslense..
Bizler de keyifle sizin müthiş anlatımınızla yeni yeni hikayeler dinlesek..
Hiç birini yazmıyorsunuz artık.
-
Mücahit reis,
Daha önce dediğim gibi mümkünse hep yazın siz :), yüreğinize sağlık .
-
Sevgili Böke
Merak etme yazacağım. Hem notebook ta hemde internet te sıkıntı var.
Cepten yazmak çok zor oluyor.
Pek yakında 😎
-
Sevgili Böke
Merak etme yazacağım. Hem notebook ta hemde internet te sıkıntı var.
Cepten yazmak çok zor oluyor.
Pek yakında 😎
Bekliyoruz. Sizi bilmeyen arkadaşlarımız var. :)
-
Denizde yakalandığımız her fırtına, her zorluk insanın aklını başına daha çok getirdiği gibi, öz güvenini de pekiştiriyor. Yine de deniz, yalnızlığı değil hep beraber arkadaşlığı, aynı gemide ya da farklı gemilerde bir ekip olmayı gerektiriyor. Çocukken mahallede genç bir ağabeyin üç beş çocuğa futbol dersi verirken “Haydi ben tekim siz hepinizsiniz!” diye meydan okuması gibi, deniz tek, biz hepimiz. Deniz, bize her daim ders verirken, bizi birbirimize daha da yakınlaştıran ağabeyimiz, ablamız.
- Merhaba ben Mücahit.
Cımbızladığım düşünülmesin lütfen. Yazının tamamı çok çok güzel.
Ancak beni en çok etkileyen kısmı; Deniz tek, biz hepimiz kısmı.
Ne güzel bir insansın sen Mücahit. Teşekkürler yazdıkların ve hissetiklerin için.
-
Sevgili Böke
Merak etme yazacağım. Hem notebook ta hemde internet te sıkıntı var.
Cepten yazmak çok zor oluyor.
Pek yakında 😎
Merakla bekliyorum(z)
Özellikle ortak anıları; DSTI, ralliler, Kalamış Yelken, kavgalar, küskünlükler, sarılmalar, kahkahalar, kaybettiklerimiz...
Seninle tanışalı 16 yılı aştı. Bu süreye bile ne hikayeler sığdı.
Hadi oyalanma... Zaten kış geldi. Marmaris'te hayat yavaşlamışken hazır...
-
Matay,
Sana ne demeli..? Bak sana lakap takarım " müdür " diye .. Ona yaz.. Buna yaz.. Sen de şu yarış anılarını yazsan..
Kaan abi , Çok sevindim.. Teşekkür ederim. Hevesle bekliyoruz ..
-
Serkan Reisim, teşekkürler.
Can Hocam, iltifatınızla çok mahcup oldum. O nedenle dünden beri foruma giremiyorum :) O sizin güzelliğiniz.
Kaan Erdem üstadımızın yazacaklarını ben de merakla bekliyorum
-
Matay,
Sana ne demeli..? Bak sana lakap takarım " müdür " diye .. Ona yaz.. Buna yaz.. Sen de şu yarış anılarını yazsan..
Kaan abi , Çok sevindim.. Teşekkür ederim. Hevesle bekliyoruz ..
Ersin,
Bende bu camiaya hitap edecek bir yarış anısı yok ki...
1 ya da 2 sezon katıldık. Direği Aali yüzünden kafamıza yedik, bıraktık. Derece merece yok.
Hatta Cahit Ağabey'in (Cahit Üren - TAYK) "Mehmet'ciğim, bari biraz motor bassaydın da, hakemleri bu soğukta, hem de aç bu saate kadar bekletmeseydik" sitemini bile yemiştim.
Gezi desen, ben maaşlı bir çalışanım, yıllık izinlerim belli. Kim nereyi gezmiş okuyup, program yapıyorum. Yani yaratıcı değil kopyalayıcıyım. Üstelik çoluk çocuk iki aile geziyoruz, o nedenle iki kere pervane düşmesi dışında zor an da şükür yaşamadık. Tedbirli davrandık.
Dernek, STK filan desen, zaten hem yazdım, hem anlattım. Siz zaten burada çok daha iyisini ortaya koydunuz.
Yapım onarım desen: dersimi aldım; marka bir tekneye geçtim. Orijinal halini değiştirecek bir tek vidaya bile para harcamamaya çalışıyorum. Para harcadığım şeyler, sonradan söküp, -eğer olursa- yeni tekneye transfer edebileceğim cihazlar, aksesuarlar.
Denizden Kazandığım İnsanlar desen: çok ama zaten büyük çoğunluğu burada. Biri hariç, yıllar önce kaybettiğimiz Şenol İskeçeli. Huzur içinde yatsın. Onları da Mücahit Reis kadar iyi anlatamam zaten. Üstelik anlatmaya kalksam mesela Aali'nin nesini anlatacaksın. Ne matah tarafı var ki... Seni anlatmaya kalksam, "iltifatın buysa yergin nasıl?" diye sitem edersin.
Bırak biraz izleyici olayım, keyif alayım.Ortamı geldiğinde sessiz kalmam merak etme.
-
Mehmet Atay Reis,
Sizin direk kırılma maceranızı okumuştum. Kötü bir anıyı bile gülümseterek anlatabilmenizden, ve diğer pek çok yazınızdan kaleminizi bir çoğumuzdan iyi olduğunu zaten biliyoruz. Siz de burada paylaşacak çok şey var. Lütfen naz yapmayın :) :)
Bir zamanlar ahşap tekne alma girişimimizde Yener Yatçılık’ta kulağınız çok çınlamıştı. Siz hatırlamayabilirsiniz, Nurettin Bey bizi telefonla görüştürmüştü, ama yoğunluktan bir araya gelememiştik. Bir ara Can Çiftgül, sizin ilk Sarıyaz’ı satarken ben de talip olmuştum. Ama sonra değerini bizden daha iyi bilen ve hakkını bizden daha iyi veren Mustafa Erol arkadaşımıza kısmet oldu. Bizim almak istediğimiz tekne. ADF deki Poyraz’ın dördüzlerinden birisiydi. Poyraz’ın Nahlin’den Poyraz’a dönüş planlarını Tunç Kaptan’dan ödünç aldığımda Mehmet Atay imzası orada da karşıma çıkmıştı. İzlerinizi takip ediyorum ona göre :) Sizinle de ilk fırsatta tanışırız umarım.
Selamlar, Sevgiler.
-
Utandırdınız beni.
Ben de tanışmak isterim, tabii ki.
Bu kadar popüler olduğumu hiç düşünmemiştim.
Yalnız Poyraz'ın dönüşümünde benim imzam olmaması lazım. Onu hatırlamadım.
-
Merhaba Mücahit Reis'im,
Bu muhteşem, içten selamlama için çok teşekkürler.
Sanki iskeleye yanaşmışım da sen koşturmuşsun halatları almak için; önce gözgöze geldiğimizde parlak, ışıl ışıl gözlerimizle selamlıyoruz birbirimizi. Ne güzel bir şeydir sıcak bir karşılama; sonra yakalamışız birbirimizi kollarımızdan, çekiyorum seni tekneye. Yok öyle, birşeyler içmeden bırakmam, sıcak, demli bir çay, bir yorgunluk kahvesi, bir iki duble bişeyler belki...
Merhaba ben Erman...
Anlatsana dostum, hangi rüzgar, hangi deniz attı seni buraya...
-
Size de Merhaba Erman Reis.
Sizin Tirhandilin süzülerek limana girişini seyredip, palamarlarını almak ne mutlu olurdu.
-
Size de Merhaba Erman Reis.
Sizin Tirhandilin süzülerek limana girişini seyredip, palamarlarını almak ne mutlu olurdu.
Çok sağolun, çok incesiniz, :D :D
-
Mehmet Atay Reis,
Sizin direk kırılma maceranızı okumuştum. Kötü bir anıyı bile gülümseterek anlatabilmenizden, ve diğer pek çok yazınızdan kaleminizi bir çoğumuzdan iyi olduğunu zaten biliyoruz. Siz de burada paylaşacak çok şey var. Lütfen naz yapmayın :) :)
Bir zamanlar ahşap tekne alma girişimimizde Yener Yatçılık’ta kulağınız çok çınlamıştı. Siz hatırlamayabilirsiniz, Nurettin Bey bizi telefonla görüştürmüştü, ama yoğunluktan bir araya gelememiştik. Bir ara Can Çiftgül, sizin ilk Sarıyaz’ı satarken ben de talip olmuştum. Ama sonra değerini bizden daha iyi bilen ve hakkını bizden daha iyi veren Mustafa Erol arkadaşımıza kısmet oldu. Bizim almak istediğimiz tekne. ADF deki Poyraz’ın dördüzlerinden birisiydi. Poyraz’ın Nahlin’den Poyraz’a dönüş planlarını Tunç Kaptan’dan ödünç aldığımda Mehmet Atay imzası orada da karşıma çıkmıştı. İzlerinizi takip ediyorum ona göre :) Sizinle de ilk fırsatta tanışırız umarım.
Selamlar, Sevgiler.
Sevgili Mucahit teknenin hakkini verdigimi sanmiyorum ama cocukluktan beri bu havayi solumak yetiyor. Benimde eski Sariyaz ve Can beyin Zerdalisi olan tekneyi almam cok garip olmustu. Esimi cocuklari aldim atladik arabaya dogru Teosa . Gecenin bir vakti saat 03 00 sulari otele giris. Sabah yarim yamalak yapilan kahvalti ve heyecanla Tekne dukkani Levent beye gidis. Ancak dukkan kapali. Hafif bir uzuntu. Telefon trafigi. Marina ofisten anahtari aldik. Tekneye girdik. Esim soyle bir bakti. En onemli kriter olan firinli ocagi gordu ve tamam alabilirsin dedi. Sonra arabaya atladigi gibi cocuklarla plaja gitti. Ben teknede kamarada kendi kendime oturdum. Sozde tekneyi inceliycem. Akuler bos. Motor calistiramiyorum. Sintinede su var. Tatlimi tuzlumu kime ne pompalar basar nasil olsa. Benim icime sindi ya. Sahibide bir geko olan sevgili Can ciftgul. Araya tanidiklar girdi pazarliklar yapildi benim adima. Ben tekneyi denizde marsina bile basmadan aldim. Sonra teosda bakimini yaptirdim Ancak hicbir asamasinda yaninda bulunamadim. Sadece parayi gonderdim. Levent bey sagolsun ilgilendi. Sonrasinda teosa tekneyi teslim almaya gittim ve ertesi gun istanbula yolculuk. Sag salimen geldik. Kurban bayrami tatili idi guzel bir yolculuk oldu. Ufak tefek acemilikler ve aksakliklar olmadi degil ama Yesilkoye baglandigimda Atlantik gecmis kadar olmustum. Sonra sevgili Mehmet Atayla tanistim. Sagolsun isyerime geldi tekne hakkinda bildiklerini paylasti. Orjinal projesi uretim asamasindaki resimler gibi bilgilerin oldugu bir dosya verdi. Sakliyorum. Velhasil sadece guzel inanlardan tekne aldigim icin sansli oldugumu dusunuyorum. Aksi takdirde benimki gibi bir satinalma cok farkli sekilde de sonuclanabilirdi. Velhasil sozun ozu teknik bir insan da olmama ragmen bazen hicbirsey dusunmeden de tekne alabiliyoruz.
Sevgi ve selamlarimla
SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
O tekne (Zerdali), 35 yaşına geliyor ve siz 4. sahibi oldunuz;tüm sahipleri çok sevdi ve iyi baktı.
Zaten çok iyi bir tekne, üstüne şanslı da. Onun da ömrü uzun olsun;siz de sağlıkla, mutlulukla ailece keyfini sürün.
Not. Bir gün satarsanız, ilk benim haberim olsun.
-
Tesekkur ederiz. Siz teknenin hala sahibi sayilirsiniz.Teknenin donusumunu yapan sizsiniz. Emekleriniz var.Ne zaman isterseniz seyre cikabilirsiniz. Bosuna satin alip para vermeyin.
SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
35 yaşında ..Ahşap.. iyi bakılırsa kaç 35 görür acaba.. ?
Önemli bir tasarımcının projesi diye hatırlıyorum. Fiberci Matay bile ilk göz ağrısını geri istiyorsa.. vardır bir bildiği.. ;)
-
Herkesin kendinden birşeyler bulduğu bu güzel yazında ben sadece kendimden birşey bulmadım. Kendi ayıplarımı da buldum. "Deniz tehlikelidir" diyen insanlarla dolu, koca koca gökdelenlerin bizi bir kaşık suda boğduğu bu kara parçasından kaçabildiğim güvenli alanlarda edindiğim "rasyonel bilgi" tüketiminin beni nerelere savurduğunu gördüm. Asıl okunması gerekeni kaçırmış olmanın mahcubiyeti yazını okudukça resme ne kadar yanlış açıdan baktığımı gösterdi :) . Herşey sayılardan ve formüllerden ibaret değilmiş. Eşimin bir yandan sevdiği özelliğim olan ama bir yandan esnafla alışverişi önde tutan birisi olan bana taktığı lakap ile "esnaf Oğuzhan" olarak sınıfımda tek başıma değilmişim :) . Ayıbımı mazur gör. Denizlere bir an evvel açılacağız diye insanları kaçırmışız.
Merhaba Oğuzhan ben :) esnaf Oğuzhan...
-
Mücahit kaptanın yazısı ne kadar güzelmiş.
Eksik olma.
-
Mücahit.. hadi ama .. yazılarını özledik..
-
Mücahit.. hadi ama .. yazılarını özledik..
:)xx :)xx :)xx Kesinlikle.