Heyamola Hey

Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 13:32:55

Başlık: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 13:32:55
Patalya'ya inen ve Koca Reis 'e rağmen halatı fora eden mürettebat, oradan dikkat amatör denizci çıkabilir diye lakırdı etmeye başlamış.

Elbet bu lakırdıya, Çektirme de bir yanıt verecek;

Buyurun efendim;

Patalya'dan amatör denizcilik üzerine söylenen sözlerin büyük çoğunluğuna karşı çıkmak pek güçtür. Kimi yorumlara katılmayabilirsiniz ama çoğu tespit, hemen herkesin hem fikir olduğu, deneyimlediği pek dile getirmediği hususlardır. Bir yerlerde dile getirilmesi de bana kalırsa iyi olmuştur.

Ben aynı konuya, bir başka yerden bakmak istiyorum. Muhtemelen benim baktığım yer daha fazla tartışmaya muhtaç ve karşı çıkmaya daha müsait fikirler içeriyor. Burada kesinlikle bir tenkit yok- çünkü eğer ben Böke ile sohbet etseydim o mevzuuları, evet öyle diye yanıt verir, muhtemelen biraz da abartırdım. Bu yazıyı Böke'ye yanıt olarak okumamanızı o nedenle salık veriyorum, çünkü yapabilirsem, ben bu yazıda, o değerli gözlemlerin gerçekte ne anlama gelebileceğini, tespiti yapılan yaşamların kaynaklarının neler olabileceğini kendi içimde tartışacağım. Bunu herkesten çok Böke'nin anlamaya çalışacağını ve  katkı koymaya çalışacağını düşünüyorum.

Başlıyorum:

Bir tartışmada söylediğim gibi Wittgenstein bir yerlerde, " her şey bizim onu gördüğümüz parçasından daha çok anlam ifade eder" demişti.

Karl Marx da , nesneler-olaylar bize camera-obscura'daki gibi, baş aşağı şekilde görünür der. Gerçeği görmek için görüntüyü tersine çevirmek gerektiğini söyler. Ben, kendi alanımız için bu yazıda bir denemeye girişeceğim, görüntüyü tersine çevirmeye çalışacağım. Yazım, biraz akademik olabilir. Bazı konulardaki daha önce yaptığım metinlerden yararlandığım için, böyle olacak. Anlayış göstermenizi ve katkılarınızı bekliyorum.

Bir soruya doğru yanıt vermemiz için, soru işaretini doğru yere koymamız gerektiğini düşünenlerdenim.

Amatör sözcüğü bize Franszıca'dan oraya Latinceden geçmiş.  "seven" anlamına geliyor, daha çok  bir işi sevgisinden yapan kişi. Bir işi severek yapmakla bir işi sevdiği için yapmak arasında çok temel bir fark vardır. Avukatlığı severek yapabilirim, mühendisliği, sigortacılığı... Ama pek azımız sevdiğimiz için bir işe girişmişizdir. Hatta sevdiğimiz için giriştiğimiz iş bir süre sonra geçim kaynağımız olduğu için onunla sevgi bağımız zayıflar,onun yerini mübadele bağımız alır.  İşimi severek yaparım, severek yaptığım için daha iyi yaparım ve bu işle iaşemi sağlarım.Bu aynı zamanda bir zorunluluk kategorisini de  getirir. Çalışmak zorundayım, çünkü iaşem buna bağlı.

Amatör'ün uğraşısında ise bir zorunluluk ögesi yoktur. Dilersem yapmam. Onu çok sevsem de yapmayabilirim. Tamamen benim isteğime bağlıdır. Çünkü ondan iaşe sağlamam. Şu kadını/erkeği seviyorum, çok seviyorum, ama dilersem onunla olmam. Bana manevi haz dışında bir şey getirmiyor, yaşamak için ona mecbur değilim. Tıpkı Masal'a mecbur olmadığım gibi. Dilersem satarım. Bir daha kayığa binmem. Onu çok sevsem de hayatımı idame ettirmem ona bağlı değildir. Balıkçı ile aramdaki fark budur. Balıkçının kayığını satması ya ekonomik güçlükten, ya artık para kazanamamasından ya da daha iyisini almak istemesindendir. Onun teknesi ile kurduğu bağ, zorunlu çalışmaya dayalı olduğu halde, benim kayığımla kurduğum bağ hiç bir zorunluluk içermez.

Bunu böylece koyalım.

Bundan 200 yıl önce amatör denizci denen bir cemaat var mıydı, diye sorarsak, sanıyorum hayır yanıtı veririz. Gelişmiş denizci uluslarda da şimdiki anlamıyla bir amatör denizci topluluğunun olduğunu sanmıyorum. Neden daha sonra ortaya böyle bir cemiyet çıktı? Basit yanıtı sermaye birikimi ve sermayenin  eskiye göre çok geniş bir kitleye yayılması  nedeniyle.

Sermaye'nin yayılması ne zaman başladı? Aydınlanma ile. Peki Aydınlanma İnsanı nasıl bir insandır?

Kısaca tanımlayacak olursak, Aydınlanma ve ardıl dönemlerin insanı, kendi hikayesini yazan erkek ve kadınlardır.

Aydınlanma, Romantizm ve Modernizm dediğimiz dönem, bilgeliğe yönelmiş özneyi kabul eder. . Kavga, kargaşa, her türden dogmatizim sona erecek, karanlık çağlar geride kalacak, bireyler kendi sahiciliklerini gerçekleştireceklerdir. Her bir bireyin kendi sahiciliklerini gerçekleştirmeleri, özlerinde olanı ortaya çıkarmalarının önündeki engellerin kaldırılması ile oluşacak toplum düzeni,  ideal toplumu oluşturacaktır. İdeal toplumun önündeki engeller bir kez kaldırıldığında bu bağımsız ve tekamül etmiş insanlarda oluşan toplum kendiliğinden oluşacaktır. 

“Aydınlanma- Romantizm düşüncesine göre dinsel dogmatizmin yıkılması, bilimsel bilginin kutsanması, aklın hükümdarlığı ile bu engeller birer birer yıkılır, özne kendi sahiciliğine kavuşur. Bu yaklaşım, modernizmin bütün özerklik taleplerine yanıt verebilen tek ilkedir”     
( Zeynep.B.Sayın.1997:131) Çünkü “Aydınlanmanın öteden beri hedefi, insanları korkudan arındırmak ve efendi konumuna getirmek olmuştur”(Adorno-Horkheimer,2010:19) Engizisyonun günahları İsa’ya yüklenir. Berman’ın büyüleyici bir şekilde anlattığı Faust, meydan okuyarak sisler arasından kendi yüzünü göstermiş, tanrı-insan toprağa elini yaslayarak doğrulmaya başlamıştır bir kez.
   
Anlatım, hep birinci tekil şahıs üzerindendir. O dönemin başyapıtlarından Moby Dick, şöyle başlar; Bana İsmail deyin! Tanrı öldürülür. Yerine konulacak olan kültür(ekin) toprağa serilen tohumun filizlenmesiyle bütün insanlar özgürlüklerini, kendiliklerini gerçekleştirecek ve hep birlikte mutlu bir dünyada yaşayacaklardır.

Fakat durum pek böyle öngörüldüğü gibi olmaz. İnsan, birey güçlendikçe ve bu gücü nesnelere uyguladıkça, bir bedel ödemeye başlarlar. Adorno ve Horkheimer'e göre bu; nesnelere yabancılaşmadır. Anlaşılması zor bir çeviriyle şöyle diyor bu iki düşünür;
   “ Aydınlanmanın nesnelere karşı tutumu, diktatörün insanlara karşı tutumuyla aynıdır. Diktatör insanları güdümleyebildiği ölçüde tanır. Bilim adamı da nesneleri onları yapabildiği ölçüde tanır. Böylece nesneler ‘kendileri için’ var olmaktan çıkar, “bilim adamı için var olurlar” (Adorno-Horkheimer;2010:26)
   
         Nesnenin bilim adamı, insan için var olması, insanın kendisine yabancılaşmasının da önünü açar. “Anlamlandırılan insan ile anlamsız nesne ve rasyonel anlam ile onun rastlantısal taşıyıcısı arasındaki tek boyutlu ilişki, var olanlar arasındaki bağların çok katmanlılığını unutturur” ( Adorno:Horkheimer,2010:28) 

      Bunu şöyle açıklamaya çalışayım. Annem hastanede yatarken, bir yakınımız çiçek getirmiş. Çiçeği almamışlar odaya. Bunun yerine odadaki televizyondan görüntüsünü verdiler. Sağlık nedeniyle yapılan bu zarif davranış, hastanenin tutumu yani, Türkan'ın annemi düşünmesi, gidip bir çiçek satın alması, çiçeği taşıması, hastaneye gelmesi, odaya çıkması olarak kendini gösteren çok katmanlı ilişkiyi bir anda tek, sanal, yalnızca görüntüye dayalı tek yönlü bir ilişki biçimine getirir. Normalde çiçek gördüğü zaman dualar eden, maşallahlar dileyen annem, yatağının karşısında ekranın çözünürlüğü ile eşitlenmiş bir nesneye bakakaldı. Teşekkür bile edemedik. Öyle ekrana baktık. Çiçeği getiren kadın arkadaşımız da öyle ekrana bakıyordu. Gerçek bir eblehlik hali. Adorno ve Horkheimer'in söylediği tam budur.  Türkan- Annem-Çiçek-Hastalık-Hasta yakınları-Satın Alma Eylemi- Teşekkür-Dua- Türkan'ın teşekküre mutlu olması gibi sayabileceğimiz çok katmanlı ilişki, ortadan kalkar, çiçeğin ekrandaki görüntüsü, bir görevin yerine getirilmesi olarak tezahür eder, ardında muhtemelen ziyaretçi ile hasta arasındaki ilişkide basit bir borç ifası şekline bürünür ve asıl ilişki (geçmiş olsun dileği-teşekkür) unutulur
   
   
         Ancak bu unutkanlık kendi gelişmesinin temel dayanağı olmakla birlikte kendisinin çöküşünün de temelidir.
   
         Terry Eaglton’un deyişiyle “modernite, kendi doğumu ve yıkımının yazarıdır”(Eagleton;2012a:315)

Şimdi aydınlanma-modernizm dizgesi ile amatör denizciliğin ne ilgisi var. Var. Eğer insanın gündelik pratiğinde çok katmanlılık ortadan kalkıyorsa, denizle bağında da çok katmanlılık ortadan kalkar ve/veya yıpranır.

Anlatmaya çalışacağız daha sonra. Şimdilik Böke bu kadarıyla uğraşsın.

(Devam edecek)






 
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: O.Utku Uçkan - 12 Mayıs 2018, 14:21:37
O ODTÜ li, ben ise sadece Ege Ziraatten mezunum.

Resmen beynim hararet yaptı,bahçeye çiçek dikmeye gidiyorum.

Bir kez de özet kısmında denerim, olmaz ise olmaz ne yapayım.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Âli San - 12 Mayıs 2018, 14:32:38
Utku Reisim ; bendeniz naçiz kulunuz makinacının da radyatörü hararet yaptı, termostatı kilitlendi, buhardan soğutma suyu ekleme kabının kapağı uçtu, su pompası yatak sardı, adedi devir düştü, araç silkelendi, makina stop etti...
Internetten referans kitaplar siparişine giriştim ; önce hazırlık olarak bir beş sene okumalar yapacağım : sonra metne yine dönerim, Rabbim yar ve yardımcım olsun, belki zihnim açılır ? Çok amin !   ;D ;D ;D
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: erdal duran - 12 Mayıs 2018, 14:55:07
    Utku dede, benim bilader de Ege Ziraat mezunu ama muhtemelen senden 6-7 sene sonra. Bülent hocam, kusura bakma araya daldım :).
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: O.Utku Uçkan - 12 Mayıs 2018, 16:19:43
Utku Reisim ; bendeniz naçiz kulunuz makinacının da radyatörü hararet yaptı, termostatı kilitlendi, buhardan soğutma suyu ekleme kabının kapağı uçtu, su pompası yatak sardı, adedi devir düştü, araç silkelendi, makina stop etti...
Internetten referans kitaplar siparişine giriştim ; önce hazırlık olarak bir beş sene okumalar yapacağım : sonra metne yine dönerim, Rabbim yar ve yardımcım olsun, belki zihnim açılır ? Çok amin !   ;D ;D ;D

Ali hocam,

Ben reis siz de naçiz kulum olunca,benim ile sanki kafa  buluyormuşsunuz gibi algılanabilir :)

Bu durumda bana da herhalde ağdalı bir estağfurullah demek düşüyor ;D

Tanıtım yazınızda yaş bölümü es geçilmiş. DSTİ  nin İstanbul toplantısına Erkan ve Çeto ile birlikte katıldığımızda İstanbul ekibi ile tanışma fırsatını bulmuştuk.Ama yıllar maalesef hem hafızamda hem de profil coğrafyasında büyük değişimlere neden oldu. Ama forumda gerçek anlamda hocam diyebileceğim sayılı kişilerdensiniz. :)xx :)xx :)xx

Yazdığınızın tam tersine, konu muhabbetine açıklayıcı yazılar ile katılacağınızı düşünüyorum. 8-)
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 16:21:42
Daha durun, bağlanmasın ben ona neler edeceğim, kum dökecek kum.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: O.Utku Uçkan - 12 Mayıs 2018, 16:42:17
Bülent biladerim,
Yıllar önce Ziraat fakültesine gitmeden önce İktisadi bilimler fakültesine gittim (askerlik durumundan).
Tüm derslere giriyorum ve yoklama olursa ağabeyimin yerine yoklama veriyorum.
Sonuçta dersleri de dinliyoruz doğal olarak.
Bir gün toplum psikolojisi dersinde,iki ders arası hoca anfiden çıkmayanlar ile muhabbet sırasında sordu''asistan alacağım, konu ile ilgili ve üniversitede kariyer yapmak isteyeniniz var mı?''diye.Ki,mseden ses çıkmadı.
Ben gayet saf bir biçimde ''hocam ben düşünüyorum ve konu çok ilgimi çektiği için çok iyi dinliyor ve anlatılanları anlıyorum.Olayları,nedenlerini ve niçinlerini zaten durumdan da çıkarıyorum.Ama bunları sınıflandırıp ,maddeler olarak isimlendirdiğinizde,anlat desen aklımda bir şey kalmıyor''.
Cevabıma bütün arkadaşlar kırılmıştı.
Bu arada çiçek dikme işi bitti içeri girdim.
Ben yine sen konuya çalışırken ortalığı idare edeyim bu arada diye şeyettirdim.
Başlık: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 18:22:35
İyi etmişsiniz Dedecim,
İlk bölümü kısaca özetlersek şu dört öndeyiyi çıkartıyoruz;
1. "Amatör"lük, ortaya konulan üretimle, üreten arasında herhangi bir zorunluluk ilişkisi içermez. Uğraş veren istediği an yaptığı işi terk edebilir.

2. Aydınlanma döneminden yakın çağa kadar, insanın her şeye kadir olduğu kabul edilmiş, insan her yerde öne çıkartılmıştır.

3. İnsanın nesne ile kurduğu ilişkideki çok katmanlılığı unutturmuştur.

4. Sermaye birikmiş ve yaygınlaşmıştır.

 dedik.

(Gören de dünyayı keşfettik sanacak, öyle bir yazıyoruz yani)



Şimdi burada bir yere değinmek istiyorum. Bu hepimizin bildiği ama her nedense, dünyayı insanı muhakeme ederken çok da üzerinde durmadığımız bir şey. Buna "yabancılaşma" diyoruz. Bir de "yabancılaşmış emek" var.

Kısaca buna değinmek istiyorum ki, bana kalırsa, deniz işinde, amatör denizci sınıflandırmasında Böke ile ayrıldığımız yer de burası. Bu ayrım birimizin diğerine üstünlüğüne işaret etmiyor, yalnızca denize ve denizciye bakışımızda farklılıkları vurguluyor.

Ama duramayacağım, affına sığınarak taş atacağım ;  o patalyada olduğundan, belki bana göre topukları, sığlıkları daha iyi görüyor ve altındaki ummanı buna göre tanımlıyor. Ama bir çektirmede iseniz ufka bakarsınız. Belki sığlıkları, teknenin altını patalyadan daha iyi görebilirsiniz, ama rota, en temel olarak ufukta. Zaten o adamla hep bu yönde ayrışırız.

İnsanı hayvandan ayıran en temel öge, Fuerbach'a göre, insanların dini olmasıdır. Marx'a göre ise üretim etkinliğidir. Bir arı, muhtemelen bir mimardan çok daha iyi kovan yapar. Ama bu üretim etkinliği ile arı özdeştir. Kovan yapamayan arı ölür, gökdelen yapamayan insan yaşamaya devam eder. İnsanın yaşamak için uzaya gitmesine, şevroleye ihtiyacı yoktur. Çikolatasız bir yaşam mümkündür ama karınca yaşamak için toprağı kazmak zorundadır.[/b]

Karıncanın toprağı kazması ile  şömine yapan usta ile arasındaki fark ayan beyan ortadadır. Yinelemek gerekirse karıncanın etkinliğinde sevgi sevgisizlik yoktur. Karıncayı toprağı kazmaktan alıkoyamazsınız. Bu onun işi değildir. Bu onun varlık koşuludur.  Şömineci için ise durum tamamen farklıdır. Bu etkinlik , yapabileceği ve iaşesini kazanabileceği yüzlerce etkinlik kolundan biridir. Eğer iyi bir eğitim alsaydı Zıraatçi olabilirdi. Köylü olsaydı, çiftçilik yapabilirdi, avukat olabilir, fırın ustası olabilirdi.

İşte yabancılaşma tam burada başlar. İnsan için iş, bugünün dünyasında gerçekte yaşaması için hiç gerek olmayan, ama verili sistem nedeniyle zorunlu olarak yapması gereken bir etkinlik halini alır. Bu nedenle her birimiz ürettiğimiz ürünle, yani ortaya koyduğumuz emekle farkına varmadan mesafeleniriz. O artık, bizim kendi etkinliğimiz sonucu edindiğimiz bir şey değil, genellikle başkalarına satmak  ve iaşemizi sağlayan bize ait olmayan bir şeydir.

Hannah Arendt, biraz farklı bir terminolojiyle " emek" i doğa ve zorunluluk alemiyle, "işi/çalışmayı" yapaylık alemiyle ve "faaliyet"i çoğulluk ya da toplumsallık alemiyle ilişkilendiriyor. ( Hardt, Negri; Dionyssos'un Emeği)

Katil filozof olduğu savlanan Antonio Negri, dünyayı değiştirecek şeyin, iş olmayan iş olduğunu savlıyor.

İş ve çalışma, zorunlu çalışmanın bizi yapay ilişkilere savurduğunu savlıyorum. Hatta öyle ki, zorunlu olarak çalışan kişi, yapay değilse, başarılı bile olamaz. Bu bir ahlaksızlık değildir. Zorunlu çalışmanın kendisi, zaten kendi etik değerlerini çoktan koyduğundan kendiliğinden bir yapaylık alanı yaratır. Siz de buna uymakla etik davranmış olursunuz.

Ama anlatmaya çabaladığım (ve sanıyorum ki başaramadığım) gibi, zorunlu çalışma bizi kendimize yabancılaştırır. Hiç istemediğimiz kurallara uyarız, suratsız biriysek bile gülmek durumunda kalırız veya çok neşeliysek asık bir surata bürünürüz. Rahatça küfredemeyiz, espiri yapamayız. Bütün her şey çocuklarımız, evimizde yanması gereken ocak, ödenmesi gereken faturalar, akşam gidilmesi gereken toplantıda üstümüze giyeceğimiz takım elbiseyi finanse etmek içindir.

Ama öte yandan, bu durum, bazı insanları sıkmaya başlar. İstenildiği gibi eylemek, uyumak, istediğin zamanda çalışmak, kendi potansiyelini herhangi bir  karşılık almadan(övgü, ödül, para) gerçekleştirmek istenir. İstenen İş olmayan iştir.

İşte burada amatör denizci sınıflandırmasını yapabiliriz. Ama yoruldum.
Devam edecek.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Âli San - 12 Mayıs 2018, 19:04:29
Utku Reisim,
evet o tarihlerde tanışmıştık. Yazdıklarınız da öyle mahcup etti ki beni, şinci nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Keşke bana atfettiğiniz özellikler bende sahiden olsa...Madem bu sıra tasniflere girişmek güncel konu ; Kayıkçıyım bendeniz, sonrasında bi parça yelken sever, denizcilik ise bana fazla iddialı bir tanımlama.

Iyisi mi biz postu sahibine bırakalım bakalım Bülent neler yazacak ? 
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: O.Utku Uçkan - 12 Mayıs 2018, 20:22:08
İyi etmişsiniz Dedecim,
İlk bölümü kısaca özetlersek şu dört öndeyiyi çıkartıyoruz;
1. "Amatör"lük, ortaya konulan üretimle, üreten arasında herhangi bir zorunluluk ilişkisi içermez. Uğraş veren istediği an yaptığı işi terk edebilir.

2. Aydınlanma döneminden yakın çağa kadar, insanın her şeye kadir olduğu kabul edilmiş, insan her yerde öne çıkartılmıştır.

3. İnsanın nesne ile kurduğu ilişkideki çok katmanlılığı unutturmuştur.

4. Sermaye birikmiş ve yaygınlaşmıştır.

 dedik.

(Gören de dünyayı keşfettik sanacak, öyle bir yazıyoruz yani)



Şimdi burada bir yere değinmek istiyorum. Bu hepimizin bildiği ama her nedense, dünyayı insanı muhakeme ederken çok da üzerinde durmadığımız bir şey. Buna "yabancılaşma" diyoruz. Bir de "yabancılaşmış emek" var.




Bülent'ciğim,ahan da benim toplum psikolojisi hocasının yaptığı şey bu idi.

Sildiğim yere kadar verdiğin özet benim için sanırım bir özet idi.

İşin aslı ben de bu özeti çıkardım ama bu arada balatayı sıyırdık yine.

Tekrar özet vereceksen yazının gerisini okumak için zaten eskilikten hararet yapan beynimi zorlamayayım.

israrla zırt zırt patalyaya girmiyorum.Zart zurt tamam.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 20:34:54
Kısaca kavramlarımızı/öndeyilerimizi maddeleyelim,

1. Her şeye kadir insan kavramı ön kabul olarak yeryüzünde tahakküm sürer.
2. İnsan etkinliğindeki çok  katmanlılık unutulmuştur.
3. Sermaye birikmiş ve yaygınlaşmıştır.
4.  Modern insanın çok katmanlılığı unutması, yalnızca ilerlemeye yönelik çabası kendi yıkımını da hazırlar.
5. İnsan para için zorunlu çalışarak kendi emeğine yabancılaşmıştır.


Kızıl Tugaylar'ın Aldo Moro'yu kaçırıp öldürmesinde parmağı olduğu gerekçesiyle italya'da bir hayli cezavinde kalan Antonio Negri, " İnsanların işe gitmek yerine sevgiliyle öpüşmeye gitmeye karar verdiği gün", devrimin başlayacağını söyler.

Zorunlu çalışmanın( para kazanmak için etkinlikte bulunmak) karşısına koyacağımız şey, yukarıda sözünü ettiğimiz gibi "iş olmayan iş"tir.

İş olmayan iş, hayatta kalmanız için gereken miktarda üretmek, kendi potansiyelinizin her şeyi ile ortaya çıkması ve gelişmesidir. Az önce sözünü ettiğimiz gibi, karıncanın toprağı kazması iş olmayan iştir. ( Çok ilginç değil mi, onlara işçi karınca diye bir karınca sınıfı koymamız, bir doğal durumu kendi dünya algımıza göre adlandırmamız)

bu pasajda başta belirtilen maddeleri şöyle bir toparlarsak;

1. Her şeye kadir insan kavramı ön kabul olarak yeryüzünde tahakküm sürer.

Modern insandan beklenen, her birinin kendi yaşamlarında bir başarı öyküsü yazmasıdır. Verili ekonomik sistemin insana yutturduğu en büyük yalandır bu. Bu yaklaşım, bizi biz olmaktan çıkarır. Başka başka insanlar yapar; hırslarına mahkum, gösteri sever, sürekli olarak "bana bakın, buradayım, başarılıyım, param var-veya en iyi şömine ustası benim. En iyi ben biliyorum en iyi ben yapıyorum. Bundan daha yorucu ne olabilir hayatta?

2. İnsan etkinliğindeki çok  katmanlılık unutulmuştur.

Yukarıda sözünü ettiğimiz her şeye kadir olma hali, muktedirlik hissi, nesnelerle ve diğer insanlarla kurduğumuz bütün ilişkilerdeki çok katmanlılığı unutturur. Adorno, kitapların kitabı Minima Moralia'da çok çarpıcı bir örnek verir; kabaca anlatayım; hediye almak der, önemli bir iştir. Ama bu çağda unutulmuştur. Değişim kartları, hediye çekleri hediyeyi hediye olmaktan çıkarmıştır. Arkadaşıma ev hediyesi olarak tencere almak istiyorum, hiç uğraşmıyorum, gidiyorum, bir tencere takımı alıyorum, içine değişim kartını koyuyorum. Dediğim şu; İşte Âli, al, bak senin için para harcadım, beğenmek zorunda değilsin,  Keyfine göre bir şey al.Senin beğenini bilmek zorunda değilim. Hangi renkleri seversin, ne tip bir kazak hoşuna gider. Al işte değişim kartı burada. Ben sana karşı görevimi yerine getirdim, dilersen git değiştir. Bana ne!

Evim, boş ver biraz daha büyütebilirim, satabilirim, içinde yaşadıklarım önemsizdir. Onun hikayesi olmaz.

3   Modern insanın çok katmanlılığı unutması, yalnızca ilerlemeye yönelik çabası kendi yıkımını da hazırlar.


Ama bu çok katmanlılığın unutulması bizi insan yapan her şeyi teker teker elimizden alır. Biz artık, tüketmek, yenilemek, başarmak, bütün ilişkilerimizi buna kurmak durumunda kaldığımız için, gerçek anlamda birer yıkıcı olarak ortaya çıkarız. Kazanmak için yenmek durumunda kalmak bizi ve yaşadığımız ülkeleri hızla acımasız hale getirir. Ve takdir edersiniz ki bu yok edici olmanın yanında aynı zamanda çok ama çok yorucu bir yaşama biçimidir. 200 yıldır böyle yaşıyoruz.

4. İnsan para için zorunlu çalışarak kendi emeğine yabancılaşmıştır.



Bütün bunlar, hep bir arada, insanın kendi emeğine yabancılaşması ile olmuştur. Yabancılaşmış emek yapaylaşmaya, yapaylaşma yabancılaşmış emeğin artmasına yol açmıştır. Bu ikisi arasında ilginç bir diayalektik vardır ve buraya girmeyeceğim. Birbirlerini beslerler demekle yetineceğim.

5. Sermaye birikmiş ve yaygınlaşmıştır.


Diğer yandan bu acımasız yaşama biçimi, toplumsal ilerlemeyi (bütün bunlar pahasına bile olsa) sağlamış, refah artmıştır. Refahın artması, kimi nesnelere ulaşmamızı kolaylaştırmıştır. Kayık, bunlardan biridir.


İşte ayrım tam bu nesneye/kayığa ulaşmamızla birlikte başlar. Burada yapılan tartışmalarda söylendiği gibi, tamamen kendine ait ve doğrudan üretimden gelen kültüre dayalı denizcilik, modern dünyanın erkek ve kadınlarına, yukarıda saydığımız bütün olumsuzluklara meydan okumak için muazzam bir olanak sağlar.

Kayığınızda verdiğiniz emekle, zorunlu çalışma nedeniyle verdiğiniz emek arasında taban tabana bir zıtlık vardır. Birinde bu isteğinize bağlıdır, diğerinde holding sahibi bile olsanız, zorunlu olarak yaparsınız.

Kayığınızda mecburen yaptığınız tamirat, size yabancı bir emek değildir. Emeğinizle aranızda başka hiç bir şey yoktur. Mesafelenme yoktur. Yelkeninizi onarırsınız ve siz yol yaparsınız, başkası değil. Bununla para kazanmazsınız.

Yüzünüze herhangi bir maske takmak zorunda değilsinizdir. Neyseniz öyle davranırsınız. Yardımınız yalancı, gösterişe dayalı bir yardım hiç bir koşulda olamaz, muhtemelen denizde yardım ederek bunu kimse görmez. Gösteri işi değildir. Kayığınızla kurduğunuz ilişki diğer tüm nesnelerden farklıdır. Elbette nihayetinde bir nesnedir, ama sizi doğaya yatkın olarak dönüştürür. Her şeye kadir insan olmadığınızı bilirsiniz, öğrenirsiniz, deniz altınızda size olabilecek en sert dayağı atmaya hazır beklemektedir.


İşte, ben, tam buradan bakıyor ve amatör denizci sınıflandırmasını doğru bulmuyorum. Yazı içeriğini doğru bulsam da yapılan sınıflandırmayı hatalı buluyorum.
O gözlem yazısında sözü edilen gibi 4-5 sınıf amatör denizci yok.
Tek bir tür amatör denizci var. Tıpkı işçi karınca tanımlamasında yapılan hata gibi bu sınıflandırma.

Bana göre; kent yaşamından kaçan değil, yeni bir dünyayı keşfetmeye çalışan, kendi potansiyelini doğrudan doğruya ortaya çıkarmaya çalışan, bunu yaparken herhangi bir zorunluluğu olmayan,  sevdiği için denizde olan, ortaya az ya da çok herhangi bir övgü-kazanç  veya kudret talebi olmadan emek koyan yani iş olmayan iş peşinde koşan erkek ve kadınlara amatör denizci denir.

Böyle yapanlar ve yapmayanlar vardır ve bana göre tek ayrım budur.

Amma yoruldum. Palavra sıkmak yorucu bir uğraşmış.

Sevgiler.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Murat Erciyes - 12 Mayıs 2018, 20:42:30
Bülent Büyükdağ kardeşim, insanı bir ormanın yakasından alıp, elini hiç bırakmadan, öbür yakasına sağ salim götürüyorsun. Söylediklerin, yazdıkların tartışılır elbet, ama gramer ve belagat birer sanattır ve bunu çok iyi yapıyorsun. Yazılarını ve seni seviyorum. Sağolasın.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 20:55:27
Muratcim ne güzel sözler böyle. Teşekkür ederim
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Kemal Gündüz - 12 Mayıs 2018, 20:58:29
Evet
Bülent Reisim sağolasın


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Kemal Gündüz - 12 Mayıs 2018, 21:07:46
Bence Ersin Böke bu kadar başarılı bir paylaşıma ne yapar eder mutlaka cevap verir ve çok ta güzel olur, yeniden aramıza katılır


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 21:12:08
Başlığı görmüş. Aradı; pu ha ha dedi.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: nuri_kongur - 12 Mayıs 2018, 21:21:01
İlgi ile takip ediyorum.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: O.Utku Uçkan - 12 Mayıs 2018, 21:35:45


1. Her şeye kadir insan kavramı ön kabul olarak yeryüzünde tahakküm sürer.
2. İnsan etkinliğindeki çok  katmanlılık unutulmuştur.
3. Sermaye birikmiş ve yaygınlaşmıştır.
4.  Modern insanın çok katmanlılığı unutması, yalnızca ilerlemeye yönelik çabası kendi yıkımını da hazırlar.
5. İnsan para için zorunlu çalışarak kendi emeğine yabancılaşmıştır.


Kızıl Tugaylar'ın Aldo Moro'yu kaçırıp öldürmesinde parmağı olduğu gerekçesiyle italya'da bir hayli cezavinde kalan Antonio Negri, " İnsanların işe gitmek yerine sevgiliyle öpüşmeye gitmeye karar verdiği gün", devrimin başlayacağını söyler.

Zorunlu çalışmanın( para kazanmak için etkinlikte bulunmak) karşısına koyacağımız şey, yukarıda sözünü ettiğimiz gibi "iş olmayan iş"tir.

İş olmayan iş, hayatta kalmanız için gereken miktarda üretmek, kendi potansiyelinizin her şeyi ile ortaya çıkması ve gelişmesidir. Az önce sözünü ettiğimiz gibi, karıncanın toprağı kazması iş olmayan iştir. ( Çok ilginç değil mi, onlara işçi karınca diye bir karınca sınıfı koymamız, bir doğal durumu kendi dünya algımıza göre adlandırmamız)

bu pasajda başta belirtilen maddeleri şöyle bir toparlarsak;



Öncelikle özeti bu sefer başta vermen çok iyi olmuş demeyeceğim.

Ama özet başta daha anlaşılabilir olmuş dede için.Ya da eski alışkanlığımız önce özete göz gezdirmek burada bana daha iyi geldi.

Yazım dilinde,özellikle böyle samimi yazıştığımız bir yerde bana göre, yazımsal ağdalı bir üslup kullanman okurken gündelik kelimelerin dışına çıkılmasının getirdiği vay be bşladerime bak döktürmüş yine dedirtse de daha dikkatli okumamı gerektirdiği için ısınmaya neden olduğunu sonunda çözdüm.

Önce yazılmış bir yerden kopyaladığını anladım canım,yoksa ben bile bu kadar hızlı böyle yazamam.

Fakat ODTÜ de mühendislik kraat etmiş bir şahıs  ne kadar anlar bilemiyorum.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 12 Mayıs 2018, 21:42:24

Bana göre; kent yaşamından kaçan değil, yeni bir dünyayı keşfetmeye çalışan, kendi potansiyelini doğrudan doğruya ortaya çıkarmaya çalışan, bunu yaparken herhangi bir zorunluluğu olmayan,  sevdiği için denizde olan, ortaya az ya da çok herhangi bir övgü-kazanç  veya kudret talebi olmadan emek koyan yani iş olmayan iş peşinde koşan erkek ve kadınlara amatör denizci denir.

Böyle yapanlar ve yapmayanlar vardır ve bana göre tek ayrım budur.


Öncelikle eline sağlık, her zaman ki gibi güzel bir yazı. Çok seviyorum böyle yazılarını okumayı.

Alıntılamış olduğum kısım hariç her bir yazdığına katılıyorum. Sanıyorum ki katılmamak mümkün değildir zaten.

Ve elbet "sence", olduğu için saygı duyuyorum.
Alıntılamış olduğum yer ise doğrusu, "bence" kısmıyla çok uyuşmuyor.
 
Çünkü, "iş olmayan iş" peşinde, hayatın içerisinden, küçük bir pencere aralayarak koşan insanlar tanımlanıyor ve doğru bir şekilde bir bütünü işaret ediyor.
Hatta doğrusunu, içinde bir yerlerde farketmiş olan insanların dışavurumları ile örtüşüyor ancak, sanıyorum ki bu doğruyu tüm zorunlu olunmayan ve isteyerek yaptığımız işlere uygulayabiliriz. Amatör denizci, kampcı, dağcı, amatör pilot vs...

Bana göre; yazdıkların her ne kadar doğru olsa da bir eksiklik var sanki. O eksikliğin, belli kültürel*  birikimi ile kendine özel bir tanımı hak ediyor olduğunu düşünüyorum. Diğerlerinde olduğu gibi.

Şayet öyle olmasaydı, her günlük yaşantısından bir pencere aralamayı saydığın sebeplerle başarabilmiş ve tercihini deniz üzerinde kullanmış her kişi, hiç bir ayrım, daha doğrusu bir kültürel aktarımdan faydalanmadan amatör* denizci olurdu, ki bu, kültür aktarımına ters ve özelliğini yitirmiş hissetirirdi gibi geliyor bana.
Bir şey "ci" olmak, bu kadar basit olursa, ne "ci" olduğundan bağımsız her daim şikayet ettiğimiz ve kötü insan oldukları için değil belki ama kültürel aktarımdan nasibini almadıkları/almak istemedikleri için hep ortada bir ayrım olacak diye düşünüyorum.
Yazdıklarının, "amatör" tanımı için çok doğru olduğunu ancak yanına, birşey"ci" geldiğinde eksik kaldığını hissetmeden edemiyorum.

Sevgiler.

(Kültür, 1-bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, 2-tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü değerlerle bunları kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan araçların tümü)

(Amatör, sadece zorunlu olmamak değil, para kazanmadan ama hakkıyla yapabilen olarak da değerlendirilmiştir)
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 21:47:53
Kültüre tek satırla geçiştirme gibi değinmişim, doğru bir yergi. Diğer katkıların ise, tıpkı benim önermelerim gibi, üzerinde uzun tartışılması gereken şeyler.
"ci" sahiden bir garip.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 22:01:56
Utku dedecim, yalnızca ilk pasajın, kısa bir bölümü sanıyorum, 2 paragrafı daha önce yazdığım bir yazıdan buraya taşındı.
Yoksa hepsi bugün, kes kopyala olmadan.

Ağdalı dil için özür dilerim, ama daha yalın anlatabilmem için, bir kaç şey bir arada gerekiyor. İlkin işlemek istediğim konunun karmaşık olmaması gerekiyor. Bundan daha önemlisi bunu anlatacak kişinin sahiden bilge olması hem de anlatacağı konu hakkında düşüncelerinin daha berrak olması gerekiyor. 
Konu karmaşık. Ben bilge biri değilim. Kendi düşüncelerimden de çok emin değilim. A ha ancak bu çıkıyor.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: O.Utku Uçkan - 12 Mayıs 2018, 22:11:12
Çok fazla sizler gibi işin felsefesini yapmayacağım.

Ben amatör deniz sevdalısıyım diyorum.

Bu işten şimdiye kadar tek bir kuruş kazanmadım ve kazanmayı da düşünmedim.

Bana göre amatörlük o işte ne kadar bilgili olsanız da ,ne kadar imkan sahibi olsanız da para kazanmadan o işi yapıyorsanız AMATÖR sünüz.

Benim gördüğüm bu denizcilik veya teknecilik işinde çok farklı şekilde nemalanmak ve camiada isminin parladığını görüp bu işi paraya tahvil etme planları yapan ve uygulayan insan var.

Bunu ve bu yolda olanları asla ve asla eleştirmiyorum ve ''tırnağı olan kafasını kaşısın''diyorum.

Benim de amatörlükten biraz uzaklaştığım ve teknemi evimin önüne aldığımda kafamdaki tek düşünce sitedeki havuz başında telefon elde laga luga ile vakit öldüren gençlere bira karşılığı yelken yaptırmak.Bira  burada para olarak düşünülebilir.Gençler ile geçirilen zamanın beni gençleştirdiğini düşündüğümde zaman da para olarak düşünülebilir.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Hasan Toparlak - 12 Mayıs 2018, 22:14:27
Bourgoyne Young metodu ile Multiple Regresyon uygulayıp formüle etseydin daha kolay anlardım. 

Sanırım bu mühendislik işi bizden epeyce birşeyleri almış götürmüş. 


Sent from my iPhone using Tapatalk Pro
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: O.Utku Uçkan - 12 Mayıs 2018, 22:18:50
Utku dedecim, yalnızca ilk pasajın, kısa bir bölümü sanıyorum, 2 paragrafı daha önce yazdığım bir yazıdan buraya taşındı.
Yoksa hepsi bugün, kes kopyala olmadan.

Ağdalı dil için özür dilerim, ama daha yalın anlatabilmem için, bir kaç şey bir arada gerekiyor. İlkin işlemek istediğim konunun karmaşık olmaması gerekiyor. Bundan daha önemlisi bunu anlatacak kişinin sahiden bilge olması hem de anlatacağı konu hakkında düşüncelerinin daha berrak olması gerekiyor. 
Konu karmaşık. Ben bilge biri değilim. Kendi düşüncelerimden de çok emin değilim. A ha ancak bu çıkıyor.

Sen benim canımsın.

Bu gün sayende çok güzel vakit geçirdim.

Yazdıklarımın çoğu konu başlığını ilk sıraya alma çabası ve fikir yazmayan dostlara maz moz yapmak.

Sağlıkla ve sevgi ile kal.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 12 Mayıs 2018, 22:21:25
Bourgoyne Young metodu ile Multiple Regresyon uygulayıp formüle etseydin daha kolay anlardım. 

Sanırım bu mühendislik işi bizden epeyce birşeyleri almış götürmüş. 


Plütokrasinin, Nomokrasi imiş havasında ki Demokrasi söylemlerinde, Teokrasi özlemlerini, Otokrasi biçimi ile Totalitarizm'e kavuşma çabasındakilerin Timokrasistlerden aldığı destekle işleri halletmeye çalıştıklarını düşünüyorum.
Oysa ki, biz denizcilerin tek ihtiyacı Talassokrasi olabilir.

 ;D ;D ;D
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: nuri_kongur - 12 Mayıs 2018, 22:25:15
Konuyu dağıtmadan şuraya kültür hakkında bir matematik formülünü not düşeyim. Tamamıyla “bence” dir
Kültür= insanın yaşamını sürdürürken ihtiyaç duyduğu şeyleri oluşturma metodu.
Öyle ise:
Kültür = kişinin inancı ( toplumun yaşadığı coğrafya ( üretilmiş bilim ( üretilmiş teknoloji ( kişinin ihtiyacı ))))




Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Hasan Toparlak - 12 Mayıs 2018, 22:29:22
Konuyu dağıtmadan şuraya kültür hakkında bir matematik formülünü not düşeyim. Tamamıyla “bence” dir
Kültür= insanın yaşamını sürdürürken ihtiyaç duyduğu şeyleri oluşturma metodu.
Öyle ise:
Kültür = kişinin inancı ( toplumun yaşadığı coğrafya ( üretilmiş bilim ( üretilmiş teknoloji ( kişinin ihtiyacı ))))

Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

Muktedirleri de bir yere sıkıştıralım derim.



Sent from my iPhone using Tapatalk Pro
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 22:30:35
Doğru;
ama:
Önceleri bilimin soruları vardı şimdi projeleri var.
Bu projeler, kişinin ihtiyacını belirliyor,  bu ihtiyaçlar insanlığı öldürüyor, diye düşünüyorum.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: nuri_kongur - 12 Mayıs 2018, 22:35:31
Doğru;
ama:
Önceleri bilimin soruları vardı şimdi projeleri var.
Bu projeler, kişinin ihtiyacını belirliyor,  bu ihtiyaçlar insanlığı öldürüyor, diye düşünüyorum.
Tamamiyle katılıyorum. Beşeriyet için çok ciddi bir tehlike bu.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: nuri_kongur - 12 Mayıs 2018, 22:37:21
Konuyu dağıtmadan şuraya kültür hakkında bir matematik formülünü not düşeyim. Tamamıyla “bence” dir
Kültür= insanın yaşamını sürdürürken ihtiyaç duyduğu şeyleri oluşturma metodu.
Öyle ise:
Kültür = kişinin inancı ( toplumun yaşadığı coğrafya ( üretilmiş bilim ( üretilmiş teknoloji ( kişinin ihtiyacı ))))

Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

Muktedirleri de bir yere sıkıştıralım derim.



Sent from my iPhone using Tapatalk Pro
Hasan reisim “muktedirleri” kişinin inancı başlığı altına rahatlıkla yazılabilir.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Hasan Toparlak - 12 Mayıs 2018, 22:41:45
Bence tüm parametreleri kontrol eden unsur muktedirler.  Bu nedenle üssel bir şekilde en dış paranteze konmalı.  Proje sahibi onlar çünkü. 


Sent from my iPhone using Tapatalk Pro
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 12 Mayıs 2018, 22:56:02
Kültürün özellikleri nedir ?

Bir coğrafyaya özel olması,
Tarihsel bir kökeni olması ve nesillerce aktarılması,
Tamamen özgün olması,
Tamamlayıcıları ile bir bütün olması,
Özünün değiştirilemez olması,
Ortak kullanımda olması,
...,
...,
sayılabilir sanırım.

Bu durumda Amatör denizcilik, denizcilik kültüründen ayrı düşünülemeyeceğine ve aynı paydada oldukları için, sanıyorum ki, çok daha köklü ve sahip çıkılması gereken ideal kural ve davranışlara sahip olmalı.
Üstelik ve özellikle konu denizcilik olduğunda, kendine has kültürünün evrensel olduğu da göz önüne alındığında, uluslararası bir konuma girdiğini ve bunun, o'nu diğer aktivitelerden biraz daha farklı kıldığını ve özelleştirdiğini düşünmek yanlış olmaz sanırım. 
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 23:09:30
"İşte ayrım tam bu nesneye/kayığa ulaşmamızla birlikte başlar. Burada yapılan tartışmalarda söylendiği gibi, tamamen kendine ait ve doğrudan üretimden gelen kültüre dayalı denizcilik, modern dünyanın erkek ve kadınlarına, yukarıda saydığımız bütün olumsuzluklara meydan okumak için muazzam bir olanak sağlar."

diye yetersiz bir şekilde değinmişim.

Ama bunun üzerinde sürekli tartışmak, elimizdeki argümanları geliştirmek gerektiğini düşünüyorum.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Kamil Kurdoğlu - 12 Mayıs 2018, 23:30:36
Sevgili Bülent, hiç şüphe yok ki senin gibi felsefe tezi yazmış filozof bir hukukçuyla tartışamam bu konuları , haddim değil.Ama Marks’ın , gördüklerimiz aslında objektiften görüldüğü gibidir, bunu ters çevirerek gerçeğe ulaşırız mealindeki görüşü hariç olmak üzere savlarına katılıyorum.Bu görüşü de
ayrıca  tartışırım.
Amatör denizciliğe dönersek, 32 yıllık çalışma hayatımda hep amatör olarak ve bırak para kazanmayı para vererek yaptığım işlerde mutlu oldum.
Şirkette insanları yönetirken ya da raporlarımı yazarken ben değildim.Ama suyun 50 mt.altına dalıp uçak batığının resmini çekerken ya da Sharm’da ,Lembeh’de dalarken ben oldum.Kalamış’tan Burgaz’a veya Bodrum’dan Rodos’a yelken yaparken ben oldum.Çekek yerinde güneş altında zehirli yaparken de ben oldum.Çünkü bunları yapmayı sevdim.Kimse beni zorlamadı isteyerek yaptım.
Emekli olalı 3 yılı geçti 60 yaşıma geldim, guruptan arkadaşlar arayıp “ abi dinlenmedin mi ne zaman döneceksin” diyorlar ama ben oram buram ağırsa da çekek yerinde zımpara yapmak, tutya değiştirmek, sert havada camadan vurmaya çalışmak istiyorum.İki tekne aldım sattım hala uslanmadım üçüncüye bakıp durum.
Ben deli miyim yoksa amatör denizci miyim? Sen söyle.Ya da Böke söylesin.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 12 Mayıs 2018, 23:34:48
Üçüncüyü alacaksın abi.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 13 Mayıs 2018, 00:15:14
İlgi ile izliyorum.

Ve tahmin edileceği gibi Kaan'ın "Yazdıklarının, "amatör" tanımı için çok doğru olduğunu ancak yanına, birşey"ci" geldiğinde eksik kaldığını hissetmeden edemiyorum" vurgusuna parmak basıyor hemen peşinden de eksik kalanın bu vurgu ile  tamalanması gereğine inanıyorum " Bu durumda Amatör denizcilik, denizcilik kültüründen ayrı düşünülemeyeceğine ve aynı paydada oldukları için, sanıyorum ki, çok daha köklü ve sahip çıkılması gereken ideal kural ve davranışlara sahip olmalı.
Üstelik ve özellikle konu denizcilik olduğunda, kendine has kültürünün evrensel olduğu da göz önüne alındığında, uluslararası bir konuma girdiğini ve bunun, o'nu diğer aktivitelerden biraz daha farklı kıldığını ve özelleştirdiğini düşünmek yanlış olmaz sanırım.
"
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 13 Mayıs 2018, 08:25:05
İşin doğrusu, Kaan'ın yazdıkları, benim eğer denebilirse "tez"imi destekler bir katkı. Şu dipnotla; eğer evrensel anlamda denizciliğin amatör denizciliğe kültürel aktarımının, sırf saf akıldan türetilmemiş  veya vazedilmiş olmadığını söylersek. Daha önceki bütün tartışmalarda, özellikle Cem abi sizle mutabık kaldığımız gibi, amatör denizciliği diğer alanlardan ayıran en önemli yan, yalnızca deneyime dayalı olması değil bu deneyimin yüzyıllara sari bir üretim etkinliğinden kaynaklanmasıdır. Diğer amatör uğraşların belki de  (benim aklıma gelenler) böyle köklü ve üretime dayalı bir kültüre sahip değildir ve hepsinden önemlisi yine kendine ait bir bu kadar geniş bir dile sahip değildir.


Yazının en başlarında bir yerlerde, amatör denizciliğin, denizcilik binlerce yıllık geçmişe dayalı olmasına karşın yepyeni, belki 100 yılı bile bulmayan bir geçmişe sahip olduğunu söylemiştim. Bilinen ilk gezgin, Slocom, 1844 doğumlu. O da profesyonel bir kaptanmış.



Zaten bu nedenle, Cem abi ve Böke gibi az sayıda örneğin,geçmişte kalmış pek azı hâlâ yaşayan eski tekne projeleri üzerindeki hassasiyetleri bir anlam ifade ediyor. Eski otomobil tutkunluğuna benzemeyen bir şey bu. 56 şeviyi hafta sonları kullanmak ancak keyifli olabilir ama eski bir cutterla dünyayı gezebilirsiniz. Ama markoni arma kullanan binlerce erkek ve kadın, mesela randa arma kullananlardan daha az şekilde kendi sahiciliklerini gerçekleştirmez kendi potansiyellerini ortaya koymazlar, diye düşünüyorum.

En başa dönersek, Böke'nin deneyime ve gözleme dayalı bütün tespitlerine katılıyorum. Ama o nevi bir yaklaşımın, denizci/amatör denizci sınıflandırmasında yetersiz kalacağını düşünüyorum. Gündelik hayata ilişkin tespitler, ancak öznel değerlendirmeler olabilirler. Yine dediğim gibi, muhtemelen ben de o kriterleri kullanıp değerlendirme yapıyorumdur, a teknesinin sahibi hakkında.

Asıl ayrım teknenin altında olan kişinin, deniz ile uyumunda, kendi sahiciliğini gerçekleştirme, potansiyelini ortaya koyma çabasındadır şeklinde muhakeme ediyorum.


Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: nuri_kongur - 13 Mayıs 2018, 08:30:14
Ben “evrensel” konusuna dikkat çekmek istiyorum. Kavram ilke olarak doğru iken işaret edilen şeyi , işaret eden şey (evrensel) olarak algılanması problem doğuruyor. Örneğin , tekne evrenseldir ama yapım malzemesi evrensel değildir. Teknenin bir şekle sahip olması gereği evrenseldir ama şeklin kendisi evrensel değildir. Yani denize , amaca ve imkana göre tasarımı değişir.  İnsanın acıkması evrenseldir ama yediği şeyler değildir.
Problem ikincinin birinci zannedilmesi.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 13 Mayıs 2018, 08:31:24
Bağlamı daha izah eder misiniz? Anlayamadım.
Başlık: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Recep Ertürk - 13 Mayıs 2018, 10:09:02
Sevgili Bülent, buradan da yazayım.
Tartışmaya değer şeyler söylüyorsunuz burada. Ama amatör denizciliğe çok uzak olması da ayrı.
Bunları her yerde, her zaman tartışabiliriz.

Siz forumun yöneticisisiniz.
İkincisi siz "kıdemli yöneticisiniz..

Forumda yangın varken, aydınlanma tartışması bana "karartma tartışması" gibi geliyor.

Lütfen, lütfen, lütfen..

1- Adalet duygumuz incinmesin.
2- İçtenliği yitirmeyelim.

Yönetim insiyatif kullanarak sorunları çözsün..
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 13 Mayıs 2018, 10:29:26
Recep abi istemeden büyük haksızlık ettiniz. Üstelik Aydınlanma tartışması açmadım, denizciliğe ilişkin bir konudaki düşüncelerimi anlattım.Çok büyük bir haksızlık bu.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Recep Ertürk - 13 Mayıs 2018, 10:36:06
Recep abi istemeden büyük haksızlık ettiniz. Üstelik Aydınlanma tartışması açmadım, denizciliğe ilişkin bir konudaki düşüncelerimi anlattım.Çok büyük bir haksızlık bu.

İçten cevabın için teşekkür ederim. Dikkat ediniz "öyledir" demedim. "Gibi geliyor" dedim. Üzülüyorum elbette..

Bir de şunları dedim:

1- Adalet duygumuz incinmesin.
2- İçtenliği yitirmeyelim.

Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 13 Mayıs 2018, 11:51:53
Şaşmaz bir adalet duygum ve bilgim vardır. Diğer arkadaşlarımın da öyle. Münhasıran kefilim.
Müsterih olun.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 13 Mayıs 2018, 12:08:46
Benim düşünceme göre forumda yangın filan yok. İyi niyetle halledilemeyecek şeyler değil, şuan da sadece 2-3 kişinin şahsi hesaplarla, defter dürme çabasından başka bir şey olmadığını düşünüyorum ve burada ağzımızın tadı kaçmadan iki satır fikir münakaşası yapabilmenin hakkımız olduğunu düşünerek devam ediyorum.





Şöyle bir açıklama getirilebilir mi acaba ?

Bugüne kadar konuşurken, hep ya denizcilik tarafı yada insanlık tarafı olarak ayrı ayrı ele aldık.
Neden ikisini bir arada kullanmıyoruz ki.

<İdeal kural bilgisi ve dahi uygulayıcısı olan, bu davranışları ile kültürel değerlere hizmet eden, bunları yaparken iş olmayan iş anlayışı ile gerçekleştiren herkes amatör denizcidir.>

Şikayet ettiğimiz ve sadece insani yönleri ile ele aldığımız tarafı için ise ;

<Bu tanıma uyum sağlayıp öğrenen yada öğrenme isteğinde olan, kültürel değerlere ve bilgiye, iyi insan özelliklerini de katabilen kişiye iyi amatör denizci denir.>
 
<Bu tanıma uyum sağlama isteğinde olmayan, iyi insan özelliklerini taşımayan, lakin tekne sahibi sıfatı ile denizlerde olan kişiye kötü amatör denizci denir.>

Yani birisi sorduğunda ben kalkıp;
"İdeal kural bilgisi ve dahi uygulayıcısı olan, bu davranışları ile kültürel değerlere hizmet eden, bunları yaparken iş olmayan iş anlayışı ile gerçekleştiren herkes amatör denizcidir. Bu tanıma uyum sağlayıp öğrenen yada öğrenme isteğinde olan, kültürel değerlere ve bilgiye, iyi insan özelliklerini de katabilen kişiye iyi amatör denizci denir."
dediğim zaman, zaten hem amatör denizciyi hem de iyi tarafını söyleyerek, üstelik bir mesaj vererek, açık bir şekilde ifade etmiş olur muyum ?




Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 13 Mayıs 2018, 13:14:35
Teşvik edici bur ifade olarak da tanımlanabilir.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 13 Mayıs 2018, 13:37:28
Ooops ! "İyi insan" faktörü bu tanımlama içinde ancak bir "ideal talep" olabilir.
Tabii iyi insan tanımının çerçevesini belirleyebilirsek.
Eğer "iyi insan "kavramının evrensel olduğunu kabul edecek isek bu kere de Nuri Kongur'un haklı olarak dikkat çektiği İyi insan olmak kavramı evrenseldir ama insanın naturası her şartta iyi değildir.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 13 Mayıs 2018, 13:55:44
Abi, bunu için önce amatör denizci tanımı yapıyoruz.

"İdeal kural bilgisi ve dahi uygulayıcısı olan, bu davranışları ile kültürel değerlere hizmet eden, bunları yaparken iş olmayan iş anlayışı ile gerçekleştiren herkes amatör denizcidir."


Sonrasında sürekli tartışma konusu olan ve "iyi insan iyidir, amatör denizci ile alakası yok" kısmına, bir açıklama getirebilmek ve tanımı söylediğimiz kişiye bir anlamda tanım harici amatör denizciden genel beklentinin ne olduğunu da anlatabilmek için kullanıyoruz diye düşündüm. 

"İdeal kural bilgisi ve dahi uygulayıcısı olan, bu davranışları ile kültürel değerlere hizmet eden, bunları yaparken iş olmayan iş anlayışı ile gerçekleştiren herkes amatör denizcidir. Bu tanıma uyum sağlayıp öğrenen yada öğrenme isteğinde olan, kültürel değerlere ve bilgiye, iyi insan özelliklerini de katabilen kişiye iyi amatör denizci denir."


İkisini bir arada başka türlü nasıl yapabiliriz ?
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 13 Mayıs 2018, 14:30:36
Ooops ! "İyi insan" faktörü bu tanımlama içinde ancak bir "ideal talep" olabilir.
Tabii iyi insan tanımının çerçevesini belirleyebilirsek.
Eğer "iyi insan "kavramının evrensel olduğunu kabul edecek isek bu kere de Nuri Kongur'un haklı olarak dikkat çektiği İyi insan olmak kavramı evrenseldir ama insanın naturası her şartta iyi değildir.


Öncelikle hiç bir tanımın her yönü ile mükemmel olmayacağı kabulü ile başlamak sanki doğru olacak gibi geliyor.
İyi insan dediğimizde kabaca aklımıza neler gelebilir ?

    Çevresini, karşılık beklemeden sevip saygı duyandır.
    Sadece kendi mutluluğunu değil, diğer kişilerin de refahını düşünendir.
    Maddi ve manevi birikimlerini paylaşmaktan keyif alandır.
    Davranışları ve söylemleri ile karşısındaki insanı kırmaktan çekinendir.
    Kendi şefkat ve merhamet duygusunu çevresine hissettirebilendir.
    Hatayı önce kendisinde arayandır.
    Alçak gönüllü olmanın en değerli erdem olduğunu bilendir.
    Kalpleri yumuşatmanın öncelikli yolunun güler yüzlü olmaktan geçtiğini her daim hatırlayandır.
    İnsanlara ve topluma faydalı olmayı kendine ilke edinip, çalışkanlıktan ödün vermeyendir.
    Yaşadığı her anın değerini bilen, zamanını boş geçirmeyendir.
    Varlığına, sahip olduklarına ve yaşadıklarına her adımında şükretmeyi unutmayandır.
    Ağzından çıkacak her bir sözcüğü önce kalp sonra mantık süzgecinden geçirebilendir.
    Borcuna sadık kalabilmeyi başarandır.
    Vefalı olan, kendisine yapılan iyilikleri unutmayandır.
    Yaptığı iyilikleri de, gördüğü kötülükleri de unutandır.
    Affetmenin ve teşekkür etmenin insanı yücelten değerler olduğunun farkında olandır.
    Karşısındakini kandırmaya çalışan insanların aslında kendisini kandırdığını bilip buna itibaretmeyendir.
    Bir insana güvendiğini hissettirmenin onun için en büyük destek olduğunun farkında olandır.
    Kendi hakkından önce başkalarının hakkını gözetendir.
    Sözü bir ve doğru olandır.
    Öfkesine hakim olabilendir.
    Kin duygusunun kendisini esir almasına izin vermeden, bu duyguyu kalbinden atabilendir.
    Alçakgönüllü ve hoşgörülü olmasını bilendir.
    İsraftan kaçınan, sahip olduğu kaynakları verimli kullanmaya özen gösterendir.

Peki bu her şart altında geçerli midir ? Elbette değildir, kapitalizm sundukları, tüketim toplumunun bir parçası olmaya devam etmemiz, değerlerimizi, örf ve adetlerimizi, kültürel değerlerimizi kaybetmeye başlamakla birlikte, bu özelliklere zeval geldi.

Bu yüzden mükemmel olmayan ama günümüz şartlarında mümkün olabilecek en iyi haliyle bir "iyi insan" beklentimiz var. Haliyle bunu hiç olmazsa denizde daha fazla görme ve deniz kültürü içerisine bunu, en azından bir değer olarak işleyebilme çabası olarak göremez miyiz ?
 
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 13 Mayıs 2018, 14:52:11
Eline sağlık. Böylece "amatör denizci" tanımı içinde yer alan "iyi insan" çerçevesini de belirlemiş olduk ve  mükemmel olmayan ama günümüz şartlarında mümkün olabilecek en iyi haliyle bir "iyi insan" beklentimiz var. Haliyle bunu hiç olmazsa denizde daha fazla görme ve deniz kültürü içerisine bunu, en azından bir değer olarak işleyebilme çabası olarak görmeliyiz.

Şimdilik,  ;) - ola ki ufkumuzu genişletecek başka katkılar da gelebilir - "İdeal kural bilgisi ve dahi uygulayıcısı olan, bu davranışları ile kültürel değerlere hizmet eden, bunları yaparken iş olmayan iş anlayışı ile gerçekleştiren herkes amatör denizcidir. Bu tanıma uyum sağlayıp öğrenen yada öğrenme isteğinde olan, kültürel değerlere ve bilgiye, iyi insan özelliklerini de katabilen kişiye iyi amatör denizci denir.(*)"

(*)  Çevresini, karşılık beklemeden sevip saygı duyandır.
    Sadece kendi mutluluğunu değil, diğer kişilerin de refahını düşünendir.
    Maddi ve manevi birikimlerini paylaşmaktan keyif alandır.
    Davranışları ve söylemleri ile karşısındaki insanı kırmaktan çekinendir.
    Kendi şefkat ve merhamet duygusunu çevresine hissettirebilendir.
    Hatayı önce kendisinde arayandır.
    Alçak gönüllü olmanın en değerli erdem olduğunu bilendir.
    Kalpleri yumuşatmanın öncelikli yolunun güler yüzlü olmaktan geçtiğini her daim hatırlayandır.
    İnsanlara ve topluma faydalı olmayı kendine ilke edinip, çalışkanlıktan ödün vermeyendir.
    Yaşadığı her anın değerini bilen, zamanını boş geçirmeyendir.
    Varlığına, sahip olduklarına ve yaşadıklarına her adımında şükretmeyi unutmayandır.
    Ağzından çıkacak her bir sözcüğü önce kalp sonra mantık süzgecinden geçirebilendir.
    Borcuna sadık kalabilmeyi başarandır.
    Vefalı olan, kendisine yapılan iyilikleri unutmayandır.
    Yaptığı iyilikleri de, gördüğü kötülükleri de unutandır.
    Affetmenin ve teşekkür etmenin insanı yücelten değerler olduğunun farkında olandır.
    Karşısındakini kandırmaya çalışan insanların aslında kendisini kandırdığını bilip buna itibar
    etmeyendir.
    Bir insana güvendiğini hissettirmenin onun için en büyük destek olduğunun farkında olandır.
    Kendi hakkından önce başkalarının hakkını gözetendir.
    Sözü bir ve doğru olandır.
    Öfkesine hakim olabilendir.
    Kin duygusunun kendisini esir almasına izin vermeden, bu duyguyu kalbinden atabilendir.
    Alçakgönüllü ve hoşgörülü olmasını bilendir.
    İsraftan kaçınan, sahip olduğu kaynakları verimli kullanmaya özen gösterendir


Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 14 Mayıs 2018, 13:43:21
Nedir? Durduk mu? Yorulduk mu?
Bülent devam etmeyecek misin?
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 14 Mayıs 2018, 14:09:48
Etmez miyim abi, Patalya uzaktan seslenmiş, yanıt vermezsem olmaz. Ama Antalya'dayım. Fırsat bulursam, devam. Olmazsa yarın.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Ziya Gunes - 14 Mayıs 2018, 15:08:12
Bülent, klasik avukat gözlüğü ile yaklaşıyor olaya.
İnsanları, sınıfları içinde tek ve homojen bir  "sınıf" olarak gösteriyor.
Ama hem “insanın hayal etme sınırı, bildikleri ile belirlenir, bilmediğini hayal bile edemez”i gözden uzak tutuyor.
Hem de tekne sahibi olan herkesi, aynı kap ve sınıf içinde eritiyor.
Herkesin teknesinde "iş" yaptığını ve günün birinde parasının satın alamayacağı bir durumda kalacağını empoze ediyor, çaktırmadan.
Her şeyde olduğu gibi denizcilikte de, önce insan olan, kendisine olduğu kadar çevreye de saygılı insanlar olabildiği gibi (bunu tüm meslek-hobi-yaşam gruplarında görebiliriz), kendisini bile sevmeyen, çevrede yarattığı tahribatın ucunun kendisine dokunduğundan bihaber insanlar da olabilir.
Bu nedenle “amatör denizci” kavramının kelime anlamını kullanmak yeterli olacaktır.
Bu kavrama çok da fazla bir anlam yüklememek gerekir.
Yere tükürmenin özgürlük olduğunu düşünen bir coğrafyada ikamet etmekteyiz nihayetinde.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 14 Mayıs 2018, 16:25:50
Şimdi, beyan ortada, soldan açık bir saldırı alıyorum. Ama anlaşılan o ki, Patalya da sağdan saldırıyor.
Cem abi,
Böke nam kişisi,  buraya gelip, sağ saldırısını ayan edip  , beni revizyonizmle suçlayan bu yokırda adı geçen zevata yanıt vermeyeceğim.

Zira hem sol saldırıyı hem sağ saldırıyı def etmek işte benim boynumun borcudur. Tek elimle, her ikisini birden yere sereceğim. And olsun.

Açtım bağrımı bekliyorum.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 14 Mayıs 2018, 16:54:14
"ayan etmeden*" olacaktı. 40'lık. Artık bu kadar olsun.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 14 Mayıs 2018, 17:23:54
"Bence" ......

Olan biteni "saldırı" olarak nitelemek yerine "eleştirel yaklaşım" olarak değerlendirmen, sanki, işlere biraz daha yumuşak yaklaşmak olur Bülent. Aynı teknede endazeyi doğru tutup hedefe birlikte yol almak...

Eğer, geçip giden fırtınanın Heyamola çektirmesinde amatörce ve naifçe hatta edilgen bir tutumla karşılandığını kabul ediyorsak, Böke'nin yeniden aramızda olmasını istemeyecek bir donatan olacağını tahmin etmiyorum.

Bir de nacizane bir kaç önerim var: Heyamola bayrağı altında kendi demokratik cumhuriyetimize sahip çıkıp tam bağımsızlığımızın farkında olmak, her şartta ve durumda bunu unutmayıp bu kıymeti bağrımızı açıp koruyup kollamak.

Matay'ın, Tiryaki'nin ve benim de dikkat çektiğimiz uyarısına kulak verip yeniden kuralları, ama bu kere, daha profesyonelce tartışmak vaaz etmek ve  uygulamak.

Donatanların ifade özgürlüklerinin başkalarının özgürlük sınırına kadar olduğu ön kabulü ile HÜR bir forum olduğunda ortaklaşa hemfikir olmak.

 

Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 14 Mayıs 2018, 17:32:20
Abi taşlamaydı saldırı sözcüğü. Eski terminoloji. Ama tabii, bunlar genç adam, anlamazlar, siz de haklısınız.
Bi sinir edeyim dedim. Böke'yi dellendirmenin, kuşanıp gelmesinin başka yolu yok. O bana dalaşmadan rahat edemez.
Yazı yazmış, okumadım sanmış, söyleniyor, okudum diyorum, yok okumadın, gel lan gel, diyor. A ha ben de sen gel diyorum. Gelir sanırsam, kırmaz beni. 

Matay'la Üç gün önce konuştuk. Önerisini çok ciddiye alıyorum ve bana kalırsa behemahal yapılmalı.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 14 Mayıs 2018, 17:54:56


Ben de seni kırmayacağını düşünüyorum, gelecektir.

Biraz daha gayret etseniz Âli&Matay'a rakip olup taş çıkartacaksınız  ;) ;D ;D

Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 14 Mayıs 2018, 17:57:11
Abi onlar aşılamaz.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Mehmet Atay - 14 Mayıs 2018, 18:46:40
Aşılır, aşılır.
Aali de, ben de dünyevi işlerimizle meşgulüz.
Formdan düştük.
Ama bir araya gelince, hele de rakı sofrası ile, aşmak zor olur valla.
Benden büyük olmasına rağmen, muazzam hoşgörüsü ve ince cevapları vardır.
Tipinden belli olmaz ama
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Âli San - 14 Mayıs 2018, 18:58:55
Burası "sadece" bir forum olsaydı yönetilmesi de kırk kez kolay olur ; çıkan tartışmalar da somut, elle tutulur, anlaşılması da kolay konularda ve teknik ya da bilgi, tecrübe bazlı olurdu...Yani falan armanın filan armaya üstünlüğü konusundan pek hır çıkmaz, çıkarsa da önemli bir tartışma mevzuu olmaz, söner gider.

Mesele ( bu mesele sözünü olumsuz anlamda kullanmadım. Kastım problem, sorun demek değil...) bizim forumları belki de yaradılış amaçlarını esnetip, genişletip ; üyelerinin sanal kulüp gibi kullandığı oluşumlar haline getirmemiz. Haliyle bizim hobimize özel durumumuzda da  bu ve benzeri forumlar da yeri, yurdu, resmi varlığı olmayan amatör denizcilik kulüplerine dönüştüler.

Kulüplerde kimlikler açık ve bilinirdir. Büyük oranda herkes herkesin çocukluğunu, mahallesini, nerede okuduğunu, ne yaptığını, mesleğini, sosyal statüsünü bilir. O nedenle herkes herkese doğru/yanlış  bir not vermiştir ; o yüzden ilişkiler de beklenmedik kötü sürprizlere gebe olmadan, bir biçimde ittire kaktira yürütülür.

Forumlarda ise normalde kişiler perde arkasındadır. Nickname ile tanınır, adını, sanını, yaşını, tecrübesini, yerini yurdunu bilmezsiniz. Yurtdışından takip ettiğim bir iki forum var, hepsi denizcilikle ilgili değil, bunca yıldır edindiğim intiba insanların birbirlerini tanımadıkları için birbirleriyle de ( fazla ) bir zoru olmadığı yönünde. Oralarda da çok eski, hobisinde çok aktif , çok paylaşmacı veya yardımsever kişiler var, diğer forum üyeleri yıllar içinde onların kim olduğunu tabii öğreniyor, tahmin edebiliyor. Bizim forumlarda da mahlaslarla var olsaydık, yine de camia içinde tanınan dostlarımızı nickname'larine rağmen usluplarından, ilgi ve bilgi alanlarından bulacaktık. Ama büyük çoğunluk anonim kalacaktı ; tanımadığım bir insanla da çekişeceksem bu ancak açılmış bir konudaki fikirlerle ilgili olurdu. Bunun varabileceği en azami nokta da ; " Sen yanlışsın, bilmiyorsun. Ben doğruyum ! " deyip çekilmek olur, iş de kapanırdı.

Ama işte beraber yaşanmışlıklar varsa, şurada rakı/balığa, burada ortak geziye gidilmişse , önce arkadaşlıklar kurulmuş sonra hayal kırıklıkları doğmuşsa, diyelim ki forumda bir gerginlik doğmuşken arka planda ( buradaki bencileyin bi standart vatandaşın bilmediği, bilemeyeceği; bilmeyi de istemeyeceği) telefonlar, görüşmeler, klikleşmeler yürüyorsa iş çetrefillenip zorlaşıyor.
İşin iç yüzünü bilmeyen forum sakini için de fikir yürütmek, müdahil olmak olanaksız hale geliyor ; ama bu defa da
" ne kokar ne bulaşır vatandaş " yaftası yemeniz olası... :-[

Imdi bu saatten sonra, herkes birbirini bu kadar tanımışken, köklü dostluklar kurulmuşken ve hepimizin bilgileri ortadayken forum kurulurken o kadar üzerinde düşünülmüş , tutarlı ve düzgün kuralları ve yapıyı değiştiremeyiz. Aali San adlı üyeliğimi kapatıp " happysailor58 " diye burada tekrar türesem, kim yutacak ?

O zaman paradigmamızı değiştirelim...Burasının bir forumdan öte bir oluşum olduğu belli.
Kanlı-canlı, adı sanı bilinir, hobidaş gerçek bireylerin bulunduğu sanal bir kulüp gibi yönetmenin yoluna bakalım. Artık Yönetim kurulu, üye kabul heyeti, disiplin kurulu , haysiyet divanı filan mı kurarız ; ne yaparız onu da ben bilmem. Lakin içimi dökmek istedim bir biçimde...  ;)


 
 
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 14 Mayıs 2018, 19:26:45
Ben.burayi ne tam bir forum ne de tam.bir sosyal kulüp olarak düşünüyorum. Ikisinin arasında ikametlenirsek ve bunun kurallarını koyarsak sanki acayip sahane olacak.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: O.Utku Uçkan - 14 Mayıs 2018, 20:28:58
İkinci kez olacak ama yaş ilerledikçe kaslar zayıflıyor,bu nedenle de bazı organlar,başta çene,göbek gibi sarkıyor ve laçkalaşıyor.Adının önüne bir de dede gelince tut kelin çenesini.
Bir kere konu başlıkları koymuşsunuz genel(her şey yazabilirsin),fiskos köşesi (ulusal sporumuz ciddi dedikodu),havadan sudan şeyler(hafif dedikodu,laf sokma,tiye alma),deniz dışı aktiviteler ve geziler(hatta erkek erkeğe gezi ise alt katagori olarak belirtilmemiş ama bayanlara bile gizli olmalı),en başta kuruluş tartışmaları (kuruluş tartışmaları hala bitmediği için hala da açı ve de devam ediyor).
Neden belden aşağı vurmadan kavga(bu kelime yerine Tan ve Bülent biladerlerim daha yumuşak bir kelime bulabilir) diye bir başlık açılmamış.Aslında bu son başlık olmadığı için zaman zaman farklı konu başlıları altında ufak tefek sataşmalar,dalaşmalar künde denemeleri oluyor ve hemen ardından iş polis çağırmaya,mahkeme kurmaya falan gidiyor.İşin kuralı baştan konur dalaşmayı düşünen kişi dalaşmayı düşündüğü kişiyi çağıracak bir başlık ile olayı başlatır.İstiyen üye seyreder,isteyen üye telefon aracılığı ile bahisçiyi arar.İsteyen bu konuya hiç girme butonuna basar.Ülkem insanı kavga görünce elde silah falan yoksa seyretmeyi sever.Bazı delikanlı vatandaşlar ayırmaya kalkarsa da çoğunluk''ne olmuş abi?''cidir.
Kurallar baştan olunca düzeyli bir dalaşmanın kimseye bu kadar zararı olmaz.
Sonuçta belden aşağı çalışan boksörü hakem atar ise o zaman kimse de itiraz etmez.
Ha bir de böke biladerim atılmadı kendisi gitti diye biliyorum.Gazetesi satış yapmaz ise kapatıp aramızda tekrar yazacak kadar akıllı diye düşünüyorum.Yok ille de kuyruğu dik tutacağım diye bunca yıllık arkadaşlarına sırt çevirecek ise ona da benim aklım ermez.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Âli San - 14 Mayıs 2018, 20:44:06
"...isteyen üye telefonla bahisciyi arar " önerisine koptum !
40 yil düşünsem aklıma gelmezdi ; cevval zeka böyle bir şey işte.
Çok yaşayın siz Utku Reis.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 14 Mayıs 2018, 20:55:30
Dedecim,
Aynı şey olmasa da, o'na hizmet etsin diye "Kırgınlar Muhallebicisi" açmıştım  ::)
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: O.Utku Uçkan - 14 Mayıs 2018, 21:04:29
Dedecim,
Aynı şey olmasa da, o'na hizmet etsin diye "Kırgınlar Muhallebicisi" açmıştım  ::)

Tan biladerim ben de hatırlayacak o kadar hafıza kalmadıki :)

Ali biladerime göz falan kırpmayacağım bana yine reis dedi. :'(

Biraz daha üstelerse ilk ringe biz çıkacağız.Bu arada Burdur liseler arası greko romen 2. siyim.

3. yoktu ama burada söylemem etik olmayabilir. :-[

Kimse yoktu abim gir alacalığın 1. lik takım sıralamasında işimize yarar dedi diye ismimi yazdırdı ama son anda ticaret lisesinden bir pelivan gelince yerde sürüne sürüne anlımın akı ile 2. oldum. :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 14 Mayıs 2018, 21:12:45
.Gazetesi satış yapmaz ise kapatıp aramızda tekrar yazacak kadar akıllı diye düşünüyorum.Yok ille de kuyruğu dik tutacağım diye bunca yıllık arkadaşlarına sırt çevirecek ise ona da benim aklım ermez.

Sayın Bayım,

Evvel emirde, kimsenin avokatlığını yapmak niyetim olmadığı gibi tarzım da değildir. Ancak her bireyin olması beklenen fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür Böke, sizin, benim veya diğer herkesin yapabileceği gibi kendine özel bir Blog açtı. Sanal mecmuasının satış yapıp yapmaması  bizim ilgi konumuz dışında olmalıdır. Aramıza döndüğünde de blogunu neşretmeye devam etmesi kendi tasarrufu olacaktır. O da bizim ilgimiz dışında kalmalıdır.

Beyan ettiğiniz fikrinize karşı, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür benim de mukabil fikrim budur. Rahatsızlık verdim ise özür dilerim.

Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 14 Mayıs 2018, 21:58:46
Iyi satıyor mecmua. Ama dediğim gibi o, beni uzaktan huzursuz edemediği için gelecektir.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: O.Utku Uçkan - 15 Mayıs 2018, 08:55:18
.Gazetesi satış yapmaz ise kapatıp aramızda tekrar yazacak kadar akıllı diye düşünüyorum.Yok ille de kuyruğu dik tutacağım diye bunca yıllık arkadaşlarına sırt çevirecek ise ona da benim aklım ermez.

Sayın Bayım,

Evvel emirde, kimsenin avokatlığını yapmak niyetim olmadığı gibi tarzım da değildir. Ancak her bireyin olması beklenen fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür Böke, sizin, benim veya diğer herkesin yapabileceği gibi kendine özel bir Blog açtı. Sanal mecmuasının satış yapıp yapmaması  bizim ilgi konumuz dışında olmalıdır. Aramıza döndüğünde de blogunu neşretmeye devam etmesi kendi tasarrufu olacaktır. O da bizim ilgimiz dışında kalmalıdır.

Beyan ettiğiniz fikrinize karşı, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür benim de mukabil fikrim budur. Rahatsızlık verdim ise özür dilerim.

Sayın bayım,

Fikrine saygı duyuyorum diyeceğim ama nezaketen.

Aksi dede yine karıştırıyor ortalığı olacak.

Bana sırf Çeto'nun arkadaşıyım diye geko da beni hiç tanımadığınız halde ,kibarca olumsuz diyeyim,laf ettiğiniz için size karşı hiç bir sempati duymuyorum diyeyim.

Lütfen beni muhatap alan yazı yazıp tansiyonumu yükseltmeyin.

Ben fikrimi yazdım gerekirse Böke beni arar ve gereken cevabı verir.

Ben buraya huzurla vakit geçirmeye ve yeni arkadaşlar için girdim.

Sağlıkla ve sevgi ile kalın.

Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 15 Mayıs 2018, 09:56:59
Bülent, klasik avukat gözlüğü ile yaklaşıyor olaya.
İnsanları, sınıfları içinde tek ve homojen bir  "sınıf" olarak gösteriyor.
Ama hem “insanın hayal etme sınırı, bildikleri ile belirlenir, bilmediğini hayal bile edemez”i gözden uzak tutuyor.
Hem de tekne sahibi olan herkesi, aynı kap ve sınıf içinde eritiyor.
Herkesin teknesinde "iş" yaptığını ve günün birinde parasının satın alamayacağı bir durumda kalacağını empoze ediyor, çaktırmadan.
Her şeyde olduğu gibi denizcilikte de, önce insan olan, kendisine olduğu kadar çevreye de saygılı insanlar olabildiği gibi (bunu tüm meslek-hobi-yaşam gruplarında görebiliriz), kendisini bile sevmeyen, çevrede yarattığı tahribatın ucunun kendisine dokunduğundan bihaber insanlar da olabilir.
Bu nedenle “amatör denizci” kavramının kelime anlamını kullanmak yeterli olacaktır.
Bu kavrama çok da fazla bir anlam yüklememek gerekir.
Yere tükürmenin özgürlük olduğunu düşünen bir coğrafyada ikamet etmekteyiz nihayetinde.

Burada yapmak istediğim, temel probleme yönelmek. Eğer sizler de katkı koyarsanız, amatörce ama belki de bu konu üzerinde bu şekilde yapılmış amatörce de olsa ilk çalışma olacak. Hayli zamandır bu tartışmanın peşindeyim, zemin sağlayan foruma, katkı koyan herkese teşekkürler.


Ziyacığım, gelmek istediğim yere çarçabuk getirdin  beni.

İlkin "yabancılaşma" kavramını kullanmamın, ta Aydınlanma'dan gelmemin nedeni anlatacak zemini verdin,
ikinci olarak  amatör denizciliğin diğer bütün -en azından benim bildiğim- "iş olmayan iş"lerden, ayrıldığı yere getirdin.
Son olarak amatör denizciliğin neden hobi olarak görülemeyeceğini ya da bunu hobi olarak yapan kişinin  amatör denizci sınıfına giremeyeceğini savunmaya çalıştığımı anlatma  fırsatı verdin.

İnsanın kendi etkinliğini hobi olarak tanımlamasının, onu hobi olarak yaptığı anlamına gelmeyeceğini de ekleyeyim ki Matay alınmasın.
Öte yandan bu şekilde bir yergide bulunman, bir başka kavramı daha tartışmak ya da o kavrama değinmek zorunda bırakıyor Ziya; O da "Çokluk".

Eğer dünyayı, üretim ilişkilerinden bağımsız düşünmüyorsak,-ben düşünmüyorum- üretim ilişkilerinin insan/birey üzerindeki etkilerini de kabul ediyoruz demektir.
Daha fazla akademiye boğulmadan şunu söylemek istiyorum; Kapitalizmden önce, "yabancılaşma"dan söz edilemez. Çünkü insanla ürettiği arasındaki karşıtlık son derece açıktır.
Ancak manifaktürün gelişmesinden sonra sahici anlamda bir yabancılaşma sorunundan söz edebiliriz. Ve herhalde bu konulara en uzak kişi bile, bir yüzyıl önceki insanla şimdiki insan arasındaki derin uçurumu görür. Çünkü bir yüzyıl önce "bir of çekseniz karşıki dağlar yıkılırken, şimdi of çektiğinizde, sesiniz şehrin gürültüsünde kaybolur gider".

İşte başta Negri olmak üzere, pek çok çağımız düşünürü, klasik  sınıf ayrımından uzaklaşırlar. Bu düşünürlerin hiç biri sermaye-emek çelişkisini red etmez, ama bunun biçim değiştirdiğini söylerler. Bu biçim değiştirme, öyle bir hal alır ki, büyük çoğunluk, proleterleşir. Yani kendi sermayesi ile iş yapan kişi de , 1940'lara kadar sıradan bir proleterin maruz kaldığı tüm etkinin altındadır. Ancak tüm dünyada çok az bir kesim, bu etkiden uzaktır. Washington'daki biz %99'uz eylemlerini anımsayın. Doktor, Avukat, Mühendis, Sigortacı, Üst düzey yönetici, bir şekilde bu etkiyi üzerilerinde hissederler.

İşte Negri'nin çokluk dediği ve "bir gün işe gitmek yerine sevgiliyi öpmeyi tercih etmesiyle"  her şeyi  başlatacak kitle budur.

Yazımda, Sermayenin yaygınlaşmasına vurgu yapmamın nedeni, bu çokluk kavramını kabul etmem. Sermayenin yaygınlaşmasıyla, şu ünlü %1'i dışarıda bıraktığımız zaman, üretim ilişkilerinin geri kalan %99 üzerindeki yıkıcı etkisi olan yabancılaşmanın herkese benzer şekilde etki ettiğini de söyleyebilir hale geliyoruz. Sermaye yaygınlaşınca kayık ulaşılabilir bir hal alır. Bu kayığa ulaşabilen kimdir; potansiyel olarak bu %99'un içinden birileri. Kendine yabancılaşmış, gerçeklikten ve kendi gerçek potansiyellerini ortaya koymaktan mahrum kalmış(bırakılmış?) büyük bir çokluk.


Devam edeceğim. Bu arada Ersincim, Negri hala yaşıyor, yani sahiden hayatta. Paris'te.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 15 Mayıs 2018, 10:01:02
İki laf ediyoruz amaaa.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 15 Mayıs 2018, 10:02:13
Eski defterleri açmak hayır getirmez. Yazdıklarınız bir tamam doğrudur.  Duygular karşılıklıdır Bayım.
Bu adresedeki sebebi mevcudiyetimiz farklı değil.

Selametle...

Konuyu böldüğüz için özür dilerim Bülent

Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 15 Mayıs 2018, 10:02:54
 A ha,Böke gelmiş.

Olur öyle şeyler abi,
ben ikinizi de çok seviyor ve ayrı ayrı saygı duyuyorum.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Emin Alp Alayunt - 15 Mayıs 2018, 10:05:46
..... Son olarak amatör denizciliğin neden hobi olarak görülemeyeceğini ya da bunu hobi olarak yapan kişinin  amatör denizci sınıfına giremeyeceğini savunmaya çalıştığımı anlatma  fırsatı verdin. .....

Bülent tam anlamadım valla  "kazanç amacı olmayan profesyoneller" mi oluyoruz biz ?
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Servet - 15 Mayıs 2018, 10:07:19
Iyi satıyor mecmua. Ama dediğim gibi o, beni uzaktan huzursuz edemediği için gelecektir.

Valla blogu günde bir milyon kere de tıklansa,hergün on yazı da yazsa orda mutlu olamaz..
Blog ve forumların işlevi,tarzı faklıdır.
Ersin Böke gördüğüm kadarı ile sosyal bir insan,canlı, didişecek,yankı uyandıracak,takdir bekleyecek  bir yapı da.
Kendi yazıp,kendi söylediği ortamlar onu mutlu etmez.
İşin sosyolojik ve psikolojik boyutunu atlamayın derim,analiz yaparken..
Son üye olarak görünüyor bu arada,hoşgelmiş :)..
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Ziya Gunes - 15 Mayıs 2018, 10:21:11
..... Son olarak amatör denizciliğin neden hobi olarak görülemeyeceğini ya da bunu hobi olarak yapan kişinin  amatör denizci sınıfına giremeyeceğini savunmaya çalıştığımı anlatma  fırsatı verdin. .....

Bülent tam anlamadım valla  "kazanç amacı olmayan profesyoneller" mi oluyoruz biz ?

Hobi sözcüğünü bir nevi aşağı görme olarak kullanıyor Bülent burada, gereksiz birşey gibi, belki de Abdülhamit'in marangozluğu gibi
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 15 Mayıs 2018, 10:25:57
Bu sefahat öncesinde "kayık" proleterin üretim aracıdır. Tıpkı saban, keser veya un değirmeni gibi. Bu üretim aracı sayesinde  değer üretiyordu. Yani kayık bir iş kolunun, balıkçılığın, taşımacılığın ulaşılmaz bir aracı değildi.  (araştırıldığında görülüyor ki büyük balıkçı gemileri hariç kayık çok cüzi rakamlara elde edilebiliyordu)

Sanıyorum bu tartışmayı yürütürken paralel olarak kayıkların neden hâlâ %99 çoğunluk içinde sadece "birileri" için ulaşılabilir olduğu ve el'an olmaya devam ettiğini de sorgulamamız, analiz etmemiz gerekir.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 15 Mayıs 2018, 10:37:54
..... Son olarak amatör denizciliğin neden hobi olarak görülemeyeceğini ya da bunu hobi olarak yapan kişinin  amatör denizci sınıfına giremeyeceğini savunmaya çalıştığımı anlatma  fırsatı verdin. .....

Bülent tam anlamadım valla  "kazanç amacı olmayan profesyoneller" mi oluyoruz biz ?

Hobi sözcüğünü bir nevi aşağı görme olarak kullanıyor Bülent burada, gereksiz birşey gibi, belki de Abdülhamit'in marangozluğu gibi

Kesinlikle hayır. Yalnızca hobinin tamamen farklı bir zemin olduğunu düşünüyorum. Farklılık, ast-üst ilişkisi getirmez kanaatindeyim.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 15 Mayıs 2018, 10:41:25
Bu sefahat öncesinde "kayık" proleterin üretim aracıdır. Tıpkı saban, keser veya un değirmeni gibi. Bu üretim aracı sayesinde  değer üretiyordu. Yani kayık bir iş kolunun, balıkçılığın, taşımacılığın ulaşılmaz bir aracı değildi.  (araştırıldığında görülüyor ki büyük balıkçı gemileri hariç kayık çok cüzi rakamlara elde edilebiliyordu)

Sanıyorum bu tartışmayı yürütürken paralel olarak kayıkların neden hâlâ %99 çoğunluk içinde sadece "birileri" için ulaşılabilir olduğu ve el'an olmaya devam ettiğini de sorgulamamız, analiz etmemiz gerekir.

Özellikle ilk paragrafınız, düşünmeye başlama-sorgulama temelimin doğru olduğunu teyit ediyor.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 15 Mayıs 2018, 12:12:05
%99 denildiğinde beklenti ne kadar artıyor.
Bilinen, her türlü tekne sayısını nüfusa orantıladığınızda oysa ortaya çıkan rakam, 0,0009375.

Bir çok açıdan değerlendirilebilir lakin Cem abinin, " kayıkların neden hâlâ %99 çoğunluk içinde sadece "birileri" için ulaşılabilir olduğu" tespitini düşündüğümde aklıma yapılan araştırmalar geliyor.
Ve sadece bu kısım üzerine bir şeyler söylemek istedim.

Denizcilik, dolayısı ile turizm günümüzde ayrılmaz bir parça haline gelmiş durumda. Her hangi bir dernek hatta bakanlık düzeyinde bir araştırma yaptırdığınız da karşınıza ilk olarak ;
Türkiyenin coğrafi olarak ne kadar uygun olduğunu, işçilik ve maliyet açısından ne kadar avantajlı olduğu ve sektörün her daim geliştirmeye açık olduğu hakkında raporlar ile karşılaşırız. Ne büyük bir "kazanç" kapısıdır

Evet sefahat öncesinde, üretim aracı olabilir ama şu an sektör bazlı üretilenin kendisi olmuş durumda.

Ben, bu olayı, farklı bir alan olan tarıma benzetiyorum. Sürdürülebilir tarıma. Hani şu bir çok eğitimli şehirlinin çok "cool" bulduğu permakültür olayına.
Tüm dünya konvensiyonel tarıma yönelmiş durumda malumunuz. Bir avuç insan ise, "amatör" olarak, permakültür ile ilgileniyor. Yanlış anlaşılmasın bu çok önemsediğim ve yaygınlaşması gerektiğini düşündüğüm bir şey.

Çok doğal olması, sürdürülebilir olması ve işlenmemiş yaban topraklarda, son derece ucuz ve herkesin ulaşımına sahip olabilecek bir şey iken, ortaya yine "amatörlerin" dayanılmaz istek ve açgözlülükleri giriyor.

Ortaya, önce panellerle bunu ne kadar güzel olduğunu anlatanlar çıkıyor, sonra bunu yaşayan insanlar. Hemen ardından, kurslar başlıyor, "su hasadı kursu" sadece 750€, Tasarım kursu veriyoruz, 1000€.. Bir bakmışsınız, yine mesleği farklı bir sürü insan, sorduğunuzda bilgiyi yaydını söylese de yine maddi seçenekleri çoğaltarak devam ediyor. İnsanlar yavaş yavaş, arazi bakmaya başlıyor. İşe uyanan köylü dönümü 1,000tl olan arazisini, 10,000tl'ye çıkarıyor. Sermaye'ye sahip "şehirli" üzerine bir şeyler kurmaya başlıyor ama yaparken yine doğal olduğunu söylerken, örneğin ahşap bir ev yapmak istiyor. Ama becerisi olmadığı, öğretilmediği için yaptırması gerekiyor. 15,000tl'ye mâl olan ahşap evler 100,000tl'ye, aradığı lüküs bulamayan sermaye sahibi, daha iyisi için 300,000tl'ye yaptırmaya başlıyor vs.

Düşünsenize arkadaş, insanoğlunun burnu o kadar havada ki, artık insanlar kamp yapmıyor, glamping yapıyorlar.

Bizler, o, iş olmayan iş kavramından bile, nasıl iş çıkartabildiğimizi düşünen garip yaratıklarız.

Sözün özü, herşey doğal ve yalın iken, o güzelliği alıp, karışık, lüks ve pahalı bir hale biz getiriyoruz. Ulaşılması zor bir hale el birliği ile getiyoruz.
Tek fark, boyumuzu aşmaya başladığında şikayet ediyoruz. 
 
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 15 Mayıs 2018, 12:26:36
Mükemmel, çarpıcı bir örnekleme olmuş.

"Homo Deus" ta da vurgulandığı gibi  bir "myth" yaratan modern insan aslında fiktif / yapay bir ihtiyacı paraya tahvil ediyor.

Zurnanın zırt deliği da tam burası : " Bizler, o, iş olmayan iş kavramından, nasıl iş çıkartabildiğimizi düşünen garip yaratıklarız.
Sözün özü, herşey doğal ve yalın iken, o güzelliği alıp, karışık, lüks ve pahalı bir hale biz getiryoruz. Ulaşılması zor bir hale el birliği ile getiyoruz.
Tek fark, boyumuzu aşmaya başladığında şikayet ediyoruz.
  "
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 15 Mayıs 2018, 13:10:57
Sahane yere gidiyor. Çok güzel besliyorsunuz. Görüldüğü gibi yalnızca düşünür adlarını sıralamıyor, bir dünyayı keşfetmeye çalışıyoruz. Yeryüzünde bundan daha güzel ne olabilir?
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 15 Mayıs 2018, 13:29:03
Bu arada ilginc ve provokatif bir şey söyleyeyim. Bana karşı çıkmasına rağmen Ersin, benimle aynı şeyi düşünüyor. Balıkçıl yazısına bakınız. Aradaki fark benim vakıayı kavramsallastirmaya çalışmam.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 15 Mayıs 2018, 23:46:09
Yeni bir dünyayı keşfetmeye çalışan, kendi potansiyelini doğrudan doğruya ortaya çıkarmaya çalışan, bunu yaparken herhangi bir zorunluluğu olmayan,  sevdiği için denizde olan, ortaya az ya da çok herhangi bir övgü-kazanç  veya kudret talebi olmadan emek koyan yani iş olmayan iş peşinde koşan erkek ve kadınlara amatör denizci denir.



diye bir tanımlama yapmıştım. Sonra Ziya'nın eleştirisi ile kendime bir zemin bulmuş, "Çokluk" kavramına değinmiştim. Zİya'ya demiştim ki, sen sağol, neden Aydınlanma'dan bugüne geldiğimi analatacak bir zemin verdin.

Daha önceki satırlarda da değindiğim gibi, "zorunlu çalışmanın" doğal sonucudur yabancılaşma. Ama önceden yabancılaşma kavramsal olarak-benim dünyaya baktığım yerden söylüyorum tabii- daha çok klasik anlamda proleterler için kullanılırken, çağımızda bu hâl, çokluk için de geçerlidir.

Eğer gündelik yaşantımızdan, çevremizden örnek verecek olursak, yukarıda kendini de örneklediği için Kamil abiyi gösterebiliriz. Bundan 70-80 yıl önce klasik anlamda proleter olarak sınıflanamayacağı halde, yirmibirinci yüzyılda 1930'ların herhangi bir işçisi kadar sistemin hem düşünsel hem de eylemsel etkisi altında kalır. Yaptığı iş, kendi doğal potansiyellerini gerçekleştirmesine izin vermez. Bu bir avukat için de böyledir. Hatta bütün yaratıcılık özelliğine karşın, halihazırdaki küresel sağlık sisteminde hekimler için de aynıdır. Bu durumda gerçek ve yaygın bir proleterleşmeden, yani zorunlu çalışmadan ve doğal sonucu olarak yabancılaşmadan, yabancılaşmış emekten söz edebiliriz.

Örneğin kitap okumak, okçuluk, yüz yıl önce aynı kişiler için birer yan yaşam olanağı verirdi. Zira bu sınıftan insanlar, o zaman sistem içinde kendileri olarak varolabilirlerdi. Ama şimdi devasa bir sağlık "sistemi"nin, hukuk adlı "sektör"ün, bilimden çıkmış iktisadın, yani birey için üretken olmayan yaşamın birer dişlisidirler.

Bu verileri eğer kabul ediyorsak, gelecek itirazları dinleme nihai kararı sonra verme kaydıyla, ben kabul ediyorum bu forumun sayfalarında çokça tartışılan ve bu başlık altında da pek çok ögesi sıralanan amatör denizciliğin neden hobi olarak tanımlanamayacağını konuşabilir, Ersin'in gündelik deneyiminden çıkardığı sınıflandırmasını kavramsallaştırabilir miyiz, diye bir soru ile şimdilik noktalayım.



 
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 15 Mayıs 2018, 23:57:57
Bir de Ersin'e halat atma işlevini de tamamladığına göre, konu başlığını değiştirsek mi?
Birimiz başlık önerse, Çarkçılar yapsa, ne dersiniz?
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 16 Mayıs 2018, 00:06:23
Amatör Denizciliğe Övgü

Eh, içinde az delilik yok yani  ;D
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 16 Mayıs 2018, 00:10:26
:) Hiç fena değil. Diğer katılımcılar ne der ?
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 16 Mayıs 2018, 00:13:56
Önerimin açıklamasını da yapayım, havada kalmasın, bu güzel konu altında.

Erasmus, Deliliğe övgü adlı eserinde şu soruyu sorar ;

"İnsanoğlunun tüm zincirlerinden kurtulmasını ve salt özgürlüğe ulaşmasını sağlayan delilik değil midir?"

Benzeşi buradan çağrışım yaptı.

Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Servet - 16 Mayıs 2018, 00:50:03
Önerimin açıklamasını da yapayım, havada kalmasın, bu güzel konu altında.

Erasmus, Deliliğe övgü adlı eserinde şu soruyu sorar ;

"İnsanoğlunun tüm zincirlerinden kurtulmasını ve salt özgürlüğe ulaşmasını sağlayan delilik değil midir?"

Benzeşi buradan çağrışım yaptı.

Amatör denizci çapaya şu kadar mı,bu kadar mı zincir ekleyelim,yok krom mu olsun,galvanizmi ikilemindeyken.Nasıl 'zincirlerinden' kurtulacak?  ;)
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 16 Mayıs 2018, 00:53:21
Ne zaman ki delirecek, o zaman bir yolunu bulacak  ;D
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 16 Mayıs 2018, 01:11:44
Mükemmel, çarpıcı bir örnekleme olmuş.

"Homo Deus" ta da vurgulandığı gibi  bir "myth" yaratan modern insan aslında fiktif / yapay bir ihtiyacı paraya tahvil ediyor.

Zurnanın zırt deliği da tam burası : " Bizler, o, iş olmayan iş kavramından, nasıl iş çıkartabildiğimizi düşünen garip yaratıklarız.
Sözün özü, herşey doğal ve yalın iken, o güzelliği alıp, karışık, lüks ve pahalı bir hale biz getiryoruz. Ulaşılması zor bir hale el birliği ile getiyoruz.
Tek fark, boyumuzu aşmaya başladığında şikayet ediyoruz.
  "

Abi bu myth işi bir garip. Buna bu çağ  felsefesinde Opus Magnum, Türkçe karşılığı olarak da Büyük Anlatı diyorlar.
Aslına bakarsanız, yazıya tam bu büyük anlatılardan başlayacaktım ama, çok fazla akademiye gireriz diye geri durdum.
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Cem Gür - 16 Mayıs 2018, 09:19:13
Amatör Denizciliğe Övgü

Eh, içinde az delilik yok yani  ;D

 :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: T/T Heyamola Patalyası... T/THeyamola Patalyası... Burası Heyamola
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 16 Mayıs 2018, 09:42:00
Çarkcilardan rica edelim o halde.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Hasan Toparlak - 16 Mayıs 2018, 10:39:35
Çarkçıbaşı Bülent Reisim. Tenzili rütbe yapmayalım.   


Sent from my iPhone using Tapatalk Pro
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 16 Mayıs 2018, 11:54:26
Şimdi, daha fazla dağıtmamak için şunları söyleyerek ben kenara çekileyim;,Yeni bir dünyayı keşfetmeye çalışan, kendi potansiyelini doğrudan doğruya ortaya çıkarmaya çalışan, bunu yaparken herhangi bir zorunluluğu olmayan,  sevdiği için denizde olan, ortaya az ya da çok herhangi bir övgü-kazanç  veya kudret talebi olmadan emek koyan yani iş olmayan iş peşinde koşan erkek ve kadınlara amatör denizci denir ise eğer,
amatör denizci, tarihin  imbiğinden geçmiş genel denizcilik kültürüne sahip çıkıyor ve kayığına bir şekilde emek verir. Bu bağlamdan olmak üzere, teknesinin altının kirliliği veya temizliği ölçü değildir. Bu ancak, o tekne sahibinin diğer amatör denizciler tarafından aynı kültür bağlamında tenkide uğramasının konusu olabilir. Bir tekne sahibi, o ya da bu nedenle bağlı olduğu limandan hiç ayrılmayabilir, bu onun amatör denizciliğine halel getirmez.
Birinin çok yol yapması veya az yol yapması, ustalık açısından değerlendirmeye kıstas olabilir.
Birinin tekne tiplerinden az anlaması, seçtiği arma, tamiratlardaki mahareti hiç bir koşulda onun denizciliğini üstün kılmaz veya küçültmez.
Öte yandan, kişi  çok sıkı yelken yapıyor, uzun uzun yollara gidiyor, elinden hayli iş geliyor fakat bütün bunları yaparken, dinlenmenin ve mekan farklılığı gibi hissiyatların dışına çıkmıyorsa, kendini başka bir dünyaya ait hissetmiyor, aynı boğucu ve yapay yaşamın dışına hiç olmazsa davranışsal olarak  çıkmıyorsa, o kişi amatör denizci değildir, kanısındayım.

Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: O.Utku Uçkan - 16 Mayıs 2018, 11:58:41
Anaaa bana methiye düzmüş Bülent biladerim. :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 10:47:44
Anlatmak istediklerime çarpıcı örnek; ekteki linkte bulunan kitabın 116-117-118. sayfalarındadır.

George Best ile ilgili bir olay üzerinden anlatılmıştır;

http://issuu-download.tiny-tools.com/pages.php?doc_id=160409073200-2f2a35de859f630d3c619c652840f1d5
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: O.Utku Uçkan - 17 Mayıs 2018, 11:25:12
Valla onu bununu bilmem Bülent biladerim. ;)
Teknede kendimi çok mutlu hissediyorum ama nene nasıl olsa burayı okumaz diyeyim ve yazayım. :o
Süper bir suitte yeni eski fark etmez ama 66 yaşı geçmemiş bir dünya güzeli bence 66 yaşındaki bir dedeyi bile mutlu edebilir. ;D
Hatta şehit bile olabilir dede. ?0-?
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 11:32:50
Koparttın abi :)
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 17 Mayıs 2018, 12:26:33
Konuyu tam kapsamı ve evrensel olarak ele alıyoruz madem, bazı noktaları da belirleyip dahil olup olmadığına da karar vermek gerekebilir.

"Öte yandan, kişi  çok sıkı yelken yapıyor, uzun uzun yollara gidiyor, elinden hayli iş geliyor fakat bütün bunları yaparken, dinlenmenin ve mekan farklılığı gibi hissiyatların dışına çıkmıyorsa, kendini başka bir dünyaya ait hissetmiyor, aynı boğucu ve yapay yaşamın dışına hiç olmazsa davranışsal olarak  çıkmıyorsa, o kişi amatör denizci değildir, kanısındayım."

Bu durumda ortaya, tanımların içine ciddi bir düşünsel yapı çercevesinin çizilmesi gerektiği sonucu çıkıyor.

Örneğin ; Her tekne sahibi, her teknesinde yaşayan, her teknesi ile denize çıkan......mıdır? gibi...

*Bazı ülkelerde, ev fiyatları ve kiraları uçuk olduğu için tekne alıp/kiralayıp onda yaşayanlar,
*Kanallarda, göllerde, teknede yaşayanlar,
*Marina köylerde yaşayıp, neredeyse yıllarca hiç teknesi yol yapmamış olanlar,
*Tekneyi sadece, için bir küçük tüp, bir torba dolusu bira ve iki arkadaş balığa gidip, (hatta, dumanaltını herkes görmesin diye) 2 kg istavrit tutmak için kullanan, döndüğünde, artık bakımsızlıktan ve pislikten çalınmamayı garantilemiş, tekneyi sadece boğulmadan açılma aracı olarak kullanan sahipleri,
*...

olduğunu düşündüğümüze, bu tanımlamaların içine katmamız gereken eksik bir şeyler olduğu (düşünsel yapının doğru çerçevelenmiş tanımı) ortaya çıkıyor gibime geliyor.


Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 17 Mayıs 2018, 12:38:07
Bülent'cim, şunu söylemeden de edemeyeceğim;
Demişsin ya "Şimdi, daha fazla dağıtmamak için şunları söyleyerek ben kenara çekileyim;"
Hiç çekilme çünkü,
Desem ki;

<Amatör denizci, örneğin, şu başlık altında sadece konu ile ilgili fikir üreten 3-5 kişidir.
Diğerlerinin fikir ve görüşlerini, bakış açılarını hiç bir zaman öğrenemediğimiz için, tanımı, ideal olan kuralları ve hatta adet ve gelenekleri dilediğimiz gibi şekillendirebilir, tanımın dahilinde, dilediğimize "sen..varsın, sen..yoksun" diyebiliriz bence.
Nasıl olsa, buna bile itiraz yada katkı gelmeyecek, biz de istediğimizde artık, dilediğimiz ünvana sahip oluruz.

Benim yazdığım tanımla, senin yazdığın tanım birbiri ile örtüşüyor. Bu durumda kitaplara geçsin.

İtirazı olan.......yok.
Kabul edilmiştir.>


yanlış olmaz nasılsa.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 15:16:16
Dediklerine pek katılmıyorum, neye söylendiğini anlasam, üstüne bir de  "he lan" desem de.
Çoğunluk kavramlaştırmaya gereksinim duymaz bizim toplumumuzda. Bu davranış/tepki biçimini iyi ya da kötü diye sınıflandıramayız ama, şunu söyleyebiliriz; bir olguyu kavramlaştıramamak, ilanihaye anlaşamamamıza neden olur.

İtalya'da tabelalara bakıp şarap atölyesi arıyorduk. Yanlışlıkla bir çiftlik evine girmişiz. Takriben, Utku Dede'den bile yaşlı biri geldi. Tek kelime ingilizce bilmiyor. Çat pat İtalyanca ile derdimizi anlattı birimiz. Utku Dede, elini kolunu sağa sola sallamadı. Gözünü kaşını yukarı aşağı indirmedi, kafasını tulumbalamadı,... iki kolunu birbirine ters yönde doğrultarak kocaman bir X işareti yaptı. Kesinlikle basit değil, ama yalın, kavramsal.  Anladık ki şaraphane kapalı.

Bu, bizim Avrupa'ya olan bütün üstünlüklerimizi basitçe ortadan kaldırıyor. Çünkü kavram, düşünmenin, problem çözmenin temel kriteridir.

Fakat bu kavramsallaştırma çabasına herkesin katkısı sözle/yazıyla olmayabilir. Biz de özellikle böyledir. Ama bu kişiler, eylemleriyle böyle bir  çabaya öyle bir katkı koyarlar ki, feriştahı gelse, yapamaz. Bunları da bir gün, bizden akıllı ve donanımlı birileri yerli yerinde yazar, çizer. Bizimkisi, işte ucundan bir katkı.



Bence bu tartışmamız konuşmamız, bu açıdan önemli.

George Best örneğinden devam edeceğim. Ama zaman lazım

Sevgiler.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: O.Utku Uçkan - 17 Mayıs 2018, 15:19:35
Otel anıları da olacak mı :o
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 15:22:09
Otel anıları da olacak mı :o
Dedecim, ayrıntıları başbaşa iken anlatırım.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Cem Gür - 17 Mayıs 2018, 15:52:55
Bülent'cim, şunu söylemeden de edemeyeceğim;
Demişsin ya "Şimdi, daha fazla dağıtmamak için şunları söyleyerek ben kenara çekileyim;"
Hiç çekilme çünkü,
Desem ki;

<Amatör denizci, örneğin, şu başlık altında sadece konu ile ilgili fikir üreten 3-5 kişidir.
Diğerlerinin fikir ve görüşlerini, bakış açılarını hiç bir zaman öğrenemediğimiz için, tanımı, ideal olan kuralları ve hatta adet ve gelenekleri dilediğimiz gibi şekillendirebilir, tanımın dahilinde, dilediğimize "sen..varsın, sen..yoksun" diyebiliriz bence.
Nasıl olsa, buna bile itiraz yada katkı gelmeyecek, biz de istediğimizde artık, dilediğimiz ünvana sahip oluruz.

Benim yazdığım tanımla, senin yazdığın tanım birbiri ile örtüşüyor. Bu durumda kitaplara geçsin.

İtirazı olan.......yok.
Kabul edilmiştir.>


yanlış olmaz nasılsa.

 ;D ;D ;D Fena halde güldürdün beni.
Aslında gülüyoruz ağlanacak halimize ya ....
Başlık: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 16:04:29
Konuyu tam kapsamı ve evrensel olarak ele alıyoruz madem, bazı noktaları da belirleyip dahil olup olmadığına da karar vermek gerekebilir.



Bu durumda ortaya, tanımların içine ciddi bir düşünsel yapı çercevesinin çizilmesi gerektiği sonucu çıkıyor.


(....)
 bu tanımlamaların içine katmamız gereken eksik bir şeyler olduğu (düşünsel yapının doğru çerçevelenmiş tanımı) ortaya çıkıyor gibime geliyor.

Hazza çağrı ve hap çağında yaşıyoruz der Baudrillard.

Yalnızca düşünüyorum, sesli, sizle beraber;

"Teknem olsun istiyorum".... diyorum mesela... Senin de sorduğunu varsayalım; Neden?...
" Denize açılmak istiyorum"..... : Neden?
" Şununla birlikte olmak istiyorum"......... Neden?


İşte bunlara vereceğimiz her bir yanıt, eğer "seviyorum ulen"i geçmiyorsa, hazlarımıza, teslim olmuşuz demektir.
Bir arkadaşım, tekne almak istediğini söyledi, boş ver dedim, senden denizci olmaz.
Neden dedi, seninki arzu dedim, hepsi bu, gelir, tatmin olursun ve tükenir.

Amatör denizcinin farkı budur, basit sıradan bir denizde olma tutkusu değildir onunki. "Bana bak, gör beni, şöyle bir teknem var," değildir. Tam tersi, beni görme, ben kendi gösterimi kendime yapıyorum, izleyiciye ihtiyacım yok, bokun içinde kalabilirim, denizin ortasında da kalabilirim, yalnızca güdülerimle, son derece doğal-sıradan güdülerimle harekete ederim, mastürbasyon değildir benimkisi, benimkisi, bildiğin, sahici bir tutkudur, bu tutku öyledir ki, bununla kendimi dünyaya ait hissederim, bu tutku bendeyken Yıldız Pavyon'dan çıkıp, yılan balığı yeyip kendimi adam yerine koymam. Sabaha karşı, herhangi birinden övgü/ödül beklemeksizin avara olup upuzun bir yol yapabilirim, sıkılırsam yapmam, erkenden bir yere gider bağlanırım, çayımı içerim, yapayalnız otururum, sevgilim yanımdaysa sanki yanımda değilmiş gibi davranabilirim, o bunu umursamaz, sonra birden çoğullaşabilirim...

Kaan haklı, katkı olmadan olmuyor.

Bitiriyorum. Sevgiler.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Ziya Gunes - 17 Mayıs 2018, 16:09:28
Konuyu tam kapsamı ve evrensel olarak ele alıyoruz madem, bazı noktaları da belirleyip dahil olup olmadığına da karar vermek gerekebilir.



Bu durumda ortaya, tanımların içine ciddi bir düşünsel yapı çercevesinin çizilmesi gerektiği sonucu çıkıyor.


(....)
 bu tanımlamaların içine katmamız gereken eksik bir şeyler olduğu (düşünsel yapının doğru çerçevelenmiş tanımı) ortaya çıkıyor gibime geliyor.

Hazza çağrı ve hap çağında yaşıyoruz der Baudrillard.

Yalnızca düşünüyorum, sesli, sizle beraber;

"Teknem olsun istiyorum".... diyorum mesela... Senin de sorduğunu varsayalım; Neden?...
" Denize açılmak istiyorum"..... : Neden?
" Şununla birlikte olmak istiyorum"......... Neden?


İşte bunlara vereceğimiz her bir yanıt, eğer "seviyurum ulen"i geçmiyorsa, hazlarımıza, teslim olmuşuz demektir.
Bir arkadaşım, tekne almak istediğini söyledi, boş ver dedim, senden denizci olmaz.
Neden dedi, seninki arzu dedim, hepsi bu, gelir, tatmin olursun ve tükenir.

Amatör denizcinin farkı budur, basit sıradan bir denizde olma tutkusu değildir onunki. "Bana bak, gör beni, şöyle bir teknem var," değildir. Tam tersi, beni görme, ben kendi gösterimi kendime yapıyorum, izleyiciye ihityacım yok, bokun içinde kalabilirim, denizin ortasında da kalabilirim, yalnızca güdülerimle, son derece doğal-sıradan güdülerimle harekete ederim, mastürbasyon değildir benimkisi, benimkisi, bildiğin, sahici bir tutkudur, bu tutku öyledir ki, bununla kendimi dünyaya ait hissederim, bu tutku bendeyken Yıldız Pavyon'dan çıkıp, yılan balığı yeyip kendimi adam yerine koymam. Sabaha karşı, herhangi birinden övgü beklemeksizin avara olup upuzun bir yol yapabilirim, sıkılırsam yapmam, erkenden bir yere gider bağlanırım, çayımı içerim, yapayalnız otururum, sevgilim yanımdaysa sanki yanımda değilmiş gibi davranabilirim, o bunu umursamaz, sonra birden çoğullaşabilirim...

Kaan haklı, katkı olmadan olmuyor.

Bitiriyorum. Sevgiler.

Eğer bu yazdıklarında tümüyle haklı olsaydın, kimsenin seyir anılarını yazmaması, tekne tanıtımlarını yapmaması lazımdı
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 16:11:25
Bana kalırsa paylaşmak ayrı şey, gösteri ayrı şeydir.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Cem Gür - 17 Mayıs 2018, 16:17:54
1789 Fransız Devrimi  yaşlı kıt'ayı kökünden değiştiren bir aydınlanma başlangıcıdır.  Hazırlayanların bir bölümüne "ansiklopedistler" deniyor.
İlkeler, tanımlar ve kavramlar önce tartışılmalı sonra yazılmalıdır. Zaman içinde yenilenebilir, değişime de uğrarlar. Doğal. Evren gibi bireylerde "genişliyor"

Birey olarak sürdürdüğümüz hayatta nerede olduğumuzu ve nerede durduğumuzu anlatabilmenin tek yolu neyi nasıl kavradığımız ve tanımladığımızdır. Bu bilinci olan da katkı yapar.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 17 Mayıs 2018, 16:35:10

"Teknem olsun istiyorum".... diyorum mesela... Senin de sorduğunu varsayalım; Neden?...
" Denize açılmak istiyorum"..... : Neden?


İşte bunlara vereceğimiz her bir yanıt, eğer "seviyurum ulen"i geçmiyorsa, hazlarımıza, teslim olmuşuz demektir.
Bir arkadaşım, tekne almak istediğini söyledi, boş ver dedim, senden denizci olmaz.
Neden dedi, seninki arzu dedim, hepsi bu, gelir, tatmin olursun ve tükenir.



Neden? sorusuna kendimden cevap vereyim. Biraz da nasıl? katarak.

Teknem olsun istiyorum çünkü ; sadece bir araç olarak görmesem de, beni, bana götürecek, bir şey olduğunu biliyorum. İç yolculuğuma onunla çıkmak daha kolay oluyor benim için.

Denize açılmak istiyorum çünkü ; benim, ruhumun (yada adına ne diyorsanız) orada huzur bulduğunu, yüzümde sebepsiz kocaman bir gülümseme olmasına neden olduğu, üstelik en sıkıntılı anımda bile insanlardan uzak lakin gökyüzünde hitap ettiğim, bazen kızdığım, bazen şakalaştığım çoklukla neden? diye ona sorduğum "tartışma arkadaşıma" ulaşma kapısı benim için.

İkisini bir araya getirdiğimde belki size garip gelecek ama hani nasıl inancı ne olursa olsun kişi, ibadethaneye gider ya, öyle bir şey benim için.

Cami, Kilise, Sinagog,Tapınak, belki dağ başında bir keşişin oturduğu kaya parçası yada lotuslar arasında göl kenarında yapılan bir meditasyonla, insanın kendine çıktığı yolculuk.

Evet biliyorum, belki çok uçuk ama benim tanımladığım olgu ile "teknem aracımdır, denizde tatil yapıyorum, sadece bunu seviyorum" diyen kişi ile ikimizde aynı tanım içerisinde yer almamız doğaldır, lakin beklentilerimiz o kadar farklı ki, verdiğimiz değer, dolayısı ile söylemlerimiz de bir o kadar farklılaşmış oluyor.

Sanıyorum ki, tanım ve çerçevesi çizilmiş düşüncelerde, herkesin hem fikir olmama sebeplerinden biri bu olabilir.

 

Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 16:47:41

"Teknem olsun istiyorum".... diyorum mesela... Senin de sorduğunu varsayalım; Neden?...
" Denize açılmak istiyorum"..... : Neden?


İşte bunlara vereceğimiz her bir yanıt, eğer "seviyurum ulen"i geçmiyorsa, hazlarımıza, teslim olmuşuz demektir.
Bir arkadaşım, tekne almak istediğini söyledi, boş ver dedim, senden denizci olmaz.
Neden dedi, seninki arzu dedim, hepsi bu, gelir, tatmin olursun ve tükenir.




Evet biliyorum, belki çok uçuk ama benim tanımladığım olgu ile "teknem aracımdır, denizde tatil yapıyorum, sadece bunu seviyorum" diyen kişi ile ikimizde aynı tanım içerisinde yer almamız doğaldır, lakin beklentilerimiz o kadar farklı ki, verdiğimiz değer, dolayısı ile söylemlerimiz de bir o kadar farklılaşmış oluyor.


Doğaldır, ama doğru değildir. Herhangi bir hakikate/gerçekliğe işaret etmez. Yalnızca görüntüyü resmeder.

Ben"aganta" diye bağırırken, öteki "dur" dediğinde aynı şeyi ifade ettiğimi sanıyorsa, bu yalnızca komutun camera obscura'daki görüntüsüdür.

Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 17 Mayıs 2018, 16:53:43
Özür dileyerek araya giriyorum;

Nedenlerimizi, niçinlerimizi, tanımlarımızı yaparken bol bol kullandığımız şu "huzur" kelimesi hakkında bir şey söylemek istiyorum arada.
Forum için de hep kullanıyoruz çünkü "huzur kelimesini ;

Bir gün bir kral ama halkı tarafından sevilen bir bilge kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar birbirinden güzel resimler yaparlar.
Sonunda eserleri saraya teslim ederler.
Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir.

Resimlerden birisinde sakin bir göl vardır.
Göl bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslüyordur. Resme kim baktı ise onun mükemmel bir huzur resmi olduğunu düşünür.

Diğer resimde de dağlar vardır ama engebeli ve çıplak dağlar. Üst tarafta öfkeli bir gökyüzünden yağmurlar boşanıyor ve şimsek çakıyordur. Dağın eteklerinde ise köpüklü bir şelale çağıldıyordur.

Kısaca resim hiç de huzurlu gözükmüyordu.
Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık gördü. Çalılığın üstünde ise anne bir kuşun örttüğü bir kuş yuvası görünüyordu. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuş yuvasını kuruyor... Harika bir huzur ve sükûn örneği.

Ödülü kim kazandı dersiniz. Tabii ki ikinci resim.

Kralın açıklaması şöyle idi: "Huzur, hiçbir gürültünün, sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükûn bulabilmesidir."


Bu ve benzer başlıklar bize bunu sağlıyor. Kuş yuvasını.

Tekrar araya girdiğim için özür dilerim. Söylemeden edemedim.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 16:57:21
Araya girmiyorsun, artık bundan sonra katkı koymak isteyenlerde söz. Ben bana yöneltilmiş yergılere veya katkılara yanıt veriyorum.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 17 Mayıs 2018, 17:16:50
Doğal olan ama doğru olmayan bir tanımın, doğru olan tanımını, doğal ve herkesin kabulü olacak şekle nasıl getirebiliriz ki ? Yada getirmeli miyiz ?
Her daim kişilere göre fark olmayacak mı ?
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Ziya Gunes - 17 Mayıs 2018, 17:31:45
Doğal olan ama doğru olmayan bir tanımın, doğru olan tanımını, doğal ve herkesin kabulü olacak şekle nasıl getirebiliriz ki ? Yada getirmeli miyiz ?
Her daim kişilere göre fark olmayacak mı ?

Nihayet, herşeyin ve doğal olarak bu konunun özünü bulduk
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 17:40:04
Olmaz. Bana göre olmaz. Bu bana kalırsa bu yüzyılın kafamıza dayadığı ve insanları anlaşamaz hale getiren bu görececiliktir. Hatta bu forumda son zamanlarda yaşadığımız bütün tartışmaların nedeni de budur. Her şeyi bağlamından koparmak, basit bir neden sonuç ilişkisine indirgemek. Çok şükür, forum, bundan iyisini başaracak karatta muhakeme gücüne sahip.

Çekiç çekiçtir. Çekici kaldıraç olarak kullanabilirsiniz, fakat bu onun çekiç olması hakikatine zarar vermez. Siz ona kaldıraç deseniz de, o çekiçtir. Naylon tekne, naylondur ama teknedir. (Naylonu kaldır, ahşap koy) Okyanusları aşar, sizin onu sevmemeniz, eksik-gedik bulmanız -doğru bile olsa- onun hakikatini değiştirmez. Dedik en başından beri, bir sürü şeyi çok katmanlılığından ayırdığınızda, başınıza gelecek olan budur. Hakikat görünmez olur. Basit tümceler anlaşılmaz hale gelir.

Amatör denizci tanımı, hazza indirgenemez. Bu indirgemeyi yaptığınızda, çekici kaldıraç ya da  gazoz açacağı olarak tanımlamaya da hazır olmalısınız. Amatör Denizcinin büyük "T" ile yazılan bir tarihi vardır. Bundan kopartıp üç kuruş parası var diye bir mal sahibi olan adamı denizci olarak konumlandıramazsınız. Ama 1000 kuruş parası olup, son derece lüks motoryatını  Temmuz sıcağında, hem de çekek alanında temizleyen,  kadının elinde tornavida ile bir şeyler yapmaya çalıştığı çift, amatör denizciliğe yüzlerce mil yol yapan  pek çok kişiden daha yakındır, diye düşünüyorum.



Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 17 Mayıs 2018, 17:57:59
"Amatör denizci tanımı, hazza indirgenemez. Bu indirgemeyi yaptığınızda, çekici kaldıraç ya da  gazoz açacağı olarak tanımlamaya da hazır olmalısınız. Amatör Denizcinin büyük "T" ile yazılan bir tarihi vardır. Bundan kopartıp üç kuruş parası var diye bir mal sahibi olan adamı denizci olarak konumlandıramazsınız. Ama 1000 kuruş parası olup, son derece lüks motoryatını  Temmuz sıcağında, hem de çekek alanında temizleyen,  kadının elinde tornavida ile bir şeyler yapmaya çalıştığı çift, amatör denizciliğe yüzlerce mil yol yapan  pek çok kişiden daha yakındır, diye düşünüyorum."

Bu konuda hem fikiriz. Her ne kadar kabul etmeyecek bir sürü insan olduğunu bilsem de, sosyal medya üzerinde karşılaşsam da...


Bunca konuşmadan sonra, mesela, benim kendi neden'lerime verdiğim cevaplar, şayet benim amatör denizci olduğumu işaret ediyorsa, teknemin kıç omuzluğuna, "bu kişi bir amatör denizcidir" çıkartması koyacağım.

Her okuyan, "bu ne demek ?" diye sorunca, bu başlığı söyleyeceğim, git oku, memnuniyetini bana, itirazını Bülent'e yap diyeceğim  ;D



Şu başlıktan hele ki, böyle bir zamanda, cidden çok keyif aldım. Yazmaktan da, okumaktan da.
Böyle bir konu başlattığın için sana ve tüm katılımcılara teşekkür ederim.

Her ne kadar sosyal aylaklığı sevmiyor olsamda, normal aylaklığa en az Russell kadar övgüler yağdırabilirim.
Gidip bir hamak bulacak ve bir süre aylaklık edeceğim.

Sevgiler.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 18:08:07
Çok çok teşekkür ederim.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Cem Gür - 17 Mayıs 2018, 18:17:31
Bülent, ben de hem sana hem de Kaan'a hem de katkı koyanlara  teşekkür ediyorum.
Çok lezzetli bir bir tartışmaydı. Çok keyif aldım.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 18:19:47
Bülent, ben de hem sana hem de Kaan'a hem de katkı koyanlara  teşekkür ediyorum.
Çok lezzetli bir bir tartışmaydı. Çok keyif aldım.

Abi siz hep yol açtınız önümüze. Siz sağ olun.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Âli San - 17 Mayıs 2018, 19:18:54
Yani...Gönlümüzün amatör denizci tarifinde bir iki gün daha çaba gösterdiğimizde  " gerçek amatör denizci ki ; o bir ahir zaman peygamberidir ! " çıkarımına ulaşacağız diye endişe ediyorum. ;)
Öyle olmadığını, olamayacağını da bilmemize rağmen.
Soyut düşünmeye pek yatkın olmayan düz adam yapımı bildiğimden bu tarz fikir jimnastiklerinden kaçınırım ; ille içine düşeceksem de pratik bir yönteme ( isterseniz siz buna hile de diyebilirsiniz )  başvururum ; örnekler, yaşanmışlıklar, kendi tecrübelerim üzerinden konuşarak kendi fikrimi savunurum.
 
Bundan kopartıp üç kuruş parası var diye bir mal sahibi olan adamı denizci olarak konumlandıramazsınız. Ama 1000 kuruş parası olup, son derece lüks motoryatını  Temmuz sıcağında, hem de çekek alanında temizleyen,  kadının elinde tornavida ile bir şeyler yapmaya çalıştığı çift, amatör denizciliğe yüzlerce mil yol yapan  pek çok kişiden daha yakındır, diye düşünüyorum.

 

Ben 30 sene evvel Bülentin yukarıda tarif ettiği gibi olan bir Alman çift tanıdım ; hatta onlara bir tekne inşa ettim. Almanyanın en gözde şehirlerinden birinde bahçeli villarını satıp bir ufak apartman dairesine taşınıp, hayallerindeki tekneyi yaptırıp , yılın en az 9-10 ayını Türkiye sahillerinde geçirmek istiyorlardı. Bunu da ileri yaşa gelip tekneyi satana kadar uzun yıllar gerçekleştirdiler.

Imdi bu amcayla ilgili kimi anektodlar ve bilgiler :

Tekneyi yaptık, suya indirdik getirip marinaya bağladık ; amcayla eşi de gelip tekneyi hazırlamaya başladılar. Adam temizlik takıntılı, özellikle motor bölmesine. Tekne center cockpit, koca bir motor bölmesi var havuzluğun altinda. Bizimki " benim her teknemde motor bölmesi bal dök yala kıvamındadır " diye tutturdu. Sabah 8de beyaz tulumları çekip bizim defalarca temizlediğimiz bembeyaz epoksi boyalı motor bölmesinde iş yapip duruyor.
Hemen yanlarında büyük bir motoryat bağlı, kaptanı var. Sahibi 40'larında aşırı kilolu bir amca. Her akşamüstü şoförü koca bir siyah Mercedesle teknenin pasarellasının ucuna kadar getiriyor, şoför arabadan, kaptan tekneden fırlıyor. Kaptan amcanın pasarelladan geçmesine yardım ederken, şoför de patronunun bir laptop çantasından daha ufak olan deri evrak çantasını büyük bir ihtimam ve ciddiyetle arkadan getiriyor. Amca ter içinde havuzluga oturuyor ( hiç teknenin içine girdiğini görmedim ), kaptan da bir koşu gidip birazdan buzlu içeceğini servis ediyor. 
Ben de her akşamüstü tekneye uğradığımdan olanın bitenin görgü şahidiyim...Bu amca bir hafta boyunca Alman karı kocayi ve beni seyretti, ama kaale almadığı, bizleri siyasi moda tabirle yok hükmünde saydığı çok açık.

Bir kaç gün sonra Almanlar bize yemeğe davetliler, geldiler eğlenmiş görünüyorlar ; gülüyorlar...Eşimle ne oldu ? dedik. Yahu dedi, şu bizim yandaki motoryatın şişman sahibi var ya ; o bugün ilk defa bizi ignore etmedi, hatta konuştu...E, ne dedi ? dedik. Mükemmel bir Ingilizceyle bana : " Tekne güzelmiş, çok da iyi temizlediniz. Patron ne zaman gelecek ? " diye sordu , ben de : " Ne patronu,  patron benim, tekne benim yahu " diye cevap verince inanmadı, güldü, " Patron tekne mi temizlermiş ? " dedi, başka da bir şey söylemedi dedi.

Karımla ben hemen üzerimize vazife edinip densiz vatandaşımız namına özür dileme ve herifi kınama teşebbüsüne girişmişken tüm Atlantik kıyısı ve Akdenizi bilen, buralarda yıllarca tekne barındırmış olan Alman gülerek sözümüzü kesti : " Yahu , sinirlenmenize hiç gerek yok, yukarıdan köşeyi dönüp Akdenizde girdiğıniz ilk Ispanyol limanından itibaren tüm tekne sahiplerinin tarzı, davranış biçimi budur ; biz çoktan alıştık, Akdeniz mentalitesi budur , boşuna küfretmeyin adama..." dedi.

Ne mükemmel, olgun bir insan değil mi ? Hem tam bir dünya vatandaşı hem Bülentin tarifine uygun bir amatör denizci...

Hah, denizciliği iyiydi de, gerisi epey şüphe götürür...
Bana yaptığı tezgahları  anlatmayacağım ; her türlü o tekneyi yapmak istiyordum . Yaptım, arzumu gerçekleştirdim, dersimi aldım tecrübemi kazandım.Onun için başka bir numarasını anlatacağım.
Bu amca gelip Türkiyeye yerleşmek için önce 5 sene emekliliğini beklemek zorundaydı. Tekneyi yaptırdığına göre beklemeyeceği belliydi. Fakat ne emekli ikramiyesinden ne maaşından bir kuruş kaybetmek istemiyordu. " Nasıl bu işi çözeceksin ? " diye sorduğumda iyi işleyecek bir planı olduğunu söyledi. Patronu sinirli, pek stratejik düşünemeyen, biraz daldos bir adammış. " Herifin tersine gideceğim, özellikle Yönetim kurulu toplantılarında herkesin ortasında laf sokacağım, o da beni kovacak. Tazminatımı alıp çikacağım, sonra gidip iş bulma kurumuna ıs için müracaat edip, 3 ayda bir " iş arıyorum ama benim yaşımda birine kimse iş vermiyor " diye bir mektup yazıp sonunda zorunlu olarak kendimi erken emekli ettireceğim " dedi.

Bunu da aynen dediği gibi becerdi ! 70'li yaşlarını epey geçene kadar bizim sahillerde mis gibi yaşadı.
Bir öküz olduğu aşikar patronuna veya Alman emeklilik sistemine attığı kazıktan bana ne de ; iyi bir amatör denizci olduğu şüphe götürmez bu adam için iyi insanmış diyebilir miyiz ?

Konuya bi dirhemcik katkım oldu mu bilemedim...Ama neşeli bi hikaye anlattım diye umuyorum  ;)

 
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Tan Kaan Özkan - 17 Mayıs 2018, 19:36:48
Hamakta yattığım yerden okudum. Sonra da, #48 mesaj'da nacizane benim yaptığım tanımı toparlayan Cem abinin iletisine gittim tekrar.
Eh, fena değilmiş bu hikayeye göre, kapsamlı bile sayılır dedim  8)

Teşekkürler abi.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Çetin Güner - 17 Mayıs 2018, 19:37:41
Tam bir "eski tarz" ama aynı zamanda kıvrak zekalı Almanmış ;D
Başlık: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Cem Gür - 17 Mayıs 2018, 19:59:50
Hayret ! Kıvrak zekalı bir Alman ....
"Bence" o kunt Alaman sistemine ve patronuna kazık atmış olması bile "sıradışı" olduğunu göstermiyor mu?

Güzel hikâye.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Âli San - 17 Mayıs 2018, 20:08:48
Almanları hiç küçümsemeyin...
Uluslararası dev bir Alaman şirketinin bi üst düzey yöneticisine " Sizde nüfusun %1'i cinin Allahı ; geri kalan % 99'u parmağınızda oynatıp dünyanın imrendiği bir düzen yaratıyorsunuz, ama bizde çaycımız, meydancımız dahil herkes cin, bizlerden de uyanık ; onunçün bizde işler sizdeki gibi yürümüyor, çünkü kimse yemiyor... " demiştim. Herif 5 dakka kesintisiz gülmüştü.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 17 Mayıs 2018, 20:10:04
Ama kopartır abi bu hikaye
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Burak Doneray - 17 Mayıs 2018, 21:37:02
Çok sevdiğim bir arkadaşımın Sosyal medyadaki profil resmini paylaşmak istedim.Amatör denizci 😁

(http://i.hizliresim.com/W7lLEE.jpg) (http://hizliresim.com/W7lLEE)
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 22 Mayıs 2018, 09:57:40
Evde tesadüfen elime bir kitap geçti. Henry Lefebvre; Gündelik Hayatın Eleştirisi III.
Daha önce 60'larda ilk iki cildini yazmıştı. Onları okumuştum. Bunu okurum diye almış, bir kenara atmışım.
1980'lerde yazdığı bu kitabında ilk iki ciltte ileri sürdüğü görüşleri eleştiriyor. İlk okumalarıma göre konumuza ışık tutacak, önemli bir yapıt.
Öneririm.
Eğer bitirebilirsem ve buradaki meselemizle bağlamını kurabilirsem, paylaşırım. Benden önce biri yaparsa, ben de beleşe yatarım.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: ersinboke@icrs.com.tr - 24 Mayıs 2018, 06:48:36
Şimdi bu kadar laf söz edildi ya. Ben daha çok gözlemlerimi yazmayı tercih ediyorum.

Mutlaka sizlerinde etrafınızda vardır ya da şahit olmuşsunuzdur. Açık havada bir kafede otururken birden bir kadın çığlığı duyulur. Çok önemli bir şey olmuş gibi heyecan ile döner bakarsınız ki kadının meğerse oturduğu sandalyenin altından kedi geçmiştir.

Şimdi ben benzer bir durumu Çanakkale Marina da iki yıl önce yaşadım. Gece bir çok tekne kıçtan kara olmuş oturuyoruz. Birden iskele tarafında ilerideki bir tekneden bir kadın çığlığı yükseldi. arkasından adam ve kadınların " PİSSTT " sesleri. Meğer o teknede yemek yenmekte ve kediler de tekneye iyice yanaşmaktalarmış.

Yan teknemde Güney Afrikalı yaşlı bir karı koca var. 50 feet bir tekne.  Bu arada bağrış çağrış bir kesiliyor bir devam ediyor.

Yaşlı adam durumu anladı ve kamaraya indi. elinde bir kase ve kasenin içinde kedi maması vardı. ! Pantona çıktı ve kedileri çağırdı. Teknelerden hayli uzağa mamayı bıraktı. Tüm kedilere yetecek kadar mama vardı.

Belli ki bu çift de kediden hoşlanmıyor. Ancak problemleri çözüş şekilleri çok farklı. İşte biz buna " kültür " " görgü " diyoruz.

Kültürsüzlük, görgüsüzlük, cahillik bir tercih olamaz.  Dolayısı ile saygı da duyulamaz.

Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Murat Ayduk - 24 Mayıs 2018, 14:40:33
Şimdi bu kadar laf söz edildi ya. Ben daha çok gözlemlerimi yazmayı tercih ediyorum.

Mutlaka sizlerinde etrafınızda vardır ya da şahit olmuşsunuzdur. Açık havada bir kafede otururken birden bir kadın çığlığı duyulur. Çok önemli bir şey olmuş gibi heyecan ile döner bakarsınız ki kadının meğerse oturduğu sandalyenin altından kedi geçmiştir.

Şimdi ben benzer bir durumu Çanakkale Marina da iki yıl önce yaşadım. Gece bir çok tekne kıçtan kara olmuş oturuyoruz. Birden iskele tarafında ilerideki bir tekneden bir kadın çığlığı yükseldi. arkasından adam ve kadınların " PİSSTT " sesleri. Meğer o teknede yemek yenmekte ve kediler de tekneye iyice yanaşmaktalarmış.

Yan teknemde Güney Afrikalı yaşlı bir karı koca var. 50 feet bir tekne.  Bu arada bağrış çağrış bir kesiliyor bir devam ediyor.

Yaşlı adam durumu anladı ve kamaraya indi. elinde bir kase ve kasenin içinde kedi maması vardı. ! Pantona çıktı ve kedileri çağırdı. Teknelerden hayli uzağa mamayı bıraktı. Tüm kedilere yetecek kadar mama vardı.

Belli ki bu çift de kediden hoşlanmıyor. Ancak problemleri çözüş şekilleri çok farklı. İşte biz buna " kültür " " görgü " diyoruz.

Kültürsüzlük, görgüsüzlük, cahillik bir tercih olamaz.  Dolayısı ile saygı da duyulamaz.

İki sene önce Temmuz başında aşağı inerken ben de o teknenin yanına bağlanmıştım. Güney Afrikalıların iskelesindeydim hemen. Çok düzgün insanlar olduğu belliydi. Lakin çok erkenden uyumuşlardı..  :)
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Sedat Oztekin - 03 Haziran 2018, 15:22:12
Deniz ...
Doğanın anası, kutsal kucak.
Sanki bir meslek tanımlaması gibi." Bişey’ci " olmak ,profesyonelliği çağrıştırdığından olsa gerek “Denizci”sözü bana hep itici gelmiştir.
Yaşam dediğimiz herşeyin denizde başladığı gerçeğinden yola çıkarsak tüm canlıların denizden bir parça taşıdığını kabul etmek durumundayız. İnsan denen canlının da genetik kodlamasında, bazı örneklerinin halen denizde yaşadığı erken dönem atalarıyla benzerlikler taşıdığı varsayılmalıdır. Tabii karaya vuran bu güzel yaratıkları doğa ana cezalandırırcasına maymun edince onlardan denizle ilgili o muhteşem yetenekleri, yüzgeçleri, suyun altında nefes alabilme,yön bulabilme gibi sayısız ayrıcalıkları geri alıvermiş
Bu yakın dönem akrabalardan insan’a evrilenler, ellerinde kalan fiziki güç ve yetenekleri de kaybedince çil yavrusu gibi güvenli gördükleri kara parçasının dörtbir yanına dağılıp bulundukları coğrafi şartlarda vahşice yaşam savaşı verirlerken, bir kısmı kendi doğurduğu toprakların etrafını saran suya yakın düşmüşler ve hücrelerindeki deniz genleri içerilerde kalanlara göre daha bir su yüzüne çıkmış. Kıyıda ya da içeride tüm insanlar geldikleri denize az veya çok özlem duymuşlar ve içlerinden" Deniz Yüzlüler" diyebileceğimiz çok küçük bir kısmı ait oldukları denize dönebilmiş.
İşte bu deniz yüzlüler doğal ortamları olarak gördükleri denizde yaşayabilmek için oluşturdukları yüzen nesneleri evleri ve denizi de bahçeleri olarak görürler. Teknelerini ayni zamanda yüzgeçleri gibi de hissettiklerinden ona isimler takıp,canlıymışcasına  koruyup kollarlar ve ayrıldıklarında kolu koparılmışcasına acı hissederler.
Bunlar denizin perdahlayıcı etkisinden en çok istifade edenlerdir. Ortamlarındaki çakıl taşları gibi köşeli tarafları yontulmuştur. Engin hoşgörüleri , dinginlik ve bilgelikleri ön plandadır. Karakterleri gereği yaşamlarını, yazılı olmayan kuralları zerafetle uygulayarak güzelleştirirler ve Nirvana'ya ulaşırlar. Yüzücü, yelkenci, tekneci, tamirci gibi eğitimle sonradan kazanılabilecek vasıflarda rekabete girmezler. Üstün nitelik sıfatları umurlarında olmaz.
Her insan deniz yüzlü' ye dönüşebilir. Yeter ki önce yüzünü denize dönsün. Sonra yüreğinin kapılarını o ummana açıp tüm hücrelerindeki üzeri hırslarla katmanlaşmış ilk genlerini yıkayıp arındıracak deniz suyunun damarlarına dolmasına izin versin. Belki o zaman bu evren biraz daha yaşanabilir hale gelir.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla...
İşte şairlik böyle birşey. Usta ,benim  bir çektirme dolusu laf harcayarak söylemek istediğimi anlatmış ve noktayı koymuş.

Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: O.Utku Uçkan - 03 Haziran 2018, 18:10:17
Abi döktürmüşsün vallahi. :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Oğuzhan Oğuz - 04 Haziran 2018, 09:31:58
Deniz ...
Doğanın anası, kutsal kucak.
Sanki bir meslek tanımlaması gibi." Bişey’ci " olmak ,profesyonelliği çağrıştırdığından olsa gerek “Denizci”sözü bana hep itici gelmiştir.
Yaşam dediğimiz herşeyin denizde başladığı gerçeğinden yola çıkarsak tüm canlıların denizden bir parça taşıdığını kabul etmek durumundayız. İnsan denen canlının da genetik kodlamasında, bazı örneklerinin halen denizde yaşadığı erken dönem atalarıyla benzerlikler taşıdığı varsayılmalıdır. Tabii karaya vuran bu güzel yaratıkları doğa ana cezalandırırcasına maymun edince onlardan denizle ilgili o muhteşem yetenekleri, yüzgeçleri, suyun altında nefes alabilme,yön bulabilme gibi sayısız ayrıcalıkları geri alıvermiş
Bu yakın dönem akrabalardan insan’a evrilenler, ellerinde kalan fiziki güç ve yetenekleri de kaybedince çil yavrusu gibi güvenli gördükleri kara parçasının dörtbir yanına dağılıp bulundukları coğrafi şartlarda vahşice yaşam savaşı verirlerken, bir kısmı kendi doğurduğu toprakların etrafını saran suya yakın düşmüşler ve hücrelerindeki deniz genleri içerilerde kalanlara göre daha bir su yüzüne çıkmış. Kıyıda ya da içeride tüm insanlar geldikleri denize az veya çok özlem duymuşlar ve içlerinden" Deniz Yüzlüler" diyebileceğimiz çok küçük bir kısmı ait oldukları denize dönebilmiş.
İşte bu deniz yüzlüler doğal ortamları olarak gördükleri denizde yaşayabilmek için oluşturdukları yüzen nesneleri evleri ve denizi de bahçeleri olarak görürler. Teknelerini ayni zamanda yüzgeçleri gibi de hissettiklerinden ona isimler takıp,canlıymışcasına  koruyup kollarlar ve ayrıldıklarında kolu koparılmışcasına acı hissederler.
Bunlar denizin perdahlayıcı etkisinden en çok istifade edenlerdir. Ortamlarındaki çakıl taşları gibi köşeli tarafları yontulmuştur. Engin hoşgörüleri , dinginlik ve bilgelikleri ön plandadır. Karakterleri gereği yaşamlarını, yazılı olmayan kuralları zerafetle uygulayarak güzelleştirirler ve Nirvana'ya ulaşırlar. Yüzücü, yelkenci, tekneci, tamirci gibi eğitimle sonradan kazanılabilecek vasıflarda rekabete girmezler. Üstün nitelik sıfatları umurlarında olmaz.
Her insan deniz yüzlü' ye dönüşebilir. Yeter ki önce yüzünü denize dönsün. Sonra yüreğinin kapılarını o ummana açıp tüm hücrelerindeki üzeri hırslarla katmanlaşmış ilk genlerini yıkayıp arındıracak deniz suyunun damarlarına dolmasına izin versin. Belki o zaman bu evren biraz daha yaşanabilir hale gelir.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla...
İşte şairlik böyle birşey. Usta ,benim  bir çektirme dolusu laf harcayarak söylemek istediğimi anlatmış ve noktayı koymuş.
Çok güzel özet olmuş Sedat reis.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 04 Haziran 2018, 09:44:20

Sanki bir meslek tanımlaması gibi." Bişey’ci " olmak ,profesyonelliği çağrıştırdığından olsa gerek “Denizci”sözü bana hep itici gelmiştir.


Deniz Amatör(ü)/leri diyelim o halde.
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: O.Utku Uçkan - 04 Haziran 2018, 09:59:00

Sanki bir meslek tanımlaması gibi." Bişey’ci " olmak ,profesyonelliği çağrıştırdığından olsa gerek “Denizci”sözü bana hep itici gelmiştir.


Deniz Amatör(ü)/leri diyelim o halde.

Ben bu amatör sözünden sıkıldım Bülent biladerim.  ;)
Amacım burada kimseyi eleştirmek ve polemik yaratmak değil ama aramızda  bu işi profesyonel olarak yapanlarımız olduğu gibi zaman zaman bazı hünerlerini maddi olarak değerlendirenlerimiz de var.Tırnağı olan kafasını kaşır diyorum. Benim maalesef denizden gelir elde edebileceğim bir yeteneğim yok.
Bu nedenle hem kendimi hem de burada bulunan bütün forum üyesi arkadaşlarımın da DENİZ  SEVDALISI olduğunu düşünüyorum.   ?0-?
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Eyüp Oğan - 04 Haziran 2018, 12:10:27
Deniz ...
Doğanın anası, kutsal kucak.
Sanki bir meslek tanımlaması gibi." Bişey’ci " olmak ,profesyonelliği çağrıştırdığından olsa gerek “Denizci”sözü bana hep itici gelmiştir.
Yaşam dediğimiz herşeyin denizde başladığı gerçeğinden yola çıkarsak tüm canlıların denizden bir parça taşıdığını kabul etmek durumundayız. İnsan denen canlının da genetik kodlamasında, bazı örneklerinin halen denizde yaşadığı erken dönem atalarıyla benzerlikler taşıdığı varsayılmalıdır. Tabii karaya vuran bu güzel yaratıkları doğa ana cezalandırırcasına maymun edince onlardan denizle ilgili o muhteşem yetenekleri, yüzgeçleri, suyun altında nefes alabilme,yön bulabilme gibi sayısız ayrıcalıkları geri alıvermiş
Bu yakın dönem akrabalardan insan’a evrilenler, ellerinde kalan fiziki güç ve yetenekleri de kaybedince çil yavrusu gibi güvenli gördükleri kara parçasının dörtbir yanına dağılıp bulundukları coğrafi şartlarda vahşice yaşam savaşı verirlerken, bir kısmı kendi doğurduğu toprakların etrafını saran suya yakın düşmüşler ve hücrelerindeki deniz genleri içerilerde kalanlara göre daha bir su yüzüne çıkmış. Kıyıda ya da içeride tüm insanlar geldikleri denize az veya çok özlem duymuşlar ve içlerinden" Deniz Yüzlüler" diyebileceğimiz çok küçük bir kısmı ait oldukları denize dönebilmiş.
İşte bu deniz yüzlüler doğal ortamları olarak gördükleri denizde yaşayabilmek için oluşturdukları yüzen nesneleri evleri ve denizi de bahçeleri olarak görürler. Teknelerini ayni zamanda yüzgeçleri gibi de hissettiklerinden ona isimler takıp,canlıymışcasına  koruyup kollarlar ve ayrıldıklarında kolu koparılmışcasına acı hissederler.
Bunlar denizin perdahlayıcı etkisinden en çok istifade edenlerdir. Ortamlarındaki çakıl taşları gibi köşeli tarafları yontulmuştur. Engin hoşgörüleri , dinginlik ve bilgelikleri ön plandadır. Karakterleri gereği yaşamlarını, yazılı olmayan kuralları zerafetle uygulayarak güzelleştirirler ve Nirvana'ya ulaşırlar. Yüzücü, yelkenci, tekneci, tamirci gibi eğitimle sonradan kazanılabilecek vasıflarda rekabete girmezler. Üstün nitelik sıfatları umurlarında olmaz.
Her insan deniz yüzlü' ye dönüşebilir. Yeter ki önce yüzünü denize dönsün. Sonra yüreğinin kapılarını o ummana açıp tüm hücrelerindeki üzeri hırslarla katmanlaşmış ilk genlerini yıkayıp arındıracak deniz suyunun damarlarına dolmasına izin versin. Belki o zaman bu evren biraz daha yaşanabilir hale gelir.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla...
İşte şairlik böyle birşey. Usta ,benim  bir çektirme dolusu laf harcayarak söylemek istediğimi anlatmış ve noktayı koymuş.

Abi, bu ne güzel bir yazıdır..

Defalarca okudum.. Eşimle, çocuklarımla paylaştım..

Ellerine sağlık..
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Cem Gür - 04 Haziran 2018, 13:54:20
" Bunlar denizin perdahlayıcı etkisinden en çok istifade edenlerdir. Ortamlarındaki çakıl taşları gibi köşeli tarafları yontulmuştur. Engin hoşgörüleri , dinginlik ve bilgelikleri ön plandadır. Karakterleri gereği yaşamlarını, yazılı olmayan kuralları zerafetle uygulayarak güzelleştirirler ve Nirvana'ya ulaşırlar. Yüzücü, yelkenci, tekneci, tamirci gibi eğitimle sonradan kazanılabilecek vasıflarda rekabete girmezler. Üstün nitelik sıfatları umurlarında olmaz. Her insan deniz yüzlü' ye dönüşebilir. Yeter ki önce yüzünü denize dönsün. Sonra yüreğinin kapılarını o ummana açıp tüm hücrelerindeki üzeri hırslarla katmanlaşmış ilk genlerini yıkayıp arındıracak deniz suyunun damarlarına dolmasına izin versin. Belki o zaman bu evren biraz daha yaşanabilir hale gelir."

 :)xx  :)xx  :)xx

Banyoda aynaya yapıştırıp her sabah cemalimize baktığımızda  okunası, ne kadarı olabildim? sorulası ....
Başlık: Ynt: Amatör Denizciliğe Övgü
Gönderen: Erman Yerman - 04 Haziran 2018, 14:46:19
Deniz ...
Doğanın anası, kutsal kucak.
Sanki bir meslek tanımlaması gibi." Bişey’ci " olmak ,profesyonelliği çağrıştırdığından olsa gerek “Denizci”sözü bana hep itici gelmiştir.
Yaşam dediğimiz herşeyin denizde başladığı gerçeğinden yola çıkarsak tüm canlıların denizden bir parça taşıdığını kabul etmek durumundayız. İnsan denen canlının da genetik kodlamasında, bazı örneklerinin halen denizde yaşadığı erken dönem atalarıyla benzerlikler taşıdığı varsayılmalıdır. Tabii karaya vuran bu güzel yaratıkları doğa ana cezalandırırcasına maymun edince onlardan denizle ilgili o muhteşem yetenekleri, yüzgeçleri, suyun altında nefes alabilme,yön bulabilme gibi sayısız ayrıcalıkları geri alıvermiş
Bu yakın dönem akrabalardan insan’a evrilenler, ellerinde kalan fiziki güç ve yetenekleri de kaybedince çil yavrusu gibi güvenli gördükleri kara parçasının dörtbir yanına dağılıp bulundukları coğrafi şartlarda vahşice yaşam savaşı verirlerken, bir kısmı kendi doğurduğu toprakların etrafını saran suya yakın düşmüşler ve hücrelerindeki deniz genleri içerilerde kalanlara göre daha bir su yüzüne çıkmış. Kıyıda ya da içeride tüm insanlar geldikleri denize az veya çok özlem duymuşlar ve içlerinden" Deniz Yüzlüler" diyebileceğimiz çok küçük bir kısmı ait oldukları denize dönebilmiş.
İşte bu deniz yüzlüler doğal ortamları olarak gördükleri denizde yaşayabilmek için oluşturdukları yüzen nesneleri evleri ve denizi de bahçeleri olarak görürler. Teknelerini ayni zamanda yüzgeçleri gibi de hissettiklerinden ona isimler takıp,canlıymışcasına  koruyup kollarlar ve ayrıldıklarında kolu koparılmışcasına acı hissederler.
Bunlar denizin perdahlayıcı etkisinden en çok istifade edenlerdir. Ortamlarındaki çakıl taşları gibi köşeli tarafları yontulmuştur. Engin hoşgörüleri , dinginlik ve bilgelikleri ön plandadır. Karakterleri gereği yaşamlarını, yazılı olmayan kuralları zerafetle uygulayarak güzelleştirirler ve Nirvana'ya ulaşırlar. Yüzücü, yelkenci, tekneci, tamirci gibi eğitimle sonradan kazanılabilecek vasıflarda rekabete girmezler. Üstün nitelik sıfatları umurlarında olmaz.
Her insan deniz yüzlü' ye dönüşebilir. Yeter ki önce yüzünü denize dönsün. Sonra yüreğinin kapılarını o ummana açıp tüm hücrelerindeki üzeri hırslarla katmanlaşmış ilk genlerini yıkayıp arındıracak deniz suyunun damarlarına dolmasına izin versin. Belki o zaman bu evren biraz daha yaşanabilir hale gelir.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla...
İşte şairlik böyle birşey. Usta ,benim  bir çektirme dolusu laf harcayarak söylemek istediğimi anlatmış ve noktayı koymuş.

ne şahane bir betimlemedir... Çok sağolun Sedat Reisim...