Efendim teşekkürler..
Marmara denizini saymıyorum ancak bu yıl keyifli geçtim bu hep dayak yediğim denizi. Bakalım dönüşü nasıl olacak.? Erğliye kadar yükselip, öğle saatlerinde fırışka bir güneyli rüzgar yakalayıp , asmalıya geçtim. Avşa adasının arasından da doğru Çanakkale boğazı.
Sonrasında asos, ayvalık poyraz ada ,bademli, foça çeşme, sığacık, samos, turgutreis, karaincir, orak adası ve gökova ingiliz koyu şeklinde bir seyir oldu. En yüksek dalgayı gökova da gördüm.
Bu mecralarda bizbize yazıyoruz topu topu yüz iki yüz kişi sanıyoruz ya kendimizi. Pek öyle değil galiba. Her gittiğim marina ya da limanda önce Tayo Mar , sonra da bendenizi tanıyan çok kişi çıktı. Yazdıklarımı okuyan birçok denizci ile tanıştık. En ilginci Çeşme marinada yaşadım. Palamar yerime yanaştıracak, pantonlar arasından ilerliyorum. Tam bir pantonun önünden geçiyorduk ki tanımadığım iki kişi tekneden doğruldular.
El sallayıp , aaa Tayo Mar çeşmeye gelmiş ..
Bu küçük camiada Tayo Mar bilinir bir tekne olmuş. Hoş bir duygu.
Orak adasından çökertme istikametine giderken , bir baktım eski usturmaçalardan birisi denize düşmüş.
Geçen yıl , Düsseldorf fuarından yeşil ve bordo renkli usturmaçalar almıştım. Bunlar Tayo Mar a çok yakıştılar. Eski lacivert kılıflı usturmaçalar ile uyumsuz olduklarından eskileri ön güvertede tutup, ihtiyaç durumunda sallandırıyorum.
Dalglı denizde usturmaçalardan birisi denize düşmüş. Tek başına seyirde insan bu eşyalarla ilginç bir bağ kuruyor.
Hemen hamle edip , tekneyi döndürmeye başladım. Düşmüş usturmaçayı gidip alacağım.
Usturmaça da dalgların üstünde bir inip bir çıkıyor. Tekneyi aldığımdan beri bende bu usturmaçalar. Düşen ise zaten patlak olan. Yine de iş görüyordu ama.
Sancak tarafında sallanır dururdu. Binlerce kez teknelerin arasında ezildi durdu. Hep bağlı kaldı . Tüm ömrünü bağlı ve iki tekne arasında ezilmekle geçiren , zaten görevi de bu olan usturmaça şimdi özgürlüğüne kavuşmuş, dalgaların tepesinde hoplayıp zıplıyordu.
Çok aykırı bir görüntü idi. Bağlı olması gereken, hep ezilmesi gereken usturmaça , dalgaların üzerinde ve artık özgür, coşmuş gidiyor.
öyle çok çizik ve başka tekne boyası vardı ki üzerinde , o yüzden kılıf takmıştım. Tam sibobu yanından da yırtıktı. TAmiri de mümkün değil. Çoktan emekli olması gereken , ama çalışmak zorunda olan binlercemiz gibi usturmaça da denize düşene kadar görevinin başında idi.
Seni geri dönüp almayacağım. Zaten patlak ve eski olduğun için seni birileri bulsa bile denize geri atacaklar merak etme. Özgür ol . Muhtemel yavaş yavaş su dolacak içine ve bir gün denizin dibini de göreceksin. Belki deniz canlılarına yuva olacaksın.
Her ne olacaksa olsun ama asla bir daha usturmaça olmayacaksın. Merak etme. Çünkü kimse seni beğenmeyecek, usturmaçalık yapamayacağını görüp seni denzie geri fırlatacaklar. İşte o ana kadar, yani yarğından içine seni batıracak kadar su dolana kadar özgür kalacak , denizlerde özgürce gezeceksin.
Birçok benzerinden çok daha şanslısın. Bizler gibi.
Usturmaça gözden kayboluyor. Dalgalar daha bir irileşti sanki. Ama deminki kadar rahatsız etmiyorlar artık.
Rotayı tekrar eski haline getiriyorum. Elveda usturmaça . Muhtemelen artık hiç göremeyiz birbirimizi.
Haydi Tayo .. Daha çok yolumuz var,. Yani umalım ki vardır. Ama kaybedecek zamanımız yok.
O an , rüzgar biraz daha artıyor sanki, Tayo Mar, kırık civadrasına rağmen, tirinket ve bocurum ile hızını arttırıyor.
Önümüz Gökova , Okluk koyu. Efsanenin yaşadığı yerlere geldik.