Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Avrupa'dan Tekne Getirmek ,Nasip'in Montenegro - İstanbul Seyri

  • *
  • İleti: 5770
    • Son Denk Kayıkçısı
Kumbağ Limanı mendireği dışında tekneyi boşa aldık soluklanıyoruz , tuvalet ihtiyacımızı bile giderememiştik, yorucuydu. Çok ilginç mendireğe yüz metre mesafedeyiz ve mendirek zor seçiliyor. Burada bir karar vermemiz lazım, Marmara Ereğli’sine devam edip  sisin azalacağını ummak yada Kumbağ Limana girip orada sisin açılmasını beklemek. Bu sırada arkamızda dostumuz Ahmet Ilgaz ve Bülent Berksan var. Bir gün önceden irtibat halindeydik. Onlar Şarköy’de gece konaklamışlardı. Sabah onlarda yola çıkmışlar görüştük onlar görüşün bir milden fazla olduğunu söylediler. Ama bizde görüş yüz metre civarını geçmiyor. Rüzgar yada güneş çıksa bu sisi dağıtacak ama sabahın o saatinde ikisi de görünmüyor.Radikal bir karar verdik. Tekirdağ Körfezini kıyıdan dolaşalım bir yay çizelim diye düşündük ve ileri yol verdik. Bir müddet sonra kıyıda gözden kayboldu ama sanki görüş biraz daha açılır gibi oldu bizde döndük Marmara Ereğlisi Rotasına .Azıcık yol aldıktan sonra sis açılacağına iyice çöktü. Bu sırada sisten yolunu kaybeden bir kuş Kumbağ’da tekneye katıldı ve Ataköy’e kadar bizimle geldi. Zaman zaman dizimde, yanımda oturdu, serpinti körüğünün altında  saatlerce durdu, yol boyu geldi bizimle. İlginçtir, benim zaman zaman olur böyle yoldaşlarım, artık her kimse. Bizi bırakmadı sizin anlayacağınız.
   Sisin ürkütücü halinde Marine traficten bir baktık Tekirdağ Liman yanaşma hattında güncel bir sürü gemi var. Hele bir tanesi ismini hala unutamıyorum “Sheldong spirit”  dev bir mega tanker ve biz yolundayız. Onun hızı 2,2 mil ve aramızdaki mesafe 1 mil. Arada bir sis için düdüğünü öttürdüğünde ürpermemek elde değil. Sıkıntı şu bizi görüyorlar mı, zaten duymadıkları kesin. Çünkü ana telsizimiz çalışmıyor , el telsizimizde çıkış gücü yetmiyor ve seslenmeme rağmen duymuyorlar. Biraz endişelendim. Bende telefonla Tekirdağ Limanı aradım ve kendilerine bilgi verdim. Bana liman operasyon müdürünün cebini verdiler. Onu aradım o driftteki gemilere tek tek bilgi verdi ve bana kaptanların ceplerini verdi. Bende en yakınımdaki geminin süvarisini cebinden aradım. Durumumuzu, hızımızı ve rotamızı söyledim. Kendisi bizi radarında gördüğünü körfezde sadece 3 zayıf sinyal olduğunu ve   bizim kendisinden neta olduğumuzu söyledi. Biraz rahatladık , sonrasında körfez geçişi boyunca  başaka çapariz gemi yoktu. Marmara Ereğli’sine yaklaşığımızda karşımızdan bir Türk Konteyner gemisi geliyordu marine traficten görmüştüm. Telsiz mesafesine gelince kendisine anons ettik. Bizi duydular bizim için on derece sancak yaptılar bizde on derece sancak yaptık. Karşılıklı güvenle geçiştik. Kendisini görmedik  ama bir müddet sonra dalgaları geldi.Sonrasında Ahmet Ilgaz ile bir daha görüştük, sis onların bulunduğu yeride kaplamış, onlarda bizim gibi  zor durumdalarmış. Neyse biz Marmara Ereğlisine bu şekilde vardık ve orada kalmaktan vazgeçtik çünkü görüş 250 metrelere çıkar gibi oldu. Bu arada karadan lojistik fevkalade. Sevgili Burak, Mustafa Abi, Mücahit , Bülent,Melih herkes arıyor bilgi veriyor ama çok uzun konuşamıyoruz dikkatimiz dağılıyor çünkü. Burak’tan sürekli sis haritaları geliyor. Bize sisin Silivri’ye doğru açıldığını söylüyor, hakikatende biraz açılma olmuştu. Bizde cesaretlendik devam ettik. Fakat sisin yayıma hızı neredeyse bizle aynı hızdaydı ve akşama doğru bizi de geçecekti. Nitekim biz pür dikkat Baba burnu rotasına girdik. Yolumuzda hiç çapariz olacak gemi v.s yoktu Ambarlı’ya kadar rahat olmalıydık. Fakat içimi de bir şey kurcalıyordu.  Bu arada boşlukta yemek ve salata da yapmıştık. Teyakkuz halinde olmaktan onları da yiyemeyecektik. Hatta Kemal Abimede bir ara farkında olmadan kızmışım çabuk yukarı gel içeride oyalanma diye.  Nitekim eş zamanlı aklımıza gelen başımıza geldi. 100 metre kadar iskele baş omuzlukta ve göremediğimiz  bir korsan trol teknesi çıkıverdi karşımıza. Sisten istifade kaçak trol çekiyor. 10 metre civarı ahşap bir tekne . 2 mil civarı bir hızla trol çekiyor biz arkasından yedi mille geliyoruz.  Büyük tehlike. Tamam ekmek parası falanda insanın gözü bu kadar mı kara olur. Ağ üzerindeyken gemi ezse gemidekiler duymaz bile ezdiğini. Çatır çutur  ezer geçer.Kimsenin haberi olmaz inanın . Belki sonradan yüzen tahtalarını gören olur. Zaten reisiyle göz göze geldim. Aklı çıkmıştı. Trol ağı çekiyor manevra kabiliyeti yok , kesemezde ağı. İki kişi ne cesaret. Kendilerini düşünmüyorlar bari bizim durumumuzda olanları düşünün be arkadaş. Neyse bu bize dikkatimizi toplamamıza bir vesile oldu. Akşam olurken arkamızdan güneş vurdu. Wim açıklarındayken görüş biraz açıldı sanırım dört beşyüz metrelere çıktı. Bu sırada Mücahit aradı Wim e girin risk almayın dedi. Biz ise havanın o anki durumundan cesaret bulduk. Bulunduğumuz yerden Wime bir saatte girebiliyorsak, Ataköy’de iki saat sürecekti . Birde ambarlı liman trafiği de bizi tedirgin ettiği için ataköye devam kararı aldık. Hatanın en büyüğüdür. Bunu yazıyorum özellikle belirtmeliyim. Benim siste seyir tecrübem balıkçı teknelerinde o kadar fazla ki anlatamam. Bizim orada Nisan ayı boyunca sis olur ve biz hergün denize çıkardık. Ama o zaman böyle bir trafik yok, denizdeki tekneler belli. Tek endişemiz denizdeki ağımızın şamandırasını bulabilmekti. Bir saat ve pusulayla 15-20 mil açıktaki koca denizde küçücük bir şamandırayı bulabilmek üzerine kurulu bir mücadeleydi. Gemi yolu belli birde dönemin gemilerinin hepsinin sesi çok uzaklardan duyulurdu. Ama iskandil seyir tecrübemiz akıntı seyir tecrübemiz, pusula olmasa bile dalga yönüyle dönüşümüzü organize edebilecek sis navigasyon bilgimiz küçük yaştan beri vardı. Fakat burada durum başka, dünyanın en hareketli su yollarından birinin yaklaşma hattı, drift ve demir sahasının arasından geçecektik. Bu arada marine traffic sinyal verileri İstanbul için güncele yakındı. Bu konuda sevgili Özgür Ökten’in uyarıları hep kulağımdadır. Yeri gelmişken paylaşayım. Bu amatör bir uygulama ve buna güvenerek seyir yapılmaz sadece bilgi amaçlı yanlışta olabileceğini bilerek  başvurmak gerekecektir.
   Dediğim gibi burada durum başkaydı, nitekim Ambarlı açığında marine trafic verisinde demirde olan iki gemi ile test edelim ne kadar mesafeden görüyoruz diye başladık bakmaya. Birinci gemi için Kemal Abi  ikiyüz metre iskelemizde görünmesi gerekiyor diyordu. Nitekim yanına geldiğimizde gördük yaklaşık 80-100 metre boylarında bir gemi, demirde ve yönü batıya doğru. Demek ki dedik böyle görnüyormuş siste gemi diye düşünüyoruz. Bu arada ben dümendeyim Kemal Abi navigasyonda. Bu durumda ne düşünürsünüz demirdeki ikinci geminin de yönü diğeri ile aynı şekilde diye düşünürsünüz. Ama öyle değilmiş. Gemi arkasa ait bir konteyner gemisi ve bizim yaklaşık 200 metre civarı iskele baş omuzluğumuzda olması gerekiyor. Biz gemiyi orada ararken birden duvar gibi önümüze çıktı, bordasında kocaman arkas yazısını görmemle sancak alabanda yapmam bir oldu. Evet gemi demirde görünüyor ama demirde değil, driftte ve bu yüzden diğeri ile aynı şekilde durmuyor. Ayrıca geminin boyu zaten 200 metre civarı ve geminin tam ortasında olduğumuz için ne baş ne kıç ışıkları görünmüyor. Korku filmi gibi önümüzde duvar var resmen. Neyse geminin kıçına doğru ilerledik. Vardiyadaki zabitiyle telsizden görüştük. Ona radarlarında görünüp görünmediğimizi sorduk.  O da bakıp birkaç dakika sonra her iki radarında da göründüğümüzü söyleyince rahatladık. Ta Montenegro’ya kadar yanımızda taşıdığımız oralarda direk tepesine monte ettiğimiz reflektör işe yaramıştı. Biz önceleri geminin yeri değişmiş akıntıyla kaymış diye düşünmüştük. Sonra eve gelince oğlum geminin vericisinin miyarda kamara üstünde olduğunu ve geminin boyunun zaten 200 metreden fazla olduğunu söyleyince  konuyu uyandım . Aslında sinyal doğru yerdeydi. Bunu çokta güvenilmemesi anlamında not düşüyorum. Bu tarz etkenler de olabiliyor işte. Bu heyecan bizi biraz daha dikkatli olmaya sevk etti. Sonra döndük Yeşilköy bankı rotasına tabiî ki hızımızı düşürdük. Bu arada dostumuz Eren i aradım durumumuzdan haberdar ettim. Kendisi de eş zamanlı vardiyadaymış. Oda deniz trafiğinin durdurulduğunu söyledi. Bize kalan küçük tekneler , acente botları ve balıkçılara dikkat etmek olacaktı. Nitekim Yeşilköy’e inerken bir balıkçı ile iskele iskele ye geçiştik. Bu geçişme beni azıcık daha cesaretlendirdi. Seyir fenerleri seçildikten sonra manevra yapabilecek zaman kalıyordu. Artık akşam olmasıyla birlikte  sisi iyice çöktü ve hiçbir şey görülemez oldu. Tam o sırada yüksek bir güçlü motor sesi duyduk ve eş zamanlı seyir fenerlerini gördük . Az önce yazdığım manevra zamanı kalıyor düşüncemi geri aldım çünkü gelen deniz polisiydi ve tam yol gidiyordu. 50 metre önümüzden geçti. Niye öyle yaptı anlamadık. Muhtemelen bizi görüyordu radar ekranlarında  ama yaptığı şey uygunsuzdu. Bu arada motor rölantide egsozun su sesini bile belli belirsiz duyuyoruz. Ben havalı korna çalıyorum , Kemal abi düdükle ara ara ses çıkarıyor. Elbette bizim durmumuzdaki herkes aynısını yapıyor. İyice kıyıya inince baktık ki herkes bizim yaptığımızı yapmış. Herkes demirdeki tankerlerden neta olmak için kıyıya kadar inmiş. Ama kıyı falan görünmüyor elbette. Ezan sesini duymasam Yeşilköy’den gelen kıyının orada olduğunu bilemiycem. Neyse kıyıyı derinlik çizgisinden elleye elleye  Ataköy’ün büyük mendireği bulduk . Bu arada bizi takip edenlerde var peşpeşe gidiyoruz konvoy olduk. Büyük mendireği bulunca  bir rahatladık. Bu arada marinayı da anons ettik. Geldiğimizi haber verdik, hiçbir şeyin görünmediğini bizi karşılamalarını istedik.  Ataköy Marinanın mendireğindeki bırakın feneri, restaurantın ışıklarını bile 20 metre yakınına gelince gördük. El yordamıyala feneri döndük, içeri girdik. Yakıt iskelesini geçiyor olmamız lazım ama görünmüyordu. Sonunda çekek rıhtımından bize ışık tuttular ve geçici olarak oraya aborda ettiler. Halatı koç boynuzuna volta ettiğimizde kolumuzu kaldıracak halimiz yoktu . Ne seyirdi be diyeceğim ama öyle değil. Kumbağa girilmeliydi. Seyrin bu bölümü yapılmamalıydı. Radar ais ve gelişmiş cihazlarınız yoksa bu seyirler riskli. Onlar varsa risk yok mu , yine var. Aynı bizim önümüze çıkan korsan trolcü gibi. Ne radarda görünür ne aitse, adam zaten korsan. Tekne görülmesin diye donatılmış. Teknesinin özelliği bu.
   Efendim sonunda Nasip teknesini yerine getirdik. Bizimle gelen kuşta karayı bulunca uçtu gitti. Kendime kızgınlığım hala geçmedi. Bu son iki saat şimdiye kadar yaptığım seyirlerdeki zorluk derecesinde ilk üçte yerini aldı..       
   Sevgili Kemal Tesbihci’ye teknesi Nasip  tekrar hayırlı olsun, hiçbirimizin teknesinin altından bir kadem su eksik olmasın, hepimizin yolu açık, her şey kolayına ve selametle olsun.

Sise dair burada küçük bir videomuz var, Tekirdağ Körfezinin bir yerlerindeyiz sanırım.
 
 
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 5770
    • Son Denk Kayıkçısı
Ahmet cim Sdrive şanzıman için daha ucuz demişsin, aksine sadece s drive, bir makine parası daha ediyor maalesef. Bunun yanında kaucuk kopabilen pervane kullanılmasının sebebi sdrive şanzıman sert bir cisime çarptığı zaman tekneyi batırabilecek önemli yerlerden, hem bunun önüne geçmek hem de şanzımana zarar vermemek adına bu tür pervaneler takılıyor. Malum aktarma dişliler yüzünden sdrive şanzımanlar normal şanzımanlara göre daha narinler.

Laf arasında kesinlikle benim de tercihim de saft kovan.

Aslında sd şanzıman için daha ucuz demek istemedim, donatmaya kalktığında ilk tesis maliyeti daha ucuza geliyor gibi. Yoksa fiyat listesine bakmıştım örneğin volvoda iki seçenek arasında gördüğüm kadarıyla 1000 -1700 euro arası fiyat farkı var . Ama motor büyüdükçe bu fark şanzımanlı tip lehine azalıyor. Göbek konusunda çok haklısın aslında şanzımanı korumak adına yapılmış bir şey aynı dıştan takmalar gibi, elbette hesap kitap işi. Ama yinede bu aktarım tipi benim seyir kültürüme çok ters .
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 1235
  • Selamlar
Sail drive montaj açısından tekne üreticilerine çok büyük zaman kazandırıyor.
Yalnız pervanedeki güç kaybının şaftlı sisteme göre daha az olduğuna şahsen inanmıyorum. Krank milinden aktarılan güç pervaneye ulaşana kadar dişli gruplarında iki defa yön değiştiriyorsa, bu daha az güç kaybı bana masal gibi geliyor.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1235
  • Selamlar
Tekrar bu güzel anlatım için teşekkürler


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1341
Haydi geçmiş olsun.Hiç kolay değildi.Biz de heyecanlandık.Bu konudaki tecrübene yeni ekleme yaptın Ahmet'cim.Sağlıkla keyifle kullanmanızı dilerim Kemal'cim.Çok güzel teknen var.
  • IP logged
BABA TUNCA /YEŞİLKÖY

  • *
  • İleti: 74
Geçmiş olsun. Okurken streslendim. Yazabiliyor ki kötü birşey gerçekleşmemiştir herhalde diye rahatladım ;) Sis denizde başa gelebilecek en kötü şey. Fırtına, bora, büyük dalgalar, hepsiyle bir şekilde baş edilir ama sis öyle değil. Kör olmak gibi birşey. Elinden hiçbir şey gelmez. Bizim de Portekiz kıyısı açığında başımıza gelmişti, birden sis basmıştı. AIS de yoktu. Belki görürüm umuduyla habire dört bir yanına bakıyorsun, bakışlarınla sisi delmeye çalışıyorsun ama nafile, pruvayı zor görüyorsun. Gri, ışıksız bir boşluk dört bir yanın. İki tekne boyu arkamızda bir geminin pruvasını gördüğümüzde uğradığımız şok, o soğuk terleme hissi.. Çok büyük şans eseri sıyırdı geçti bizi. Makinesinin sesini ancak o zaman duymaya başladık ve sonra da neredeyse yarım saat boyunca işittik. Bu da öğrendiğimiz yeni birşey oldu. Geminin makine sesini gemi sana doğru geliyorken duymuyormuşsun meğer. Sonra da garip bir rahatlama gelmişti, tehlikeye daha yakın düşmeyiz bir daha artık, istatistiksel olarak mümkün değildir, o kadar da şanssız değilizdir herhalde diye  ::)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 314
Sail drive montaj açısından tekne üreticilerine çok büyük zaman kazandırıyor.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

Makineyi monte edip üzerine üst kabuğu koyunca onlara çok kolay oluyor işler de, sonra olan bize oluyor. Körük değiştirirken makinayı yukarı kaldırmak, şanzımandan ayırmak ya da ileri geri oynatmak için üstte bir küçük kapak bıraksalar ölürler sanki. Kıçtaki acil durum yekesi kapağı gibi bir kapak olmalı, kamaraya girişin önünde, oradan caraskalı sallandırsak ne kolay olacak. Bu sene çok andım o üretici zirzopları... 
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 1235
  • Selamlar
Diğer forumda değerli ağabeyimiz Nejat Öğütmen, bu affedersiniz dandik sail drive motorların tekne üreticileri için nasıl maddi avantaj sağladığını çok detaylı anlatmıştı. Bence beş para etmez bir versiyon. Neymiş, şaft line ayarı gerekmiyormuş, vs. Kimse bana daha fazla güç ürettiklerini falan anlatmasın


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1235
  • Selamlar
Bir örnek verelim. Beneteau grubu, jeanneau markasıda dahil olmak üzere senede yaklaşık 7000 tekne üretiyor. Sail drive motorun, o gruba özellikle işçilik maliyeti açısından getirdiği avantaja bakarmısınız. Motor üreticileri o grubun olsa olsa kölesi olur. Allahtan yelkenlilerde 89 bg yukarısında sail drive imkanı ( şimdilik ) yok


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1235
  • Selamlar
80 bg olmalıydı


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1647
    • instagram
Son etap da gelince hepsini birden tek solukta okudum.   Öncelikle Kemal abiye Nasip'i hayırlı uğurlu olsun. Ahmet abi size de kıymetli paylaşımınız için çok teşekkürler. Bizler için önemli referans bilgiler var. çok değerli, kaleminize sağlık. Nice güzel seyirleriniz olsun..

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 439

Ahmetcim çok güzel bir anlatım olmuş,emeklerine sağlık.
Bu ikinci bölüm de okurken korkmamak, heyecanlanmamak mümkün değil.
Tabiri caiz ise korku tüneli gibi.Kazasız belasız mutlu sona ulaştığınızı görmek ayrı bir duygu, sonu güzel biten romanlar gibi.Paylaşımlar için tekrar teşekkürler,Kemal reisimize tekrar hayırlı olsun Nasip.
  • IP logged
Her hata bir ders, ne hata biter ne de ders.(Mevlanadan denizcilere)

  • *
  • İleti: 1457
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
   Sisin ürkütücü halinde Marine traficten bir baktık Tekirdağ Liman yanaşma hattında güncel bir sürü gemi var.
Yazının burasına gelince "hah tam yeri, klasik uyarımı eklerim aşağıya" dedim..


Bu arada marine traffic sinyal verileri İstanbul için güncele yakındı. Bu konuda sevgili Özgür Ökten’in uyarıları hep kulağımdadır. Yeri gelmişken paylaşayım. Bu amatör bir uygulama ve buna güvenerek seyir yapılmaz sadece bilgi amaçlı yanlışta olabileceğini bilerek  başvurmak gerekecektir.
Sonra burayı görünce gerek olmadığını, her yere yeterince yazıp herkese belletmiş olduğumu farkettim! :D

Gerçekten oldukça riskli ve stresli bir etap olmuş Marmara..
Çok geçmiş olsun, tebrikler..
  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 5770
    • Son Denk Kayıkçısı
Geçmiş olsun. Okurken streslendim. Yazabiliyor ki kötü birşey gerçekleşmemiştir herhalde diye rahatladım ;) Sis denizde başa gelebilecek en kötü şey. Fırtına, bora, büyük dalgalar, hepsiyle bir şekilde baş edilir ama sis öyle değil. Kör olmak gibi birşey. Elinden hiçbir şey gelmez. Bizim de Portekiz kıyısı açığında başımıza gelmişti, birden sis basmıştı. AIS de yoktu. Belki görürüm umuduyla habire dört bir yanına bakıyorsun, bakışlarınla sisi delmeye çalışıyorsun ama nafile, pruvayı zor görüyorsun. Gri, ışıksız bir boşluk dört bir yanın. İki tekne boyu arkamızda bir geminin pruvasını gördüğümüzde uğradığımız şok, o soğuk terleme hissi.. Çok büyük şans eseri sıyırdı geçti bizi. Makinesinin sesini ancak o zaman duymaya başladık ve sonra da neredeyse yarım saat boyunca işittik. Bu da öğrendiğimiz yeni birşey oldu. Geminin makine sesini gemi sana doğru geliyorken duymuyormuşsun meğer. Sonra da garip bir rahatlama gelmişti, tehlikeye daha yakın düşmeyiz bir daha artık, istatistiksel olarak mümkün değildir, o kadar da şanssız değilizdir herhalde diye  ::)

Kesinlikle hemfikirim, sis denizde amatör seyirler için en kötü risklerin başında geliyor. Bakışlarınızla sisi delmeye çalışıyorsunuz tabiriniz çok doğru.  Öyle bir hipnoz oluyorsunuzki önünüzde suda ki martıyı gemi zannediyorsunuz. Oysaki burnunuzun dibinde bir martıymış
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

 
Yukarı git